Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı adli tıp uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, hazırladıkları işkence raporlarıyla ilgili olarak Mehmet Ağar’ın “İstifa etsin sıkarız iki tane ayağına” sözünün iletildiğini söyledi.
Arabasına bomba konularak öldürülen gazeteci Uğur Mumcu’nun ölüm günü olan 24 Ocak’ta araştırmacı gazeteciliğin önündeki engeller ve gazeteciliğin sorunlu gündemi konuşuldu. TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda düzenlenen toplantı TGC Başkanı Turgay Olcayto’nun moderatörlüğünde yapıldı. Toplantıda gazeteci-Yazar Altan Öymen, T24 Yazarı Aydın Engin, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı görüşlerini paylaştı.
Olcayto: Demokrasiye ulaşmanın yolunu bulmalıyız
TGC Başkanı Turgay Olcayto 6. Türkiye’de Gazeteci Olmak-Gazeteci Kalmak Toplantısı’nı açarken demokrasiye ulaşmanın bir yolunun bulunması gerektiğini belirterek şunları söyledi:
“Ocak ayı talihsiz bir ay. Birbirinin peşi sıra gazetecilerin, düşün insanlarının, akademisyenlerin öldürüldüğü bir ay. Metin Göktepe, Hrant Dink, Uğur Mumcu bu ayda öldürüldü. Uğur Mumcu’nun ölüm gününde her yıl Gazeteci Olmak-Gazeteci Kalmak Toplantısı düzenliyoruz. Uğur Mumcu Meclis Türkiye zor günlerden geçiyor. Dayanışmayla gazetecilik mesleğinin yapılabilir olması için mücadele etmeliyiz. Meslektaşlarımızın basın kartları haksız iptal ediliyor, gerekçe açıklanmıyor.”
Güneş: 10 yılda 11 bin gazeteci işsiz kaldı
TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş de, Uğur Mumcu’nun ölüm gününde gazetecilerin mesleklerini yaptırmamak için sistemli bir baskının sürdüğüne işaret etti. Güneş “Türkiye’de bugüne kadar katledilen gazeteci sayısı 66’yı buldu. Son 10 yılda ise 11 bini aşkın gazeteci işsiz kaldı. 91 gazeteci cezaevinde yatıyor” dedi ve ekledi:
“Son beş yılda basın kartı iptal edilen gazeteci sayısı 3 bin 804. Milli güvenlik nedeniyle kartı iptal edilen gazeteci sayısı 685. İletişim Başkanlığı’na bağlı Basın Kartı Komisyonu toplantılarını kapalı devre yürütüyor. Kime, niye kart verilmediğini kimse bilmiyor. Meslektaşlarımıza sürekli ‘Kartınız beklemede, incelemede, değerlendirme’ gibi cümleler kuruluyor. Gazeteciler kartlarını niye alamadıklarını bilmiyor. 60 yıldır gazetecilik yapan kişilerin sürekli kartlarını vermiyorlar. En son Evrensel ve Birgün Gazetesi’nden meslektaşlarımızın kartları iptal edildi. Eleştirel yayın yapan gazetelerin çalışanları cezalandırılıyor. İletişim Başkanlığı’nı meslektaşlarımızın kartlarının neden iptal edildiğinin gerekçesini açıklamaya davet ediyoruz. İletişim Başkanlığı’nı şeffaf olmaya, gazetecilere karşı sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz.”
