Göleyazasıcalar

Ayşegül Ekinci

Efendim bugünün ekonomik düzeni der ki, parasal kıymet var olan diğer her türlü hesaplama/değer belirleme biçiminden üstündür ve her şeyin bir pahası vardır. Dolayısıyla insan hayatı da üzerinde var olduğu ekolojik düzen de paha temelinde şekillenmiştir.

Yani bugünün düzeni bir gölün kıymetini belirlerken, altında yatma olasılığı bulunan herhangi bir tarihi “defineyi” gölün kendisinden kıymetli bulur. Çünkü tabiri caizse kolunu kaldırıp taş atmadan elde edilebilme olasılığı görülen şıkır şıkır altınlar hem bu düzenin ve hem de yaratılan sosyal sistemin özüne en güzel özettir.

Diğer taraftan küresel iklim krizi gerçeğinin daha da net anlaşılması ile yeni bir düşünce biçimi yaygınlaşıyor. İnsanın üstün değil doğa ve diğer tüm canlılar ile eşit olduğu, yaşamsal düzenin yöneticisi değil paydaşı olduğu bir düşünce biçimi. Elbette tüketim zihniyeti değişip yerine parayı değil yaşamı odağına alan bir sistem bir gün gerçek olur mu yoksa hep beraber toplu bir yok oluşa mı gidiyoruz orası meçhul. Ancak biz 12 bin yıllık gölün altındaki altınların derdine düşmüşken, buyurun biraz da bilimsel verilere bakalım, bize neler anlatıyor…

Nasa’nın verilerine göre dünyada su 3 temel biçimde bulunuyor; toprağın altında, okyanuslarda ve atmosferde. Dünya yüzeyinin %71’i su iken, bu oranın %96,5’i tuzlu sulardan oluşuyor. Dolayısıyla var olan tüm suyun sadece %3,5’u içilebilir tatlı suları oluşturuyor ve bu miktarın da %68’i buzullarda bulunduğundan erişilmez halde. Kalan %30’u yeraltı suları oluşturuyor. Ve son olarak geriye kalan %2’lik kısmı da göller ve akarsular oluşturuyor. Çok küçük bir miktar da bulutlar ve nem olarak atmosferde bulunuyor.

İnsan vücudunun yaklaşık %60’ını da suyun oluşturduğunu bu denkleme katarsanız, ortaya gerçekten trajik ve zeka sorgulatan bir tablo çıkıyor. İçilebilir su kaynaklarının bu kadar az olduğu bir durumda dahi insan hala altının sudan değerli olduğunu sanıyor!

Yapılan “işin” o bölgedeki ekolojik sisteme ne kadar zarar verdiği, kaç canlının o gölün yok olması sebebiyle bedel ödeyeceği, su hakkının insan haklarının bir parçası sayıldığı ve korunması gerektiği kısımlarını düşünmeden bile insanın kendini tutamadan şöyle diyesi geliyor;

Sizi “g”öleyazasıcalar, sizi! Bir daha susadığınızda…

Ha eklemeden geçmeyelim, kazıya en başta izin veren kurum tarafından açıklama yapılmış: “Eski haline çevirdik.”

Tabi, tabi…