Cumartesi Anneleri ve İnsanlarının yargılandığı dava duruşması gerginliğe sahne oldu. Avukatların ‘reddi hakim’ talebi mahkeme tarafından kabul edilmedi.
Dinleyiciler arasında bulunan ve Anayasa kitapçığı ile yargılamaya itiraz eden CHP’li vekil Mahmut Tanal verilen aradan sonra salona alınmazken,
Kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılması talebiyle 25 Ağustos 2018 tarihinde eylemlerinin 700’üncü haftasında toplandıkları Galatasaray Meydanı’nda polis müdahalesi ile gözaltına alınan Cumartesi Anneleri/İnsanları haklarında “İzinsiz toplantı ve gösteri yapmak” suçlamasıyla açılan davanın ikinci duruşması görüldü. Çağlayan’da bulunan İstanbul 21’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nin baktığı dava duruşması, salonda yer olmadığı için İstanbul 27’nci Ağır Ceza Mahkemesi salonuna alındı.
Duruşmaya Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Züleyha Gülüm, Hüda Kaya, Oya Ersoy, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri Mahmut Tanal, Ali Şeker, Sezgin Tanrıkulu’nun yanı sıra çok sayıda baro başkanı ve yöneticisi de katıldı.
Yargılanan isimler ve müdafilerinin hazır bulunduğu duruşma kimlik tespitiyle başladı.
‘Sanık değil, davacıyız’
Kimlik tespiti esnasında kalemin yargılananlara ‘sanık’ ifadesini kullanması üzerine gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, ayağa kalkarak, “Ne sanığından söz ediyorsun. Biz davacıyız, davacı” diyerek teki gösterdi.
Türkdoğan: Adalet isteyenler yargılanıyor
Duruşmada söz alan müdafi avukat ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Cumartesi Anneleri ve oturma eylemine katılanların barışçıl bir şekilde eylemlerini yapmasına rağmen yıllardır süren eyleme ilk defa müdahale edildiğini, bunun İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun hedef göstermesi sonrasında geldiğini ifade etti. Davanın usul açısından ele alındığında aykırılık taşıdığını dile getiren Türkdoğan, “Annelerin eylemi, Türkiye’de en uzun süredir devam eden Sivil İtaatsizlik eylemidir. Ayrıca meydan bir hafıza meydanı konumuna geldi. Annelerin faillerin yargılanmasını istemesi en doğal, meşru haklarıdır. Bu nedenle davanın hukuki olmadığını söylüyorum” diyerek, yargılananlar hakkında beraat talebinde bulundu.
Talep, mahkeme hakimi tarafından reddedildi.
Gözlemci talebi
Ardından söz alan Jiyan Tosun’un avukatı Tuğçe Duygu Köksal, dava konusu yapılan olayın barışçıl toplantı ve gösteri olduğunu söyledi. Olay esnasında yapılan müdahalenin ve şu anda süren yargılamanın Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere aykırılık taşıdığını ifade eden Köksal, dava takibi için İstanbul Barosu Başkanlığına gözlemcilik statüsü verilmesini talep etti.
‘Utanç davası’
Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren ise, yargılamaya dair “Bu bence bir utanç davasıdır” ifadesini kullandı. Söz konusu iddianameyi hukuk düzeni içerisinde kabul etmenin mümkün olmadığını, bu yüzden beraat hükümlerinin tekrar ele alınmasını talep eden Eren, “Cumartesi Anneleri tam 699 hafta, düşünce özgürlüğü kapsamında barışçıl bir eylem yaptılar. Özünde adalet olan bir eylem. Karanlık dönemlerin tekrar yaşanmaması için yaptılar. Bu yargılamada, adalet arayışında olan insanları sanık koltuğuna oturttuğunuzda toplumda adalete olan inanç sarsılır. Bu dosyaya dair derhal beraat kararı verilmesini talep ediyorum” diye konuştu.
Yazılı beyanda bulundular
Duruşmada 19 Ekim 1995 tarihinde 3 sivil polis tarafından evinin önünden gözaltına alınarak kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun ile Gezi döneminde polisin attığı gaz kapsülü ile yaşamının yitiren Berkin Elvan’ın ablaları Gamze ve Özge Elvan yazılı beyanda bulundu.
‘Polis şiddetine maruz kaldık’
Beyanında gözaltına alınma esnasında yaşananları anlatan Tosun, “Yanımızda yaşlı ve kronik rahatsızlığı olan annelerimiz olduğunu söylememize rağmen, annelerimizi oradan uzaklaştırmamıza dahi izin vermeden bizleri darp ederek gözaltına aldılar. Bizden sonra yaşlı anneleri de kollarından tutup sürükleyerek gözaltı araçlarının önüne kadar getirdikten sonra, aynı şekilde sürükleyerek oradan uzaklaştırdılar. Dünyanın gözü önünde polis şiddetine maruz kaldık” diye belirtti.
Hastanede doktor tarafından şiddette uğradıklarına dair rapor aldıkları belirten Tosun, şunları kaydetti: “Darp raporlarımıza ve olay anına ait görüntülere rağmen savcılığa yaptığımız suç duyuruları takipsizlikle sonuçlandı. Bugün ise burada hakları ihlal edilen ve polis şiddetine maruz kalan bizler yargılanıyoruz. Bugün burada yargılanan, babamın zorla kaybedilmesinden sorumlu olan yani insanlığa karşı suç işleyen kişiler olmalıydı, ama babamızı aradığımız için, adalet istediğimiz için, kardeşimle birlikte bizler yargılanıyoruz.”
