İşçilerin birlik mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs, aynı zamanda müzik emekçisi Hasret Gültekin’in de doğum günüdür. Genç yaşında Sivas Madımak’ta katledilen Hasret Gültekin, yeteneği ve bilinci ile 22 yıllık yaşamına büyük işler sığdırdı.
Sol Portal’dan Birol Korkmaz, “Bir müzik emekçisi: Hasret” başlığı ile kaleme aldığı yazıda, Hasret Gültekin’in yaşamından kesitlerle onun sanatını, emeğini ve bilincini anlattı:
1 Mayıs 1971’de, Sivas İmranlı Han köyünde dünyaya gözlerini açar Hasret Gültekin. Han’da yaşayan Koçgiri’li Kürt çocukları, ırmağın karşı yakasına “Ütay” derlermiş. Ütay düştür. Ütopyadır. Irmağın karşı yakasına geçmek, dağların arkasına sarkmak, yeni bir coğrafyayı keşfetmek… Tutkudur. Ütay türküdür. Türkü, tek tek ütopyaların keşfidir.
Hasret küçük yaşlarda ırmağın karşısına geçer, dağların arkasına sarkar, yeni yaşamı keşfetmeye, ütopyalarla tanışmaya yola koyulur. Hasret küçük yaşlarda ailesi ile İstanbul’a göç ettiği yıllarda tanışır bağlama ile. Henüz altı yaşında, evlerinin bodrumunda bulduğu kırık bir bağlama ile olur bu tanışma. O kırık bağlama bir hikâyenin başlangıcı, girilecek yolun en önemli uğrağı olmuştur.
O günden sonra hiç düşürmez bağlamasını elinden. Kadıköy Anadolu Lisesi’nde okurken, derslerden kaçarak, sabahın erken saatlerinde “Deli Derviş” tarzının yaratıcısı, ustası Haydar Acar’ın evine yaptığı davetsiz ziyaretlerden; Paris’te yaşayan ve bağlamanın ender ustalarından olan Talip Özkan’a kadar uzanır bu öykü. “Deli Derviş” ve “Teke Zotlatması”, halk müziğinin zenginliğini ve bağlamada ustalığınızı sergileyebileceğiniz en çarpıcı örneklemelerdir. “Deli Derviş”i Haydar Acar’dan; Rumeli ezgilerini, Ege bölgesini, zeybekleri öğrenirken “Teke Zotlaması”nı da ustası Talip Özkan’dan öğrenmişti. 1987 yılında, ilk çalışması “Gün Olaydı” adıyla yayımlandı. İlk resitalini Kadıköy Moda Sineması’nda 1987 yılında verdi.
1989 yılında, “Gece ile Gündüz Arasında” adlı ikinci çalışması yayımlandığında henüz 18 yaşındaydı. 29 Ekim 1989 yılında Hollanda Kültür Bakanlığı’nın daveti üzerine, “Genç Türküler” festivalinde Birsel Acar’la birlikte Türkiye’yi temsil etti. 1990 yılında aynı ülkede “Türk Haftası” etkinliklerine birçok sanatçı ile birlikte katıldı. Müzik yönetmenliğini üstlendiği resmi olarak ilk defa Kürtçe müzik yasağını delen “Newroz” adlı kaset, 1990’da önce enstrümantal olarak, sonra da Nilüfer Akbal ve Rıza Akkoç’un katılımıyla hayata geçirildi. 1990 yılında, Şivan Perwer’in “Krivo” adlı karma kasetinin yayınlanmasına öncülük eder ve süpervizörlüğünü yapar. 1991 yılında, “Rüzgarın Kanatlarında” adlı üçüncü çalışması yayımlanır.
1991 yılında Yeter Fırtına ile evlenir. Türkiye’nin dört bir yanında konserler verir. Birçok Avrupa ülkesinde festivallere katılır ve konserler verir. Ankara, İzmir ve İstanbul’da Prosechos Grubu ile birlikte resitalleri mevcuttur.
1992’de Ahmed Arif’in şiirlerini besteleyen; Cem Karaca, Ahmet Kaya, Sadık Gürbüz, Esin Afşar, Rahmi Saltuk’la birlikte, Ahmed Arif’in anısına çıkan kasette yer alır.
Hasret sadece bir yorumcu değildi. Yorumladığı türküleri, Anadolu’yu bizzat gezerek, kaynaklarından öğrenip, derler, geliştirir ve sunardı dinleyicilerine. Gerçek bir müzik emekçisiydi. Hasret’in eserlerini bunu bilerek dinlemek daha anlamlı kılacaktır, o derlemeleri.
Anadolu’da yaşayan yerel ozanların tavırlarını bilmek, bir halk ozanını tanımak, yaşamını, şiirlerini, sesini kaydetmek için ülkenin birçok yerini gezdiği olmuştur Hasret’in.
Koçgiri Bölgesi’nde ağıt söyleyen (ağıt yakıcı) kadınlar vardır. Ağıt yakıcılar düğünler de cenazelerde sanatlarını icra ederler. Bir gün Hasret kendi köyünde bir cenaze haberi alır. “Cenazeye mutlaka gitmem lazım. Kesinlikle Makbule Teyze de gelir ağıt yakar. Koçgiri’nin en güzel ağıt söyleyen kadını” deyip bahsettiği hafta içinde, köye gidip ağıt yakıcı Makbule’yi bulur ve sesini kaydeder. Dengbej Şakiro’yu duyduğunda “Bu adamı bulmam lazım. Yaşıyormuş” diyip Muş’un Varto ilçesinde gider ve orada dinler kendi sesinden Dengbej Şakiro’yu.
