KESK: Pandemi güvencesiz çalışmanın insanlığı yok edebileceğini gösterdi

KESK, pandeminin birinci yılında esnek, güvencesiz ve sendikasız çalışmanın insanlığı yok oluşla karşı karşıya bıraktığını ortaya çıkardığına dikkat çekti.

Kamu hizmetlerinin parasız, nitelikli, ulaşılabilir, bilimsel ve anadilinde olması ilkelerinin öneminin bir kez daha teyit olduğunu ifade eden KESK, “Bu talep artık tüm insanlığın talebi ve mücadele gerekçesidir” dedi.

KESK, emekçilerin “yaşam güvencesi”, “insanca yaşayacak gelir” ve “iş güvencesi”nin tek aracı ve yolunun bağımsız sendikal örgütlenme ve dayanışma olduğunu vurgulayarak, “Bunu esas alacak yeni bir toplumsal sözleşme şarttır.” diye kaydetti.

Bir yıla yakın süredir mesken dışında maske takma zorunluluğu devam ediyor. Ankara’da vatandaşlar da günlük işlerini sürdürürken maske zorunluğuna uymaya çalışıyor. (Fotoğraf: Muhammed Ali Yahşi / DepoPhotos)

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 1’inci yılını dolduran yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına ilişkin bir rapor hazırladı. Raporda, Dünya Sağlık Örgütü’nün pandemi nedeniyle “uluslararası kamu sağlığı acil durumu” ilan ettiği 31 Ocak 2020 tarihinden bu yana, dünyada 118 milyon 648 bin 421 insanın salgına yakalandığı, 2 milyon 632 bin 348 insanın yaşamını yitirdiği belirtildi. 

Raporda, Türkiye’de ise açıklanan resmi verilere göre 10 Mart 2020 tarihi itibariyle toplam 2 milyon 821 bin 943 kişinin Kovid-19’a yakalandığı 29 bin 227 kişinin yaşamını yitirdiğine dikkat çekildi.

Sınıfsal eşitsizliği derinleştirdi

Pandeminin “tüm insanlığı eşitledi” iddiasının aksine toplumun her kesimini farklı düzeylerde etkilediği, sınıfsal eşitsizlikleri derinleştirdiğinin “tartışmasız bir gerçek” olduğuna vurgu yapılan raporda, “Pandemi en çok da işçileri, kamu emekçilerini, özellikle de kadın işçileri, işsizleri, düşük gelirlileri ya da geliri olmayanları, küçük esnafı ve bazı küçük sermayeli işyerlerini etkiledi.” denildi.

Büyük sermaye salgını fırsata çevirdi

Fotoğraf: Depo Photos

Pandeminin büyük sermaye gruplarına “karlarını büyütmelerini”, “salgını dahi fırsata çevirmelerini” getirdiğine işaret edilen raporda,  pandeminin insanlığa; doğa, emek ve kadın karşıtı kapitalist sistem içerisinde sermaye grupları dışında hiç kimsenin yaşam ve iş güvencesi, insan onuruna yaraşır yaşam koşulları ve sosyal güvenlik hakkı olmadığını gösterdiğine vurgu yapıldı.

Salgında kazanılmış haklar budanmaya çalışıldı

Raporda, şu ifadeler yer aldı: “Neoliberal ekonomi politikaları ve kapitalist sistem doğayı, insan dışındaki canlı varlıkları, eko sistemi tahrip ederek yeni salgınları tetikliyor, salgınları sermayeyi büyütmek için kullanıyor, salgını gerekçe yaparak kazanılmış hakları buduyor, salgın sonrasında ise yeni durumu kendi lehine kalıcı hale getirmek istiyor. Covid-19 salgınında da yaşanan en yalın haliyle budur.”

KESK’in talebi insanlığın talebi oldu

KESK’in mücadele gerekçesi yaptığı “kamu hizmetlerinin parasız, nitelikli, ulaşılabilir, bilimsel ve anadilinde olması” ilkesinin önemini hiç olmadığı kadar açığa çıkardığına dikkat çekilen raporda, “Bu talep artık tüm insanlığın talebi ve mücadele gerekçesidir” denildi.

