Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, Kobanê dosyası kapsamında cezaevindeki 29 siyasetçinin tutukluluğunun devamına karar verdi.
Mahkeme, gerekçeli kararında dava sanıklarından Selahattin Demirtaş hakkındaki AİHM kararının “ilk tutuklulukla ilgili olduğunu, mahkemeleri yönünden bağlayıcılığı olmadığını” savundu.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan ve Ankara 22. Ağır Ceza tarafından kabul edilen “Kobanê iddianamesi” kapsamında tutuklu bulunan 29 siyasetçinin ilk tutukluluk incelemesi 5 Şubat’ta yapıldı.
Dosya kapsamında tutuklu olan siyasetçiler şunlar: Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, yerine kayyum atanan Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Emine Ayna, eski milletvekilleri Aysel Tuğluk, Ayla Akat Ata, Emine Beyza Üstün, İbrahim Binici, HDP eski Parti Sözcüsü Günay Kubilay, HDP yeni dönem Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Alp Altınörs, Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür, HDP Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Ali Ürküt, HDP eski Saymanı Zeki Çelik, HDP eski MYK üyeleri Bülent Barmaksız, Ayşe Yağcı, Berfin Özgü Köse, Bircan Yorulmaz, Can Memiş, Cihan Erdal, Dilek Yağlı, İsmail Şengül, Meryem Adıbelli, Mesut Bağcık, Nezir Çakan, Pervin Oduncu, Zeynep Ölbeci, Diyarbakır eski Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak ile Halkların Demokratik Partisi (HDK) eski Eş Sözcüsü Sebahat Tuncel.
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 22. Ağır Ceza Mahkemesi tüm siyasetçilerin tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Gerekçeli karar 70 sayfadan oluştu.
‘Bizim dosyamız farklı’
Mahkeme heyeti, gerekçeli kararında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire’nin 22 Aralık 2020 tarihinde Demirtaş’ın tahliye edilmesine yönelik aldığı karara atıfta bulundu.
Demirtaş’ın yargılandığı Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nce hakkında verilen tutuklama kararının, mevcut dava dosyasında bulunmayan ve talep edilmeyen suçlardan oluştuğunu öne süren mahkeme heyetinin kararında “Mahkememiz ilk etapta iki dosyanın olay ve taraflarının aynı olmadığı ve mahkememize açılan yeni ve farklı bir dosyanın varlığının altını çizmektedir” denildi. AİHM içtihatları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 5’inci maddesi göz önüne alınarak, inceleme yapıldığı kaydedildi.
‘AİHM kararlarına uyma mecburidir’
AİHS 46’ncı maddesine işaret eden mahkeme, “Sözleşmeye taraf devletler AİHM kararlarına uymaya mecburdur. Anayasanın 90. maddesinde milletlerarası anlaşmaları uygun bulma düzenlenmiştir. 5.fıkraya göre; ‘Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır’ ” notunu düştü.
‘Mahkememiz yönünden bağlayıcılığı yok’
Ardından ‘AİHM Demirtaş’ kararına atıfta bulunan mahkeme, karara dair şu değerlendirmelerde bulundu: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Selahattin Demirtaş Türkiye Davası kararında 63. paragrafta Selahattin Demirtaş hakkında Diyarbakır Savcılığının 39 ayrı ceza soruşturmasını tek bir dosyada birleştirdiğini, hali hazır yerel mahkemeler önünde başvurucu hakkında yedi ayrı ceza davasının devam ettiğini, söz konusu soruşturmalar ve kovuşturmaların bu başvurunun konusunu oluşturmadığını belirterek verdiği kararın Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma ile ilgili olacağını belirtmiştir. AİHM aynı kararda 4 Kasım 2016 tarihi sonrasında 12 HDP milletvekiline yapılan operasyon sonucunda sanığın yakalandığını, Diyarbakır 2. Sulh Ceza Mahkemesinin kararıyla tutuklandığını, itirazın 3. Sulh Ceza Hakimliği tarafından reddedildiğini belirtmiştir. AİHM başvurucu hakkında yukarıda belirtilen inceleme konusu tutukluluğu ile ilgili karardan sonra başvurucunun 20 Eylül 2019 tarihinde hükmedilen ve halen devam eden ikinci tutukluluğu (Mahkememiz dosyasındaki tutuklanması) değil 4 Kasım 2016’dan 7 Aralık 2018’e kadar devam eden tutukluluğunun inceleme konusu olmadığını, ilk tutukluluğunun inceleme konusu olduğunu belirtmiştir. Söz konusu mahkememizdeki tutuklulukla ilgili Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru halen derdesttir. Dolayısıyla mahkememiz dosyasında mevcut olan tutuklulukla ilgili herhangi bir inceleme yapılmamış olduğundan ve bu durum da AİHM tarafından teyit edildiğinden bahsi geçen kararın mahkememiz yönünden bağlayıcılığı bulunmamaktadır.”
