Yeryüzü Gıda Topluluğu ‘üyeleşmeye’ çağırıyor…

Adnan Genç

Çocuklarımıza bir zamanlar sahip olduğumuz ve belki de halen sahip olduğumuz gibi verimli topraklar, sağlıklı bitkiler, hayvanlar bırakabilecek miyiz? Yaptığımız tarımla ürettiğimiz ürünler insan sağlığına ne derece uygun? Toprağa kentleşme, sanayileşme, tarım ilaçları ve hormonlar yoluyla geçen zararlı maddelerin yeni hastalıklara sebep olması, bağışıklık kazanmış yeni zararlıların ortaya çıkması, kullanılan ilaçların zararlıların yanında yararlıları da öldürmesi, doğal dengenin bozulmasına neden oluyor. Pestisid adı verilen zararlı maddeler sadece toprağın yapısını bozmakla kalmıyor.

Yukarıdaki genel bağlamın ışığında; acaba, gıda toplulukları nedir; işlevsel karşılıkları var mıdır; organik üretim yapan çiftlikler ne kadar sahici ve denetlenebilir koşullarda? Organik, doğal ayrımı nedir? Türkiye bir tarım ülkesiyken, Avrupa’nın en erken çöl olacak ülkesine haline nasıl geldi?

Bu sorular bağlamında konuştuğumuz organik tarım çiftliği; Refikler Çiftliği kurucusu Eray İnce’den sonra bir de Gıda Topluluğu üzerinden konunun üreticiden, ‘türeticiye’ geldiği süreci izleyim, istedik. Bunun için de bu işin felsefesi kadar uygulaması için de kafa yoran ekiplerden Yeryüzü Gıda Topluluğu’nu ziyaret ettik ve bir grup arkadaşımızla sohbet ettik. Bu nedenle sohbet kişisi yerine, gıda topluluğu üyeleri var karşımızda, diyelim…

Bostancı’da alternatif bir dükkan

Koronavirüs salgını döneminde sağlıklı gıdaya erişim sorunu hemen hemen herkesi düşündürdü. “Soframıza ürünler nasıl bir yolculuğun ardından geliyor, bu ürünü soframıza getiren insanlar verdiğimiz ücretin ne kadarını alıyor?” gibi sorular alternatif ve kâr amacı gütmeyen organizasyonları ortaya çıkıyor.

Yeryüzü Derneği ve Yeşil Düşünce Derneği’nin ortak çağrısı üzerine 2011 yılında bir araya gelen küçük gıda topluluklarından oluşturduğu Yeryüzü Kooperatifi de işte tam da böyle bir topluluk ve sağlıklı gıdaya erişim sorununu aşmaya kararlı. İstanbul Bostancı’da ‘Yeryüzü Kooperatifi’ adıyla geçen aylarda bir dükkân açtılar. Dükkânda kahvaltılıktan bakliyata, turşudan taze sebze meyveye kadar pek çok ürün var. Bu dükkândaki her ürünün ortak yanı çoğu İstanbul ve çevresindeki küçük üreticiden tedarik edilmesi. Fiyatlar da yüksek değil. Kooperatif, İstanbul dışından üreticileri ve alıcılarıyla daha da büyüyor.

Ürünlere nasıl erişilebilir?

Siparişler, Yeryüzü Kooperatifi’nin WhatsApp hattı veya e-mail yoluyla her hafta paylaşılan ürün listeleri üzerinden alınıyor. Ürünlerinizi dükkândan kendiniz alabileceğiniz gibi, dağıtım günlerinde kapınıza kadar ulaştırma hizmeti de sunuyorlar. Anadolu Yakası’na salı, çarşamba ve perşembe günleri; Avrupa Yakası’na ise iki haftada bir dağıtım yapıyorlar. Dükkâna girişlerde maske ve eldiven takılıyor, taze sebze ve meyveler eldiven ile seçiliyor. Dükkâna tek kişi alınıyor, ikinci bir kişi varsa dışarıda, sırada bekliyor. Dükkân personeli de maske ve eldiven kullanıyor.

Yanıtlarımızı almaya başlayalım arkadaşlarımızdan:

S.S YERYÜZÜ HİZMET ve SOSYAL İŞLETME KOOPERATİFİ

İstanbul’un 12 ayrı bölgesinde türeticilere doğrudan üreticilerden alım yapma imkânı veren Yeryüzü Derneği Gıda Toplulukları ve Yeşil Düşünce Derneği olarak çalışmalarımıza bir kooperatif çatısı altında devam etmeye karar verdik.

