Eğitim Sen: Eğitimde çözümsüzlük politikası devam etti

Eğitim Sen, eğitim öğretimin birinci yarıyılına ilişkin hazırladığı raporda, “Piyasacı ve dini eğitim” uygulamalarının hayata geçirildiğine dikkat çekerek, eğitimde çözümsüzlük politikasının devam ettiğine dikkat çekti.

Eğitim Sen, ‘2019-2020 Eğitim Öğretim Yılı Birinci Yarıyılında Eğitimin Durumu Raporu’ açıkladı. 17 Ocak 2020 tarihinde 946 bini resmi okullarda, 180 bini yakın özel okullarda olmak üzere 1 milyonu aşkın öğretmenin ve 18 milyona yakın öğrencinin yarıyıl tatiline girdiği belirtildi.

12 sayfadan oluşan raporda, MEB ile imzalanan protokolleri kullanan tarikat ve cemaatlerin son dönemde belirgin olarak faaliyetlerini artırdıklarına işaret edilerek, buna bağlı olarak da eğitim alanında ciddi sorunların yaşandığı bir dönemin geride bırakıldığı belirtildi. Raporda, 2019-2020 eğitim-öğretim yılının birinci döneminin, MEB yönetiminin yaşananlara kayıtsız kalarak, duruma müdahale etmediği ve bundan dolayı da söz konusu tarikat ve cemaatlerin faaliyetlerini yaygınlaştırdığı ve artırdığı bir dönem olduğu ifade edildi.

‘Doğa Koleji en önemli olayı oldu’

2019-2020 eğitim-öğretim yılının birinci döneminin en önemli olaylarından birinin Doğa Koleji’nde yaşanan sorun olduğuna dikkat çekilen raporda, “Bu sorunun hala çözülmemiş olması ve MEB yönetiminin çaresizliği, kamusal eğitimin neden yaşamsal olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.” denildi.

MEB yönetiminin seçmeli derslerin belirlenmesi ile ilgili kendi çıkardığı yönetmeliği yok saydığına vurgu yapılan raporda, şunlar kaydedildi: “Derslerin seçim takvimini öne çekmesi ise dikkat çekici diğer bir durumdu. Yönetimin gerekli gördüğü durumlarda, yasal düzenlemeleri yok sayma hakkını kendinde görmeye başlaması önümüzdeki dönemlerde keyfi uygulamaların önünü açma riskini de kendi içerisinde barındırmaktadır.”

‘Sorunlar birinci dönemde varlığını sürdürdü’

Raporda, şunlar kaydedildi: “Eğitimin niteliğinde yıllar içinde yaşanan gerileme, eğitimde yaşanan ticarileşme ve dinselleşme uygulamaları, okulların fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri, kalabalık sınıflar, ikili öğretim, taşımalı eğitim, çocukların camilere götürülmesi, dini cemaat ve vakıfların kreşlerine ve yurtlarına yönlendirilmesi, çocukların taciz ve istismara uğraması, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik uygulamasının sürmesi, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu vb. gibi çok sayıda sorun 2019-2020 eğitim-öğretim yılının birinci döneminde de varlığını sürdürmüştür.”

‘Zorunlu eğitim süresi 9 yılda kalmıştır’

Raporda, 4+4+4 sonrasında zorunlu eğitim süresinin 12 yıla çıktığı iddia edilmesine rağmen ortalama eğitim süresinin 9 yılda kaldığı belirtildi. Türkiye’de her üç okuldan birinde ikili eğitim yapıldığına dikkat çekilen raporda, şöyle denildi: “MEB verilerine göre ikili eğitim yapılan okul oranı 2018’de yüzde 33,83 iken, 2019 hedefi yüzde 29’dur. 2020 yılında 4+4+4 sisteminden kaynaklı olarak lise çağındaki öğrenci oranının yarı yarıya artması beklenmektedir. Bu durum özellikle liselerde ikili eğitim uygulamasını daha da yaygınlaştıracak, MEB’in hedeflediği rakamların çok üzerine çıkılacaktır.”

