Hukuk ve yargı mezbahası…

Figen Çalıkuşu

İnfaz Yasası, yazmaya durulamaz hale geldi ülkede. 

Anayasa Mahkemesi CHP’nin kanunun kabul ediliş şekline dair yapılan itirazı esastan inceleme kararı aldı. Yüksek Mahkeme belirleyeceği yeni bir tarihte gündeme alacak ve kararını açıklayacak. 

Eğer ‘bu yasa bir af yasasıdır’ der ise Anayasa’nın belirlediği çoğunlukla yasalaşmadığı için yasa iptal edilecek. İptal geriye yürümeyecek ama yasanın ileriye dönük sonuçlarını icra etmesine de engel olacak.

Cezaevini boşaltan hükümlüler 31 Mayıs 2020 tarihine kadar izinli sayıldılar ve Adalet Bakanına bu izni uzatma yetkisi verildi. Yasa iptal edilir ise yeni bir uzatma olmayacak ve cezaevine geri dönecekler.

Bir defaya mahsus 3 yıllık koşullu tahliye uygulanarak çıkanlardan ise bu 3 yıl geri alınamayacak, geri dönmeyecekler.

Ne eşitlik ama değil mi?

Ben Anayasa’daki eşitlik ilkesinin altına bir ekleme yapılmasını öneriyorum. Başlığı ‘eşitlikte ayrımcılık’ olsun.

Her bir şey hakkında tek karar verici AKP Genel Başkanı – Cumhurbaşkanı istediği gibi eşitlikte ayrımcılık maddelerini bentler halinde yazsın. Zaman sınırlaması olmadan yenilerini eklesin, eskidiğini düşündüğünü silsin.

Ayrıcalığı olan eşitler…

Ayrılacağı olmayan eşitler…

Size Anayasa’da yazılı temel hak ve hürriyetler üzerinden gene İnfaz Yasası’ndan bir örnek vereyim:

Anayasanın 28. maddesine göre sözümona ‘Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz’.

Anayasanın 29. maddesine göre de ‘Süreli veya süresiz yayın önceden izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz. Süreli yayın çıkarabilmek için kanunun gösterdiği bilgi ve belgelerin, kanunda belirtilen yetkili mercie verilmesi yeterlidir. ……

Kanun, haber, düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasal, ekonomik, mali ve teknik şartlar koyamaz. Süreli yayınlar, Devletin ve diğer kamu tüzelkişilerinin veya bunlara bağlı kurumların araç ve imkanlarından eşitlik esasına göre yararlanır’.

Özetle;

Anayasaya göre 

basın hür, 

süreli süresiz yayın için izne ya da mali bir teminata ihtiyaç yok,

kanunla haberin düşüncenin yayılmasını zorlaştıran şartlar konamaz,

devletin imkanlarından eşitlik esasına göre yararlanılır.

Ama bakın bir kanun ile yeni infaz yasasının 32. maddesi ile eşitlik ilkesine bir ayrımcılık geldi; 

Basın İlân Kurumu aracılığıyla resmî ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmayan gazeteler, ceza infaz kurumuna kabul edilmez.’

Cezaevindeki mahkumun okuyacağı gazetenin ‘resmi ilan ve reklam yayınlama hakkı’ olsa ya da olmasa ne olur?

Hani Anayasaya göre kanun ile haberin, düşüncenin yayılması engellenemezdi?

Hani devlet imkanlarında eşitlik esasına göre yararlanma vardı.

Amaç eşitlik ilkesini gözetmek değil elbette.

Amaç iktidarın canını sıkanlara karşı sahip olduğu sopa koleksiyonuna bir yenisini eklemektir sadece.

Basın İlan Kurumu bir gazeteye ilan ve reklam yayınlama yasağı verdiği anda o gazete cezaevine giremeyecektir.

Oysa Basın İlan Kurumu Kanunu darbe sonrası 1961 yasasında basını iktidar gücü karşısında özerk kılmak için çıkarılmış bir yasaydı. Rahmetli oldu.

Demokrat Parti’nin yarattığı ‘Besleme Basın’ rezaleti bir daha tekrarlanmasın diye alınmış bir önlemdi.

Anayasa ve yasalara saygılı yönetimler zamanında da doğru dürüst işledi bu sistem…

Anayasa, yasa, kural tanımaz bir zihniyet döneminde ise çürüdü.

Bunları tarihe bilgi notu olarak yazıyoruz.

İlerde buranın ‘anayasa, yasa ve kural mezbahasına’ çevrildiği görülsün diye…

Hukuk düşmanlığı ile yola çıkanların nasıl yaya kaldığı görülsün diye…

Basına baskı yapınca dolar mı düşüyor, maske dağıtımı mı düzene giriyor, pahalılık mi bitiyor, yooo hiç biri…

Korona var, deniz mevsimi de açılamıyor..

Ama ‘eşitlikte ayrımcılık’ sezonu başladı…

İnfaz Yasasını yazmaktan kendime alamıyorum…

Çünkü, ülke hukuk ve yargı mezbahası gibi…