Engin: Mumcu araştırmacı gazetecilik bayrağını en üstte tutmuştur
Uğur Mumcu ile aynı gün, aynı saatte Yeni Ortam Dergisi’nde gazeteciliğe başlayan T24 Yazarı Aydın Engin, “Uğur Mumcu’nun konuşulduğu bir toplantıda bana özellikle söz düşer. Birlikte mesleğe başladık, aynı evde kaldık. Uğur Mumcu örnek bir gazeteciydi. Araştırmacı gazeteciliği en iyi yapan kişiydi” diyerek başladığı konuşmasını bir örnek vererek sürdürdü:
“Uğur Mumcu bir gün beni aradı. Ankara’dan İstanbul’a kargo gönderdiğini söyledi, ‘Sana gönderdiğim kargoyu al, yanında da biri olsun, yalnız gitme’ dedi. Kargoyu açtığımda Mahir Kaynak’ın MİT ajanı olduğunu ortaya koyduğu haberle karşılaştım. Mahir Kaynak o yıllarda sol görüşü savunurdu üniversitede. Uğur Mumcu olayı belgelemişti. Ama yetinmedi. İstanbul’da üniversitede Mahir Kaynak’ın arkadaşlarıyla konuştu, MİT’in İstanbul bölgesinde çalışanlarla konuşmak istedi. Ortaya müthiş bir tablo çıktı. Mahir Kaynak’ın yürüyüşlerde molotof kokteyl atılması önerilerinde bulunduğu, hatta MİT binasına bile bomba koymayı önerdiği ortaya çıktı. Bu haberle ajan provokatör denilen kavram basının gündemine girdi. Altan Öymen ile birlikte Demirel’in yeğeni Yahya Demirel’in mobilya hayali ihracatını ortaya çıkardılar. Öyle sıkı çalıştılar ki bu haber bir gazetecilik anıtı haline geldi. Uğur Mumcu yaşadığı sürece araştırmacı gazetecilik bayrağını en üstte tutmuştur.”
Danzikyan: Mumcu da, Dink de devletin bilgisi dahilinde öldürüldüler
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan ise Uğur Mumcu cinayeti ile ilgili Güldal Mumcu’nun kitabını tekrar okuduğunu belirterek özetle şunları söyledi:
“DGM Savcısı Mumcu ailesini ziyaret ederken ‘bu işi devlet yapmıştır siyaset isterse çözülür’ diyor kitapta. Aile bunun üzerin İçişleri Bakanlığı’na dilekçe veriyor. Savcı hakkında bakanlık soruşturma açıyor. Savcının görevi değişiyor. Yerine gelen savcı evinde ölü bulunuyor. Muhalif gazeteciler bilir, siyasi cinayet işleniyorsa bu devlet geleneğidir, devletin bir şekilde haberi vardır, ya başını çevirmiş, ya da bizzat içinde olmuştur.
Abdi İpekçi cinayetinde de durum böyle. Güldal Mumcu ile Mehmet Ağar’ın yaptığı konuşmayı hatırlayalım. Ağar’ın cinayet soruşturmasıyla ilgili ‘Bir tuğla çekilirse duvar yıkılır’ demesi. Güldal Mumcu ‘O tuğlayı çekin’ diyor. Ağar, Güldal Mumcu’ya ‘Ona kimsenin gücü yetmez’ diyor. Bunu okuyunca ürperdim. Mehmet Ağar ve o dönemin kudretli kişileri son üç yıldır devletin içinde çok güçlü yerler elde ettiler. Her gün de alanlarını genişletiyorlar.”
