M4D 2019 Medya İzleme Raporu’nda, 121 gazetecinin hapiste bulunduğu, 319 gazeteci hakkında yasal işlem yapıldığı ve medya sektörünün filli olarak sendikasız ve örgütsüz hale geldiği tespit edildi.
Raporda, basın sektörünün işsizlik şampiyonu sektörü olduğuna dikkat çekilerek, medyanın iktidara yakın tek bir grubun eline geçtiği belirtildi.
Gazeteciler Cemiyeti Derneği’nin AB Türkiye Delegasyonu finansal desteği ile yürütmekte olduğu “Demokrasi için Medya, Medya için Demokrasi Projesi” (M4D) 2019 yılı medya değerlendirme raporu açıklandı. Raporu, M4D Medya Konferansında Proje Direktörü ve Cemiyet Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı açıkladı.
‘Hapiste 121 gazeteci bulunuyor’
Türkiye’deki medya ve medya profesyonelleri açısından sorunların 2019 yılında çözülmek bir yana katlanarak daha da büyüdüğüne dikkat çekildi. 2019 yılının gazetecilere yönelik yargılamaların ve baskıların artarak devam ettiğine dikkat çekildi. Rapora göre; 2019 yılında Aralık sonu itibarıyla hapiste 48’i hükümlü ve 73’ü gözaltı veya tutuklu olarak toplam 121 gazeteci bulunmaktaydı. 1 Ocak – 30 Kasım 2019 döneminde toplam 319 gazeteci hakkında yasal işlem yapıldı.
Raporda, akreditasyon uygulamasıyla bazı yabancı basın kuruluşlarının Türkiye temsilcilerine gazetecilik mesleğini yapmaları konusunda engel çıkarıldığı belirtildi.
‘Medya sektörü fiili olarak sendikasız ve örgütsüz hale gelmiştir’
Raporda, Hürriyet’teki toplu işten çıkarmalarla bir kez daha ya siyaseten iktidarın yanında duran sendikanın medya işkolunda örgütlenmesi ya da her türlü sendikacılığın çeşitli metotlarla ortadan kaldırılmasının gazetecinin iş güvenliğini ortadan kaldırdığına dikkat çekildi. Raporda, bu durumun basın özgürlüğünü ciddi olarak engellediği kaydedildi.
Raporda, 1995’de yüzde 66’yı aşan sendikalılığa rağmen yıllar içerisinde ciddi bir gerileme yaşandığına dikkat çekildi:
“Temmuz 2019’da yüzde 7.56, Aralık 2019’da ise sadece yüzde 7.79 sendikalaşma oranıyla medya sektörü fiili olarak sendikasız ve örgütsüz hâle gelmiştir.”
‘Basın sektörü işsizlik şampiyonu sektördür’
Raporda, 2019 yılında siyasi ortam, ekonomik sorunlar ve basın ve ifade özgürlüğündeki yargılamaların gazetecileri işlerinden ayrılmaya zorladığı belirtildi. Raporda şunlar kaydedildi:
“Hürriyet’te tam da toplu iş sözleşmesi öncesinde evlere yapılan tebligatla ve tazminatları ödenmeden işten çıkarılan Türkiye Gazeteciler Sendikası üyesi 45 gazeteci sektördeki ciddi örgütsüzlük sıkıntısını sergilemektedir. TÜİK 2018 verilerine göre yüzde 25 ile basın sektörü açık ara işsizlik şampiyonu sektördür. Son on yılda medya sektöründe 12 bin civarında çalışa-nın işini kaybettiği raporlara yansımıştır.”
Gazetecileri hedef alan yargılama süreçlerinin de hız kesmediğine vurgu yapılan raporda, “cezalandırma yöntemi olarak tutuklu yargılama yapılması” şeklinde özetlenebilecek kronik sorunun çözüme kavuşmadığı belirtildi.
‘Davalarda temel gerekçe terör ve Cumhurbaşkanına hakaret’
Raporda, Ocak’tan Aralık ayına değin hapisteki gazeteci sayısında azalma eğilimi gözlemlenmekle birlikte yıl boyunca Basın Davaları’nda kamuoyu baskısının olduğu durumlarda nadiren olumlu gelişmeler yaşandığına işaret edildi. Raporda, “Kısmi olumlu kararlar alınmasına karşın dava sayısında azalma olmadığı gibi ‘terör’ bağlantılı suçlamalar yanı sıra ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçlaması da Basın Davaları’ndaki temel gerekçelerden birisini oluşturdu.” denildi.
Basın mensuplarına yönelik artan baskı ve şiddetin 2019 yılında da devam ettiğine dikkat çekilen raporda, bu durumun gazetecilerin yaşama hakkı ihlaline yönelik endişelerin devam etmesine neden olduğu ifade edildi. Raporda, yıl boyunca pek çok medya çalışanının ‘gazetecilik’ yaptıkları gerekçesiyle şiddet mağduru olduğuna dikkat çekildi. Sansür uygulamalarının geleneksel medyanın yanı sıra internet medyasının da ön plana çıkan sorunlarından birisi olduğu belirtilen raporda, “Gücü elinde bulunduran siyasi iktidar, geçen senelerde olduğu gibi bu yılda kendisi hakkında olumsuz ya da hoşlanmadığı her türlü habere internet ortamında erişim engeli getirtti.” denildi.
