Van’da askerler tarafından gözaltına alınan ve işkence sonucu Servet Turgut’un hayatını kaybettiği Osman Şiban’ın ağır yaralandığı haberlerinin ardından tutuklanan 4 gazetecinin yargılanmasına başlandı.
“Devlet aleyhine haber yaptıkları” gerekçesiyle “örgüt üyeliği” iddiasıyla 175 gün önce tutuklanan MA muhabirleri Adnan Bilen ve Cemil Uğur, Jinnews muhabiri Şehriban Abi, gazeteci Nazan Sala ile tutuksuz yargılanan Zeynep Durgut bugün ilk kez hakim karşısına çıktı.
Van 5’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmaya, gazeteciler SEGBİS ile katıldı. Duruşmada gazetecilerin avukatları hazır bulundu.
Sadece 4 gazetecinin duruşmayı izlemesine izin verildi
MA’nın geçtiği bilgilere göre; Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanları Serdar Altan ve Dicle Müftüoğlu, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MGKP) Sözcüsü Ayşe Güney, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, TGS Diyarbakır Temsilcisi Mahmut Oral, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Veysel Ok, çok sayıda gazeteci ve tutuklu gazetecilerin yakınları duruşmaya katılmak için sabahın erken saatlerinde adliyeye geldi.
Gazetecilerin telefonları kapatıldı
Mahkeme, yeni tip koronavirüs salgını gerekçesiyle sadece 4 gazetecinin duruşmayı izlemesine izin verdi. Meslek örgütü temsilcileri ve aileler ise duruşmaya alınmadı. Duruşma salonuna alınan gazetecilerin telefonları ise kapatıldı. Kimlik tespitlerinin ardından duruşma, gazetecilerin savunmalarıyla başladı.
Bilen: 20 yıldır gazeteciyim böylesi bir durumla karşı karşıya kalmadım
İlk olarak savunma yapan gazeteci Adnan Bilen, davanın gazetecilik yargılaması olduğunu belirtti. Bilen, “Burada yapılan yargılama, tüm muhalif gazetecilerin yargılanmasıdır. Bu yargılama tarihe not düşülecektir” dedi. Bu sırada mahkeme başkanı Bilen’in savunmasına, “Kendinle ilgili kısımları anlat, herkes biliyor” sözleriyle müdahale etti.
20 yıldır gazeteci olduğunu ve böylesi bir durumla daha önce karşı karşıya kalmadığını dile getiren Bilen, iddianameye değindi. Daha önce çektiği fotoğraflardan kaynaklı yargılandığını ifade eden Bilen, şunları belirtti:
“Basın kartı sahibi olmadığımız yazıyor iddianamede. Basın kartı akredite kartıdır. İletişim Başkanlığı 4 ayda 680 kişinin basın kartını iptal etti. Türkiye’deki yabancı basının yüzde 90’ı ülkeyi terk etti. Türkiye’de sarı basın kartı olmayan on binlerce gazeteci var. Van Gölü Gazeteciler Cemiyeti’nin 100 küsur üyesinin 12’si sarı basın kartı sahibidir. İletişim Başkanlığı, basın kartı yönetmeliği iptal davasında kartın tanımlayıcı değil kolaylaştırıcı nitelikte olduğunu söylemiştir.”
‘Aylarca neyle suçlandığımızı bile bilmedik’
Muhabirlerin, çalıştığı ajansların yayın politikasını belirleyemeyeceğine vurgu yapan Bilen, “Ben ve burada bulunan 5 arkadaşımız yaptıklarımızdan sorumlu tutulabiliriz. Bizler muhabiriz. Ajansın yaptıklarından bizim sorumluluğumuz olamaz. İstanbul’da merkezi var, yayın kurulu var.” diye konuştu. Tutukluluğa son verilmesini isteyen Bilen, “6 aydır cezaevindeyiz. Aylarca neyle suçlandığımızı bile bilmedik. Bu pandemi sürecinde biz özgürlüğümüzden, işimizden ve evimizden uzak bırakıldık. Bu haksızlığın giderilmesi gerekiyor.” şeklinde konuştu.
