2019’un kelimeleri

Ayşegül Ekinci

Her yılın sonunda geçirdiğimiz senenin kelimelerini yazmaya çalışıyorum hem kendime not olsun hem de senenin analizi olsun diye. Bu sene için de beş kelime seçtim. Bakalım benimle hemfikir olacak mısınız?

Bizim ülkemizde pek esamesi okunmasa da, bu senenin en önemli kelimelerinden biri iklim krizi idi kanımca. Üstelik “küresel ısınma” betimlemesinin yerine geçip, kapitalist düzene bir gol atarak. Sık sık yazıyorum hayatı, politik düzeni ve gerçekliğimizi kelimeler belirliyor diye. İklim krizi de buna nefis bir örnek. Gezegenimizi kurtarmak adına hiç bir adım atılmadı ama en azından insanevladı olarak sorunu doğru betimlemeyi öğrendik bu sene. Ve bu değişim için gencecik bir kıza ve onun arkasında durmanın gerekliliğine inanan herkese teşekkür edelim. Kapitalist düzenin gözlerimizi kapatmaya uğraştığı gerçeklerin birazcık daha fazla farkındayız artık.

İkinci kelimem kibir. Esad’dan Eset’e uzanan, Orta Doğu liderliği ve yeni Osmanlıcılık hayalleri peşinde, “isteseler de istemeseler de ben yapılacak dedim bitti”den devam eden, “seçimlerde ne oldu bilmiyorum ama kesin bir şeyler oldu”ya varan, içi fokur fokur kaynayan zehir dolu kazan kibir bu sene her gün başroldeydi. Öyle yorulduk ve bıktık ki bu sürekli üst perdeden konuşan, kendini Kaf dağında gören, her ağzından çıkanı lütuf sayan ve ne olursa olsun “haklı” olduğunu zanneden zihniyetten! 

Üçüncü kelimem yalan. Bu sene de en çok yalan duyduk efendim. Wikileaks sağolsun geçen haftalarda bir önceki yılın en büyük yalanını ortaya çıkardılar. Suriye’de kimyasal silah kullanılmamış! Kimyasal Silahları Yasaklama Organizasyonu’nun raporları da “kurgulanmış”. (Tabi biliyorsunuz biz de wikileaks’e girmek yasak ama işte teknoloji bu bir kere ortaya çıkmaya görsün. Tabi teknoloji şahane de insan hafızası ona karşı nasıl onu bilemiyorum. Paradise papers’ı hatırlayan kaç kişi kaldık?) Hatırlarsınız Irak savaşından bir kaç sene sonra orada da kimyasal silah olmadığı ortaya çıkmıştı. Eh, bunları alıp Libya’da “asker ihtiyacı” ve Akdeniz’de petrol arayışı ile birleştirin, karşınıza kapitalist dünyanın gelecek 10 yıllık politika ve halkla ilişkiler planı ortaya çıkıyor. Yalan ve kurgu nasıl da paraya dönüşüyor! 

Dördüncü kelimem ne yazık ki her sene olduğu gibi kadına şiddet. Kendini her şeyden üstün gören sözde “sevgi” uğruna içi nefret, kıskançlık, hırs ve kibir dolu bu penis akıllılara da, kadını erkekten aşağı ve harcanabilir gören, adalet algısından yoksun, kravatı iyi hal göstergesi sanan kıçı koltuğuna yapışmış düzen kuruculara da söyleyecek sözüm kalmadı. “Anne ne olur ölme” çığlığı benim ne aklımdan ne de ruhumdan çıkıyor. Bu bir türlü susturamadığımız çığlığın sizi de, erkek aklınızı da kırıp parçalayacağı bir yıl olsun umarım!

Son kelimem biraz kişisel, Redd-i Akıl. Uzun zamandır peşinden koştuğum bir hayalden kitapçıların raflarında, elime alabildiğim sayfalara dönüştü Redd-i Akıl. İlk kitabımı elime alıp sayfalarını koklayabildiğim için müteşekkirim 2019’a. Ama 2020’de daha reddedeceğimiz çok şey var. Şimdilik fırında pişiyor…

Efendim bu sene pembe çerçeveli dileklerde bulunmak pek içimden gelmiyor doğrusu. Adalet, umut, huzur dilesem de bir türlü gerçekleşmiyor bu topraklarda. O yüzden ben size bu sene tüm dünyada salgın gibi yayılan gerçek ötesi (post-truth) dönem furyasında boğulmaktan kurtulup, gerçeklerle sağlıklı bağlar kuracağınız bir sene diliyorum…