TTB, Türkiye’de Covid-19 salgının 6 ayını değerlendirdiği raporda, hasta sayısının son bir ayda arttığı, gerçek sayıların altındaki ölüm sayılarının halkı hastalığın tehlikesine inanmamasına yol açtığı, hala Covid-19 ölüm kaydının DSÖ’nün önerilerine uymadığı tespitleri yer aldı.
Raporda, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Marmara bölgelerindeki ölüm hızlarının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğuna vurgu yapılarak, “Bu nedenle öncelikle bu bölgelerdeki iller yakından izlenmelidir.” denildi.
Önümüzdeki sonbahar aylarında salgının hız kazanacağının öngörüldüğüne işaret edilen raporda, alınması gereken önlemler ve talepler de sıralandı.
“Türk Tabipleri Birliği COVID-19 Pandemisi 6. Ay Değerlendirmesi” raporu, video konferans aracılığıyla yapılan basın toplantısı ile kamuoyuyla paylaşıldı. Toplantıya, TTB Merkez Konsey Başkanı Sinan Adıyaman, TTB Kovid-19 İzleme Grubu Üyeleri Prof. Dr. Kayıhan Pala, Prof. Dr. Özlem Kurt Azap, Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz, Doç. Dr. Osman Elbek katıldı.
Rapor açıklanmadan önce konuşma yapan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, TTB’nin geçtiğimiz altı ay süresinde her ay pandeminin gidişini değerlendirerek bilimsel aklın şekillendirdiği önlemleri kamuoyu ve Sağlık Bakanlığı’na ilettiğini hatırlattı.
Adıyaman, salgının 6’ncı ayını geride bıraktığı şu günlerde geçmişten bugüne kadar TTB olarak vurguladıkları en önemli konuları sıraladı. Adıyaman’ın sıraladığı konuların bazıları şöyle; “Verilerin şeffaf ve güvenilir olması, sağlık çalışanlarının nitelikli koruyucu ekipman eksikliği yaşamaması, test sayısının arttırılması, pandemi mücadelesinin kişisel önlemlere bırakılmayıp, suçlama ve damgalama yapılmadan kamusal önlemlerle yetkinleştirilmesi.”
“Eğer Türk Tabipleri Birliği’nin bu başlıklar halinde özetleyebileceğimiz önerileri hayata geçirilseydi, eğer bizlerle sürekli, yapıcı, açık, eşitlikçi bir görüşme ve salgın kontrolü eşgüdümü sağlansaydı bugün Türkiye’de bu kadar hasta ve ölüm yaşanır mıydı? 41’i hekim olmak üzere 95 sağlık çalışanını kaybeder miydik?” sorularının, herkesin yanıtlaması gerektiğini söyledi.
’41 hekim, 95 sağlık çalışanı hayatını kaybetti’
Adıyaman’ın ardından Dr. Osman Elbek, raporu açıkladı. Elbek, salgından kaynaklı 41 hekimin, 95 sağlıkçının ve 7 bin 506 yurttaşın yaşamını yitirdiğine dikkat çekti.
282 sayfadan oluşan raporun kapağında ise Covid-19 nedeniyle yaşamını yitiren hekimlerin fotoğrafları yer aldı.
‘Salgının yeniden artmasının nedeni kontrolsüz yeniden açılma süreci’
Raporun “sunuş” başlıklı bölümünde, Türkiye’deki salgın eğrisinin 6’ncı haftadan sonra tepe noktasına ulaşarak bükülmeye başladığı hatırlatılarak, “Ancak olgu sayıları 14’üncü hafta ve sonrasında yeniden artmıştır. Bunun temel nedeninin 12’inci haftanın sonunda, 1 Haziran itibarıyla başlatılan ‘normalleşme’ adı verilen kontrolsüz ‘yeniden açılma’ süreci olduğu anlaşılmaktadır.” denildi.
‘Hasta sayısı son bir ayda maalesef istikrarlı arttı’
Raporda, fiziksel mesafe ve diğer korunma önlemlerinin gevşetildiği bütün yaz ayları boyunca, 2 Haziran’da 786’ya düşmüş olan günlük hasta sayısının bu tarihten sonra 3 aylık sürede dalgalı bir seyir göstererek uzun bir plato çizdiği, son bir ayda ise maalesef istikrarlı bir artışla 3 Eylül itibariyle bin 642’ye ulaştığı belirtildi.
‘Sayılar resmi verilerin çok üzerinde’
Sürecin başından beri sorguladıkları “tam ve doğru bilgilendirme” eksikliği yüzünden gerçek sayıların bu resmi verilerin çok üzerinde olduğu konusunda hem genel kamuoyunun hem de TTB’de yaygın bir inanış olduğuna vurgu yapılan raporda, şu tespitler yer aldı:
“Kimi zaman sadece bir ildeki COVID-19 ölüm sayılarının toplam Türkiye verisine yakın olduğu kamuoyuna yansımaktadır. Yakın zamanda İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları’nın açıklamaları sadece hekimlerin değil, toplumun önemli bir kesiminin aynı kaygıları paylaştığını ortaya koymaktadır. Nitekim kamuoyu araştırmaları vatandaşların yüzde 59’unun Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı koronavirüs verilerine inanmadığını göstermektedir.”