Mahkeme Başkanı’nın sık sık Bilen’in savunmasına müdahale etmesi dikkati çekti.
Avukatlar ve heyet arasında gerginlik
Bilen’in savunması sırasında Van Baro Başkanı Zülküf Uçar da salona girdi. Bu sırada mahkemenin kapısının kilitli olduğu anlaşıldı. Mahkeme Başkanı, salonda daha az avukat bulundurulmasını istedi. Bunun üzerine avukatlar ile heyet arasında gerginlik yaşandı. Mahkeme başkanı salonu kısa süreliğine terk etti.
Sala: 15 yıldır gazeteciyim iddianamede gazeteci olarak görülmüyoruz
Daha sonra duruşma tutuklu gazeteci Nazan Sala’nın savunmasıyla devam etti. Gazetecilik faaliyetlerinin yargılandığını dile getiren Sala, 15 yıldır gazetecilik yapmasına rağmen hazırlanan iddianamede sarı basın kartı bulunmadığı gerekçesiyle gazeteci olarak görülmemelerine tepki gösterdi.
Sala, 2010- 2017 yılları arasında sahip olduğu sarı basın kartının çalıştığı gazetenin 2017’de Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılmasıyla iptal edildiğini anlattı.
‘Van Büyükşehir Belediyesi’nde işe iade edildim’
2019 yerel seçimleri sonrasında Van Büyükşehir Belediyesi basın biriminde belediyeye kayyım atanıncaya kadar müdürlük yaptığını anlatan Salan, “İşime son verilince mahkemeye başvurdum. Bu süreçte serbest gazetecilik yapmaya çalıştım. Yasal olan, bir sürü yerde temsilciliği ve muhabiri olan bir ajansta çalıştım. Davamı kazandım ve işe iade edildim. Sonrasında da tutuklandım. Benim iş yerime baskın yapılacaksa, belediyeye baskın yapılmalıydı.” dedi.
‘Gazete arşivim suç unsuru olarak gösterildi’
Pandemi dahil birçok farklı konuda haberlere imza atmasına rağmen kimi haberlerinin cımbızlanarak iddianameye eklenmesini eleştirdi. Evine yapılan baskında el konulan gazete arşivine değinen Sala, “2010 ile 2016 tarihleri arasında çıkan 10 gazeteden ibaret bir arşivim var. Bunlar iddianamede suç unsuru olarak çıkıyor. Gazeteler için toplatma kararı da yok. Bir gazetecinin arşivinde gazete bulunması kadar normal bir durum var mıdır?” diye sordu.
Yine Twitter hesabından bugüne dek 300’e yakın paylaşımda bulunduğunu ve çocuk istismarından iş cinayetlerine kadar birçok konuda Twet atığını dile getiren Sala, ancak iddia makamı maksatlı bir şekilde bu paylaşımlarının arasından yalnızca birkaçını seçip iddianameye suç delili olarak koyduğunu söyledi.
‘Basın özgür olmazsa kimse özgür olamaz, siz de’
Mahkeme Başkanı’nın “Suç unsuru olacak şeylere girme” diyerek sözünü kesmeye çalıştığı Sala, savunmasına şöyle devam etti: “Ciddi bir inceleme yapılmış olsaydı benim paylaşımım olmadığı, etiketlendiğim için sayfamda görünen şeyler olduğu anlaşılırdı. Bunlardan suç isnat edilmektedir. Altı aydır cezaevindeyiz. Geçirmiş olduğum ameliyatlar nedeniyle ilaç almam gerekiyor. Üçüncü aydan sonra alafranga aparat aldırabildim. Ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kaldım. Cezaevine geldiğimde karantinada kaldım. Günlerce, hatta aylarca kalan da var. Ben hayatımı koğuş arkadaşlarım vasıtasıyla sürdürebildim. Biz gazetecilere, özellikle Kürt gazetecilere uygulanan bir müdahale söz konusu. Bir ülkede basın özgür olmazsa kimse özgür olmaz, siz de olmazsınız. Tahliyemi ve beraatımı istiyorum.”
