HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Başaran, İpek Er’e tecavüz eden ve intihara sürükleyen Musa Orhan’ın iktidar sözcüleri tarafından avukatlığının üstlendiğini söyledi.
Başaran, iktidarın, ihraç ettikleri milletvekili Tuma Çelik meselesini kendilerine yönelik saldırı aracı haline getirdiğini belirterek, “Nadira Kadirova ile ilgili olarak ne yapıldı?” diye sordu.
Ağustos’ta 27 kadının katledildiğine dikkat çeken Başaran, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bir kitapçıkla aşkın tarifini yaptığını söyledi.
HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, partisinin Genel Merkez’inde düzenlediği basın toplantısında kadın gündemini değerlendirdi. İki gün önce Türkiye’nin dört bir yanında ve dünyada 1 Eylül Dünya Barış Günü’nün kutlandığını hatırlatan Başaran, kadınların alanlarda, meydanlarda barışın sesini yükselttiğini söyledi.
‘İktidar sözcüleri Musa Orhan’ın avukatlığını üstlendi’
Barış Günü’nü kutlarken Musa Orhan vakasını konuşmaya devam ettiklerini ifade eden Başaran, “Ortaya çıktığı ilk günden beri özel bir yönelim olan, bir savaş aracı olarak kullanılan tecavüze genç bir kadının maruz bırakılması ve hürriyetinden yoksun bırakılıp intihara sürüklenmesi olayında maalesef Musa Orhan serbest bırakıldı.” dedi.
‘Musa Orhan’a bu suçu işleme iradesine devam ediyor’
Başaran, özellikle son dönemlerde iktidara yakın basın aracılığıyla ve iktidar sözcüleri tarafından Musa Orhan’ın avukatlığının üstlendiğini gördüklerini ifade etti. Her gün İpek Er’i neredeyse suçlu, Musa Orhan’ı mağdur gibi gösterecek bir takım yazıların yazıldığını gördüklerini ifade eden Başaran, şunları ifade etti:
“İlk günden yüksek sesle ifade etmiştik, ‘failin üniformalı olması, kimliği cezasızlık politikasını getirir’ demiştik. Ve gördük ki failin kimliği bir koruma kalkanı. Kendisi ifade etmişti ‘bana bir şey olmaz’ diye. Gerçekten de Musa Orhan’a bir şey olmadı. Dosyada suçu sabit görünürken Musa Orhan serbest bırakıldı. Şimdi İpek Er suçlanıyor. İhraç edildi görevinden, ancak elini kolunu sallayarak bu suçu işleme iradesinin devam ettiğini görüyoruz.”
‘Ağustos’ta 27 kadın katledildi, Bakanlık aşkın tarifini yapıyor’
Ağustos ayı içerisinde 27 kadının öldürüldüğünü aktaran Başaran, “23 kadın – ki biz bunların çoğunluğunun cinayet olduğunu biliyoruz – şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.” dedi. Bunun karşısında iktidarın, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının takındığı tavrın bir kitapçıkla aşkın tarifini yapmak olduğunu ifade eden Başaran, “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı aşkın tarifini yapacağına pandemi başladığı zaman istediğimiz gibi bir acil eylem planı açıklamalıydı, kadınlara yaşanabilir alanlar yaratmalıydı, can güvenliklerini güvence altına almalıydı.” dedi.
İnfaz Yasası ile kadına yönelik şiddet uygulayanların, tacizcilerin, istismarcıların, mafyaların serbest bırakıldığına işaret eden Başaran, Salih Mihrican adlı erkeğin serbest bırakıldıktan sonra 25 Ağustos’ta bir kadını katlettiğini, cezaevinden firar eden Veysi Yoldaş’ın da koruma talebi yerine getirilmeyen bir kadını katlettiği örneklerini aktardı.