‘Piyasacı ve dini eğitim uygulamaları hayata geçirildi’

Raporda, eğitimin temel sorunlarına yönelik çözümsüzlük politikalarının 2019-2020 eğitim öğretim yılının ilk yarısında yapılan düzenlemeler ve fiili uygulamalarla sürdürüldüğü belirtildi. Siyasi iktidarın eğitim alanında, kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda adım attığının ifade edildiği raporda, eğitim alanında ‘piyasacı’ ve ‘dini eğitim’ merkezli uygulamaların hayata geçirildiği kaydedildi.

‘Çocuklar eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamıyor’

Çocukların eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamadığına dikkat çekilen raporda, şunlar kaydedildi: “Çocuk yaşta evlenmenin önüne geçen adımlar atılmamaktadır. Yoksul, emekçi ailelerin çocukları başta olmak üzere, kız çocukları, kırsal kesimde yaşayan çocuklar açısından eğitime erişim konusunda ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bölgesel, cinsel, sınıfsal vb. eşitsizlikler, anadilinde eğitim gibi en temel sorunlar iktidarın çözmek bir yana daha da derinleştirdiği temel sorunlar olarak varlığını sürdürmektedir.”

‘Eğitim sistemi toplumsal cinsiyet eşitliğinden uzak’

Raporda, eğitim sisteminin toplumsal cinsiyet eşitliğinden oldukça uzak ve giderek dinsel içerikler kazanan muhafazakâr egemen ideolojinin yoğun baskısı ve denetimi altında olduğu ifade edildi.

Eğitim programlarında ve ders kitaplarında ülkedeki etnik, dilsel, kültürel ve inanç çeşitliliği neredeyse hiç yansıtılmadığına dikkat çekilen raporda, “Eğitim sisteminde ve toplumsal yaşamda benimsenen tekçi anlayış, farklı inanç, kimlik ve mezhepleri yok saymayı, onları ve taleplerini görmezden gelmeyi ısrarla sürdürmektedir.” denildi. Raporda, Otizmli çocuklara yönelik olduğu gibi, özel eğitim alanındaki çocukların sık sık ayrımcı ve dışlayıcı uygulamalarla karşı karşıya bırakıldığına işaret edildi.

‘440 bin çocuk doğum yapmıştır’

İHD İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu’nun verilerine yer verilen rapora göre; son 16 yılda 18 yaşın altında 440 bin çocuk doğum yapmıştır. Cinsel suçların yüzde 46’sı çocuklara karşı işlenirken, çocuğun cinsel istismarında Türkiye dünya listesinde 3. sıradadır. Raporda, özellikle Suriyeli çocuklara yönelik ayrımcı uygulamaların artmış olmasının düşündürücü olduğu kaydedildi.

‘Anadilinde eğitim almayan öğrenciler okulu erken terk ediyor’

Raporda, ayrıca anadilinde eğitim alamayan öğrencilerin okulda başarısız olarak eğitim dışına itilmelerinin de okulu erken yaşta terk etmelerine neden olduğu vurgulandı. Raporda, artan yoksulluk ve işsizlik nedeniyle aileleriyle birlikte göç etmek zorunda kalan çocukların göç ettikleri şehirlerde çocuk işçi olarak çalışmak zorunda bırakıldığı belirtildi.

‘İmam hatip kontenjanları boş kaldı’

MEB’in okullaşma politikasının imam hatip ve meslek liseleri merkezli olarak şekillendirdiğine dikkat çekilen raporda, tam tersi durumun yaşandığı belirtildi. Raporda, “2019 Liseye Geçiş Sınavı (LGS) sonucunda birçok ilde Anadolu liseleri kapasitesinin iki katı öğrenci kabul ederken, başta imam hatip liseleri olmak üzere, bazı liselerin kontenjanları bu yıl da büyük ölçüde boş kalmıştır.”

