Diyarbakır Barosu: Kareem ailesi Kürt oldukları için Mersin’de nefret suçuna maruz kaldı

Diyarbakır Barosu, Federe Kürdistan Bölgesi’nden Mersin’e gelen Kareem ailesinin Kürt olmalarından kaynaklı nefret suçuna maruz kaldıklarını tespit etti.

Baro, Anamur İlçe Emniyet Müdürü, Kaymakamı ve polis yetkilileri hakkında, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüste bulunulması hususunda adli ve idari soruşturma yürütülmesini istedi.

Diyarbakır Barosu, Federe Kürdistan Bölgesi’nden Mersin’e gelen Muştaq Mahmood Kareem ile ailesinin 14 Nisan’da uğradıkları ırkçı saldırıya ilişkin hazırladığı raporu kamuoyuyla paylaştı. Baro adli yardım hizmet binasında yapılan açıklamada konuşan Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, İHD Mersin Şubesi, Özgürlük için Hukukçular (ÖHD) Derneği Mersin Şubesi ve Mazlum-Der Adana Şubesi’nden yönetici ve avukatlar ile olay yerinde incelemelerde bulunduklarını aktardı. 

‘Çocuklar hala olayın şokunda oldukları belliydi’

Baronun olay yerine gideceği yönünde bilginin kamuoyuna yansıması üzerine Kareem’in Erbil’de yaşayan kardeşinin kendileri ile iletişime geçtiğini söyleyen Eren, hukuki destek talep ettiklerini belirtti. Hastaneye gittiklerinde Mustag Mahmood Kareem’in eşi ve üç çocuğunun hastanenin yoğun bakım servisinde bir odada olduklarını aktaran Erenr, “Çocukların büyük bir korku yaşadıkları ve hala olayın şokunda oldukları belliydi.” dedi.  

‘Başının arka kısmına taş ile vuruldu, uçurumdan atılmak istendi’

Eren, Kareem’in maruz kaldığı saldırıyı şu şekilde aktardı: “Başının arka kısmına taş ile vurulduğunu, yere düştükten sonra bariyerlere tutunduğunu, saldırganların kendisini uçurumdan atmak istediklerini, yeterince Türkçe bilmemesi ve baygınlık geçirmesi nedeniyle kendisine yönelik tehdit ve hakaretlerden sadece ‘Burası Anadolu toprağı burası Türkiye sen bizim topraklarımızda ne yaptığını sanıyorsun’ cümlesini anladığını, diğer söylenenleri anlamadığını belirtti.”

Saldırı sonrası yerde baygın yatan Mustag Mahmood Kareem

 ‘Olay maddi hasarlı bir trafik kazası şeklinde nitelendirilmiş’

Kareem’in polisler ile birlikte kamera kaydı yapılarak görüşme gerçekleştirdiğini ve kendisine Diyarbakır’a gidip gitmeyeceğinin sorulduğunu söyleyen Eren, “Olay ‘maddi hasarlı bir trafik kazası’ şeklinde nitelendirilmiş. Görgü tanığının yasa dışı örgüt propagandası nedeniyle suç kaydının bulunduğu ve beyanlarına itibar edilemeyeceği ifade edilerek, savcılığın yürüttüğü tahkikat kapsamındaki suç nitelemesinin önemli olmadığı ve hakimin nasıl nitelendireceğinin belirleyici olacağı belirtilmiş. ‘Buraya niye geldiniz?’ tarzı sorular yöneltilmiştir.” diye kaydetti.  

‘Çocuğu ‘suça sürüklenen çocuk’ sıfatıyla ifadesi alındı’

Daha sonra aile üyelerinin de görüşmeye alındığını ve saat 18.30 sıralarında Kareem’in polislerce hastaneden çıkartılarak vekillerinin bilgisi olmaksızın bilinmeyen bir yere götürüldüğünü söylediğini aktaran Eren, bu sırada soruşturma savcısı ile yapılan görüşmede, Kareem’in yeni avukat talebinin olduğu aktarıldığı ve Anamur Cumhuriyet Savcılığı’nın şüphelilerin şikayeti üzerine Kareem’in 13 yaşındaki oğlu M.M.M.’un zorunlu müdafilik sistemi kapsamında “Suça Sürüklenen Çocuk” sıfatıyla ifadesini aldığını kaydetti. 

‘2 şahıs kasten öldürme suçlamasıyla tutuklandı’

Anamur Başsavcılığı’nın 3 şüpheliyi ifadelerinin ardından Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk ettiğini ifade eden Eren, savcılığın “Halkı Kin ve Düşmanlığa Alenen Tahrik”, “Kasten Adam Öldürmeye Teşebbüs” ve “Mala Zarar Verme” suçlarından soruşturma açtığını, mahkemenin ise 2 şahıs hakkında “Kasten Öldürmeye Teşebbüs” suçlamasıyla tutuklama kararı verdiğini paylaştı. Eren, hazırladıkları raporda yer alan sonuç ve önerileri şu şekilde sıraladı:

* Mağdurlar ırkçı söylemler ve fiziki saldırıya maruz kaldı.

* Mağdurlar Irak Federal Kürt Bölgesinden ve Kürt olmalarından dolayı nefret suçuna maruz kaldık.

* Adli kolluk olarak görevli bulunmayan Anamur İlçe Emniyet Müdürü, Kaymakamı ve polis yetkililerinin adil yargılamayı etkilemeye teşebbüste bulunulması, mağdurla görev ve yetkileri dışında olunmasına karşın görüşme, telkin ve yönlendirme bulunulması hususunda adli ve idari soruşturma yürütülmeli.

* Nefret suçu ve siyasi saiklerle farklı kimliklere yönelen tehdit ve hakaretlere ilişkin TCK’nın 122. Maddesi değiştirilmek kaydıyla, yasal mevzuatın oluşturulmalı.

* Türkiye, ulusal ve taraf olduğu uluslararası yükümlüklerine tam ve eksiksiz olarak uyması, bu konuda yargı ve idari mercilerin belirtilen hususlara riayet etmeli. 

MA – DİYARBAKIR