Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin katledilmesine ilişkin 3’ü polis 4 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Duruşmada konuşan Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi, adaletin tecelli etmesi gerektiğine hep inandığını belirterek, “Adaletin gerçekleşme olanağı bu salonda. Onu gerçekleştirme yükümlülüğü de bu makama düşmektedir.” dedi.
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesine ilişkin sanık polisler S. T. , F.T. ve M.S.’nin “Bilinçli taksirle öldürmeye sebebiyet verme”, firari sanık Uğur Yakışır hakkında ise “İki polis memurunu öldürme”, “Bir polis memurunu öldürmeye teşebbüs etme” ve “Elçi’yi olası kastla öldürme” suçlamalarıyla yargılanmalarına devam edildi.
Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan 2’nci duruşmaya, sanık polisler bulundukları Hatay, Elazığ ve Malatya’dan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) katıldı. Duruşmada Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi ve Elçi ailesinin avukatları da hazır bulundu.
Duruşma salonuna 84 kişi alındı
Duruşmayı, Hollanda Büyük Elçiliği’nden Sera Aleksandra Marshall, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, HDP milletvekilleri Semra Güzel, Mahmut Toğrul, Dersim Dağ, Remziye Tosun, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Alpay Antmen, Ankara, Van, Antep, Mardin, Batman ve Urfa Barosu temsilcileriyle birçok hak örgütü izledi.
Adliye çevresinde ve içinde yoğun güvenlik önlemleri
Duruşma salonuna 84 kişi ismi okunarak alındı. Duruşma öncesi Diyarbakır Adliyesi önünde ve mahkeme salonunun bulunduğu koridorda onlarca polisle yoğun güvenlik önlemleri alınırken, duruşma salonuna da onlarca polis konumlandırıldı.
Duruşma sanıkların kimlik tespitiyle başladı. Sanık polisler, kimlik tespitlerinin ardından SEGBİS’le duruşmaya katıldı.
‘Adaletin tecelli edeceğine hep inandım’
Müşteki olarak duruşmaya katılma talebinde bulunan Türkan Elçi, 132 gün önce bu salonda uzun yılların ardından açılan bir cinayet dosyasının adalet arayışının ilk adımları atılacağı için umutlu olduklarını belirtti. 5 yılı aşkın bir zaman da geçmiş olsa umutlu olduklarını belirten Elçi, şunları ifade etti:
“Toplumda yaşadığımız genel atmosfer düşünüldüğünde ‘umut’ sözcüğü çoğu insan için inandırıcılığını yitirmiş olabilir, fakat gerçek bir mağdur hiçbir zaman umut etmekten vazgeçmez vazgeçemez, çünkü umut onların yaşam dayanağıdır. Çoğu kayıp yakınından dinlediğim hikayelerde gidenlerin günün birinde kapıdan içeriye gireceklerine, geri döneceklerine inandıkları gibi ben de adaletin tecelli etmesi gerektiğine hep inandım.”
‘Saygı duyduğumuz makam bizi dışarıya atmakla tehdit etti’
“Adalet dağıtıcısı” olarak addedilen mahkemeye saygıları olduğunu belirten Elçi, “Fakat saygı duyduğumuz makam bizi dışarıya atmakla tehdit etti. Makamınıza birilerini salondan atma olanağı tanındığını bilebilecek durumdayız, fakat bir yetki vicdani ve empati gibi değerlerden uzaklaştığında ortada iletişimi koparacak ve güveni sarsacak bir güç kalır. Oysa hukuk düzeni, güven duygusu içinde bir yaşamı vadeden bulunmaz bir nimettir.” şeklinde konuştu.
‘Adaleti gerçekleştirme yükümlülüğü bu makama düşmektedir’
Adaletin gerçekleşme olanağının bu salonda olduğuna işaret eden Elçi, “Onu gerçekleştirme yükümlülüğü de bu makama düşmektedir. Aynı zamanda bu makamın, yükümlülüğünü yerine getirirken objektif olduğu kanısını uyandırmak zorunluluğu vardır.” diye kaydetti.