Raporda, verilen bazı sansür/otosansür ve baskı yöntemlerinden bazıları şöyle: “Gazete-cilerin gözaltına alınması, yargılanması; haberlere erişim engeli getirilmesi, yayın durdurma ve idari para cezası yaptırımları uygulanması; programların yayından kaldırılması, gazetecilerin işten çıkarılması; hükümet politikaları ile ters düşen haberler ile kamu kurumlarının yaptıkları açıklamaların gelen tepkiler üzerine otosansüre uğrayarak yayından kaldırılması; cinsellik/şiddet/ aile yapısına aykırılık (eşcinsel ilişki) gibi sebeplerle televizyon kanalları ile internet üzerinden hizmet veren medya sağlayıcılarının yayınlarının ilgili sahnelerinin sansürlenmesi.”
‘RTÜK’e ilave yetki’
“Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkında Yönetmelik”e göre, yurtiçi ve yurtdışı kaynaklı internet aracılığıyla yapılan yayınlar artık RTÜK’ün denetiminden geçeceğine işaret edildi. Raporda, yurtdışından yayın yapan kanalla-ra, yeni yönetmelikle Türkiye’de şirket kurma zorunluluğu getirildiği belirtildi.
‘RTÜK 3 milyon 854 bin 476 lira para cezası verdi’
RTÜK’ün, 2019 yılında 12 kanal, bir radyo ve 23 yayına toplam 3 milyon 854 bin 476 liralık para cezası uyguladığının belirtildiği raporda, Fox TV’nin toplam 1 milyon 312 bin 515 liralık para cezasıyla 2019 yılında en fazla ceza uygulanan kanal olduğu belirtildi. Fox Life kanalının da 8 kez program durdurma cezası aldığına dikkat çekilen raporda, Radyo Sputnik’e (RS FM) ise hükümet ve İstanbul depremine yönelik eleştiriler nedeniyle 4 bin 633 lira para cezası ve 5 kez program durdurma cezası verildiği ifade edildi.
Raporda, Basın İlan Kurumu’nun (BİK), birçok yerel gazeteye olduğu gibi BirGün, Evrensel, Cumhuriyet gibi yayınlara haberlerinin içerikleri nedeniyle yıl içerisinde resmi ilan ve reklam akışını durdurduğu kaydedildi.
‘Medya iktidara yakın tek grubun eline geçti’
Raporda, iletişim ve haberleşme dolaşımının kimin elinde olduğu bilgisinin sağlıklı demokrasinin sürdürülebilmesinde ve sorgulayıcı bir kamuoyunun oluşturulmasında son derece önemli olduğuna dikkat çekildi.
Türkiye medyasının en büyük grubu olan Doğan Medya Grubu’nun Demirören Grubu’na Mart 2018’de satıldığının hatırlatıldığı raporda, bununla birlikte Türkiye’de medyanın, iktidara yakın tek bir grubun eline geçmiş olduğuna işaret edildi. Raporda, sahiplik yapısının el değiştirmesiyle medya dünyasında yaşanan gelişmelerin ana akım medyanın giderek hükümet yanlısı medyaya doğru evrildiğini gösterdiğine vurgu yapıldı.
Raporda, “Eleştiri kültürünün yok olduğu, muhalefetin sesinin sürekli bastırıldığı, tek sesliliğin hâkim olduğu bu durum, yeni Türkiye medyasında gazetecilik mesleğini icra edebilmenin neredeyse imkânsız hale geldiğini düşündürtüyor.” denildi.
‘125 yerel gazete kapandı’
En az 125 yerel gazetenin kapandığına vurgu yapılan raporda, ekonomik sorunlar yüzünden ekranını karartan Flash TV’nin küçük bütçeli programlarla yayın hayatına geri döndüğü belirtildi. Raporda, ekonomik krizin TV8, CNNTürk, TRT gibi kanalları da yapısal organizasyon ve küçülme kararları almaya ittiği ifade edildi.
Raporun değerlendirme kısmında şöyle denildi: “Türkiye, 2019 yılı itibarıyla cezaevindeki gazetecilerin sayısı bakımından otoriter rejimlerle benzer bir tablo sunmaktadır. Bu durum Türkiye’nin hapisteki gazeteciler sorununun kronikleştiğini bize göstermektedir. ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ davaları, demokratik bir ülkede görülmesi imkansız boyutlara ulaşmıştır. Bu davalar, düşünce ve ifade özgürlüğünün üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanmaktadır.”
‘Seçme ve seçilme hakkının zarar görmesi kabul edilemez’
Raporda, ayrıca demokrasinin olmazsa olmazı seçme ve seçilme hakkının kayyumlar eliyle keyfi bir biçimde zarar görmesi kabul edilemez bir durum olduğuna vurgu yapıldı.