ÇGD Genel Başkanı Can Güleryüzlü, birçok maddesinin hukuki olmadığı tescil edilen Basın Kartı Yönetmeliği’ne dayanarak binlerce gazetecinin basın kartının keyfi olarak iptal edildiğine dikkat çekti.
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Basın Kartı Yönetmeliği’nde keyfi uygulamayla kart iptaline ve kart vermemeye dayanak olan, hukuksuz ve tartışmalı pek çok maddenin yürütmesinin durdurulmasına ilişkin Danıştay’da açtığı davaya ilişkin basın toplantısı düzenledi. Zoom üzerinden gerçekleşen toplantıya, ÇGD Genel Başkanı Can Güleryüzlü ve ÇGD Avukatı Onur Can Keskin katıldı.
Güleryüzlü, son yıllarda yapılan açıklamaların ağırlıkla ya bir meslektaşın gözaltına alınması, tutuklanması, yargılanmasına ya da bir basın kuruluşuna yönelik baskılara tepki göstermek, yaşanan basın ihlallerini kamuoyuna duyurmak amaçlı olduğunu ifade etti. Türkiye’nin dünyada en fazla gazetecinin cezaevinde bulunduğu ülkelerden olduğunu sözlerine ekleyen Güleryüzlü, “Sınır Tanımayan Gazetecilerin dünya genelini esas alarak hazırladığı Basın Özgürlüğü Endeksi’nde [Türkiye’nin] 180 ülke arasında 154’üncü olduğu göz önüne alındığında ne yazık ki içinde bulunduğumuz bu baskılar da normalmiş gibi algılanmakta” dedi.
Yaklaşık 2-3 yıl önce yürürlüğe giren yeni Basın Kartı Yönetmeliği’yle, “Gazeteciliğin Resmi Gazete yayıncılığına, gazetecinin de memura” dönüştürülmek istendiğini söyleyen Güleryüzlü, “Buna karşı yasal hakkımızı kullandık. Çünkü bu yönetmelik gazetecileri belli bir kalıba sokma, adeta deli gömleği giydirerek zapt etme amacı taşıyordu. Yani İletişim Başkanlığı istediğine kart vermeyecek, istediğini ömür boyu kart başvurusu yapamayacak şekilde reddedecekti. Bu kabul edilemezdi” ifadelerini kullandı.
Hukuka uymaya çağrı
Açılan dava sonrasında Danıştay 10’uncu Dairesi’nin basın kartı için getirilen sigorta primlerinin basın iş yasasına göre yatırılması şartını kaldırdığını belirten Güleryüzlü, “Dilekçemizde yürütmesinin durdurulmasını talep ettiğimiz diğer hükümlerin reddedilmesi üzerine, avukatımız aracılığıyla İdari Dava Daireleri Kurulu nezdinde itirazda bulunduk ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, yani ülkenin en yüksek idari yargı mercii, kararında basın özgürlüğü tarifi yaptı, mevcut yasalar ve Anayasa uyarınca idareyi, hukuka uymaya çağırdı” diye konuştu.
Keyfi olarak engelleniyor
Güleryüzlü, İletişim Başkanlığı’nın hukuk dışı eyleme imza attığına dikkati çekerek, “Bu yönetmelik hükümlerine göre verilen ve hukuk dışı olduğu ortaya çıkan tüm kararlar iptal edilmelidir. İletişim başkanlığını hukuka uymaya çağırıyoruz ve soruyoruz, hukuki olmadığı tescil edilen bu yönetmelik hükümleriyle kaç gazetecinin basın kartı keyfi olarak engellenmiştir, idare kaç gazeteciye kart vermeyerek hukuk dışı işlem kurmuştur? Bu sorular çok önemlidir, çünkü bu hukuk dışı işlemler mahkemelerde meslektaşlarımızın karşısına çıkıyor, önlenemez sonuçlar ve mağduriyetler yaratıyor” dedi.
Basın kartı karar mekanizması değildir
Van’da 4’ü 6 aydır tutuklu 5 gazetecinin köylülere işkence iddialarını haberleştirdikleri için hâkim karşısına çıktığını hatırlatan Güleryüzlü, “Savcılık, meslektaşlarımızın basın kartı taşıyıp taşımamalarına bakarak karar veriyor. Ancak bu durum hukuki dayanak olmaktan çoktan çıkmıştır. Anayasa Mahkemesi, geçen ay verdiği Beyza Kural kararıyla, meslektaşımızın basın kartı sahibi olmamasına karşın gazeteci olduğunu belirtmiştir. Yine Yüksek Mahkeme Şubat 2020’de verdiği kararla basın kartı olmayan meslektaşlarımızın da gazetecilik faaliyeti yürüttüğünü ve yıpranma hakkından yararlanması gerektiğini belirtmiştir” ifadelerini kullandı.