‘Tuma Çelik meselesi saldırı aracı haline getiriliyor’
“İşte iktidarın kadınlar ve çocuklar için yarattığı ortam bu” diyen Başaran, kadının beyanını esas alarak ihraç ettikleri milletvekili Tuma Çelik meselesini iktidarın partilerine, partilerindeki kadın yapısına, bununla beraber Türkiye kadın mücadelesine, Kürt kadın hareketine, feminist kadın hareketine bir saldırı aracı haline getirdiğini gördüklerini söyledi.
‘Komisyonda alınan gizlilik kararını kim ihlal ediyor?’
Şu anda Tuma Çelik ile ilgili dosyanın Meclis Komisyonu’nda olduğunu belirten Başaran, kadının beyanının esas alınarak hiçbir araştırmaya gerek kalmadan dokunulmazlığının kaldırılarak yargılanmasını söylediklerini hatırlattı.
Ancak, iktidarın meselenin ilk ortaya çıktığı dönemdeki benzer bir tavırla, dosyayı malzeme haline getirdiğini belirten Başaran, “Ben milletvekili olarak komisyon tutanaklarına ulaşamazken; komisyon tutanakları, müştekinin beyanları gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanıyor. Partimizi hedef alacak şekilde, partimizdeki iki kadın arkadaşımıza yönelik iftiralarla dolu beyanlar köşelerde yazılıyor. Buradan bir kez daha sormak istiyoruz. Bu komisyonda alınan gizlilik kararını kim ihlal ediyor? Ben milletvekili olarak bu tutanaklara ulaşamazken bir köşe yazarı nasıl ulaşabiliyor?”
‘İktidarın derdi kadın mağduriyeti değil’
AKP’nin meselesinin kadının mağduriyeti olmadığını bildiklerini söyleyen Başaran, “Kadının mağduriyetini esas alsalardı kadını korumak adına bile olsa bu tutanakların çarşaf çarşaf yayınlanmasına izin vermezdiler. Kadının defalarca travma yaşamasına izin verilmezdi ama iktidarın derdi kadının mağduriyeti değil. Tek dertleri partimize ve kadın mücadelemize saldırı ve bu mağduriyeti araçsallaştırmak kendini aklama siyaseti. Bu siyasetin sonuçlarını da görüyoruz.” şeklinde konuştu.
‘Şirin Ünsal’ın evinde öldürülen Kadirova ile ilgili ne yapıldı?’
Nadira Kadirova’nın AKP Milletvekili Şirin Ünal’ın evinde şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdiğini belirten Başaran, “Nadira Kadirova ile ilgili olarak ne yapıldı? Bırakalım dokunulmazlığının kaldırılmasını, dosya takipsizlikle sonuçlandırıldı. Ailesi (Kadirova’nın) defalarca çağrı yapmasına rağmen bu konu ile ilgili bir araştırma yapılmadı ve üstü kapatıldı. Bir genç kadın bir milletvekilinin evinde silah kullanmayı bilmediği söylenmesine rağmen yaşamını yitirdi. Hesap vermesi gerekenler, bizden hesap sormaya çalışanlar bu konularda en son hesap soracak kişilerdir.” dedi.
Yeldana Kaharman’ın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdiğini, yaşamını yitirmeden önce AKP Milletvekili Tolga Ağar tarafından tecavüze uğradığını ifade ettiği iddiasını aktaran Başaran, “Bununla ilgili iktidarın söyleyeceği bir sözü var mı?” diye sordu.
‘Yaşamın her alanında örgütlenelim’
Kadınlar olarak, kadın mücadelesine savaş açan erkek iktidarına karşı en önemli yol haritalarının yaşamın her alanında örgütlenmek olduğunu ifade eden Başaran, “İş yerinizdeki kadın yoldaşlarınıza, mahallenizdeki komşunuza, evdeki kızkardeşinize, annenize kadın özgürlük mücadelesini anlatın, hep beraber birbirimize anlatalım.” çağrısında bulundu.
“İstanbul Sözleşmesi’ni hep beraber koruyalım” diyen Başaran, “Biz kadınlar bütün bu saldırılara karşı, yaşamımızın her alanında yaratılan güvensiz ortama karşı mücadele ederek bu süreci aşacağımızı çok iyi biliyoruz.” dedi.