Ne ararsan var, burası Kaş

Metin Gülbay

Kaş Türkiye’nin turizm yöresi olarak adlandırılan Antalya’nın en büyük ilçelerinden biri. Yazın yerli ve yabancı turistlerin dolup taşırdığı bir yöre. Ulaşımı zor ama yine de gelenleri mutlu eden bir ilçe.

Ulaşımı zor ama yine de gelenleri mutlu eden bir yerdir Kaş. Fotoğraflar: Metin Gülbay

Antalya’nın Muğla ile sınırını oluşturan Kaş ve köyleri normalde 58 bini aşkın nüfusa sahip ancak yazın bu rakam ikiye katlanıyor sanırım. Özellikle kısa tatiller denen dönemlerde merkezde iğne atsanız yere düşmüyor. Birkaç yıldır bu turist ilgisine esnafın yanıtı fiyatları ikiye katlamak oldu. Kaş artık pahalı bir yer haline geldi. Ancak gelen turist sayısı da fiyat artışına uygun bir seyir izleyeceğe benziyor önümüzdeki yıllarda, tabii ters oranda. Serbest piyasa ekonomisinin kuralları burada da işleyecek gibi görünüyor.

Kaş’ın merkezinin en eski adı Habesos imiş. Karya ve Likya bölgeleri arasındaki yolların bağlantısını sağlayan bir ticari limana sahipmiş ki bu liman halen de var. Roma ve Bizans egemenliklerinden sonra Selçukluların egemenliğinde Andifli adını almış. Moğol akınlarıyla yıkılan Selçuklu egemenliğinden sonraysa Tekeoğulları’nın yönetimine geçmiş, Yıldırım Beyazıt’nın yöreyi Osmanlı topraklarına katmasına kadar.

Antik taşlar pazarcıların iplerinin bağlandığı direk olmuş!

Pazar yerinde kalmış antik mezar.

Söylemeye gerek yok ki Kaş Likyalılar’ın derin izlerini taşıyan bir ilçe ancak bu izler merkezde neredeyse yok olmuş durumda. Her ilçenin merkezinde, örneğin Demre’de antik dönem yapıların titizlikle korunduğunu ve ilçeye turist akınının sağlam tutulduğunu gördüm ancak Kaş’ın merkezindeki antik taş mezarlar korunmak bir yana ya evlere katılmış ya da cuma günleri kurulan pazar yerindeki gibi pazarcıların iplerini bağladığı direk görevi görüyor.

Kaşlıların antik geçmişlerine hiçbir ilgileri yok. Demre’deki olağanüstü müzeyi gördükten sonra ondan çok daha zengin bir geçmişe sahip Kaş’ta bir müze bile olmamasına çok şaşırdım.

Kaş’ta herkes kafasına göre ev yapmış

Antik mezar üzerine ev yapılmış.

Kaş’ta olmayanlar kervanı saymakla bitmiyor ama en başta imar durumu geliyor. Hiçbir belediye şimdiye kadar bu konuya el atmamış, herkes kafasına göre evini yapmış, tabii tümü de kaçak durumda. Sonra âdet yerini bulsun diye bir imar geçmiş, sonra bir daha bir daha ama hepsinde de var olan duruma uydurulmaya çalışılan bir imar çalışmasından, planından söz edilebilir ancak. Böyle olunca da bazılarının canı daha çok yanmış ve halen de yanmakta. Örneğin yola kimin arazisinden daha çok pay ayrılacağı konusunda herkes kendini haklı görüyor. Adaletli bir plan yapılmadığı kesin, verilen haksızlık örneklerine bakınca. Niye böyle oluyor sorusunun yanıtı siyasilerde gizli. Kaş’ta Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi siyasetçiler oy kaygısıyla hareket ediyor. Seçmeni küstürmemek için yasalar eğilip bükülüyor ve mümkünse yerlilerin arazilerine dokunulmamaya özen gösteriliyor. Bu arada ekleyeyim, inşaatlar hızla sürüyor.

Belediye Başkanı Mutlu Ulutaş’tan randevu talebime bir hafta boyunca beklememe ve iki kez aramama rağmen yanıt alamadım, ancak ondan önce CHP, İyi Parti ve HDP ilçe başkanlarıyla görüşerek belediye başkanına soracağım sorularla ilgili bir çalışma yaptım. Buradan da iyi şeyler çıktı açıkçası.