İddianameye eklenen haberler, siyasetçilerin demeçleri, sosyal medya paylaşımları, tanık ve gizli tanık beyanlarının yanı sıra gerekçeli kararda, HDP eski milletvekili İbrahim Binici’nin sözlerinin çarpıtıldığına dair yaptığı açıklamaya da yer verildi.
Bilgen’in açıklamaları gerekçe de yer aldı
Mahkeme heyeti, kararında yine eski milletvekili Altan Tan’ın gözaltı sonrası yaptığı açıklamalar ile yerine kayyım atanan Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen’in partisine yönelik eleştirilere atıfta bulunarak, “…yapılan açıklamalar bir bütün olarak ele alındığında HDP (Hakların Demokratik Partisi)’nin, organlarının ve içerisinde siyaset yapan şahıs-şahısların PKK/KCK silahlı terör örgütünün güdümünde faaliyet gösterdikleri” yorumunda bulundu.
Davası görülen konuşmalar gerekçe
Gerekçeli kararda, Figen Yüksekdağ’ın 19 Temmuz 2015’te Urfa’nın Suruç ilçesinde yaptığı konuşmada sarf ettiği “Sırtımızı Kobanê’ye yaslıyoruz” sözü ile Demirtaş’ın Mardin’in Nusaybin ilçesindeki mitingde yaptığı konuşmasında söylediği ‘Öcalan’ın heykelini dikeceğiz’ yer aldı. Her iki siyasetçi hakkında bu nedenle fezleke hazırlanıp, dava dosyasına dönüşmüştü.
Deliller: Açıklamalar, gizli ve açık tanık
Heyete, ANF’de yayınlanan açıklamalar, gizli tanık ve tanık beyanları ile sosyal medya paylaşımlarından oluşan deliller üzerinden “PKK/KCK’ya münhasır kişi veya kişilerin, HDP yönetimi, MYK, eş başkanları ve yetkilileri ve yine dosyada şüpheli olarak yer alan bazı siyasi partilerin yönetimi tarafından alınan ve üyelerine iletilen talimat, mesajlar doğrultusunda sokağa çıktıklarını beyan ettikleri tespit edilmiştir. Söz konusu beyanlar nazara alındığında PKK/KCK silahlı terör örgütünün nihai hedefi olan sözde özerklik-özyönetim / 4 parçalı Bağımsız Kürdistan Devleti hedefi doğrultusunda olay tarihinde HDP yönetimi, MYK, eş başkanları ve yetkililerinin örgüt ile paralel hareket ettikleri yönünde kuvvetli suç şüphesini gösterir somut deliller bulunduğu anlaşılmaktadır” yorumunda bulundu.
Gerekçe yine kaçma şüphesi
Tutuklama gerekçesinde HDP’nin yurtdışına giden siyasetçiler ve Demirtaş’ın daha önce ağabeyi Nurettin Demirtaş’a dair verdiği demeç de yer aldı. Heyet, tanık ve gizli tanıklar üzerinde baskı kurulabileceğinden hareketle şu değerlendirmelerinde bulundu: “…Bu kapsamda tutukluluk tedbiri dışındaki Anayasanın 90.maddesi uyarınca iç hukuk bakımından bağlayıcı olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tutukluluk tedbiri konusundaki yerleşik birçok karar ve gerekçesinde ‘Kişilerin kaçma riskinin bulunması, kamu düzeninin sağlanması ve yeni bir suç işlenmesinin önlenmesi’ amacının tutukluluk tedbirinin uygulanabileceği haller arasında sayılmış olması…, tutukluluk tedbirinin gerekli olduğu ve tutukluluk hallerinin devamına oy birliği ile karar verildi.”
Tutuklu siyasetçilerin avukatları hafta içerisinde karara itirazda bulunacak.
MA