‘Hala Covid-19 ölüm kaydı Dünya Sağlık Örgütü’nün önerilerine uymuyor’
Sağlık Bakanlığı’nın yoğun bakım hasta sayısı ve entübe hasta sayısı parametreleri yerine hastalarda “zatürre oranı” ve “ağır hasta” sayısını aldığının hatırlatıldığı raporda, Covid-19 kaynaklı ölümlerin kaydında hala Dünya Sağlık Örgütü’nün önerilerine uyulmadığına dikkat çekildi.
‘Gerçek sayıların altındaki ölüm sayıları halkı hastalığın tehlikesine inanmamasına yol açtı’
Gerçek sayıların hayli altında kalan resmi olgu ve ölüm sayılarının halkın bir bölümünün salgına ya da hastalığın tehlikesine inanmamasına neden olduğuna işaret edilen raporda, şunlar kaydedildi:
“Bu yüzden, salgınla mücadele toplumun tamamını ikna eden, kapsayan ve mücadeleye katan topyekûn bir savaşa dönüştürülememiş, yurttaşların bir bölümü fiziksel mesafe, maske ve hijyen kurallarına uymaktan vazgeçmişlerdir. Toplu seyahat, toplu ibadet, pandemi önlemlerinin aksatıldığı büyük toplanmalar, fabrika ve diğer işyerlerinde, otel, restoran ve diğer işletmelerdeki fiziksel mesafe uyumsuzlukları salgında kontrolün yitirilmiş olmasının başlıca nedenleridir.”
‘Hükümetin stratejisi yurttaşları uyarma ile sınırlı kaldı’
Hükümetin pandemi ile mücadele stratejisinin büyük ölçüde “yurttaşları uyarma ve hasta olanları tedavi etme” ile sınırlı kaldığına vurgu yapılan raporda, “Büyük anma toplantıları, önlemsiz mitingler, Ayasofya gibi kalabalık açılışların gerçekleşmiş olması bulaşıcılığın azaltılması için gerekli merkezi otoritenin ortaya konamadığını hatta tam tersi sonuca yol açacak bir anlayışın egemen olduğunu kanıtlamaktadır.” denildi.
‘Sonbahar ayında salgının hız kazanacağı öngörülüyor’
Önümüzdeki sonbahar aylarında Covid-19 salgınının hız kazanacağının öngörüldüğüne vurgu yapılan raporda, şu öneriler yer aldı:
“Eş zamanlı olarak özellikle Ekim-Mart ayları arasında influenza’nın da artması tanısal güçlüklere yol açabilecektir. Bu nedenle COVID-19 tanı kapasitesi güçlendirilmeli, influenza benzeri hastalık ve ağır solunum yolu enfeksiyonu yakınmalarıyla başvuran her hastaya eş zamanlı influenza ve COVID-19 testi yapılmalı. Öncül çalışmalarda COVID-19 mortalitesini azalttığına ilişkin bulgular saptanan influenza aşısının ücretsiz olarak çok yaygın biçimde uygulanması için yeterli aşı stoğu dahil olmak üzere gerekli önlemler alınmalı, risk gruplarına pnömokok aşısı da yapılmalıdır.”
‘Kontrolsüz süreç sonucunda salgın hız kazandı’
“Türk Tabipleri Birliği (TTB) olarak bizim ‘yeniden açılma’, hükümetinse ‘normalleşme’ olarak adlandırdığı kontrolsüz sürecin sonucunda hız kazanan salgın, sağlık çalışanlarının sağlığını giderek daha fazla tehdit eder hale gelmiştir” denilen raporda, yönetilemeyen salgının, sağlık çalışanlarını ve hekimleri yorduğu, tükettiği, öldürdüğü kaydedildi.
‘Tablonun ağırlaşacağından korkuyoruz’
Özellikle son haftalarda neredeyse her gün bir veya birkaç sağlık çalışanın hayatını kaybettiğine işaret edilen raporda, “Bu tablonun sonbahardan itibaren daha da ağırlaşacağından korkuyoruz. Sağlık Bakanlığı’nın, kendilerine ilettiğimiz sağlık çalışanlarına düzenli PCR testi yapılması, PCR testi negatif ama kliniği COVID-19 ile uyumlu olanların çalıştırılmaması, kişisel koruyucu ekipman eksikliklerinin giderilmesi, COVID-19’un meslek hastalığı kabul edilmesi taleplerimize bir an önce olumlu yanıt vermesini bekliyoruz.” denildi.
