Cumartesi Anneleri, 27 yıl önce kaybedilen Recep Diker’in akıbetini sordu.
Babası Recep Diker kaybedildiğinde henüz 4 yaşında olan Mahsum Diker, “Amacımız babamın kemiklerine ulaşmak. Nerede, nasıl yaşamını yitirdiğini bilmek istiyoruz. Bu olayın bir an önce ortaya çıkarılmasını istiyoruz.” dedi.
Cumartesi Annelerinin adalet arayışı 848. haftasında. Her hafta Cumartesi günü saat 12.00’de Galatarasay Meydanı yasak olduğu için İHD İstanbul Şubesi önünde bir araya gelen Cumartesi Anneleri, salgın nedeniyle kayıplarının akıbetlerini sosyal medya üzerinden canlı yayınla sormaya devam ediyor. Cumartesi Anneleri bu hafta, 14 Eylül 1994 tarihinde Diyarbakır’da kaybedilen Recep Diker’in akıbetini sordu.
Leyla Diker: Yaşıyor mu ölü mü bilmek istiyoruz
Kaybedilen Recep Diker’in eşi Leyla Diker, yaşadıkları Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde sürekli tehdit edilmeleri üzerine eşinin Diyarbakır kent merkezinde bulunan abisinin yanına gitmek zorunda kaldığını anlattı. Abisinin evinden işlettikleri kahvehaneye gitmek üzere çıkan Recep Diker’den bir daha haber alamadıklarını söyleyen Leyla Diker, pek çok devlet kurumuna başvurduklarını ancak hiçbir ize ulaşamadıklarını aktardı.
Leyla Diker, “27 yıldır hiçbir haber alamıyoruz. Yaşıyor mu, ölü mü bilmek istiyoruz. Bir mezar sahibi olmak istiyoruz.” dedi.
Abdurahim Diker: Hissettiğim acı tazeliğini koruyor
Kardeşinin de tıpkı kendisi gibi maruz kaldığı baskılar nedeniyle Diyarbakır’a gelmek zorunda kaldığını söyleyen Abdurahim Diker, burada alıkonulmasıyla birlikte tüm arayışlarına rağmen hiçbir bilgiye ulaşamadıklarını anlattı. Abdurahim Diker, kardeşine dair yıllardır hissettiği acının hala tazeliğini koruduğunu ifade etti.
Mahsun Diker: Nerede nasıl yaşamını yitirdiğini bilmek istiyoruz
Mahsun Diker de, babası Recep Diker kaybedildiğinde henüz 4 yaşında olduğunu anlattı. Büyüdüğünde ailesi ile birlikte babasını arama mücadelesine katıldığını belirten Mahsun Diker, ancak yıllardır aramalarına rağmen hiçbir bilgiye ulaşamadıklarını söyledi.
Mahsun Diker, “Amacımız babamın kemiklerine ulaşmak. Nerede, nasıl yaşamını yitirdiğini bilmek istiyoruz. Bu olayın bir an önce ortaya çıkarılmasını istiyoruz. Her insan gibi ben de babamın bir mezarı olsun istiyorum.” dedi.
‘Üç kuşaktır süren arayışa tanıklık ediyoruz’
Bu haftaki basın açıklamasını gözaltına alındıktan sonra cansız bedeni bulunan Ferhat Tepe’nin kardeşi Ayşe Tepe yaptı. Diker ailesinin 27 yıldır maruz bırakıldıkları bu işkenceye ve üç kuşaktır süren arayışlarına tanıklık ettiklerini belirten Tepe , “Bugün 110 yaşını giren anne Sarya Diker ile başlayan, eş ve kardeşler tarafından sürdürülen arayışa şimdi de suç tarihinde henüz bebek olan çocuklar ve yeğenler katıldı. Bugün onların ‘oğluma, eşime, kardeşime, babama, amcama ne oldu?’ diyen seslerine sesimizi katıyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Onlarca sivil gözaltında kaybedildi’
İki çocuğu olan 29 yaşındaki Recep Diker’in ailesi ile birlikte Silvan’a bağlı Kayadere (Ferhênde) köyünde yaşadığını anlatan Tepe, şu bilgileri aktardı:
“Köylüler üzerinde ağır bir koruculaştırma baskısı vardı. ‘Ya korucu ol ya da köyünü terk et’ baskısı altındaki köylülerin korucu olmayı reddetmesi üzerine köy defalarca yakıldı. Köylüler zorla yerlerinden edildi. Bu süreçte ağır insan hakları ihlalleri yaşandı. Koruculuğu reddeden köylüler gittikleri yerlerde de devlet şiddetinin çeşitli biçimine maruz kaldı. Köyünde yaşama imkanı bulamayan Diker ailesi Silvan’a taşınmak zorunda kaldı. 90’lı yıllarda Silvan, özel savaş yöntemlerinin en ağır uygulandığı yerlerden biriydi. Hizbullah’ın, JİTEM’in ve korucuların faaliyet sürdürdüğü ilçe tam bir savaş alanı haline dönmüştü. Yüzlerce sivil insan infaz edilmiş, onlarca sivil insan gözaltında kaybedilmişti.”
‘Hizbullah ve JİTEM tarafından ölüm tehditleri aldı’
Köydeki asker baskısından kaçan Diker ailesinin Silvan’da yine hedef olduğunu belirten Tepe, şöyle devam etti:
“Hizbullah ve JİTEM tarafından ölüm tehditleri alan Recep Diker, bu sefer de şehre ağabeyinin yaşadığı Diyarbakır’a gitti. Ailesini Silvan’da bırakan Diker, Diyarbakır’da ağabeyinin evine yerleşti. Kalabalık ortamda kendini daha güvende hissettiği için gündüzleri ağabeyinin işlettiği kahvehanede bulunuyordu. 14 Eylül 1994 tarihinde yine kahvehaneye gitmek üzere evden çıktı ve bir daha geri dönmedi. Ailenin emniyet ve adli makamlar nezdinde yaptığı tüm başvurular sonuçsuz bırakıldı. Recep Diker’den bir daha haber alınamadı”
Diker ailesine yaşatılan işkenceye son verilmesi çağrısında bulunan Tepe, tüm kayıplar için adalet istemekten ve devletin hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceklerini kaydetti.
MA – İSTANBUL