Fotoğraf: Bursa/Depo Photos

Sağlığa erişemediği için binlerce insan evinde öldü

Raporda, sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi ve sosyal güvenliğin yük olarak gören neoliberal kapitalist sisteme ilişkin şu tespitler yer aldı:

“Sağlık hizmetlerinin özelleştirmesi salgının başlamasıyla birlikte tam anlamıyla bir kaosa yol açmış, binlerce insan sağlık hizmetine erişemediği için evlerinde yaşamını yitirmiş, cenazelerine günler sonra ulaşılmış, cenazeleri TIR dorselerinde bekletilmiş, mezarlıkların dahi paralı hale getirilmesi nedeniyle gömülmeleri için uğraşlar verilmiştir. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin neredeyse ortadan kaldırılması, yetersiz hastane ve tıbbi malzeme gibi nedenlerle kurtarılabilecekken on binlerce insan hastane bahçelerinde, yerlerde çırpına çırpına yaşamını yitirmiştir.”

Yaşlılar ilk gözden çıkarılanlar oldu

Fotoğraf: İstanbul/Depo Photos

Neoliberalizmin “sosyal güvenliğe yük olarak” gördüğü yaşlıların salgında gözden ilk çıkarılanlar olduğuna vurgu yapılan raporda, “Huzurevleri mezarlığa dönmüştür.” denildi.

Sermaye yasal boşluk ve açıkları kullandı

Pandeminin işçi sağlığı ve güvenliği konusunda yasaların işçiler, emekçiler aleyhine olduğunun, yasal boşluk ya da açıkların sermaye tarafından kullanıldığının görüldüğüne dikkat çekilen raporda, şöyle denildi: 

“Devletlerin salgının pik yaptığı dönemlerde dahi binlerce işçiyi fabrikalarda çalışmaya zorlayarak işçi sağlığı ve güvenliğini değil mal ve sermaye üretimini öncelediğini, emekçileri girdi ve meta olarak gördüğünü en yalın haliyle göstermiştir.” 

Fotoğraf: İstabul/Depo Photos

BES’in karşılığı yok, özel hastaneler kepenk indirdi

Pandeminin sosyal koruma ve sosyal güvencelerin yetersizliklerini ortaya çıkardığına işaret edilen raporda, “Bireysel emeklilik sistemlerine, özel sağlık sigorta şirketlerine yönlendirmenin salgında bir karşılığının olmadığını göstermiştir. Ülkemizde ve dünyada özel hastanelerin salgında adeta kepenklerini indirmesi ya da fahiş ücretler nedeniyle sadece yüksek geliri olanlara hizmet vermeleri bunun somut örneğidir.” diye kaydedildi.

Aşıda zengin ülkeler önce kendilerini düşündü

Fotoğraf: Afrika/AA

Pandeminin “Bir kişinin güvende olmadığı bir yerde hiç kimsenin güvende olmayacağı” gerçeğini herkesin suratına çarptığına dikkat çekilen raporda, buna rağmen devletlerin aşı politikasındaki eşitsizliği sürdürdüğü ifade edildi. Sermaye ve zengin ülkelerin bir kez daha önce kendilerini güvenceye alma yolunu seçtiklerine vurgu yapılan raporda, şu ifadeler yer aldı:

“Ücretsiz, adil ve tam aşılama talebine kulaklarını tıkayan ülkeler aşı üretimini de şirketlerin insafına bırakarak salgında sermayeye yeni kar alanı açmışlardır. Bu nedenle, konfederasyonumuz yakın dönemde çeşitli aşı şirketlerinin DSÖ’ye sundukları COVİD-19 aşısının patent haklarından feragat etmeleri çağrısına destek vermektedir.”

Ev içi şiddet yaygınlaştı, ilk işten atılan kadınlar oldu

Fotoğraf: Kadınlar Birlikte Güçlü

Pandemiyle birlikte ülkelerin sınırları gibi evlerin kapılarının da kapandığı buna paralel olarak ev içi şiddet, taciz ve tecavüz vakalarının tüm ülkelerde yaygınlaştığı ifade edildi:

“Evden çalışmaya ek olarak bakım hizmetlerinin de kadına yüklenmesi, dünya genelinde en az 30 milyon kişi işten çıkarılırken işten çıkarmalarda ilkin kadınların çıkarılması kapitalizmin foyasını açığa çıkarmış, boyasını pul pul dökmüştür. Bu nedenle cinsiyet temelli bütçe, toplumsal cinsiyet eşitliği talebinin haklılığı da daha iyi anlaşılmaktadır.”

