Firari sanıklar açısından görülen 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nın 11. duruşması Ankara Adliyesi 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
CHP ve HDP’li vekiller duruşmayı izlerken sabah adliye önünde birkaç aileye duruşmaya katılmaları konusunda zorluk çıkarıldı. Adliye önünün bariyerlerle çevrili olması dikkat çekti. IŞİD bünyesinde savaşan erkeklerin eşlerinin tanık olarak dinlendiği duruşmada Merve Dündar, “İlk El Kaide idi sonra IŞİD’e geçtik. Sınırda bir karakolda 10 dakika ifademizi aldılar sonra serbest bıraktılar. Herkeste silah vardı. IŞİD büyüklere 50 küçüklere 35 dolar veriyordu’ dedi. Ailelerin avukatlarından İlke Işık ise 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nın sadece IŞİD’li sanıklardan ibaret olmadığını tüm sorumluların soruşturulması gerektiğini söyledi.
Tanık IŞİD’li eşiyle ilgili sorulan sorulara cevap vermek istemedi
Adana ve Mersin’deki HDP binalarında saldırılarda ismi geçen ve PYD kamplarında esir olduğu ifade edilen Savaş Yıldız’ın eşi Hülya Yıldız, “5 seneye yakın Suriye’de kaldım eşimden dolayı çocuğumu bırakamayarak ben de gittim. Eşim sadece çocuğumu götürecekti ben de dayanamayıp gittim. Zaten bu dosyadan daha önce beraat ettim. Sanıklar ve patlama ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum. Bir süre sonra eşim bizi bıraktı gitti zaten” diyerek sınırdan da Suriye’ye hiçbir engel olmadan kaçak geçtiklerini söyledi.
Avukatların sorularına cevap veren Yıldız, gösterilen fotoğraflardan kimseyi tanımadığını belirtirken, Türkiye’ye dönmek için kaçakçıların verdiği parayı gaz satarak ve çamaşır yıkayarak çıkardığını söyledi. Yıldız, eşiyle ilgili sorulara ise cevap vermek istemediğini Urfa’da da yargılandığını ifade etti.
‘Nasıl soru sorulmasını engellersiniz?’
Hakim, avukatlara bu yönde soru sorulmamasını talep ettiği sırada katliamda hayatını kaybeden Korkmaz Tedik’in annesi Zöhre Tedik, “Siz nasıl soru sorulmasını engellersiniz, katliam böyle mi aydınlatılacak. Ben çocuğumu kaybettim kendim yaralandım ama siz IŞİD’de savaşan eşi hakkında sorulara cevap vermek istemiyor diye avukatlara ‘sormayın’diyorsunuz”dedi.
‘Kilis’ten Suriye’ye pasaportsuz geçtik’
Sanık Kasım Dere’nin eşi Serpil Dere de kendisinin Suriye’ye zorla götürüldüğünü iddia ederek “Kilis’ ten pasaportsuz geçtik. Davam Adıyaman’da 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam devam ediyor. Türkiye’ye Antep’ten giriş yaptım. 2015 Ekim ayında Suriye’deydim. Gardaki patlama ile ilgili bir bilgim yok. Eşim Membiç’te uçak bombardımanında ölmüş, cenazesinin görmedim. Kendisinden hiçbir haber yok. Çantasını getirdiler sonradan. İçinde kıyafetleri vardı”diye konuştu.
‘Yardımlar Türkiye’den tırlarla geliyordu’
Sorulan sorulara ise 2013 yılında eşiyle yardım dağıtmak için Suriye’ye gittiğini iddia eden Dere, “Yardımlar Türkiye’den tırlarla geliyor, pikaplarla dağıtılıyordu. 2014 yılında kaçak geçerken asker gördü ama durduramadı. Eşim yurtdışına gidip geldiğinde de kayıp ihbarı bırakmamız rağmen eve gelince hiç soruşturulmadı”diyerek gösterilen fotoğrafları ve isimlerini bilmediğini söyledi.