Sınırsız keyfiyet
Demokrasinin daraldığı ülkelerde devletlerin önce gerçek verilere ulaşımını engellediğini belirten Güleryüzlü, “Türkiye’de de aynı durumla karşı karşıyayız. Kaç gazetecinin basın kartı iptal edildi, kaçı başvuruya rağmen bekliyor, kaçının başvurusu reddedildi. Bunların hiçbiri idare tarafından açıklanmıyor. Hatta bireysel dilekçeler bile İletişim Başkanlığınca ‘Kart durumunuz inceleniyor’ yanıtıyla geçiştiriliyor. Basın kartı ya da sürekli basın kartı verme işlemi sınırsız bir keyfiyetle yürütülüyor” diye konuştu.
Basın kartı olan gazeteci sayısı 15 bin 148
Güleryüzlü, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtladığı son soru önergesine göre iki yıl önce 15 bin 206 basın kartlı gazeteci varken 2020 sonunda bu sayının 15 bin 148’e düştüğünü belirterek, “İki yıl içinde artması gerekirken bu sayının 58 kişi azalması neyin sonucudur? İki yıldır beklemede olan 600’e yakın kart başvurusuna ne yanıt verilecektir” dedi.
‘Göstermelik komisyon’
Basın kartı vermekle yükümlü Basın Kartı Komisyonu’nun tüm üyeleri İletişim Başkanlığı tarafından belirlenen bir komisyon olduğuna dikkati çeken Güleryüzlü “Bu bile komisyonun göstermelik olduğunun kanıtıdır. Basın kartları basın meslek örgütleri dışlanarak verilemez. Bizim sendikalarımız var, cemiyetlerimiz, derneklerimiz var. Yurt çapında örgütlü gazetecileriz ama kimin gazeteci olduğuna hayatında bir gün bile gazetecilik yapmamış memurlar karar veriyor. Ülkenin tüm medya ekosistemini kontrol altında tutan bir yapıyla karşı karşıyayız. Bir ahtapot gibi tüm basın camiasını kuşatan bu karanlığa karşı hukuki yollarla hakkımızı aramak, mücadele etmek zorundayız” diye konuştu.
Ortak mücadele çağrısı
Güleryüzlü, bundan sonraki en önemli sınavın yeni Basın Kanunu ve bu kanun için birlikte mücadele olduğunu söyledi. Güleryüzlü, “Bugün bu toplantıyı Gazeteciler Cemiyeti ev sahipliğinde yapmamız da anlamlıdır. Basın meslek örgütleri olarak daha fazla bir araya gelelim, ortak mücadele verelim. Çağdaş Gazeteciler Derneği olarak, atanmış memurların değil gazetecilerin yazacağı yeni bir basın kanunu için tüm meslek örgütlerini ve meslektaşlarımızı ortak mücadeleye çağırıyoruz” şeklinde konuştu.
En üst düzey yöneticisinin oluru gerekiyor
Avukat Onur Can Keskin de, Danıştay’ın vermiş olduğu kararın mantıklı ifadeler içerdiğini belirterek, “Basın kartının ‘malum’ gazetecilere verilmediği bir dönemi yaşıyoruz. ‘Cumhurbaşkanlığı merkez teşkilatında en yüksek mercideki kişilere, İletişim Başkanlığı’nda ise başkanlıkça uygun görülen kişilere basın kartı verilir’ diye bir madde var. Bu maddeye göre en üst düzey yöneticisinin oluruyla basın kartı alıyorsun. Keyfi bir durum olabiliyor bu. Danıştay da tam olarak bu maddeye karşı çıktı” diye belirtti.
İletişim Başkanlığının yetkisi yok
Gazeteciler için şu anda bir komisyon dahi kurulmadığını sözlerine ekleyen Keskin, “Bunun dışında başka en önemli sorun ise, ‘Sürekli olarak kamu düzenine aykırı alışkanlık ve davranış’ gibi kimin neye göre karar vereceğine yönelik belirsiz kavramlar kullanılmış yönetmelikte. ‘Bu davranışlara ben karar verdim böyle davranmışsın’ demek yönetmeliğe göre yeterli bulunabiliyor. Danıştay aslında buna da karşı çıkıyor. Şu anda süren ‘basın kartlarının teslim edilmemesine’ zemin olacak maddeye Danıştay dur dedi. ‘Ben iptal ettim kamu düzenine aykırı davranışlarını gördüm’ deme şansı da bırakılmadı. Öte yandan da yönetmeliğin dayanağı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi. İletişim Başkanlığı’nın bir yetkisi yok bu kararnamede. Düşünebiliyor musunuz hukuki bir işlem uygulansa İletişim Başkanlığının bu konuda bir yetkisi yok” ifadelerini kullandı.
MA / ANKARA