Prof. Dr. Mustafa Durmuş, desteksiz kapanmanın politik bir tercih olduğunu belirterek “Mevcut iktidarın Hindistan‘daki Modi ve Brezilya’daki Bolsonaro hükümetleriyle ortaklaşan yanları var” dedi.
Yeni1Mecra yazarı ve danışma kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, Gazete Duvar’dan Aynur Tekin’e verdiği demeçte koronavirüs pandemisiyle birlikte Türkiye’nin ekonomik krizinin iyice ayyuka çıktığını yazdı.
Gazete Duvar’da yer alan söyleşide öne çıkan başlıklar şu şekilde:
DİSK-AR’ın raporuna göre istihdamın yüzde 61’i kapanmadan muaf sektörlerde çalışıyor. Rakamlar böyleyken bu uygulamaya tam kapanma demek mümkün mü?
Bu Batı’da ya da başka ülkelerde uygulandığı biçimiyle bir kapanma değil, halka kapatılma. Belli ki çarkların çalışmasını istiyorlar. Zaten benzer politikaları, salgının başından beri uyguluyorlar. Burada, toplumun belli bir kesiminin gelirden desteksiz bir biçimde eve kapatılarak hem fizik sağlığı hem ruh sağlığı açısından etkilendiği hem de açlık ve yoksulluk tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı bir durum söz konusu.
17 günlük tam kapanma boyunca çalışamayacakları için gelir elde edemeyen yevmiyeli ya da kayıt dışı çalışanlar kapanmadan nasıl etkilendi, etkilenecek?
Türkiye’de yevmiyeli çalışanların sayısı en az 2,5 milyon. İlk risk grubu onlar, çok ciddi bir sıkıntı yaşıyorlar. Çünkü çalışamadıkları için bunun karşılığını alamıyorlar. Bu kesimler birikimleri olmayan hatta eksi birikime sahip olan insanlar. Çalışamaz duruma düştükleri andan itibaren gerçek anlamda zorlanacaklar. Kayıtdışı çalışanlar, örneğin evlere temizlik ya da ev bakımı için giden insanlar var. Şimdi bunlar bu 17 günlük süre zarfında evlere giremeyecekler. Bu kişilerin yanında çalıştığı insanların çok büyük bir kısmı da işe gelmedikleri için onlara ücret ödemesi yapmayacak. Böyle bir süreci göğüsleyebilen ya da göğüsleyebilecek insan sayısı çok az olacaktır diye düşünüyorum. Dolayısıyla en çok etkilenenler bunlar olacak.
Peki iktisadi olarak toplumun hiçbir kesimini dışarıda bırakmayan bir kapanma nasıl olabilirdi?
Ciddi bir biçimde plan, programın yapıldığı ve kaynakların da oluşturulduğu tam destekli bir kapanma söz konusu olmalıydı. Tabii öncelikli olarak çarklar durdurulmalıydı. Çünkü toplumun belli bir kesimini, zorunlu olmayan üretimde kullanmayı sürdürürseniz önemli sorunlar ortaya çıkar. Çünkü işçilerin, önlemlerin alınmadığı işyerlerinde maskesiz, mesafesiz çalıştırıldığı örneklerin olduğunu biliyoruz. Aynı zamanda giriş çıkışlarda ve kalabalık toplu taşıma araçlarında virüs tehlikesi devam ediyor. Eğer bir tam kapanma yapacaksanız böyle bir kapanmayı destekli olarak yapmanız gerekir.
17 günlük kapanma kararı ilan edilirken bu süreçte iş kaybına uğrayacak kesimler için herhangi bir ekonomik destek paketi açıklanmamıştı. Ancak 30 Nisan tarihinde TBMM’de alınan kararla bazı ödeme ve yükümlülükler bir ay süreyle ertelendi ve ihtiyaç sahibi ailelere 1100 TL nakdi yardım yapılacağı açıklandı.
“Müjde” diye duyurulan bu desteklerin çok kısıtlı olduğunu görüyoruz. Sizce bu durumun nedeni nedir? Başka bir deyişle Türkiye maddi zorluklar sebebiyle mi bu derece kısıtlı bir destek paketi açıklıyor?
Bu soruya bütçeye bakarak cevap verelim. Dünya Bankası’nın tahminlerine göre bu yıl bütçe açığının yalnızca yüzde 3,5 ve devlet borcunun yüzde 40,6 olması bekleniyor. Başka ülkelerle kıyasladığımızda Türkiye’nin bütçe açığının ve borç stokunun oldukça düşük seviyelerde olduğunu söyleyebiliriz. Buna rağmen gerçekten çok zor durumda olabilecek insanları, 17 günlük kapanma içerisinde rahatlatabilecek bir gelir desteği vermiyorsunuz. Bunun çok ciddi bir biçimde sınıfsal bir tercih olduğunu düşünüyorum. Bu nedenden dolayı da bu durum çok sıkıntı yaratacak gibi gözüküyor. Yani siz isterseniz bu bütçeyi açık bir şekilde kullanabilir, halka buradan destek verebilirsiniz. Ama bunu tercih etmediler. Bu aslında iktisadi zorunluluktan, kaynak kıtlığından kaynaklanan bir sorun değil. Tam tersine siyasal iktidarın tercihlerinden kaynaklanan bir sorun.
Modi ve Bolsonaro yönetimine benziyor
Söz konusu olan zorunlu olarak kapattığınız halk olduğunda dahi bu insanlara herhangi bir şekilde destek vermiyorsunuz. Kamu zor durumda ama kamudan vergi topluyorsunuz. Fakat topladığınız vergileri kamu için kullanmıyorsunuz. Bunu sermaye gruplarına destek vermek için kullanıyorsunuz. Bu durum, rejimin otoriter karakterinden bağımsız olarak değerlendirilemez. Buna karşı sesin çıkmadığını ve çıkmayacağını düşündükleri için daha çok otoriterleşiyorlar. Mevcut iktidarın Hindistan‘daki Modi ve Brezilya’daki Bolsonaro hükümetleriyle ortaklaşan yanları var. Emin olun bu üç ülke arasında uygulamalar, politikalar ve halka bakış bakımından çok büyük benzerlikler bulunuyor. Hiçbir biçimde imkanları olmadığından değil, kaynak olmadığından da değil niyet olmadığından halka destek verilmiyor. Bütünüyle bir politik tercih.