  • Bu kararın en heyecan verici tarafı İstanbul’un Anadolu ve Avrupa yakasında birer tane olmak üzere iki yerleşik dükkâna kavuşuyor olmamız!
  • Ürünlerin depolanabileceği, düzenli stoku olan iki mekânımız olacak
  • Ayda bir olan dağıtımlar haftada iki kere yapılabilecek
  • İş akışı rahatlarken, yerleşik bir mekâna geçerek ortaklar arasında etkileşim artacak
  • Çeşitli atölye ve sohbetler düzenleme imkânımız olacak
  • Dezavantajlı gruplardan ya da ihtiyaç sahibi kişilere yarı zamanlı çalışma fırsatı sağlanacak
  • Ulusal ve uluslararası her türlü etkileşimi önemsiyoruz ve benzer topluluklar ile dayanışma içindeyiz.

Gıda en temel gereksinimlerimizin başında geliyor

İnsanların ve tüm canlıların sağlığını olumsuz etkileyen, ekosistemi tehdit eden ve toprakta olması gereken karbonun atmosfere salınımına neden olan endüstriyel tarım ve hayvancılığı istemiyoruz.

  • Zehirsiz ve mevsimsel beslenmeyi,
  • Doğa dostu, geleneksel üretim yöntemlerini,
  • Emek sömürüsüne fırsat vermemeyi
  • Aracısız olarak direkt üreticiden ürün temin etmeyi tercih ediyoruz

Gıda ile insan arasında gerek erişim ve gerekse de üretim aşamalarında herhangi bir engel bulunmamalıdır. Dolayısıyla her zaman küçük üreticiler ve yerel üretim önceliğimiz olmuştur. Ülkemizdeki endüstriyel üretim bir yana nerede üretildiği ve hangi şartlarda üretildiği belli olmayan ithal ürünlerin tüketimine de karşıyız.

  • Yerel ve küçük üreticileri topluluk destekli tarım ile destekliyoruz.
  • Olabildiğince yerel üreticilerle çalışıyoruz. Böylece karbon ayak izimizi en aza indirmeyi hedefliyoruz.
  • Üreticilerimizle kurduğumuz sağlam bağlar sonucu birbirimizden çok şey öğreniyoruz.
  • Üreticilerimiz yerli tohum ve ırklarını kullanıyor: Örneğin, Anadolu’nun yaşayan ve bilinen en eski antik buğdaylarından birisi olan Kabılca (Kavılca) buğdayı, on bin yıldır genetik yapısı hiç bozulmadan bugünlere kadar gelen Siyez buğdayı, Zavot ırkı inekler vb.

İnsanların ve tüm canlıların sağlığını olumsuz etkileyen, ekosistemi tehdit eden ve toprakta olması gereken karbonun atmosfere salınımına neden olan endüstriyel tarım ve hayvancılığı istemiyoruz. Zehirli maddelerin sıkça kullanıldığı endüstriyel üretim hem bugünümüzü hem yarınımızı büyük tehlikeye atıyor. Bugün bizleri zehirliyor ve yarının Dünya’sında ekilecek sağlıklı toprak bırakmıyor.

  • Zehirsiz ve mevsimsel beslenmeyi,
  • Doğa dostu, geleneksel üretim yöntemlerini,
  • Emek sömürüsüne fırsat vermemeyi
  • Aracısız olarak direkt üreticiden ürün temin etmeyi tercih ediyoruz

TOPLULUK DESTEKLİ TARIM ve KATILIMCI ONAY SİSTEMLERİ NE DEMEKTİR?

Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM)’a göre Topluluk Destekli Tarım (Community Supported Agriculture), gıda üretimi ve tüketimi arasında doğrudan bağlantı kuran, bir çiftlik ve destekçi topluluğu arasındaki karşılıklı bağlılığa dayalı ortaklıktır.

Destekçiler genelde hasattan pay satın alarak, bazen de çiftlik işlerine yardımcı olarak çiftliğin yıllık işletme giderlerini karşılarlar. Karşılığında, çiftlik mümkün olan en sağlıklı ve taze mevsimlik ürünü temin eder.

