25 yıldır çadırdaydılar şimdi sokakta

Adana’da geçtiğimiz günlerde yağıştan dolayı birçok ev, işyeri, tarım arazisi sular altında kaldı. Ancak Karataş ilçesine bağlı Karagöçer ve Çavuşlu köylerindeki çadırlar ise kaymakamlık tarafından yıkıldı. Çadırlarda yaşamını sürdürenler ise sokakta daha doğrusu arazide kaldı.

Burcu Özkaya Günaydın

Karagöçer ve Çavuşlu köyleri, Adana’nın diğer köylerinden farklı. Bu köylerin hikayeleri 1990’lı yıllara dayanıyor. Faili meçhul cinayetlerin işlendiği bu dönemde zorunlu göçle birlikte yaşadığı yerleri terk ederek Çukurova’ya gelenler bir hayli fazla.

Karagöçer ve Çavuşlu köyleri çoğunluğu Şırnaklı olmak üzere göç edenlerin yaşadığı köyler. 2000’de göçler duruyor. 2015 yılında bu kez sokağa çıkma yasakları nedeniyle yeniden göçler yaşanıyor.

20-30 yıldır köylerde yaşayan 400 aile, ottan, sazdan, samandan yapılmış derme çatma kulübelerde ya da çadırlarda kalıyor. Zaten çoğunluğu akrabası, köylüsü, tanıdığı vasıtasıyla gelmiş. Her gelen aile için 3-5 bin TL arası bir paraya çadır kurulup, elektrik çekiliyor.

Çadırlar evleri gibi oldu

Karagöçer’de Suriye’deki iç savaşı nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan mülteciler de gelmiş. Gelenler de diğer mahalle sakinleri gibi çadırlarda kalıyor.

Bu derme çatma çadırlar, burada yaşayanların evi olmuş. Köylerindeki gibi tandır kurmuşlar, yöresel peynirlerini, yemeklerini, düğünlerini burada yapıyorlar, gelin olup başka yerlere giden var, çadırlara gelin gelen de… Çadırlara klima taktırılıyor, soba kuruluyor.

Bu köyde kalanlar tarım işçiliği yaptığı için çalışma yerlerine yakın olmaları, akrabalarıyla bir arada olmaları, kültürlerini yaşatabildikleri için çadır kentlerin dışında kalmak istemiyorlar. Hatta aralarında bir dönem şehir merkezinde eve çıkanlar olmuş, alışamadıkları için geri dönmüşler.

Bu köylere ilk gelenler ilk 10 yıl elektriksiz kalmışlar. Sonra tarlalarında çalıştıkları toprak ağaları köye elektrik trafosu kurmuş. Köylüler tarlada çalışarak toprak ağalarından elektrik satın alıyormuş.

Hastaneye, okula çok uzaklar

Kimisi köyünü özlüyor, doğdukları topraklara bir gün dönme umuduyla yaşıyor; kimisi ise köylerinde yasaklardan dolayı tarım yapamadıklarını, memleketlerinde yapacak işleri olmadığı için Adana Karataş’ta yaşamaktan memnun.

Çadırda kalmanın sıkıntılarını sıralayacak olursak; şehrin çok dışında olduğu için hastaneye, okula çok uzak. Acil bir durumda hastaneye ulaşmak büyük sıkıntı, okula giden çocuklar için büyük zorluk. Aktarmalı, uzun bir yolculuğun ardından okula ulaşabiliyorlar.

25 yıl önce evi şimdi de çadırı yıkıldı

Mekiye Işık

25 yıl önce Şırnak’taki evlerinin yakılması, köylerinin boşatılması nedeniyle göç yollarına düştüğünü söyleyen çadırkent sakinlerinden Mekiye Işık, “Bizi buralara sürdüler ve şimdi de çadırlarımızı yıktılar. Kış ortasında sokakta, açıkta bıraktılar. Kalacak hiçbir yer ayarlamadan kepçeyle yıktılar. Direnmemize rağmen engel olamadık” diyor.

‘Dinlemek kaymakamın görevi değil mi?’

Hamra Berdilek

15 yıl önce Urfa’dan Karataş’a göç ettiğini belirten Hamra Berdilek, 15 yıldır da tarım işçiliği yapıyor. Muhtarın kendilerine Kaymakamlıktan geldiğini söyleyerek bir evrak imzalattığının altını çiziyor Berdilek:

“Okuma yazmamız yok. Biz yardım edilecek diye düşündük bu yüzden imzaladık. Meğer çadırların yıkımı için imzalatmışlar. Seli de bahane ettiler. Bu kış günü bizi evsiz bıraktılar. Kaymakam yıkım emrini veriyor ama bizi de bir dinleseydi. Kaymakamın görevi değil mi dinlemek? Ayrıca bize söyleselerdi böyle bir şey olacağını biz de ona göre ayarlama yapardık. Çadırımızı söker başka yerde yapardık. Böyle resmen başımıza yıktılar.”

Çadırda hayat sürünüyor

Göç edenlerin sorunlarıyla ilgili çalışma yürüten Akdeniz Göç Der’in hazırladığı “Çadırda Yaşama Tutunmak” adlı raporda şu gözlem ve tespitler yer alıyor:

-Türkiye’de çatışmaların yoğunlaştığı 1985 ve 1990′lı yıllarda Çukurova Bölgesi’ne en fazla göç veren il yüzde 69,7′lik oranla Şırnak oldu. Onu Siirt, Mardin ve Van takip ediyor.

-Çukurova Bölgesi’ne gelenler tarım ve hayvancılıkla geçimlerini sağlamaya çalışıyor.

-Görüşülen 66 ailenin 64’ü birden fazla aile ile birlikte yaşıyor.