‘Acımız ortak’
Berkin Elvan’ın ablası Özge Elvan ise, Cumartesi Anneleri ile kardeşinin katledilmesi ardından tanıştığını ve ortak acıları olduğu için o gün onlara destekte bulunmak için meydanda olduğunu dile getirdi. Elvan, “Kardeşimin ölümünden sonra ortak acılarımız bizi birbirimize kenetledi. Çok acı ama kardeşimin bir mezarı olması belki de bizi Cumartesi Annelerinden ayıran tek fark. Kardeşimin mezarının olması tabiri caizse bizi daha şanslı kılmakta. Bu çok acı ve vahim bir durum. 90’lardan bugüne değişen tek şey başkanlar, liderler oldu fakat Cumartesi Annelerinden Gezi’ye değişmeyen şey şiddetin geleneksel bir yöntem olarak kullanılmasıdır. Annelerin bu haklı mücadelesinde yanlarında olmaya çalıştım ve olacağım da” diye belirtti.
‘Sevdiklerimizi bizden alanlar yargılanmalı!’
Kardeşinin katledilmesiyle birlikte adaletsizliğe uğrayan herkesin yanında olmaya özen gösterdiğini ifade eden Gamze Elvan da, “Sevdiklerimizi bizden alanlar bu mahkeme salonlarında yargılanmalı, bizler değil. Yargı makamı gözaltında kaybetme suçunu araştırmalı ve sorumluları cezalandırmalı, sevdiklerini arayanlar değil. Cumartesi Annelerinin mücadelesine nefes aldığım sürece destek vermeye devam edeceğim. Onların talepleri karşılanana kadar onların yanında olacağım. Bu hiçbir zaman değişmeyecek” dedi.
Gösterilen fotoğraflara itiraz
Duruşmaya verilen kısa aranın ardından söz alan isimlerden Sinan Arslan, gözaltına alındığı esnada şiddete maruz kaldığını, polislerin kendisine küfür ettiğini söyledi. Ardından Elvan kardeşler ve Arslan’ın avukatı Çiğdem Akbulut, mahkeme başkanına ifadesi alınanlara tek tek olay gününe ait fotoğrafların gösterilmesine tepki göstererek, “Orada işlenen bir suç yok. Tam tersine polis tarafından yapılan işkence var” dedi.
Mahkeme başkanı: Dışarı atarım
Savunmasında yargılamanın işleyişini eleştirerek başlayan Kenan Yıldızer’e mahkeme başkanı “savunmanın dışına çıkma” uyarısında bulundu. Dava avukatlarının bu yaklaşıma itiraz etmesi üzerine mahkeme başkanı, üslubunu daha da sertleştirerek avukatları ve salondakileri “Söz hakkı istemeden konuşanı dışarı atarım” tehdidinde bulundu. Savunmasına devam eden Yıldızer, şunları söyledi: “Bir yurttaş olarak anayasal hakkımı kullandığım için karşınızdayım. Siz yurttaşın hakkının ihlal edilmemesi için ant içtiniz. Ben devletin şiddetine maruz kalmış biri olarak şu anda adalet arayışı içindeyim. Buna rağmen nasıl savunma yapacağımı dayatıyorsunuz.”
Mahkeme başkanın tavrına tepki gösteren avukatı Levent Pişkin ise, “Yargılananlara olay gününe dair fotoğraflar gösteriliyor. Bu durum şu aşamada hükme etki edemeyeceği için gösterilmesini istemiyoruz” diye talepte bulundu. Mahkeme başkanı, bu talebi reddetti.
CHP’li vekil anayasa kitapçığı ile itiraz etti
Bunun üzerine kendisine söz verilmeden konuşan Yıldızer, mahkeme başkanına “Yerlerde sürüklenen annelerin fotoğraflarını niye göstermiyorsunuz?” diye sordu. Mahkeme başkanı savunmanın dışına çıktığı gerekçesiyle Yıldızer’i yeniden uyardı. O esnada dinleyiciler arasında bulunan CHP’li Mahmut Tanal, elinde bulunan Anayasa kitapçığını havaya kaldırarak, “Hakim bey, siz orada oturuyorsunuz diye hukuka aykırı davranamazsınız. Neden bağırıp duruyorsunuz. Hukuk size bu hakkı vermiyor” diye bağırdı.
Hakim, milletvekili olduğunu bilmeden Tanal’ın dışarı çıkarılması talimatı verdi. Tanal’ın milletvekili olduğunu ve dışarı çıkmayacağını söylemesi üzerine hakim duruşmaya ara verip, salonu boşalttı.
Salona alınmadı
Verilen aranın ardından tutum ve davranışlarıyla duruşmanın işleyişini bozduğu gerekçesiyle Tanal hakim kararıyla duruşma salonuna alınmadı. Kendisine tebliğ edilen kararı salonun önünde basın mensupları ile paylaşmak isteyen CHP’li vekil ile bunu engellemeye çalışan güvenlik görevlileri arasında tartışma yaşandı.
Tanal’ın salona alınmaması nedeniyle yargılanan bazı isimler duruma tepki gösterip, duruşmaya katılmadı.
Reddi hakim talebi
Devam eden duruşmada ise, bu yaşananlardan ötürü bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirdiği gerekçesiyle reddi hakim talebinde bulundu. Mahkeme heyeti bu talebi de reddetti. Talebin reddedilmesi üzerine yargılanan isimler ve müdafileri salondan ayrıldı. Bu nedenle duruşmaya yeniden ara verilmek zorunda kaldı. Arada dava avukatlarına hiçbir gerekçe sunulmadan duruşmanın ertelendiğini bilgisi verildi. Duruşma 24 Kasım tarihine ertelendi.
MA / İSTANBUL