Buğday Derneği, 2005 yılında derneğe tahsis edilen bir arazide BAHÇE projesini başlatmıştı. Doğru bir üretim-tüketim modeli oluşturmayı hedefleyen proje kapsamında İstanbul Cumhuriyetköy yakınlarındaki 30 dönümlük tarım arazisinde, yakın çevrede yaşayan insanların günlük tüketimine yönelik mevsimlik ekolojik taze sebze ve meyve üretildi. İhtiyaçlarının hamiler (katkı verenler) ve diğer destekçilerle karşılandığı projenin ürünleri tüm katılımcılara paylaştırıldı. Hamiler, projeyi sürekli izleme ve projeye katkı vermenin yanı sıra yıl boyunca bahçe ürünlerinden birer kutu aldılar. Topluluk Destekli Tarım’ın (TDT) Türkiye’deki ilk uygulamalarından olan BAHÇE’yi farklı bölgelerde benzer çalışmalar takip etti. Güneşköy oluşumu BAHÇE projesine benzer bir sistemi 2006 yılından beri Ankara yakınlarında Bahçemiz adıyla devam ettiriyor.

Topluluk Destekli Tarım’la aynı temele, yani katılımcılığa dayalı bir diğer sistem de Katılımcı Onay Sistemleri (KOS) (Katılımcı Garanti Sistemleri, Katılımcı Sertifikasyon Sistemleri olarak da anılır). KOS, yerel olarak odaklanmış bir kalite garanti sistemidir. KOS’da üreticiler, tarafların aktif katılımına dayanan bir yöntemle sertifikalandırılırlar. Bu sistem, güven, sosyal ağlar ve bilgi / deneyim takası esasına dayanır.

KOS üçüncü taraf sertifikasyonuna alternatif olarak, özellikle yerel pazarlar ve kısa temin zincirleri için çok uygundur. Bu sistemler üreticiler, tüketiciler ve diğer tarafların sürece doğrudan katılımını sağlar. Bu süreç aşağıdaki bileşenlerden oluşur:

  • Ürünlerin standartlarının tanımlanması ve seçimi
  • Değerlendirme süreçlerinin ve yöntemlerinin geliştirilip uygulanması
  • Çiftçilerin ekolojik sertifikası olmasa da, ekolojik standartlara uygun üretim yapan üreticiler olarak tanımlanabilmesi için verilerin gözden geçirilmesi ve karar süreçleri

Gezegenimiz yanıyor. Onu ancak hep beraber, elbirliği ile kurtarabiliriz!

Hızla küreselleşen ekonomik sistem, bugün geldiğimiz noktada tarım politikalarını da son derece sorunlu bir hale getirmiştir. Endüstriyel tarım ile birlikte tüm bu kâr amaçlı politikalar havamızı, suyumuzu, toprağımızı zehirlemekle kalmamış aynı zamanda yerküremizin yaşam döngüsünü kalıcı bir biçimde bozacak ve altıncı yok oluşa yol açacak olan karbon emisyonlarını da büyük oranda artırmıştır.

IPCC’nin 3. Çalışma Grubu Eş Başkanı Jim Skea “Topraklar iklim sisteminde önemli bir rol oynuyor. Tarım, ormancılık ve diğer toprak kullanım biçimleri küresel insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının %23’ünden sorumludur. Topraktaki doğal süreçler ise fosil yakıt ve endüstri kaynaklı karbondioksit emisyonlarının üçte birine eşdeğer miktarda karbon dioksit yutuyor,” demektedir.

IPCC’nin 2019 da açıklanan yeni raporu ayrıca iklim değişikliğinin gıda güvencesinin dört temelini; mevcudiyetini (ürün ve üretim), erişimini (fiyatlar ve gıdanın temini), kullanımını (beslenme ve pişirme) ve istikrarını (erişimde aksama) etkilediğini ortaya koyuyor.

Gıda Topluluğu üyesi arkadaşlarımız; şimdilik ve korona kısıtlayıcılığında üye sayılarının 60 kadar olduğunu ve yıl sonuna gelmeden 100 üyeyi bulmak istediklerini söyledi… Bilginiz ve ilginiz olsun, efendim

İLETİŞİM BİLGİLERİ…

Kooperatif adresi:  Prof. Dr. Kemal Akgüder Cad. No: 38/A Bostancı / İSTANBUL (Bostancı metro durağına 3 Numaralı çıkıştan 150 metre uzaklıkta)…  

yeryuzugidakoop@gmail.com

www.yeryuzukoop.org

telefon ve whatsapp :0542 259 4226

facebook, tweeter, instagram: yeryuzu_koop