‘IŞİD’in bölgesindeydik her evde silah vardı’
Sanık Ömer Gazi Dündar”ın kardeşi Mahmut Gazi Dündar’ın eşi Merve Dündar, Almanya’dan gelerek eşiyle Türkiye’de evlendiğini ve 2012 yılında Suriye’ye giderek ölen dayısının araştırırken Facebook sayfalarından tan ışığını söyledi. Dündar, “Evlendik iki gün sonra Suriye’ye gittik yanımızda kaynım Ömer Deniz Dündar da vardı. Adıyaman’dan dolmuşla gittik. Eşim orda erzak dağıtıyordu. Şimdi JPG de esir ve bildiğim kadarıyla sağ. Ömer Deniz Dündar’dan 2018 yılından beri haber yok. Hepimiz IŞİD’in bölgesindeydik. Eşimde silah vardı. Bize gelen herkeste de silah vardı. Evde el bombası ve silahlar da vardı. Orada IŞİD maaş veriyordu. Büyüklere 50 küçük çocuklara 35 dolar veriyordu”dedi.
‘Sınırda 10 dakika ifademizi alıp bıraktılar’
Suriye’de birçok ev değiştirdiklerini ve Türkiye’den giden ailelerin de fazla olduğunu söyleyen Dündar, aranan Valentina ile de Almanya’da her zaman gittiği mescitte tanıştığını ifade etti. Dündar, “2013’te İHH’dan yardım paketlerini geliyordu onları dağıtıyorduk. Yiyecek ve kıyafet geliyordu. Orada kullandığımız telefonlarımızı kırdık. Ailemin yolladığı parayı benim adıma eşim çekiyordu. Kasım Dere dini nikahımızda şahittir. İlk El Kaide idi sonra IŞİD’e geçtik. Sınırda bir karakolda 10 dakika ifademizi aldılar sonra serbest bıraktılar. Yanımızda Kasım Dere, eşim ve başka aileler vardı. Ve ifademizi verip sınırdan geçtik Suriye’ye gittik. Ben hastalandım Türkiye’de tedavi oldum IŞİD karşıladı ücretini”dedi.
‘Suriye’de MİT’ten gelip beni sorguladılar’
Bompardımanda enkaz altında kaldığını ve takas da edildiğini söyleyen Dündar, Türkiye’ye gelmek için kaçakçılar 12 bin dolar verdiğini belirterek “Beni Türk askerlerinin olduğu yere bıraktılar orada 48 gün kaldım. MİT’ten gelip beni sorguladılar. Ocak 2020 de tutuklandı” Ebu Talha’nın da ailelerle ilgilendiğini yerleştirdiğini söyledi.
Tanıklar ayrıntılı bilgi verdi
Verilen aranın ardından Avukat Senem Doğanoğlu tanıklıkların ifadelerinde geçen bilgilerle sanıklara ilgili ayrıntılara ulaştıklarını ifade ederek”Yunuz Durmaz’ın eşi Nesibe Durmaz’ın dinlenilmesi ve dosyasının celbini istiyoruz”diyerek diğer sanıkların eşleri ve yakınlarının da tanıklıklarına aynı zamanda dosyalarına başvurulmasını istedi. Doğanoğlu, Türkiye’nin iç ve dış politikasındaki gelişmelerin de dosyanın seyrini de etkilediğini söyledi.