Naza’nın savunması sırasında Bağımsız Milletvekili Ahmet Şık da duruşmaya katıldı. Duruşma tutuklu gazeteci Şehriban Abi’nin savunmasıyla devam etti.
Abi: Kadın ve çocuk istismarı haberleri yapmak suç mudur?
Gazeteci Şehriban Abi’nin savunmasıyla devam ediyor. Tutuklu gazeteci Şehriban Abi, çalıştığı JinNews’in resmi bir haber ajansı olduğunu belirterek, “Tutukluluğumuzun 5’inci ayında iddianame hazırlandı. İddianame denilse de… 2020 yılının ilk dört ayında teknik takip yapılmış. Ben kadın ve çocuk istismarı haberleri yaptım. Bu haberleri yapmak suç mudur?” diye sordu. Abi, hakkındaki “örgüt üyesi olmak” iddiasına dair bir delilin olmadığını vurguladı.
Abi, Mahkeme Başkanı’nın “Dosyanda not defteri var, ona dair ne diyorsun?” sorusunu, “Ben gazeteciyim, telefonumun kaybolması ya da kırılması durumunda rehberimdeki numaraları buraya geçiriyorum” şeklinde yanıtladı. Abi, “Kim örgüt üyesidir, kim değildir ben bilmiyorum, bilemem” dedi.
Uğur: 2 yurttaşın helikopterden atıldığı haberini yaptığım için tutuklandı
Gazeteci Cemil Uğur, gazeteci olduğunu belirterek, “Burada gazetecilik yargılaması yapılıyor” dedi. “İddianamede sadece toplumsal haberler yapıldığı, doğa olayları, spor ve magazin haberleri yapılmadığı iddia ediliyor” sözleriyle iddianameye değinen Uğur, “Oysa biz Van Başkale depreminden Türkiye’nin hafızasında kazınan kareleri de çektik” diye konuştu.
Mezopotamya Ajansı’nın yasal bir ajans olduğunu vurgulayan Uğur, “Bana sorulan telefon görüşmesi, haber kaynağımla yaptığım görüşmedir. İki yurttaşın helikopterden atıldığına dair haberi yaptığım için tutuklandım. Bu suç değildir. Haberimizin kaynakları, hastane raporları ve görgü tanıklarının beyanlarıdır. Bu tarz işkence haberleri yüksek kamu yararı taşır.” diye savunma yaptı.
Gazetecilikte sarı basın kartı şartının olmadığını söyleyen Uğur, “Telefonda bulunan görüntüleri görmedim ve sosyal medyada paylaşmadım. Gazetecilik görevimi yerine getirdiğim için yapılan suçlamayı kabul etmiyorum çünkü gazetecilik suç değildir.” dedi.
Durgut: 8 Mart’ı aktarmanın nesi suç olabilir?
Tutuksuz yargılanan gazeteci Zeynep Durgut da, Şırnak’ın Cizre ilçesinden SEGBİS ile duruşmaya bağlandı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla TV’ye yaptığı haber paylaşımının suç sayıldığını aktaran Durgut, “Canlı bağlandığım TV programı beni alakadar etmiyor. Ben gazeteciyim. Her gün yüzlerce kadının öldürüldüğü bu ülkede 8 Mart’ı aktarmanın nesi suç olabilir? Bunun hukuksuz olduğunu düşünüyorum. Yaptığım haberler kadın ve çocuk haberleridir, doğa haberleridir. Beraatımı talep ediyorum.” dedi.
Duruşma avukat savunmalarıyla devam ediyor.
MA – VAN