CHP’li başkan imar sorularım için İYİP’li başkana yönlendirdi

Aslında CHP bildiğiniz CHP, çok çalışkan bir başkanları var şu anda, Mehmet Vural Arıkan’ın minicik odası ki zaten tek odalı bir yer ilçe başkanlığı, dolup taşıyor seçmenlerle. İstedikleri de, bizim eve elektrik bağla, üç kamyon çakıl gönder, imar durumu ne zaman belli olacak gibi sıcak konular. Buradaki yerli halkın daha sofistike konularla hiç mi hiç ilgisi yok. Başkanın boş vaktini beklediğim yaklaşık yarım saat boyunca dinlediklerimden sonra AKP ilçe başkanlığında olsaydım da durum değişir miydi acaba sorusunu sormaktan kendimi alamadım. Arıkan oda dışında ayaküstü bir iki dakika vakit ayırdı ama sorduğum sorular, özellikle imar durumuyla ilgili olanlar için beni İYİP İlçe Başkanına yönlendirdi.

‘Dürüst, kaçak ev yapmamış vatandaşı koruyan bir sistemimiz yok’

İmarsız yapılaşma tarihi dokuyu bozuyor.

İyi Parti İlçe Başkanı İsmail Şahyılmaz Kalkan’da yaşıyor ancak haftada bir gün Kaş’taki ilçe odasına -evet CHP’ninkinin aynısı- geliyor. Zaten iki başkanlık da aynı yapıda yer alıyor, CHP bir ucunda İYİP neredeyse diğer ucunda. Harita mühendisi Şahyılmaz’dan epey bilgi toplamak mümkün oldu imar durumuyla ilgili. Gelmiş geçmiş hiçbir belediyenin imar planı yaptırmadığını ve bunun acısının şimdi çekildiğini söyleyen Şahyılmaz bir cümleyi de kesinlikle okurlara iletmemi istedi: “Dürüst, kaçak ev yapmamış vatandaşı koruyan bir sistemimiz yok.” Şahyılmaz iyi örnek olarak Demre’yi veriyor. Demre iyi planlanmış bir ilçe, Kaş ise değil.

Şahyılmaz’ın imarla ilgili bir de yakınması var: Herkes bahçesine arazisine zeytin ağacı dikmiş vaktiyle, üç beş tane ama şimdi bu ağaçların kesilmesi sorun yaratıyor. Çünkü zeytin ağaçları için 2014’ten beri Tarım Bakanlığı’ndan görüş alınmak zorundaymış.

Pedük: Otoyol projesi doğada tahribata yol açar

HDP İlçe Başkanı Celal Pedük de diğerleri gibi son derece sıcak bir insan. Kaş’la ilgili ne tür sorunlar var sorusuna diğerlerinin verdiği yanıtların yanı sıra yürütmesi durdurulan otoyol projesinin doğada açacağı tahribata ve bunun köylülere olumsuz yansımaları üzerinde duruyor: “Suları kirlenecek, havaları kirlenecek, bitki yetiştiremez hale gelecekler.” Otoyol üzerinde tüneller ve viyadükler de varmış. Bunların maliyetinin yalnızca 75 milyon lira olacak deniyormuş 25-30 kilometrelik bir otoyolun maliyetinin 100-200 milyon dolar arası olacağı açık. En basit hesaplamalar bile otoyolun bir kilometresinin 4-8 milyon dolar arasında olduğunu söylüyor. Tabii bu rakama tüneller ve viyadükler dahil değil. Pedük’e göre Türkiye’nin her yerindeki rant yaratma furyası burada da geçerli. Otoyol projesi de yine bu rant yaratma çabasına bir örnek oluşturuyor Pedük’e göre.

Pedük’ün dikkat çektiği bir diğer konu kiraların iki yılda olağanüstü artması. “Ev sahipleri yazın evlerini günlük veya haftalık kiraya verebilmek için beş, on yıllık kiracılarını evden çıkardı, bu da herkese ev bulmakta sorun yaratıyor artık.

Ve Gelelim Kaputaş’a… buranın kaça kiraya verildiği belli değil ama çok iyi iş yaptığı, yazın dolup dolup taştığını hepimiz görüyoruz. Seyrekçakıl diye minnacık bir koy var ve işletme var, oranın yıllık kirasının 75 bin lira olduğunu söylediler. Artık ondan en az on kat büyük olan Kaputaş’ın kirası da ona göredir umarım.