Esnek ve güvencesizlik insanlığı yok oluşla karşı karşıya bıraktı

Raporda, bir yıllık pandemi sürecinin “esnek ve güvencesiz istihdamın insanlığı yok oluşla karşı karşıya kalacak denli tehlikeli sonuçlar yarattığının” tüm insanlığa gösterdiğine vuru yapılarak, emekçilerin “yaşam güvencesi”, “insanca yaşayacak gelir” ve “iş güvencesi”nin tek aracı ve yolunun bağımsız sendikal örgütlenme ve dayanışma olduğu vurgulandı. Raporda, “Bunu esas alacak yeni bir toplumsal sözleşme şarttır.” denildi.

Fotoğraf: Depo Photos

Türkiye salgına siyasi ve ekonomik krizde yakalandı

“AKP iktidarının salgının başladığını resmi olarak açıkladığı sırada ülkemiz insanları, emekçileri 15 Temmuz darbe girişimi bahane edilerek devreye sokulan sivil darbe uygulamalarıyla boğuşmaktaydı” değerlendirmesinin yer aldığı raporda, iktidar uygulamalarının neden olduğu siyasi ve ekonomik kriz nedeniyle ağırlaşan yaşam koşullarının salgınla birlikte daha da ağırlaştığına vurgu yapıldı.

Vaka, ölüm ve aşıda şeffaf politika yürütülmedi

İktidara vaka, ölüm ve aşılama konuları başta olmak üzere pandemi ile mücadelede başından itibaren şeffaf bir politika yürütmediği eleştirisinin yer aldığı raporda, açıklanan rakamların gerçeği yansıtmadığı, vaka ve yaşamını yitirenlerin sayısının en az birkaç katı olduğunun düşünüldüğü kaydedildi.

Veriler 70 binden fazla ölüm olduğunu gösteriyor

Raporda, TÜİK verilerine göre; son 5 yılın ortalaması baz alındığında, 2020 yılında, 1950 ve daha önceki yıllarda doğmuş yurttaşlar açısından ortalamaya kıyasla 70 bini aşkın fazla ölümden bahsetmenin mümkün olduğuna vurgu yapıldı.

İktidar kodları değiştirdi, verilere ulaşımı engelledi

İktidarın Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği kriterlere uymadığını, kodları değiştirdiğini, verilere ulaşımı engellediğine dikkat çekilen raporda, “En sonunda da ‘her vaka hasta değildir’ gibi tıp otoriterlerinin şaşkınlıkla izlediği bir kriterle gerçek vaka sayılarını son bir iki aya kadar açıkça gizlemiştir” denildi.

Algı yönetimi stratejisini esas aldı

Raporda, “Ülke yönetiminde olduğu gibi salgın yönetiminde de ‘algı yönetimi stratejisi’ni esas alan iktidar bir ‘başarı’ hikayesi yaratmak istemiş ise de bir maske dağıtımını dahi beceremeyip sonunda paralı hale getirmesiyle salgın politikası çökmüştür.” değerlendirmesi yer aldı.

Sürü bağışıklama stratejisi izlendi

AKP iktidarının Covid-19 Salgınla Mücadele Stratejisi’nin açıkça ifade etmese de başından itibaren “sürü bağışıklama” stratejisi olduğuna işaret edilen raporda, “Üretimin duracağı ve devletin tüm topluma bir süre karşılıksız gelir sağlamak durumunda kalacağı kaygısı bu stratejinin tercih edilmesinde en önemli faktör olmuştur.” diye kaydedildi.

Sınıfsal ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği derinleşti

Sürecin şeffaf yürütülmemesine ilişkin raporda, şu değerlendirme yer aldı:

“Süreç şeffaf yürütülmemiş, Saray’ın kontrolünden geçmeyen hiçbir bilgi kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Bedelini ise en çok ‘yeter ki çarklar dönsün’ dayatmasıyla, gelirsiz ve işsiz kalmama kaygısıyla aynı çatı altında yüzlerce, binlerce kişiyle birlikte çalışmak zorunda kalan emekçiler ödemiştir. Dolayısıyla pandemi sınıfsal ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmiş, ağır sonuçlar yaratmıştır.”