İlk duruşmada usul tartışması hususunda gösterilen direncin sanıkların salonda hazır bulundurulması konusunda gösterilmediğini söyleyen Elçi, “Yargılamanın sıhhatle yapılmasının olanakları yaratılsaydı, taraflara objektif yaklaşıldığına, adaletin tecellisi için gayret edildiğine kanaat getirilecekti.” dedi.
‘Keyfiliğin vicdanları yaraladığı bilinmelidir’
“Zımni de olsa bir yargıç, taraflara meylini hissettirdiğinde eşitlik ilkesinin varlığından söz etmek ne derece doğru olacaktır?” diye soran Elçi, şunları ifade etti:
“Bir yargı makamı kendini adaletin hizmetinde değil de devletin bir memuru olarak görüyor ve sanık sandalyesinde devletin menfaati için çalıştığını iddia eden polisleri yargılama hususunda hassas davrandığını hissettiriyorsa bunun keyfi bir yaklaşım olduğu, keyfiliğin vicdanları yaraladığı da bilinmelidir.”
‘Elçi savaşa karşı son sözlerini dile getirdiği anda katledildi’
Elçi, ömrünü cezasızlıkla mücadeleye adamış Tahir Elçi’nin, masum insanların zarar gördüğü bir gidişata hiç kimsenin cesaret edip dur diyemediği bir anda sadece kendi insani duygularının etkisiyle ve savaşa karşı durmak gerektiğine olan inancıyla son sözlerini dile getirdiği anda katledildiğine işaret etti.
Türkan Elçi’den davaya katılma talebi
Hukuk devleti ilkesi gereği yaşadıkları mağduriyetin hukuksal çözümünün yargı mekanizmasına bırakılmayı gerektirdiğini söyleyen Elçi, “Yetkililerin yaşanan mağduriyet karşısında sessiz kalması, olanakların adaletin tecellisi için kullanılmaması, hukuka ve makamlara olan güveni zedeler.” dedi.
Elçi, Tahir Elçi’nin eşi olarak suçtan zarar görmesi ve anlattığı sebepler ile davaya katılmasına karar verilmesini talep etti. Elçi’nin abileri Ömer Elçi ve Mehmet Elçi de şikayetçi sıfatıyla davaya katılma talebinde bulundu. Ömer Mehmet Elçi, “Ben şikayetçiyim, şikayetçi olarak duruşmaya katılıyorum” dedi.
Avukat Tıraş: Biz yargılamanın tamamında olmak istiyoruz
Elçi ailesinin avukatlarından Zahide Beydağ Tıraş da, yazılı ve sözlü taleplerinin reddedildiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Şu an bize söz verildiği için teşekkür ederiz. Ancak biz yargılamanın tamamında olmak istiyoruz. Savunma ve soru sorma hakkımız var. Nedenlerimiz kanuni, talebimiz hukukidir. Önlem alınmayan cinayetten sonra adli hakikat ortaya çıkarılmalıdır. Tahir Elçi maktul olana kadar faili meçhul cinayetler için mücadele etti. Bu davada adli hakikat ve yapısal hakikati ortaya çıkarmak için davaya katılmak istiyoruz. Sanıklardan ve tespit edilemeyen meçhul faillerden de şikayetçiyiz.”
Avukat Molu: Elçi’nin öldürülmesine giden yolun başına gidilmeli
Aile avukatlardan Benan Molu da, bu davanın da Tahir Elçi’nin mücadele ettiği davalar gibi cezasız bırakılmak istendiğini söyledi. Tahir Elçi’nin öldürülmesine giden yolun başına gidilmesi gerektiğine vurgu yapan Molu, şunları ifade etti:
“CNN Türk yayına katılmasının ardından hedef haline gelerek, ölüm tehditleri aldı. Hakarete uğradı. Dünyanın en hızlı iddianamesi hazırlanarak hakkında örgüt propagandasından dava açıldı. Ve Elçi 2015 yılında öldürüldü. 5 yıl sonra sanıklarla birlikte buradayız. Bu davada çok sayıda ihmal ve eksikliklerle karşı karşıyayız. Bu eksiklikler ve gözden kaçırılan şeyler olmasaydı Tahir Elçi bu gün yaşıyor olabilirdi. Tahir Elçi’ye koruma tahsis edilseydi belki bugün Tahir Elçi yaşıyor olacaktı. Dinlenen, takip edilen örgüt üyelerinin yakalanmasına ilişkin uygun operasyon olsaydı, Tahir Elçi yaşayabilirdi.”
