Bir umudun hikayesi: Hayal Ev

Çocuk Alanında Çalışan Avukatlar Ağı (ÇAÇAv) ve Roman Hakları Derneği’nin ortak projesi, Hayal Ev.

Hayal Ev, Ankara’nın Altındağ ilçesine bağlı Kale mahallesinde yaklaşık 1 buçuk yıldır proje gönüllüleriyle beraber Roman çocukların sosyal entegrasyonu üzerine farkındalık çalışmaları yürütüyor.

Hayal Ev projesi sayesinde mahallede yaşayan dezavantajlı Roman çocuklar fotoğraf çekmeyi öğreniyor, skeç yazıyor ve oynuyorlar.

Projede gönüllü ağının temelini ÇAÇAv gençlik üyeleri oluştururken aynı zamanda aralarında eğitim bilimleri, psikoloji, mühendislik gibi farklı bölümlerde okuyan üniversite öğrencileri de yer alıyor.

Giray Poyraz Ürey

Çocuk Alanında Çalışan Avukatlar Ağı (ÇAÇAv) üyesi ve Hayal Ev projesi gönüllülerinden Betül Esra Akyüz ile dezavantajlı çocukların sosyal uyumu üzerine konuştuk.

Akyüz, Hayal Ev projesi sayesinde Kale mahallesinde yaşayan sosyoekonomik yönden dezavantajlı çocuklara yoksun kaldıkları sosyal imkanları sağlamayı amaçladıklarını belirterek şunları söylüyor:

‘‘Hayal Ev Projesi, Çocuk Alanında Çalışan Avukatlar Ağı (ÇAÇAv) ve Roman Hakları Derneği’nin ortak çalışması olduğu için mahalledeki çocuklara Roman Hakları Derneği Başkanı sayesinde ulaşabiliyoruz. Çocuklarla çalıştığımız için eğitmenler tarafından gönüllülerimize sürekli grup eğitimleri veriliyor, çünkü dezavantajlı çocuklarla çalışmak zor.”

Ailelerin algısını yıkmak kolay olmadı

“Mahalledeki çocukların aileleri ilk aşamada sürekli ‘Siz ne yapıyorsunuz?’ diye soruyorlardı. Açıkçası ailelerde, ‘Bunlar başına bela mı arıyor?’ algısı vardı. O algıyı yıkmak biraz zor oldu ama mahallede çok sık ev ziyaretleri yaptık ve hatta aileleri Hayal Ev’e davet ettik. Bir süre sonra ailelerde olumlu yönde değişimler gözlemlemeye başladık. Mesela çalışmalara ilk başladığımız zamanlarda aileler ortaokul 8’inci sınıfa giden kız çocuklarını Hayal Ev’e göndermek istemiyordu.”

Betül E. Akyüz, mahallede cinsiyet ayrımcılığından dolayı karşılaştıkları zorlukları ise şöyle anlatıyor:

“Mahallede çok fazla cinsiyet ayrımcılığı yapılıyor. Aileler, erkek çocuklarına neredeyse hiç baskı yapmıyor ama kız çocuklarını komşuya bile göndermek istemiyor. Bu sebeple, mahallede liseye giden kız çocuğu pek yoktur. Dolayısıyla Hayal Ev gönüllüleri olarak ilk başlarda çok zorluklarla karşılaştık, ama şu an çok daha iyi aşamadayız. Artık aileler, ‘Kızımı size göndereyim de onunla konuşun; derdi var mı diye bir sorun…’ diyebiliyor. Hayal Ev faaliyetlerine biraz ara vermek zorunda kaldı. Böyle olunca da ailelerle aramız açılmasın diye mahallede ev ziyaretlerine devam ettik. Ev ziyaretlerimizde ise çok olumlu tepkiler alıyorduk ve aileler bize ‘Hayal Ev’i ne zaman açacaksınız?’ diye, soruyordu. Çünkü ailelerle güven sorununu aştığımız için artık çocuğu kendileri bize göndermek istiyor. Mesela bir ev ziyaretimiz esnasında henüz 1 buçuk yaşında kızı olan anne, ‘seneye çocuğumu size göndereceğim’ demesi çok hoşuma gitmişti. Bu da ailelerin bize ne kadar güvenmeye başladığını gösteriyor.”