6 milyon 200 bin işçi gelir ve iş kaybına uğradı

Fotoğraf: Depo Photos

Dünyada Meksika’dan sonra işçilere en az mali kaynak aktaran ülkenin Türkiye olduğu ve en az 6 milyon 200 bin kayıtlı işçinin gelir ve iş kaybına uğradığına dikkat çekilen raporda, “Kayıt dışı çalışanlar ise son bir yıldır tümden yoksulluk ve açlık girdabında yaşamaya tutunmaya çalışmaktadır. İktidar başka gündemlerle gözlerden uzak tutmaya çalışsa da pandemide çok sayıda insanımız ekonomik zorluklar nedeniyle intihar etmiş, yaşamını yitirmiştir.” denildi.

KESK ve meslek örgütlerinin talepleri dikkate alınmadı

Fotoğraf: Manisa/Depo Photos

Emekçileri ve halk sağlığını korumayı odağına alan bir mücadele programının önemine ilişkin kamu gücünü kullananlara yönelik KESK’in açık çağrılarının hatırlatıldığı raporda, ancak iktidarın kendisi gibi düşünmeyen hiçbir emek ve meslek örgütünün çağrı, öneri ve taleplerini dikkate almadığı vurgulandı.

Aykırı tek bir sesin çıkmasına tahammül edilmedi

Raporda şunlar kaydedildi: “İktidar; işveren ve sermaye örgütleriyle yaptığı istişarelerle sermayenin ihtiyaçlarını temel alarak kitle bağışıklığı stratejisine dayanan mücadele programını hayata geçirmiştir. Sürecin şeffaf ve katılımcı bir şekilde yürütülmesi bir yana, iktidar aykırı tek bir sesin çıkmasına dahi tahammül göstermemiş, adeta seçim öncesi bir atmosfer havasında, akıl ve bilim dışı yaklaşımlarda ısrar etmiştir.”

KÇÖ ile ölüm gösterildi sıtmaya razı edilmeye çalışıldı

Sermayenin her kesimi için önlem paketleri çıkarıldığı ancak halklar ve emekçiler için önlem ve destek sağlanmadığının belirtildiği raporda, “İktidarın çokça övündüğü kısa çalışma ödeneği ise ölümü gösterip sıtmaya razı etme hali olmuştur.” denildi.

Kod-29 ile çıkarılanlar işsizlik maaşı dahi alamadı

Her ne kadar işten çıkarmalar yasaklansa da özellikle son aylarda işverenlerin çığ gibi “işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışı nedeni ile fesih” denilen Kod-29 ile on binlerce işçiyi işten çıkardığına vurgu yapılan raporda, “Bu şekilde işten çıkarılanlar bir daha iş bulamama kaygısıyla açlıkla baş başa bırakılmıştır. Bu kod ile işten çıkarılan işçiye kıdem tazminatı, ihbar tazminatı gibi hakları verilmediği gibi işçi çıkarılma kodu nedeniyle işsizlik maaşı dahi alamamaktadır.” diye ifade edildi. 

Ek bütçe yapacağına emekçilerin kaynaklarını kullandı

Raporda, ek bütçe taleplerinin karşılanmadığına işaret edilerek, şöyle denildi:

“Salgında emekçileri, işçileri, emeklileri, kadınları, gençleri, işsizleri, göçmenleri, toplumun tüm kesimlerini koruyacak kaynakların oluşturulması için ek bütçe düzenlenmesi taleplerimiz karşılıksız kalmıştır.  İktidar ek bütçe düzenlemek yerine bütçe dışı harcamalarla, işsizlik sigortası fonu, sosyal dayanışma ve yardımlaşma fonu gibi emeğiyle geçinenlerin oluşturduğu kaynakları kullanmış, 2021 bütçe sürecinde de pandemiye karşı halkın sağlığını, geçimini sağlayacak kamucu politikalar için neredeyse hiç kaynak ayrılmamıştır.”

