Gemi

Hacer Buyruk

(Doğuşu ve batışı aynı kızıllıktaydı.)

Sabahın ve akşamın iki ucunda, bir başka dünyaya götürür ve çantamda canımıniçi narı, alnımda sarhoşluğumun ateşini, kalbimde gül bahçelerini getirirdi; türlü halleriyle kırmızı, elegeçirmişti beni, kim unutabilirdi ki bunları. Ben de hiç unutmadım; unutmadım orada, terk de etmedim, gelmek istemediğinden, gelemediğinden belki, bırakmak zorunda kaldım, tan ve günbatımıyla, gördüğüm son martıya bağlattığım gözlerimi.

(Ey emrine girdiğim köle, niçin azadettin beni
Gitsem iyilik mi ve hangimize, bir de borçlu kıldın merhametine)

Unutmadım, rıhtıma doğru benimle koşup güvertede alnımla kavuşan serin rüzgârı, belki denedi, iyi niyetliydi, ama söndürmedi, söndüremedi, çoğalttı yangını. Rüyama da girdi çok defa, boynumdaki puanlı eşarpla oynayan, telaşlı elleri ile, bir şey istediğinden değildi bu defa da orada beni buluşları, savursun diye küllerini, günlük tuttuğum defterleri yakardım, lütfetsin diye yakarırdım: suç değil, suç ortaklığı değil, meğer ki öyle de olsa, tüket ellerine verdiğimi.

İşte böylece, yüzlerce güzel şey yapabilirdim artık onlardan, yazılmış olmaktan başka biçimde. İçinde erimiş kurşunları, kuş kalıplarına dökerdim mesela; mesela, beyaza çiviti, üzüldüğüm bir günü, üfleyip külü, gülümsetirdim, öyle olmadı ama. Örtündüğü yüzümden bir suret çıkardı, uçup gitti, esip gitti bir başka yere, benden öğrendiği acısını orada, uzakta soğutmaya. Sevin ılık esimleri, benden bir şey var onda. Ogün bu gündür, günlüğüm değil de yüzüm, dolaşır durur, rüyalarına sığınanların uykusunda, döker yüzümü kuş kalıplarına.

(Birkaç tuhaf, küskün kırık ayna, üç beş garip eşya, ispat için ömrüme,
Oysa az şey mi, karşılaşmış olmamız, birbirimize tanıklığımız, neleri denerken ölümüne)

Kör bir balıkçı değildim ben, ağ serpmek için bindimse de gemiye. Körüm, yüzde yüz körüm, ama balıkçı değildim. Oysa ürperirim yüksekten ve sallanan her şeyden, korkumun içinden yürüyerekten bindim gemiye. Serptim sulara, sıyrıldı ağ ellerimden, battı, batmışların içine, kendiliğinden. Eledim suyu, eledim dalgayı, eledim balıkları, kendime doğru, çektim ağır ağı, bütün gücümle bütün gücümle bütün gücümle, çektim can telaşında çırpınıp duranları. Sevdanın karasına dair bilgiler, gümüşten geri alınmış savat, türlü nesnelerin tenine sirayet etmiş insan isimlerini, orada olduğunu bildiğimden, üç defa öpüp alnıma koyduğum, sevgilimin resmini. Kim fırlatıp atmış hayret, kokusundan tanıdığım kömürle sürmeledim, gördükleri hatırına, kör gözlerimi.

(Kör bir bıçaksan da sen, bir daha yarala, etimde kendini.)