Hacer Buyruk
Baharmış yakın, şuralarda bir yerde, avuç içimde sanki, sanki hikayesi o umutsuz sevmelerin deniz kokusuna karışan bir esimle, yazılıyor, şuralarda bir yerde, alnımın üstüne sanki, sanki yağmur öncesi bir öğleden sonraya döneni, uzanıp tutmak mümkün; dedim ya, avucumun içinde sanki bütün bir gökyüzü dahi, öylesi sımsıkı kapalı parmaklarım.
Alınyazım, nasıl da cana yakın.
Altında duruyorum erken doğan yıldızın, erken bir meyve tadında damağımın üstünde sanki cümle günahım. Daha az önce, demlenmiş şaraba dönmüş üzümler kadar değerli, eli değmiş zamanın yeminimi, bir aldanışa bozdum sanki; mahcubum, utanmışım, yarı yarıya çıplağım, telkin edilemez bir sevinçle paramparçayım kendime; yine de bir iyilik buluyorum bunda, başım dönüyor, dönüyor avucumdaki gök kubbe, bir başkasına alabildiğine, yakınım sanki.
Öyle güzeldi ki gözleri, doldurdu verdi saki, içmem desem derdim de, demek istemedim sanki.
./
O da seviyor beni, seviyorum rüzgârı, boşta bırakmıyor böyle bahara yakınken saçlarımı, nişanlıyız, sevdalıyız birbirimize sanki, benim için toplamış getirmiş, rengarenk şeker kağıtlarını, kuş yuvalarından düşmüş kecin ipliklerini; bakmadığı bir anda meyveye duracak ağaçların dallarından kopardığı, çıt diyen acımış seslerini; tomurcuktan tokalarla süslüyor, ak düşmüş perçemlerimi; öyle harikulade donanmışım ki, bir romanın yeni yetme baş kahramanıyım sanki, yenilsem de kaybetsem de, hatta ölsem de son sayfalara yakın, okuyan unutmuyor beni, ben de unutmuyorum, unutmuyorum hayır, hayır unutmuyorum, hiçbir sevdiğimi.
./.
Geceyim, örtmüşüm üstünü gündüzün, kılıç kuşanmışım, at binmişim, savrulmuş düne doğru kudret pelerinim, bir yerlerde birinin rüyâsına zorla ve fakat böyle görkemli girmişim sanki; uykusunda sayıklasın istemişim uykumda adını sayıkladığım, baharmış, yakın, müjdesini vermişim, bir fermandan buyruk okumuşum adımı.
./.
İnsanlar doğurmuş toprak kokusuyla, akarsuların durgun sulara koşmasıyla derinlere inen, tuttum incelmiş, sis inmiş nefesimi; büründü bedenim beni, ben bürüdüm bedenimi; duasında mırıldandı, biri dilek tuttu beni sanki, alıp koyuverdi yeşillikler arasına; nem’e eğildim, üfledim nefesimi, eğilmişim, güzelim, secdedeyim sanki, uçsam uçarım bu kadar inanmışlığa, bozulan hülyasını onarabilirim bir başkasının, öyle yalın, öyle kendiliğinden, öyle cana yakın, uğur böceğiyim sanki; arındım, döndüm lavanta kokan yatağıma, başucumda, belimden soyunduğum kılıcım.
./.
Yaşamak ölüme, can cana yakın.