Yarımadadan Gökseki

Kaş’ta bir yarımada var ki çok ünlü, burada yıllar önce Ankara Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Beyhan Cenkçi ve arkadaşları Kaptan lakaplı birinden 789 dönüm arazi satın almış. Muhteşem villalar var bu yarımadada, fiyatları el yakıyor. Bu arazinin tümüne imar verilmiş mi yoksa ne kadarına verilmiş bilen pek yok. Ben de söyleşimi bunun üzerine yapmayacağım için araştırmadım, araştırsam belki de ilginç bilgilere ulaşırdım, neyse o da başka bir yazının konusu olsun. Ama şimdi galiba bu arazinin tümüne imar verilmesi için bastırıyorlarmış. Bunun ne kadar doğru olduğunu da soracaktım başkana ama…

Kaçak yapılara neden göz yumulmuş, başkana soramadım

Başkana soracağım bir başka soru da Hidayet Koyu ile ilgiliydi. Bu da yarımadada yer alan özel bir yer, aslında kayalık bir koy. Fiyatları dudak uçuklatan bir koy, işletmecisi de eski Belediye Başkanının oğlu. Bu arada açıklamam gerekir ki eski başkanın iki oğlu varmış ve biri Fetullah Gülen cemaatine üye olmaktan içeri girmiş ama şu anda dışarıda! Diğer oğluymuş koyu işleten. Bunda ne gariplik var derseniz yok tabii. Ama koyun sahipleri ile devlet davalık. Konuyu sorduğum Şahyılmaz internete girip “koyla ilgili tapu kayıtlarında halen davanın sürdüğü görünüyor” dedi. Diğer kaynaklardan aldığım bilgilere göre ise buradaki kaçak yapılarla ilgili yıkım kararları alınmış ama yıkılmak bir yana yeni yapılar eklenmiş her yıl. Acaba kaçak yapılara belediyeler niye göz yummuş, başkana ulaşamadığım için bu soru da yanıtsız kaldı.

Halkın denize gireceği kıyı kalmadı

İnceboğaz

Bir de İnceboğaz denilen ve yarımadayı anakaraya bağlayan bir yer var. Adını iznini almadığım için veremeyeceğim bir komşum 21 yıldır burada. İnceboğaz eskiden araçların geçemeyeceği bir haldeymiş, yani deniz suyuyla dolarmış habire. Bu komşum çalışkan biri, “bari şurada denize girecek bir yer yapayım kendime demiş ve tanıdığı bir inşaatçıya da birkaç kamyon taş ve toprak attırmış İnceboğaz’a. Orası tabii ki çok güzel sahili olan bir koy haline gelmiş ama şimdi daracık boğazın her iki kıyısı da birileri tarafından işletiliyor. Aslında Meis’e bakan kısmı geçen yıla kadar halka açıktı ancak 2019 yazında buraya da şezlonglar ve şemsiyeler konarak sanki orası da kendilerine aitmiş gibi bir hava estirildi. Sanırım bu yıl yani 2020’de halkın oraya girmesi de paralı hale gelecek. Acaba orası için de ayrıca ihaleye çıkıldı da var olan işletmeci mi kazandı yoksa kendisine parasız armağan mı edildi? Eğer öyleyse Yarımadada halk için denize girilebilecek kıyı kalmamış olacak. Bunu da soracaktım Mutlu başkana…

Hayvan barınağı iyi ve temiz

Kaş’tan bir de iyi haber vereyim bari. Belediyenin en iyi olduğu konu hayvanlara karşı korumacı tavrı. Eski başkan da bu başkan da hayvanlara iyi davranıyor. Gerçi tipik eleştirilerle karşılaşıyorlar seçmenlerinden, “hayvan barınağında niye hayvanları yedirip içiriyorsun, aşılıyorsun, niye para harcıyorsun” gibi?  Belediye başkanları belki de imajlarını güzelleştirmek için yerlilerin bu eleştirilerine kulaklarını tıkıyor. Hatta 400 kadar köpeği barındıran barınak yetmez hale gelince yeni barınak için ve hatta bir hayvan hastanesi için başkanın çok çalıştığı haberleri geliyor ki bu sevindirici bir haber. Barınağı da gidip gördüm gerçekten diğerleriyle kıyaslanınca ne kadar temiz olduğunu fark ediyorsunuz, sürekli bir gözetim altında olduğu hemen belli oluyor.

Başkana soramadığım soruları sizinle paylaşayım

Akdam kaya mezarlıklarına gidebilirsen git.

İlçe başkanlarına sormadığım ama başkana sormak için hazırladığım soruları da bari sizinle paylaşayım da boşa gitmesin. Kaş’ta çöp kutusu yok, sokakta ambalajlı bir şey yer içerseniz ambalajı atacağınız bir tane bir çöp kutusu yok. Üsküdar’daki gibi elektrik direklerine birer çember yaptırıp onlara poşet asmak belki en kolay ve ucuz çözüm ama, bunu dert etmiyorlar nedense. Elinizde bir kağıt parçasıyla bir konteynere ulaşana kadar dolaşıyorsunuz.