Sermayeye ‘minnet’ kampanyası yürütüldü

“Milli Dayanışma Kampanyası” adı altında ciddiyetten yoksun, devletin yükümlülüklerini üzerinden atmayı ve sermayeye minnet duygusu yaratmayı amaçlayan bir kampanya ile karşı karşıya kalındığının belirtildiği raporda, şöyle denildi:

“Kampanya vergi indirimi avantajı sağlanan iş insanları ile sınırlanmamış, ekonomik kriz ve salgın koşullarında yaşam mücadelesi veren emekçilerin elinde kalan üç beş kuruşa da göz dikilmiştir. Bir yandan emekçilerden bağış talep edilirken diğer yandan muhalif belediyelerin hesapları bloke edilmiş, toplumsal dayanışma engellenmeye çalışılmıştır.”

Fotoğraf: Arşiv/Depo Photos

‘Başarı hikayesi’nin foyasını ortaya çıkaranlara baskı uygulandı

Kamu emekçilerine yönelik baskılara da vurgu yapılan raporda, “İktidar ‘başarı hikayesi’nin foyasını ortaya çıkaran emekçilere karşı bu süreçte de bir kez daha mobbing, soruşturma ve sürgün gibi baskı yöntemlerini devreye sokmuş, başta sendikamız BTS ve HABER SEN’in yönetici ve üyeleri olmak üzere onlarca kamu emekçisini sürgün etmiştir.” denildi.

Muhalif belediyelerin dayanışma çalışmaları engellendi

HDP ve CHP’nin yardım kolilerini dağıtması engellendi

Yardımların engellenmesine ilişkin raporda, şu değerlendirme yer aldı: “Muhalif belediyelerin pandemi sürecinde halkla dayanışma kampanyaları engellenmiş, yardımlara el konulmuş, kayyım politikaları bu salgın sürecinde de devam ettirilmiştir. Güvenlik güçlerinin toplanma, gösteri ve toplu eylem hakkının kullanımına yönelik saldırıları, engelleme ve baskıları birçok yerde sokak ortasında şiddete dönüşerek artmıştır. Birçok ilde aralarında çocukların da olduğu çok sayıda vatandaşa sokak ortasında işkenceye varan şiddet uygulanmıştır.”

Vatandaş ‘evde kal’dı, kongre salonları ‘lebalep’ oldu

AK Parti Kongresi

İktidarın pandemi döneminde vatandaşlara “evde kal” dediğinin hatırlatıldığı raporda, şöyle denildi:

“İktidar bu durumu bulunmaz bir fırsat görerek günün herhangi bir saatinde muhalif kesimlerin evlerini basma yoluyla çok sayıda gözaltı uygulaması gerçekleştirmiş, bir yıllık süreçte gözaltı ve tutuklamalar bir furyaya dönüşerek devam etmiştir.

İl ve ilçe kongrelerini salgın boyunca kesintisiz olarak gerçekleştiren, salonları “lebalep” dolduran ve bu nedenle o illerde vaka artışlarına neden olan AKP ve küçük ortağı için hiçbir yasak söz konusu olmazken, barolara dönük siyasi bir kararla sivil toplum kuruluşlarının, demokratik kitle örgütlerinin seçimlerine yasak getirilmiş; bu yasağa sendikaların da dahil edildiği genelge sendikaların tüm eylem ve etkinliklerinin yasaklanması için de fırsata çevrilmiştir.”

Toplum bağışıklığının sağlanması 2 yıldan fazla sürecek

Salgında meydana gelecek alevlenmelerin önüne geçebilmenin yegane yolu, birinci basamak sağlık hizmetleriyle, salgını sahada sönümlendirmekten geçtiğine işaret edilen raporda, şimdiye kadar 10 milyon 31 bin 751 aşının yapıldığını ikinci dozunu olan kişi sayısının ise yalnızca 2 milyon 451 bin 843 olduğu belirtildi. Raporda, “Toplum bağışıklığının sağlanması için gereken yüzde 70’lik oranı bu hızla yakalanmak 2 yıldan fazla sürecektir.” denildi.

Fotoğraf: MA

Sağlık emekçilerinin izin ve istifası bile yasaklandı

Sağlık çalışanlarının mağduriyetine ilişkin değerlendirmelerin de yer aldığı raporda, şöyle denildi:

“Sağlık çalışanları salgından yeterince korunmamış, izin kullanmaları yasaklanarak dinlenme hakları ihlal edilmiş, istifaları yasaklanmış, emeklerinin karşılığı ödenmemiş, Covid-19’un meslek hastalığı sayılması konusunda ciddi direnç gösterilmiştir. İzin ve istifa yasaklarına karşı sendikamızın açtığı dava devam etmektedir.”