MEB tarafından hazırlanan Stratejik Plan’da imam hatiplerin eğitim kalitesini arttırmak için 2,7 milyar TL harcama planlandığına dikkat çekilen raporda, OSB’lerde bulunan mesleki ve teknik ortaöğretim kurumu sayısının 70’ten 90’a, özel sektörle iş birliği kapsamında meslek liseleri ile yapılan protokol sayısının 45’ten 95’e çıkarıldığı belirtildi.

‘Öğrencilerin istediği okulda eğitim alma hakkı ihlal edildi’

MEB’in yanlış politikaları nedeniyle öğrencilerin istediği okul türünde ve okulda eğitim alma hakkının açıkça ihlal edildiğine işaret edilen raporda, “Velilerin ve öğrencilerimizin talebi, akademik liselerin sayısının ve kontenjanlarının artırılması, ekonomik kriz gerekçe gösterilerek durdurulan okul ve derslik yapımının hızlandırılmasıdır.” denildi.

‘LGS’ye girecek öğrenci sayısı yüzde 50 artacak’

Raporda, 2019-2020 eğitim öğretim yılının 4+4+4 düzenlemesinin yaşama geçirilmesinin 8. yılı olması nedeniyle bu yıl LGS’ye girecek öğrenci sayısının yüzde 50 artış göstereceğine dikkat çekildi. Bu yıl 1 milyon 800 bin öğrencinin sınava gireceğine işaret edilen raporda, “MEB bu durumu mutlaka göz önünde bulundurarak gerekli hazırlıklara zaman geçirmeden başlamalıdır.” diye kaydedildi.

‘Hane halkının eğitim harcaması yükseldi’

MEB’in 2014 yılında başlatılan ETCEP’i (Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Okul Projesi) 2019 yılında iptal ettiğine dikkat çekildi. Raporda, Türkiye’de 2011 yılında hane halkının yaptığı eğitim harcamaları toplamının 13 milyar 782 milyon TL iken, 2018 itibariyle bu rakamın üç kattan fazla artarak 43 milyar 30 milyon TL’ye yükseldiğine dikkat çekildi.

‘Kamusal eğitim tasfiye ediliyor’

Raporda, TÜİK’in 2018 Eğitim harcamaları araştırmasıyla da, Türkiye’de kamusal eğitimin adım adım tasfiye edildiğinin görüldüğü kaydedildi. Eğitime ayrılan kamu kaynaklarının oransal olarak her geçen yıl azaldığına işaret edilen raporda, hane halkının cebinden yaptığı eğitim harcamalarının ise kademeli olarak arttığı belirtildi.

‘4+4+4 uygulamasıyla devlete ait ilkokul sayısı azaldı’

Raporda, eğitimde 4+4+4 uygulamasının başlamasından bu yana devlete ait ilkokul sayısının 5 bin 246 olarak azaldığının dikkat çekici olduğu belirtildi. Raporda, “Aynı dönemde devlet okullarına giden öğrenci sayısındaki azalış ilkokulda 421 bin, ortaokulda ise 303 bini bulmuştur.” denildi.

Türkiye’de 2018-2019 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle toplam 12 bin 809 özel öğretim kurumu (okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise) bulunduğunun belirtildiği raporda, özel okullarda okuyan öğrencilerin yüzde 16,5’i okul öncesi eğitimde, yüzde 5’i ilkokulda, yüzde 6,2’si ortaokulda, yüzde 13,7’si ise ortaöğretimde olduğu ifade edildi.

‘AKP ile özel okullar altın çağını yaşıyor’

Türkiye’de faaliyet yürüten özel okulların AKP ile birlikte altın çağını yaşamaya başladığına vurgu yapılan raporda, şöyle denildi: “Eğitimde 4+4+4 uygulaması öncesinde Türkiye’de 4 bin 664 özel okul bulunmaktayken, 4+4+4 düzenlemesi ile birlikte özel okul sayısı 12 bin 809’a yükselmiştir. Aynı dönemde toplam öğrenci sayısı ise yaklaşık üç kat artarak 535 bin 788’den 1 milyon 440 bin 577’ye yükselmiştir.”