‘Patlamaya ilişkin istihbarat iletilmemiş’
Avukat İlke Işık ise canlı bombaların miting alanına elini kolunu sallayarak girdiğini ve bugün hala ne olduğunu tartıştıklarının altını çizerek “O gün herkesin can güvenliğini korumakla sorumlu olanlar görevlerini yerine getirmediler. Dönemin Ankara emniyet müdürlerinin hakkında soruşturma açılması valilik itirazıyla kapandı. Ülkenin çeşitli illerinden gelen 62 istihbarat var IŞİD’in eylem yapmasına ilişkin. 14 Eylül’de gelen istihbarat ise önemli bulunmayarak Ankara Tem de kalıyor ve iletilmiyor. Miting başvurusu ise bu istihbaratan daha sonra 22 Eylül’de yapılıyor. IŞİD’in miting gibi yerlerde patlama yapacağına ilişkin bilgiler var. Canlı bomba listeleri ise Temmuz’da yollanıyor. Bunu dikkate almayan İçişleri Bakanlığı bunu katliamdan bir gün sonra dikkate alıyor. Listede ismi olan Yunus Emre Alagöz Ankara Gar Katliamı’nda ortaya çıkıyor. Hiçbir aramaya takılmadan canlı bombalar gara geliyor”diyerek gar bölgesinde sadece 76 polisin görevlendirildiğine değindi.
‘Müfettiş raporları dikkate alınmadı’
IŞİD’lilerin Ankara girmesinin her koşulda kolaylaştırıldığını ve bu bilgilerin müfettiş raporlarında yer aldığını söyleyen Işık, ” Müfettiş raporunda bütün eksikler verilmiş ama hiçbir mantıklı cevap yok. Bu sadece Ankara’nın sorumluluğu değil Suriye sınırından geçip gelenlerin bunları soruşturmayanların da araştırılması gerekirdi. Hala hiçbiri hakkında soruşturma açılmadı. Müfettiş raporları dikkate alınmadı. 10 Ekim sadece IŞİD’lilerin yargılanmasıyla aydınlatılacak bir katliam değil. Sorumluların ortaya çıkarılması bu ülkede herkesin yaşam ve özgürlük hakkıdır”diye konuştu.
Avukat Gülşah Kaya, “Bu katliamın ertesi günü işıdli sanıkların ailelerinden dna örnekleri alındı. Mit ve ihtihbarat teşkilatlarına ellerindeki bilgilerin mahkeye sunmasını talep ediyoruz” dedi.
‘Kamplardaki sanıkların getirilmesini talep ediyoruz’
Avukat Murat Kemal Gündüz de taleplerini maddeler halinde sıralayarak, ” Suriyedeki kamplarda bulunan sanıkların resmen sorulması istiyoruz artık bu sanıkların Türkiye’ye getirilmesi yönünde işlemlerin Adalet Bakanlığına sorulmasını ve talep edilmesini istiyoruz” diyerek ilişkileri bulunan ve tespit edilen isimlerin de dinlenmesini istedi.
SEGBİS’le katılan sanık Erman Ekici avukatların görmek istediği gibi anlattığını iddia ederek, “Tanıklar ismimi hiç geçirmiyor Ebu Talha’nın benim ismim olmamasına rağmen ben tutukluyum. Eşimi tanık olarak dinlemek istiyorlar ben ne yaptım ki eşim ne yapacak” dedi ve hadisten örnek vererek kendini savundu.
Savcı mütalaasında 10 Ekim aileleri avukatlarının taleplerinin kabul edilmesini isterken sanık Erman Ekici’nin tutuklu kalmasını talep etti.
Duruşma 3 Eylül’e ertelendi
Verilen ara kararda avukatların talepleri reddedilirken mahkeme heyeti, Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesi’neden iletişim dinleme kayıtlarının yeniden istenmesine, katliamda kamu görevlilerinin ihmali tespitinde bulunan mülkiye müfettişlerinin tanık ve birçok sanığın tanık olarak dinlenmesinin reddine, Ebu Zeyneb kod adlı kişinin MİT’e sorulmasına, sanık Erman Ekici’nin evinden çıkan dijital materyallerinin istenmesine, firari sanıklar ve ölenlerle ilgili MASAK raporunun istenmesi talebinin reddine, IŞİD’lilerle ilgili istihbarat örgütlerine bilgi sattığı belirtilen Kuteybe Hammet ile IŞİD’in İlhami Balı’nın sınırda görüştüğü Mahmut Kasım Kurt’un tanık olarak dinlenmesine, bir dahaki duruşmanın 3 Eylül 2021 tarihine yapılmasına kadar verdi.
Burcu Yıldırım