Sosyal hizmet çalışanları ek ödeme ve aşıdan muaf tutuldu

Fotoğraf: İstanbul/Depo Photos

Sosyal hizmet çalışanlarının 14 gün boyunca kurumlarından ayrılmayacak şekilde çalıştırıldığına, ek ödemelerden ve aşılanmadan muaf tutulduklarına vurgu yapılan raporda, sendikal faaliyetlerden kaynaklı 6 sağlık çalışanın açığa alındığı, onlarcasının görev yerinin değiştirildiği kaydedildi. Raporda, daha fazla yurttaşın hayatını kaybetmesini engellemek için zorunlu olarak yapılması gerekenler şöyle sıralandı: 

  • En kısa sürede güvenilir ve nitelikli aşı temini ve aşılanma,
  • Biliminin yol göstericiliğinde şeffaf salgın yönetimi,
  • Halkın pandemi nedeniyle uğradığı mağduriyetlerin giderilmesi, ekonomik olarak desteklenmesi,
  • Sağlık hizmetlerine ulaşımın önündeki kamu-özel ayrımı olmaksızın para başta olmak üzere tüm engellerin kaldırılması,
  • Sağlıkta dönüşüm programı yerine halkçı-kamucu bir sağlık program. 
Fotoğraf: MA

Eğitimde var olan eşitsizlikler daha da derinleşti

16 Mart 2020’den itibaren pandemi riskine karşı uzaktan eğitime geçilmesi ile eğitim hakkına ulaşmanın güçleştiğine vurgu yapılan raporda, şunlar kaydedildi:

“Özellikle düşük gelirli ve yoksul aile çocukları ile mevsimlik tarım işçiliği yapan çocuklar normal koşullarda bile eğitim olanaklarından yeterince yararlanamazken, uzaktan eğitim ile birlikte her çocuğun ulaşabileceği bilgisayar, internet gibi teknolojik araçlarının olmaması, çocukların eğitim sisteminden dışlanmalarına yol açmıştır. 

Bölgeler, iller,  ilçeler, mahalleler hatta okullarda ve okul içindeki şubeler arasında bile eğitime erişimde hem nitelik hem de nicelik olarak ciddi farklılıklar vardır. Salgın süreci ile birlikte eğitimde var olan eşitsizlikler daha da derinleşmiştir.

Türkiye’de en az 6 milyon öğrencinin uzaktan eğitim için gerekli cihazları, başta internet erişimi olmak üzere gerekli imkânlara tam anlamıyla sahip olmadığı görülmüştür.” Raporda, eğitim işkoluna yönelik talepler ise şöyle sıralandı:

  • Eğitime ek bütçe oluşturulmalı, sağlıklı ve güvenli bir eğitim için ihtiyaç duyulan kadro atamaları yapılmalıdır.
  • Eğitim emekçilerinin iki doz aşılanması süreci hızla tamamlanmalıdır.
  • Seyreltilmiş sınıf uygulamasını ortadan kaldıracak düzenlemeler yapılmamalıdır.
  • Maske ve hijyen malzemeleri konusunda sürekli ek takviyelerin yapılacağı bir düzenleme mutlaka planlanmalıdır.
  • Kalabalık okullarda, öğretmenler odası sayısının artırılması konusunda çalışma yürütülmelidir.
  • Kalabalık okullarda öğrenci ve öğretmen tuvalet sayılarının artırılması için çalışma yapılmalıdır.
  • Okullarda bir sağlık görevlisine gereksinme bulunmaktadır, bu ihtiyaca dönük çalışma yürütülmelidir.
  • Okullarda uygulanması gereken tedbirleri düzenli olarak denetleyecek ve eksikliklerin giderilmesi için çalışma yürütecek görevlendirmeler yapılmalıdır.
  • Eğitim bileşenlerinin sağlıklı ulaşımı için valilikler ve yerel yönetimlerle birlikte kapsamlı bir planlama hızla hayata geçirilmelidir.
  • Alınan önlemlerin kapsamı genişledikçe okullarımız kademeli olarak açılmalı, yaşamın tüm alanları kademeli bir şekilde normalleşme kapsamına alınmalıdır.

Yeni1Mecra