Mumcu ile Hrant Dink cinayetinin de ortak noktaları bulunduğunu belirten Danzikyan, şöyle devam etti:
“Her ikisinin de öldürülmesinde ‘geliyorum’ diyen belirtiler var. Hrant Dink Sabiha Gökçen’in Ermeni yetimi olma ihtimalini yazdı Agos’a manşet oldu. Bir sorun olmadı. Hürriyet iki hafta sonra manşet yaptı. Ardından Genelkurmay Başkanlığı çok sert açıklama yaptı, sonraki günde İstanbul Valiliği’ne çağrıldı. Vali yardımcısı Erol Güngör yanında akrabası olarak tanıttığı iki kişiyle yaptığı görüşmede, ‘Ermeni kurumlarına saldırı olabileceğini, haberlerinde dikkatli olması gerektiğini’ söylüyor. Yanında da akrabam diye tanıttığı kişilerin MİT ajanı olduğu sonradan ortaya çıktı. Bu toplantıyla ilgili yazısında Hrant Dink, ‘Bana haddimi bildirmek istediler. Bir tehdit toplantısıydı’ diyor. Sonra Agos’un önünde ülkücüler, Kızıl Elmacılar gösteri yapmaya başladılar. Yazıyla ilgili yargılandı, mahkemeye gelip giderken ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ pankartları açılmaya başlandı. Mahkemede başına cisimler atıldı. Bu davada yargılandı mahkum edildi. Karar Yargıtay’da da onaylandı. Yıllar sonra Agos Muhabiri Funda Tosun bu Yargıtay üyeleriyle konuştu, ‘Öyle dememiz gerekiyordu, yoksa yükselemezdik’ diyorlar. Bu süreç yeterince soruşturulmadı. Mumcu da Hrant Dink de devletin bilgisi dahilinde öldürüldüler.”
Fincancı: Gazeteciler yazmayınca işkenceyi raporlayamadık
Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise konuşmasında insan hakları için mücadele edenler açısından Mumcu’nun yaptığı haberlerin çok önemli olduğuna işaret etti. Fincancı şöyle devam etti:
“İnsan hakları mücadelesini yürütmek de gazetecilik kadar zor. Örneğin hazırladığımız işkence raporlarıyla ilgili Mehmet Ağar’ın bana iletilen ‘istifa etsin sıkarız iki tane ayağına’ sözü var. Cezaevindeki mahkumlarla ilgili hazırladığımız bir işkence raporuyla ilgili olarak dönemin İÜ Rektörü tarafından cumartesi çağrıldım üniversiteye. Raporla ilgili eleştirildim, Rektör ‘bazılarına işkence yapılabilir’ dedi. Siz gazeteciler görevini yapamadığı zaman insan hakkı ihlallerini raporlayamıyoruz. 2015-2017 yılları arasında gazeteciler üzerindeki ağır baskı, kapatılan yayın kuruluşları nedeniyle insan hakkı ihlallerini raporlayamadık. Hepinize gazeteci kalmanın yollarını bulabilmenizi diliyorum.”
Öymen: Mumcu yolsuzluk arşivini içeren ajans kurmak istiyordu
Mumcu’nun çalışma arkadaşı, gazeteci, yazar, TGC Onur Kurulu Başkanı Altan Öymen ise Mumcu’nun çok iyi bir gazeteci olduğunu, çalışkanlığının dillere destan olduğunu vurguladı. Öymen konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Mumcu’nun gazeteciliğinin temelinde çok çalışmak vardı. Yaşasaydı, tüm faili meçhul gazeteci cinayetlerini aydınlatır, ortaya çıkarırdı. Ciddi belge toplardı. İşi çözene kadar detaylarıyla uğraşırdı. Ölmeden önce konuşmuştum. Sanki vasiyet gibi bir sözü var onu söylemek istiyorum. Yolsuzluklarla ilgili belgelerin arşivlenip yayınlanacağı bir ajans kurmak istiyordu. İsteyen herkes araştırma yapabilsin diye. Uğur Mumcu ile hayali ihracat haberini yaptık. Demirel’in yeğeninin mobilya yerine sunta getirip Merkez Bankası’ndan haksız milyonlarca lira teşvik primi aldığını belgeledik. Sonra da bunları kitap haline getirdik. Bize altı dava açtılar. Çalıştığımız ajansa denetime geldiler. Olay Meclis’e intikal etti ve soruşturma açıldı. Şimdi de davalarla ilgili kitaplar hazırlanmalı ve basılmalı. Gençler gazetecilikten vazgeçmesinler. Bu yıllar da geçecek.”
Öymen, Mumcu’nun Papa Mafya kitabında bugünlerde gündemde MİT ajanı olarak adı geçen Enver Altaylı’nın ajan olduğunu yıllar önce yazdığını söyledi.