‘Cinayeti ortaya çıkaracak esas şeyler yapılmadı’
Operasyonunun ciddiyetle gerçekleşmediğinin açık olduğunu söyleyen Molu, “Cinayeti ortaya çıkaracak esas şeyler yapılmadı. Görevi ihmal ve kötüye kullanıldığı bize gösteriyor. ATK’nin adli tıp raporu çürütüldü. Olay yerindeki inceleme güvenlik gerekçesiyle yapılmadı ancak olay yeri halka açıldığını medyaya yansıyan fotoğraflardan gördük. Deliller eksik ve hiç toplanmamıştı. 4 yıl 2 ay boyunca dosyadaki tek şüpheli şoför Ahmet Sanlı’ydı.” dedi.
‘Dosya avukatlardan fiili olarak saklandı’
Kamera kayıtlarının ya yok edildiğine ya da silindiğine vurgu yapan Molu, “Dosyada hiçbir zaman kısıtlılık kararı olmadan avukatlardan fiili olarak saklandı. Cinayetin üstünden 3 yıl 1 ay geçtikten sonra polislerin şüpheli sıfatıyla ifadesi alındı. Londra Üniversitesi Adli Mimarlık Bölümü Forensic Architecture raporu üzerine iddianame hazırlandı. Bu eksiklerle ve isteksizle başka bir iddianame ve davanın açılmadı mümkün değil. Biz bunu değiştirmek için buradayız. Tahir Elçi cinayetinin cezasız kalmaması için katılma talebinde bulunuyoruz.” diye konuştu.
Baro Başkanları, hak örgütleri de davaya katılma talebinde bulundu
Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın da, mahkeme başkanına “Geçen celse tansiyon yükselten tavrınızdan dönüldüğü için teşekkür ederiz.” dedi. Bu davanın yüzleşme davası olduğuna vurgu yapan Aydın, “Tahir Elçi’yi ölüme götüren bir açıklamaydı. Ve hemen ardından hakkında soruşturma açıldı. İfadesi alındıktan 8 gün sonra cinayet işlendi. Bu yönteme Hrant Dink’ten tanığız. Bu sadece Tahir Elçi cinayeti değil, insan hakları cinayeti olduğu için davaya katılmak istiyoruz.” şeklinde konuştu.
Tahir Elçi Vakfı adına avukat Neşet Girasun, davaya katılma talebinde bulundu.
Akabinde Antep Barosu Başkanı Bektaş Şarklı, Van Barosu Başkanı Zülküf Uçar, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Mardin Barosu Başkanı İsmail Elik, Urfa Barosu Başkanı Abdullah Öncel, Ankara Barosu temsilcisi, Şırnak Barosu Başkanı Nuşerivan Elçi, TİHV, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Eş Genel Başkanı Bünyamin Şeker ve Çağdaş Hukukçular Derneği, davaya katılma talebinde bulundu.
Türkan Elçi ve Diyarbakır Barosu’nun davaya katılma talebi kabul edildi
Katılma talebine karşı iddia makamı, Türkan Elçi, Ömer ve Mehmet Elçi ile Diyarbakır Barosu’nun suçtan zarar görme ihtimallerine binaen katılma taleplerinin kabul edilmesini, diğer kurumların ise katılma taleplerinin reddedilmesini istedi.
Mahkeme heyeti, katılma taleplerinin değerlendirilmesi ve sanıkların sorgulanması geçilmek üzere duruşmaya ara verdi.
Kaynak: MA