Parmakları hiç bir zaman tedirgin ve ürkek dokunmadı tele, kendinden emin ve onurlu… Bilincini, beynini olduğu gibi müziğe aktarırken, enstrümanına son derece hakimdi. Perdeler Kütahya, Erzincan, Sivas, biraz sonra Ağrı, Van, Fethiye olurdu… Teknik ve duygu, bilinçli bir biçimde işlenince, yalnızca yüreği değil akılları da büyülerdi. Ten ile telin bileşimi, yüreklerden süzülürcesine, çiseleyen yağmur tanecikleri gibi akardı Hasretin türkülerinde. Mızraptan çok, parmaklarıyla çalmayı yeğlerdi. Kısa saplı bağlama ile başlayan bu serüvende uzun saplı bağlama, divan sazı, cura, kabak kemane de yerini aldı. Şelpe tavrını çok severdi. Şelpeyi, üç telli sazın ustası Aşık Nesimi Çimen’den öğrenmişti. Çalınması zor bir enstrümandı. Parmaklarla icra edilen şelpe, Türkmenlerin, Avşarların ve Alevi dedelerinin kullandığı halk çalgısıdır ya da bazı araştırmacılara göre icra biçimiydi.
Hasret, zeybekleri de, deyişleri de, semahları da, her yöreye özgü tezene vuruşlarını da şelpeyle çalan ilk ve tek sanatçıydı. Mazlum Çimen, “Babam öğrenmek isteyen herkese şelpenin çalış özelliklerini göstererek anlatırdı. Çoğu kişi öğrenmeden bırakırdı. Hasret ise öğrendiğiyle kalmadı. Şelpe tavrını tam anlamıyla özümsemişti” diyor. Dünya halklarının müziğini, Anadolu’da yaşayan halkların müziği kadar bilirdi. Herhangi bir halk türküsünü çalarken, özgün tavırla aktarırdı.
Kürt müziğine dair
Hasret’in ana dili Kürtçe idi. Sadece Kurmancî değil, Zazaca ve Soranice lehçelerini de bilirdi. Anadolu Lisesi’nde İngilizce eğitim görmesi ve Almanya’da yaşaması ayrıca bir dil kıvraklığı sağlamıştı. Kürtçe müzik çalışmalarının yasak olmasından değil, kendisinin konuya verdiği önem nedeniyle hiçbir kasetinde Kürtçe türkü söylemedi.
Hasret’in yaşadığı dönem Kürtçe müziğin Unkapanı’nda ticari olarak kullanıldığı dönemdir. Birçok firmadan teklif geldiği halde reddetmiştir. Çıkan kasetleri dinler ve üzülür: “Yazık ediyorlar, değil mi? Ne yapsak engel olamayacağız” dediği söylenir ve bir şiir yazar bunun üstüne:
“Mem talan olur
Zin ziyan olur
Ben yine bu ellerde
Gül dere dere yaşarım”
Yunan Müzik Grubu Prosechos ve Hasret ile ilgili bir anıları
Hasret Gültekin ile Ege’nin İki Yakası adlı konserlerde bir araya gelen Yunan müzik grubu sanatçı için şu sözleri dile getirir:
“Hasret Gültekin ile tanışmış ve onunla birlikte bir şeyler üretmiş, paylaşmış olduğumuz için çok mutluyuz. Özellikle Nisan 1993’teki ‘Ege’nin İki Yakası’ adlı konserlere Hasret Gültekin gibi yetenekli, usta ve sanatçı sorumluluğunun bilincinde bir müzisyenle birlikte katılmaktan onur duyuyoruz.
Ankara, İzmir ve İstanbul’da gerçekleşen bu dinletilerde seyircinin yoğun ilgisiyle, çiçeklerle uğurlandık. İzmir konserinden sonra Hasret ile birlikte yine kucak dolusu çiçekle Kordon Boyu’na indik. Hasret deniz kenarında bir süre suya baktıktan sonra; ‘Bu çiçekleri burada denize dökülen, yaşamlarını savaşta yitiren tüm insanlar için, Ege’nin iki yakasında ve dünyanın hiçbir yerinde bir daha savaş olmaması dileğiyle denize atalım’ dedi. Biz de ona tüm yüreğimizle katıldık ve birlikte çiçekleri savaşlarda yaşamlarını yitiren insanların anısına denize bıraktık. Biz onun tüm konserlerimizde ya sahnede yanımızda olduğunu ya da seyircinin arasında bir yerden bizi izlediğini düşünüyoruz.”
Hasret Gültekin koca bir ömrü 22 yıla sığdırmıştı. Ardında sıcacık gülüşünü, aydınlığa adanmış bir yaşamı ve sayısız eser bıraktı. Bundan tam 28 yıl önce, 2 Temmuz 1993’te, Pir Sultan Abdal Anma Etkinlikleri için Sivas’a dönemin Kültür Bakanı tarafından davet edilen 33 sanatçı arasında olan Hasret Gültekin, cuma namazı çıkışı yürüyüşe geçen islamcı faşistlerin “Sivas laiklere mezar olacak” ve “Yaşasın şeriat” sloganlarıyla Madımak Oteli’nde katledildi. 15 bin katılımcının tespit edildiği ama sadece 150 sanığın yargılandığı Sivas Katliamı davası 13 Mart 2012’de zaman aşımından düşürüldüğünde, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan “Karar milletimiz için ülkemiz için hayırlı olsun” demişti.
Hasret Gültekin katledildikten yaklaşık iki ay sonra 13 Eylül 1993’te oğlu, Roni Hasret Gültekin dünyaya geldi. Bugün hâlâ pek çok türküde ve mücadelede, sesine ve sözüne rastlarız Hasret Gültekin’in. 1 Mayıs işçilerin birlik mücadele ve dayanışma günü olduğu gibi emekçilerin sanatçısı Hasret’in de doğum günüdür.