Akın Olgun
Sözcükler bazen içinizden akıp ruhunuzu ele geçirir. Biraz öfke, biraz çaresizlik ve en çok da hüzün… Hepsiyle yoldaşlık yaparsınız, uzaktan el eder kimsesizler, yitirilenler, çekilenler, çekilecek olanlar.
Hayatın azaldığı yerlerde birikir en çok çığlık.
İçinizden konuşursunuz o vakitler. Derine, daha derine indikçe kıpırdayan dudaklarınızdan kimsenin duymadığı sözcükler dökülür, kendi sesinizde irkilirsiniz.
Bir kenara not edilmesi sakıncalı sözcükler, kelimeler, cümleler sırrınız olur.
İçinizin ayracına dönüşen her öfke böler kaldığınız anı ve bir daha asla kaldığınız yerden devam edemeyeceğinizi bilirsiniz.
Devam edemediğiniz o yer, bekleyeninizdir artık ve bekleyen sessiz, sedasız olmaz hiçbir zaman. Kanatır, ağrıtır, öfkelendirir ve en çok uzaklara baka kalır. Yakınlar değil, uzaklar umuttur çünkü ve bütün umut edişlerin yarına sancılı olması bundandır.
Kalbinden vurulmuştur bir çocuk ve ölüm, uğradığı tende utanmıştır lakin aynalara tutulmuş bütün son nefesler gibi, her şey çoktan gitmiştir.
Geride kalanlar yüklü,
Geride kalanlar acılı,
Geride kalanlar en çok içinden konuşanlardır.
Ne kadar konuşuyorsak içimizde, ne kadar düşünüyorsak hayatı, ne kadar hissediyorsak o kadarız. Çoğalıyorsak da bundan, azalıyorsak da bundandır.
Belki bütün şarkılar borçludur gidenlere.
Bütün şiirler, yazılar, öyküler, romanlar, anılar borçlu.
Hayattan en çok alacaklı olanların, ellerimizden, gözlerimizden, yüreklerimizden alınması, Ah’lara sıkışıp içimizde birikmesi bütün duyguların ortak yanıdır belki ve “birlikte söylediğimiz, duygulandığımız, öfkelendiğimiz neyimiz kaldı elimizde” derken, yeniden hatırlanan şeydir o. O şey insanlığımızdır. Kirpiklerimizin kıyısında birikenler yani.
Belki kalbinden vurulan bir çocuğun hayallerini düşünmek, babası elinden alınmış bir çocuğun gözlerinde sarılmak, bedene açlığın iradesini düşürerek itiraz eden bir sese tutunmak, ortak bir yarın için başlayacağımız yerde buluşmaktır.
Karanlık yerlerden uzaklaşarak yürüyorsak eğer korktuğumuzdan değil, karanlığın en çok kime ait olduğunu bilmemizdendir.
Bu yüzden, hayata ve geleceğe dair nokta değil, hep bir virgül koyuyoruz.
Biliyoruz ki, iri cümlelerle kurulmuyor yaşam. Kelimelerin, cümlelerin görgüsünden yükselen ne varsa, onda olgunlaşıp, güçleniyor insan nefesi ve “nerde kalmıştık” diyerek başlayan her söz, içimizde yarım kalan tüm cümleleri yeniden doğuruyor.
Biliyoruz,
Adaletsizlik cinayettir,
Biliyoruz,
Katlettikleri kadar saygınlar
Ve,
İnfaz ettikleri kadar dokunulmaz.
Lakin hiç biri değiştirmiyor çağın en korkaklarının zalimler olduğunu.