-Çocukların önemli bir bölümü okula gidemiyor. Görüşülen kişilerin çocuklarını okula gönderememe nedenleri şöyle sıralanıyor: Okulun olmaması, çocuğun çalışmak zorunda olması ve ailelerin eğitimden beklentilerinin olmaması.

Hatimoğulları: Seli bahane edip hak düşürmek için çadırları yıktılar

Çadırları yıkılan ailelerle görüşen HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, 20-30 yıldan bu yana çadırlarda kalanların muhtemel bir mülkiyet edinme haklarının elinden alınması için selin bahane edilerek çadırların yıkıldığını söyledi.

Valiliğin eşyalı çadırların yıkılmadığını söylediğini fakat aileleri ziyarete gittiklerinde eşyalı çadırların da yıkıldığını gördüklerini söylüyor. Hatimoğulları durumu şöyle özetliyor:

“Burada kalanların yüzde 80’i 1990’larda zorunlu göç ile gelenler. Yüzde 20’lik kısım da Suriyeli. Bu insanlar yıllardır burada kalıyor. Tarımla, hayvancılıkla uğraşıyorlar. Hepsinin kendine göre kurulu düzeni var.

Tülay Hatimoğulları

Adana’daki büyük sel baskınında şehir merkezinde pek çok ev ve işyerini su bastı. Tarım alanları su altında kaldı. Buralara yönelik önemli bir tedbir alınmadı.

Karagöçer’de çadırda yaşayanların yanında bir dere geçiyor. Ancak büyük sel baskınında bile bu dere taşmamış. Buna karşın kaymakamlık selin yıkmadığı çadırları içinde eşya varken yıkıyor. Biz ziyarete gittiğimizde kadınlar yıkılan çadırların altında eşyalarını tavuklarını çıkarıyorlardı.

Yıkım Suriyeli mültecilerin kaldığı çadırlardan başlıyor. İçinde eşya olan ve bir kısmı 20, 25, 30 yıldır burada olanların çadırlarıyla devam ediyor. Mağdur olanlar bize şunu ifade etti:

‘Bizler işgaliye parası ödüyoruz, bir nevi vergi ödüyoruz. 20 yıl ve üstünde burada yaşayanlar bir süre sonra mülkiyet sahibi olabilecektik. Bunun önüne geçmek için yıkım yaptılar. Seli de bahane ettiler. Selin yıkmadığı yuvamızı Kaymakamlık yaktı.’

İnsanları dinlediğimizde gerçekten de selin bahane edildiğini, insanların burada edinebileceği mülkiyet hakkını ellerinden almak için yıkımın yapıldığını anlıyoruz.”

Adana Karagöçer Köyü Muhtarı Sedat Ünveren:

Yıkımdan bir gün önce Karagöçer’de oturanları toplayıp, bir hafta içinde çadırların yıkılacağını ve boşaltmamızı istediler. Kimse boşaltmadı. 25 tane Suriyelilere ait çadır kaldırıldı. Suriyelileri mülteci kamplarına yerleştirmek istediler ama hiçbiri kampa gitmek istemedi. Nereye gittiler bilmiyoruz. Can güvenliğimiz için kaldırılmasını istiyorlar. Biz bunu anlıyoruz ama bu kışın ortasında nereye gideceğiz? Bizim talebimiz yaz ayına kadar çadırların kaldırılmaması. Ya da bize yer ayarlasınlar öyle boşaltsınlar çadırları.

Karagöçer Köyü sakinlerinden Emin Yurt:

30-35 yıldır Karagöçer’de yaşıyorum. Şırnak’tan göç ettim buraya. 5’i çocuk olmak üzere 10 kişilik bir aileyiz. Toplantı var dediler Tuzla beldesine gittik. Karakol komutanı yarın sabah yıkım var dedi. Biz de bu kışta biz ne yaparız nereye gideriz dedik, biz bilmeyiz emir geldi dediler. Sonra da 25 tane Suriyelilerin kaldığı çadırı yıktılar. Milletvekili geldi, İHD geldi köye bizimle konuşmaya. Geçtiğimiz günlerde Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar geldi ziyarete. Biz ona da söyledik. Bize yer tesis edilmeden buradan gidemeyiz. Ekip biçiyoruz, hayvanlarımız var. Kurulu düzenimiz var. Biz nereye gidelim? Can güvenliğimiz için çadırların boşaltıldığı söyleniyor. Otuz yıldır buradayız. Burada yaşamanın zorlukları, sıkıntıları var tabi ki. Ama otuz yıldır tedbir alınmasını istedik kimse tedbir almadı şimdi bu kış vaktinde mi tedbir alınıyor?

Karataş Kaymakamı Fatih Ayaz:

Devlet Su İşleri’ne (DSİ) ait araziler bunlar. Ve işgal edilmişlerdir. Ama biz yurttaşlarımızı mağdur etmeden bir çözüm bulacağız. Onların can güvenliği için kaldırıyoruz çadırları. Kanalın üstünde yaşıyorlar. Aşırı yağmurdan kaynaklı sel olduğunda ve can kaybı yaşanırsa bunun vebali ağır olur. Geçenlerde Suriyelilere ait 25 çadır kaldırıldı. Suriyeliler de çadırkente yerleştirildi. Diğer çadırlarla ilgili bir yıkım söz konusu değil şu an. Yer göstermeden kimse çıkarılmaz. Devlet vatandaşını mağdur etmez. Biz Karagöçer’de oturanlarla da görüştük. Bir sorun yok. Can güvenliği için yaptığımızı anladılar.

Kaymakama 30 yıl oturulan bölgede cüzi bir miktar parayla mülk edinme hakkını hatırlatarak, vatandaşların bu hakkı mı ellerinden alınıyor diye sorduğumda bu soruya yanıt vermedi.