Kaş’ta bir de devlet hastanesi var, Gökseki Mahallesine çok yakın. Gökseki de zaten Kaş’ın beş kilometre batısında. Kaş ile Gökseki birbirlerini görüyor bakınca. Bu hastaneye giden yol haliyle çok işlek. Ama yol aydınlatması Akçagerme Plajına kadar var sonrası zifiri karanlık. Cankurtaran araçları bu karanlık yolda hastaları taşıyor. Aynı durum yukarıdan hastaneye ulaşan yolda da var. Hem o yolda bilhassa yazın, geceleri yaban domuzları da oluyor, hayvancıklar susuz kalıyor yukarıdaki tepelerde, su bulmak ümidiyle geliyorlar aşağıya. Bu da kazalara neden oluyor, bu yaz bir tanesine tanık oldum, yolun kenarına çekilmiş iri bir domuz ölüsü gördüm, aracın biri çarpmış. Bu yol da hastaneye kadar ışıklandırılmalı bence.

Hastane yolu yarım kaldı ve çöktü

Anayoldan hastaneye tam 90 derecelik açıyla dönüyor yol, birkaç kişi kaldırım taşlarına çarptı dönerken.

Yol deyince Kalkan yolu üzerindeki yol sözüm ona kısaltmak için çalışma yaptılar. 2017’de Yapım şirketinin patlattığı dinamitlerden evlerin camları kırıldı ve hepimiz savaş mı çıktı diye dışarılara fırladık. Bu haftalarca sürdü. Bazı binalarda çatlaklar meydana geldi. Sonuçta yol açıldı epey bir gecikmeyle ama görüldü ki hiçbir şey değişmemiş. Hastaneye dönen yolu niyeyse değiştirip yılankavi bir yol yapmışlar. Anayoldan hastaneye tam 90 derecelik açıyla dönüyor yol, birkaç kişi kaldırım taşlarına çarptı dönerken. Ama yine de hiçbir değişiklik yapılmadı, zaten yol tamamen bitirilmedi, 2019’daki aşırı yağışlarda yolun hastane kısmında büyük çökmeler oldu. Çünkü su toplanacağı hesaplanmamış ve denize gider verilmemişti sanırım. Klasik bir Türk tipi yapım süreci oldu anlayacağınız, plansız, programsız. 12 milyon liralık bir maliyeti olduğu söyleniyor ki bunu da soracaktım başkana.

Antikkent üzerine yapılar.

Kaş inanılmaz güzellikler barındıran bir doğaya sahip, burayı görüp de aşık olmamak mümkün değil. Burayı yönetenler başta olmak üzere, yerli halkın, esnafın, sonradan gelip yerleşenlerin de bu muhteşem ilçeye bir borçları olduğunu düşünüyorum, umarım bir gün aklımızı başımıza devşirip el birliğiyle Kaş’ı her bakımdan düzgün işleyen bir sisteme kavuştururuz. Tabii bu konuda ilk harekete geçmesi gerekenlerin siyasetçiler olduğu açık.

Seçimde İyi Parti CHP’yi desteklemedi

Son yerel seçimlerle ilgili bir bilgiyi de vererek bitireyim. Türkiye’de CHP ile ittifak yapan İyi Parti Kaş’ta CHP adayına oy vermedi. Bunun nedeni üzerine epey konuşuldu Kaş’ta. Soruyu direk İYİP İlçe Başkanına sordum. Şahyılmaz, seçim öncesi bu konuda kendileriyle pek konuşulmadığını bunun için de üzerinde mutabakat sağlanan bir aday olmadığını söyledi.

Yarımadadan Kaş.

Yani Türkiye’de işleyen dinamik Kaş’ta işlememiş. İYİP seçmenini Demokrat Parti adayına yönlendirdi seçimde ve o aday tam 7992 oy aldı. DP’nin 2015 genel seçiminde 188 oy aldığını söylersem İYİP oyu açığa çıkar. AKP adayı MHP’nin desteğiyle 16343 oy aldı. CHP ise 13.313 oy. Yani ittifak işleseydi CHP oyu 21 bini aşacaktı.

Ama CHP dediğim dedik tavrından vazgeçmeyince belediye el değiştirmedi. Şahyılmaz’a o söylentiyi de sordum. “CHP o zamanki ilçe başkanını aday gösterseydi oy verir miydi sizin seçmen” dedim, yanıtı “tabii verirlerdi” oldu.