‘Kamu çalışanları dışındakiler kaderleriyle baş başa bırakılamaz’
Salgın ile geçen 5 aydan sonra Cumhurbaşkanlığının “COVID-19 Kapsamında Kamu Çalışanlarına Yönelik Tedbirler” konulu bir genelge yayınladığının hatırlatıldığı raporda, “Salgın çalışma yaşamında kamu-özel sektör ayrımı yapmamaktadır. Özel sektör, tarım sektörü ve kayıt dışı alanlarda çalışan emekçiler, esnaf ve işsizler yok sayılamaz, kamu çalışanları dışındakiler kaderleriyle baş başa bırakılamaz. Çalışma koşulları, özlük hakları ve sağlığın korunmasına ilişkin düzenlemeler sağlık alanı da dahil olmak üzere özel sektör için de bir an önce getirilmelidir.” diye ifade edildi.
‘Okulların açılması için kabul edilen ölçü 30 Ağustos itibarıyla karşılanamadı’
Raporun “Türkiye’de COVID-19 Pandemisi” başlığının yer aldığı bölümde, TTB COVID-19 İzleme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala’nın değerlendirmeleri yer aldı. Raporun bu bölümünde, hastalığın son haftalarda Orta Anadolu’da, Batı Anadolu’da, Kuzeydoğu Anadolu’da ve Orta Doğu Anadolu’da tırmanışta olduğunun gözlendiği belirtildi.
28 Haziran haftası ile kıyaslandığında, 30 Ağustos haftasında Batı Marmara, Ege, Doğu Marmara, Güney Doğu Anadolu ve İstanbul dışında her bölgede artış gösterdiğinin anlaşıldığının belirtildiği raporda, “Bazı ülkelerde okulların açılması için kabul edilen yeni olgu görülme sıklığının günde yüz bin kişi başına 1’in altında olması (9) ölçütünün Türkiye genelinde 30 Ağustos haftası itibarıyla karşılanamadığı anlaşılmaktadır.” diye kaydedildi.
‘Tüm vakaların yüzde 49’u kadın yüzde 51’i erkek’
Sağlık Bakanlığı verilerine göre bildirilen tüm vakaların yüzde 49’unun kadın, yüzde 51’inin erkek olduğunun belirtildiği raporda, “Tüm vakaların 18 bin 563’ü 15 yaş ve altı çocuklarda (yüzde 6,9), 37 bin 456’sı 15-24 yaş arasında (yüzde 13,9), 133 bin 078’i 25-49 yaş grubunda (yüzde 49,4), 50 bin 303’ü 50-64 yaş arasında (yüzde 18,7), 23 bin 358’i 65-79 yaş grubunda (yüzde 8,7) gerçekleşmiş olup 6 bin 791’i 80 yaş ve üzerindedir (yüzde2,5).”
‘Şimdiye kadar 15 yaş altı 12 ölüm bildirilmiş’
Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden 6 bin 326 kişiden 3 bin 930’unun (yüzde 62) erkek, 2 bin 396’sının (yüzde 38) kadın olduğunun ifade edildiği raporda, şu veriler paylaşıldı: “Ölümlerin 4 bin 491’i (yüzde 71) 65 yaş ve üzeri kişilerde gerçekleşmesine rağmen vaka sayılarının sadece yüzde 11’i bu yaş grubundadır. Şimdiye kadar 15 yaş ve altı çocuklarda COVID-19 nedeniyle 12 ölüm bildirilmiş ve Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanmıştır.”
‘Erkek ölümleri fazla, 65 yaş ve üzeri oranı daha düşük’
Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesinde 30 Ağustos tarihi itibarıyla, toplam ölümlerin yüzde 88’inin 65 yaş ve üzerinde gerçekleştiğinin belirtildiği raporda, “Tüm ölenlerin yüzde 58’i erkektir. (10) Ülkemizde Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesine göre erkek ölümlerinin oranı daha yüksek, 65 yaş ve üzeri ölümlerin oranı ise daha düşüktür.”
‘Güneydoğu Anadolu ve Doğu Marmara’da ölüm hızları ortalamanın üzerinde’
Bölgelere göre toplam ölüm hızlarına bakıldığında (100.000 nüfusta), Akdeniz ve Orta Doğu Anadolu ile Orta Anadolu (şimdilik) en düşük ölüm hızlarına sahip olduğunun tespit edildiği raporda, şunları kaydedildi:
“İstanbul yüz binde 18,5 ile en yüksek ölüm hızına sahipken, iki bölge (Güneydoğu Anadolu ve Doğu Marmara) Türkiye ortalamasının üzerinde ölüm hızlarına sahiptir. Bu nedenle öncelikle bu bölgelerdeki iller (Gaziantep, Adıyaman, Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak, Siirt ve Bursa, Eskişehir, Bilecik, Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova) yakından izlenmelidir.”
Raporun tamamına TTB’nin internet sitesinden ulaşılabilir.