Kazma Bırak kampanyası bileşeni 68 ekoloji örgütü online toplantı yaptı. Kampanya doğanın ve onun bir parçası olan toplumun hakkını savunduğu vurgulandı.
Neoliberal kapitalist modelin kazananının çokuluslu petrol şirketleri ve savaş endüstrisi olduğunun vurgulandığı toplantıda, doğalgazın çevreci bir fosil yakıt olmadığı da bilimsel verilerle açıklandı. Toplantıda, Kazma Bırak kampanyasının sermayenin kurallarına göre işleyen uluslararası emperyalist patronajı ve siyaseti reddederek doğanın ve onun bir parçası olan toplumun hakkını savunduğu vurgulandı.
Hem savaşa hem de iklim felaketine “hayır” demek için bir araya gelen “Μας σκάβουν τον λάκκο – Kazma Bırak” kampanyası bileşeni 68 ekoloji örgütü, Ecehan Balta’nın moderatörlüğü ile online toplandı.
Türkiye’den Onur Yılmaz, Yunanistan’dan Emmanuela Terzopoulou, Kıbrıs’tan Murat Kanatlı ve Myrto Skouroupathi’nin konuşmacı olarak yer aldığı toplantıda, Kazma Bırak kampanyasının talepleri sıralandı.
‘Kazma Bırak, toplumun hakkını savunuyor’
İlk olarak söz alan Onur Yılmaz, her açıdan sıradışı tarihsel bir dönemden geçildiğini belirtti. Yılmaz, “Ekonomik, politik, ideolojik, toplumsal, sebepleri ve sonuçları iç içe geçmiş tüm bu derin krizlerin belki de en keskin ve belirleyici olanını ise, şu an için günlük yaşam pratiklerimizi kökten değiştiren koronavirüs salgınının da bir sonucu olduğu küresel ekolojik çöküş oluşturuyor” dedi.
Sınır tanımayan eko-kırım projelerine karşı enternasyonal mücadelenin şart olduğunu kaydeden Yılmaz ayrıca, “AB bir yandan sahte azaltım planlarıyla dolu bir yeşil yıkama programı olan Yeşil Mutabakatı kabul etmiş diğer yandan ise fosil yakıt boru hattı EastMed projesine kaynak ayırmaya devam etmektedir. Kazma Bırak kampanyası sermayenin kurallarına göre işleyen bu uluslararası emperyalist patronajı ve siyaseti reddederek doğanın ve onun bir parçası olan toplumun hakkını savunuyor” diye belirtti.
‘Neoliberal kapitalizmin kazananı savaş endüstrisi’
Yunanistan’dan Emmanuela Terzopoulou ise sözlerine Akdeniz ve Ege Denizi’nin halkları bölen değil, birleştiren bir deniz olduğunu belirterek başladı. “Ulusal çıkar” yalanıyla kâr için girişilen EastMed’in ve Akdeniz’de hidrokarbonların çıkartılmasının yaratacağı çevresel tahribata dikkat çeken Emmanuela, “Sadece denizler değil, kıyılar için de hesap edilemez olacak, deniz ve kıyılardaki biyoçeşitlilik etkilenecektir. Akdeniz halklarının turizm ve balıkçılık gibi geleneksel istihdam alanlarına zarar verecektir” ifadelerini kullandı.
Son 6 yılın kaydedilen en sıcak yıllar olduğunu söyleyen ve pek çok açıdan yaşanacak ekolojik sorunları sıralayan Emmanuela, “Neoliberal kapitalist model kazanacak olanların, çokuluslu petrol şirketleri, savaş endüstrisi ve büyük güçler ile daha küçük bölgesel güçlere hizmet eden çıkar odakları olacağına dair şüphe bırakmıyor. Bir soğuk savaş ikliminin yaratılması ya da sıcak savaş yoluyla olsa da insanları ve doğayı kâr kaynağı olarak görenler bunlardır” dedi. Emmanuela, “Bizlerin paylaşım kavgasına girecek rezervlerimiz yok. Tersine çevrenin korunması ve barış için kaygı duyuyor ve mücadele ediyoruz” diye konuştu.
‘Doğal gaz çevreci bir fosil yakıt değildir’
Kıbrıs’tan Myrto Skouroupathi söz aldı ve doğal gazın daha “çevreci” bir fosil yakıt olarak sunulmasına karşı bilimsel gerçekleri ortaya koydu. Sonrasında ise EastMed projesinin ve Kıbrıs’ın gaz arama faaliyetlerinin hukuki açıdan sorunlu yanlarına şu ifadelerle dikkat çekti: “Ana çıkarma parselleri, Eratosthenis deniz dağı ile aynı bölgede yer alıyor. Burası, Balıkçılığa Sınırlandırılmış Alan’dır ve Akdeniz Özel Öneme Sahip Korunan Alanlar (SPAMI) listesi için öncelikli bir yerdir. Yapılan Çevresel Etki Değerlendirmelerinin hiçbiri ulusal güvenlik bahanesiyle kamuya açıklanmamaktadır. Çevresel etkilerin bu şekilde gizlenmesi, Aarhus Sözleşmesi’ne göre uluslararası olarak korunan ‘bilgiye erişim hakkı’na aykırıdır.”
Myrto, ayrıca çıkarılan gazın Kıbrıs adasında şu an Kıbrıslı Rumların yaşadığı, ancak tarihsel olarak Kıbrıslı Türklerin bir köyü olan Mari’nin yanına inşa edilecek bir enerji merkezine taşınacağını belirtti ve “Bu karar ırkçı çevresel uygulamalara çok benziyor” diye ekledi. Akdeniz’deki fosil yakıt arama faaliyetlerinin “adanın turizm ve balıkçılığa bağımlı olan binlerce sakininin geçim kaynağı”nı potansiyel bir kaza tehdidi altında bıraktığını ve bunun “aynı zamanda Akdeniz’in tüm deniz ekosistemine onarılamaz şekilde zarar verebileceğini” kaydetti.
ETHA