Paylan: Ermeniler seçilecek patriğe ‘kayyum’ gözüyle bakıyor

Altan Sancar

Türkiye’de yaşayan Ermeni toplumunun gündemi 11 Aralık’ta yapılacak patriklik seçimi. Türkiye’de yaşayan Başepiskopos Aram Ateşyan ile Değabah Episkoposu Sahak Maşalyan yarışacak. 12 doğal patrik adayı olduğunu belirten HDP’li Garo Paylan, bunların engellendiğini ve seçilecek olana da “kayyum” gözüyle bakıldığını öne sürüyor.
Ermeni toplumunun Türkiye’deki patrik arayışının tarihi 2008 yılına kadar uzanıyor. Gerçekleştirilen seçimler ile 1998’de patriklik makamına gelen Mesrob Mutafyan’a 2008 yılında demans teşhisi koyulması ile birlikte Mutafyan görevini yapamaz hale gelmişti. Patrik tartışmalarının fitilinin ateşlendiği bu tarihte, bir grup Ermeni yeni bir patriğin seçilmesinin gerekli olduğunu belirtirken, bir başka grup ise seçim için mevcut patriğin vefatının beklenmesinin gerektiğini savunmuştu. Ermeni toplumu içinde tartışmalar devam ederken devlet konuya müdahil olmuş ve seçimlere ilişkin görüş bildirmişti. Devletin görüş bildirmesi ile tartışmalar yeni bir boyuta ulaşmış ve günümüze kadar gelmişti. Yaşanan tüm bu tartışmaların sonucunda Başepiskopos Aram Ateşyan, seçim gerçekleştirilmeden patrik vekili olarak atandı. Son olarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Mayıs ayında İstanbul’da bulunan ve tüzel kişilikleri devlet tarafından tanınmayan Türkiye Ermenileri Patrikhanesi’ni ziyaret etmesi ile seçim gündeme alındı.
11 Aralık’ta gerçekleştirilecek seçimlerde seçime katılmasına izin verilen ve Türkiye’de yaşayan Başepiskopos Aram Ateşyan ve Değabah Episkopos Sahak Maşalyan iki aday olarak yarışacak.

Garo Paylan


Ermeni toplumu içinde yaşanan tartışmalara ve sürece devlet kurumlarının müdahil olmasına ilişkin yeni1mecra’ya değerlendirmelerde bulunan HDP’li Garo Paylan Ermeni toplumunun ‘güvercin tedirginliği’ yaşadığını belirtiyor.
AKP’nin Osmanlı Devleti’nin devamı olduğunu sık sık dile getirdiğini ve Ermenilerin Osmanlı Devleti’nde özerk olduğunu hatırlatan Paylan, Ermeni Patrikhanesi üzerinde baskının uzun yıllardır devam ettiğini aktarıyor. Hayatını kaybeden Mesob Mutafyan’ın hastalığı sürecinde seçimlerin engellendiğini, ölümünün ardından da seçim sürecine devlet müdahalesinin yaşandığını söyleyen Paylan’a göre AKP iktidarı Ermenilere ‘İtiraz ederseniz, buna da izin vermem’ diyerek aba altından sopa gösteriyor.

Paylan: 2 adayla seçim haksızlıktır
Türkiye’de Ermeni Ruhban Okulu’nun kapalı olduğunu hatırlatan Paylan, yalnızca iki adayın seçime girmesine izin verilmesini haksızlık olarak nitelendiriyor. Ailesi veya kendisi Türkiye doğumlu olan 12 doğal patrik adayları olduğunu belirten Paylan bu adayların katılımının da engellenildiğini öne sürüyor.
Paylan’a göre patriklik seçimlerine müdahalenin temelinde kayyum siyaseti yatıyor. HDP’li belediyelere atanan kayyumları hatırlatan Paylan müdahalenin nedenlerine dair görüşlerini “Ermeni toplumu şu andaki iki adaydan hangisi seçilirse seçilsin ‘Benim kayyumum olacak’ şeklinde görüyor ve antidemokratik bir seçime ‘Evet’ diyen iki adayın da iktidarın güdümünde kalacağına inanıyor” sözleri ile aktarıyor.
Türkiye’de yaşayan Ermenilerin 2000’lerde özgüven kazanma süreci yaşadıklarını, ancak 2015 yılı ile Türkiye’de yeni bir sürece girildiğine dikkat çeken Garo Paylan, Ermenilerin ruh halini Hrant Dink’in ‘güvercin tedirginliği sözleri’ ile özetliyor.
AKP hükümetinin kendi güdümlerinde olan bir partikhane arzusunda olduğu görüşünü savunan Paylan yaşananların sebebine ve amacına dair şu tespitlerde bulunuyor:

‘Devlet, kendi güdümünde bir patrik istiyor’
“Devlet, kendi istediği biçimde konuşan bir patrik adayı istiyor. Ermeni halkının büyük felaketine veya soykırımına girmeyen; tam tersine operasyonlara destek açıklaması yapan, yurtdışında Ermeniler hakkında bir mesele olduğunda ‘Türkiye’de bizler çok mutluyuz’ açıklaması yapan patrikler görmek istiyor. İçerideki Ermenileri bir rehine olarak gören ve onlara baskı uygulayanlar ‘Padişahım çok yaşa’ diyen bir toplum istiyorlar. Azınlık toplumlarına ‘güvercin tedirginliği’ yaşatmamak çoğunluğun sorumluluğundadır. İstediğiniz kadar rehine siyaseti uygulayın, istediğiniz kadar inkar edin güneş balçıkla sıvanmaz. Aksine bu meselenin konuşulmaması, başka parlamentolarda konuşulması Türkiye’ye zarar veriyor. Oysa konuşulması gereken tek yer benim de üyesi olduğum Türkiye parlamentosudur.”