Çocukların büyüdüğü ortam onların geleceğini etkiliyor

Çocukların meslekleri dahi tanımadığını söyleyen Betül E. Akyüz, çocukların büyüdüğü ortamın önemine değinerek şu değerlendirmede bulunuyor:

 “Mahalleye ilk girdiğimiz zaman Eylül ayıydı. Çocuklar bize sürekli merakla ‘ne okuyorsun’ diye, soruyordu. Hukuk fakültesinde okuduğumu söylediğim zaman çocuklarda bir karşılık göremiyordum. Çocuklar meslekleri tanımadığı için ilkokul çocuklarından ziyade ortaokul çocuklarında bile bunun bir karşılığı yoktu. Bu sebeple, öncelikle çocuklara meslek gruplarını tanıtmaya karar verdik. Arkadaşlarımızla birlikte sırayla mesleklerini tanıtıyorduk, bana da polisler denk geldi. Onlardan fikir almak amacıyla ilk önce elime bir polis fotoğrafı alarak sordum; ‘arkadaşlar polisler ne görev yapar?’’ diye. Açıkçası hiç iyi cevaplar gelmedi. Hatta çocuklardan biri, ‘polisler torbacıları yakalar’ dediğinde çok şaşırdım. Ardından diğer çocuklardan da ilginç ve iç karartıcı cevaplar gelmeye başladı. Bu olay beni çok etkilemişti. O gün eve gittiğimde, ilkokul 3. sınıfa giden kız kardeşime ‘torbacı nedir?’ diye, sordum. Kardeşim, bana ilk önce torba yapan kişidir cevabını verdi ama sonra cevabını değiştirerek ‘torba satan kişidir’ dedi. Kardeşimin cevabını doğrulayarak, konuyu kapattım ama çocukların büyüdüğü ortam onların hayatlarını nasıl etkilediğine tanıklık ettim. Daha çok küçük yaşlardaki çocuklar bile torbacının ne demek olduğunu biliyor ve maalesef bu çocuklar uyuşturucuyla, maddeyle iç içe büyüyorlar.”

Çocuklar fotoğraf çekmeyi öğreniyor, skeç yazıp oynuyorlar

Betül E. Akyüz, üniversitede eğitim bilimleri alanında okuyan Hayal Ev gönüllüleri tarafından çocuklara sanatsal faaliyetler, sosyal aktiviteler ve atölyeler hazırlandığı belirterek sözlerine şöyle devam ediyor:

“Zaten bu çocuklar sosyoekonomik yönden dezavantajlı oldukları için aileler her imkânı çocuklarına sağlayamıyor. Dolayısıyla Sivil Toplum Örgütlerinin (STÖ) buradaki rolü de yoksun kalan imkanları sağlamak oluyor. Biz de mahalledeki dezavantajlı çocuklara bunu sağlamaya çalışıyoruz. Üniversitede, eğitim bilimleri okuyan gönüllü arkadaşlarımız sayesinde çok güzel sanatsal faaliyetler, atölyeler ve sosyal aktiviteler düzenliyoruz. Drama atölyesi de bunlardan biri. Alanında uzman bir eğitmen tarafından çocuklara drama atölyesi düzenliyoruz. Burada kimi zaman çocuklar skeç yazıp oynuyorlar. Hatta geçen sene 8 Nisan’da, Avrupa Birliği Delegasyon Başkanı da bizi izlemeye gelenler arasındaydı. Bu çocukların normal şartlarda skeç yazıp oynamasının imkânı yok. Veya fotoğrafçılık kursuna, sinemaya gitmesinin imkânı yok. Çalışmalarımıza destek verdikleri müddetçe biz de çocuklara bu imkanları sağlamaya çalışıyoruz ama aslında önemli olan birbirimizin hayatına dokunabilmektir diye düşünüyorum.”

Çocuklardaki olumlu değişimler bizi daha çok motive ediyor

Roman Hakları Derneği Başkanı aracılığıyla mahallede yaşayan bazı ailelerle iletişim kurmaya devam ettiklerini ifade eden Akyüz, ailelerle güven sorununu aştıkları için çoğu kez ev ziyaretlerine gönüllü arkadaşlarıyla birlikte gittiklerini dile getiriyor. Akyüz, çocuklarda yaşanan olumlu değişimlerden dolayı motive olduklarını belirterek şunları söylüyor:

“Bazı çocuklar büyüdüğünde polis, hâkim, avukat olacağını ve Hayal Ev’e bizi ziyarete geleceğini söylüyor. Sanıyorlar ki, aradan yıllar geçse dahi biz burada olup onları bekleyeceğiz. Çocuk aklı işte… Bazı çocuklar da büyüdüğü zaman Hayal Ev’e gelip buradaki çocuklarla ilgileneceğini söylüyor. Ama bir kızımız da büyüdüğü zaman anne olacağını söylemişti. (Gülüyor)

Ama şu an bu çocuklar, 1 buçuk yılda birçok mesleği tanıdı ve daha önce yapamadığı birçok faaliyeti burada bizimle gerçekleştirdi. Mesela geçen sene ortaokula giden bir kızımız devamsızlıktan sınıfta kalmıştı. Yaz tatilinde onunla daha çok ilgilendik. Bu sene, 2 gün devamsızlık yapmış ve ders notları da yükselmiş. 35-40 arası not aldığı dersten şu an 75-80 civarında not alıyor. Bir diğer kızımıza da babası evde ‘hâkime hanım’ diyormuş. Bu o kadar güzel bir şey ki… Bunları duyunca şartlar zor olsa da insan dayanıyor, mücadele isteği artıyor.”