‘Son bir yılda 200 özel okul kapandı’

2019-2020 eğitim öğretim yılının ilk yarısında ekonomik kriz nedeniyle çok sayıda özel okulun kapısına kilit vurulduğunun belirtildiği raporda, çok sayıda öğrenci ve öğretmenin mağdur edildiğine vurgu yapıldı. Raporda, “Türkiye Özel Okullar Derneği (TÖZOK) son bir yıl içinde 200’e yakın özel okulun kapandığı ya da devir olduğunu açıklamıştır.” denildi.

‘Dini vakıf ve derneklerde öğrenci sayısı arttı’

Raporda, “2015-2016 eğitim öğretim yılında Diyanet İşleri Başkanlığı’na, dini vakıf ve derneklere ait 692 okul öncesi eğitim kurumunda 4-6 yaş grubunda 21 bin 20 çocuk eğitim görüyorken, 2018-2019 eğitim öğretim yılında kurum sayısı 2 bin 560’a öğrenci sayısı ise 94 bin 817’ye çıkmıştır.” denildi. Raporda, büyük bölümü Diyanet ile dini vakıf ve derneklere ait olan okul öncesi eğitim kurumu sayısının son dört yılda 3,7 kat, öğrenci sayısının ise 4,5 kat arttığına dikkat çekildi.

‘MEB’de 34 bin 393 kişi ihraç edildi’

Raporda, OHAL KHK’leri ile MEB’den 34 bin 393 kişinin, yükseköğretim kurumlarından 7 bin 312 kişinin (5 bin 904 akademisyen, bin 408 idari personel) kamu görevinden çıkarıldığının hatırlatıldı.

‘İhraç edilenlerden 53 kişi intihar etti’

Raporda, ihraç edilen aralarında eğitimci ve akademisyenlerin de olduğu 53 kişinin yaşadıkları haksızlığa dayanamayarak intihar ettiğine işaret edildi. Raporda, haklarında herhangi bir yargı kararı bulunmayan ihraç edilen tüm kamu görevlilerinin bütün haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmesi gerektiği ifade edildi.

‘Ücretli öğretmen sayısı 100 bine ulaştı’

Kasım 2019 itibariyle MEB bünyesinde görev yapan sözleşmeli öğretmen sayısının 103 bine ulaştığına vurgu yapılan raporda, “Ülke çapında görev yapan ve tamamına yakını asgari ücretin altında ücret alan ücretli öğretmen sayısı ise 100 bin civarındadır.” denildi.

17 yıl içinde atanan öğretmen sayısının toplam öğretmen sayısına oranı yüzde 68,9 olduğunun belirtildiği raporda, “Başka bir ifade ile Türkiye çapında devlet okullarında görev yapan 946 bin 114 öğretmenin yüzde 68,9’u (651 bin 664) son 17 yıl içinde atanmıştır. KPSS’ye giren her 100 öğretmenden sadece 16’sının ataması yapılmış, geriye kalan 84 işsiz öğretmen ya tekrar sınava girmek ya da başka alanlarda çalışmak zorunda bırakılmıştır.” denildi.

Raporda, okullarda yaşanan şiddetin, 2019-2020 eğitim öğretim yılının ilk yarısında da eğitim alanının en önemli sorunları arasında yer aldığına dikkat çekildi. Raporda, okullarda ve okul önlerinde yaşanan şiddet olaylarının tırmanışa geçmesi sonucunda yüzlerce şiddet olayı meydana geldiği belirtildi.

‘Sorun günü birlik müdahalelerle çözülemez’

Raporda, sorunu çözmenin günü birlik müdahalelerle değil, uzun vadeli eğitim politikalarıyla mümkün olduğuna dikkat çekildi. Eğitim sisteminde yaşanan sorunların ülkedeki ekonomik, toplumsal ve siyasal koşullarda yaşanan gelişmelerden ayrı ve bağımsız olmadığına vurgu yapılan raporda, kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelenin kesintisiz sürdürüleceği belirtildi.