Benim de bir hayalim var…

Hayal Ev projesi sayesinde mahallede yaklaşık 50 çocuğa ulaşabildiklerini dile getiren Betül E. Akyüz, kendisinin de bir hayali olduğunu ifade ederek kamu kurumlarına şöyle çağrıda bulunuyor:

“Mahallede yaşayan aileler çok sık şehir dışına çıkıyor, hatta bazen 1 hafta eve dönmüyorlar. Böyle olunca çocuklar Hayal Ev’e gelemediği gibi okula da gidemiyor. Buna rağmen mahallede yaklaşık 50 çocuk ve aileyle iletişim halindeyiz. Ama bu sayıyı yükseltmekten yana değiliz çünkü Hayal Ev’in imkanları daha fazla çocuğu kaldıramaz. İmkanlarımız elverişli olursa daha çok çocuğa ulaşmayı istiyoruz. Kale mahallesi, yaklaşık 5 bin civarında nüfusu olan ve sınırları çok büyük bir mahalle. Roman olsun ya da olmasın, oradaki çocukların hepsi dezavantajlı olduğunu düşünüyorum. Keşke bu tarz projeleri belediyeler yapsa da sosyal imkanlardan yoksun kalan her mahalleye Hayal Ev’ler açılsa… Benim de hayalim bu…”

Çok kültürlü yaşamı öğrenmek zorundayız, ön yargılarımızı yıkalım

Araştırmalar, Türkiye’de yerleşik hayatta yaşayan Roman nüfusunun yaklaşık 2 milyon civarında olduğunu söylüyor. Ancak Betül E. Akyüz, Türkiye’de yaşayan Roman nüfusunun toplamda yaklaşık 5 milyon civarında olarak tahmin edildiği belirterek, şu an sadece 600 Roman gencinin üniversite okuduğunu dile getiriyor.

Ayrıca Akyüz, Roman Hakları Derneği’nin üniversite çalışmalarından da bahsederek şunları söylüyor:

“Romanlar arasında üniversite okuyanların sayısı çok az. Ön lisans programında okuyanlar da dahil, şu an 600 kişi üniversite okuyor. On binde bir oluyor sanırım, çok düşük bir oran. Bu gençlerin çoğu da İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirleri kazanması zor oluyor. Daha çok Sakarya, Çanakkale, Edirne gibi şehirlerde üniversite okuyabiliyor. Ben geçen yaz Sakarya’daydım. Sakarya’da Romanlara yönelik akademik çalışmalar yürüten öğretim görevlilerimiz de var. Çalışmalar için gözlem yapmamız gerektiği için oradaki mahalle kolay gözlem yapabileceğimiz bir yerdi bizim için. Bu sebeple çalışmalar için Sakarya’yı seçtik. Burada Roman gençlerle beraber çalışmalarımıza Roman olmayan ama konuyla ilgilenen kişileri de davet ettik. Çalışmalarımızda Romanların sosyal entegrasyonunu sağlamayı amaçlıyoruz. Ama biz bu faaliyetlerimizi sadece Romanlara indirgersek bu entegrasyonu hiçbir zaman sağlayamayız. Çok kültürlü yaşamayı hiçbir zaman öğrenemeyiz. Bu yüzden eğitimlerde karma gruplar oluşturuyoruz; Roman tarihi, sosyolojik hukuk dili, temel insan hakları gibi farklı alanlarda eğitimler veriliyor. Asıl amacın ayrımcılıkla mücadele olduğunu da söyleyebilirim.”

İnsan hakları savunucularının bile ayrımcılık yapabildiğine dikkat çeken Akyüz, “Yazılı kanunlarda hepimiz eşit haklara sahibiz ama uygulamada ne yazık ki öyle değil. Farklı alanlarda insan hakları savunuculuğu yapan kişilerin dahi ayrımcılık yaptığına tanıklık ettim. Bu çok üzücü…” diyerek sözlerini tamamlıyor ve herkesin ön yargılarından kurtulması gerektiğinin önemle altını çiziyor.