Asrın Keleş
Çin’in Vuhan bölgesinde ortaya çıkan koronavirüs, insandan insana öksürme ya da hapşırma sırasında ortalığa saçılan zerreciklerle geçiyor. Bu virüsün vücut dışında yaşama süresi oldukça kısıtlı. Bu nedenle de virüsü yayan kişi ile geçtiği kişinin birbirine oldukça yakın bir mesafede olması gerekiyor.
Peki ya yediğimiz Çin’den ithal ettiğimiz sebzeler baklagiller dondurulmuş gıdalar denetimden geçiriliyor mu?
İvedi bir şekilde Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı harekete geçmeli. Harekete geçmekle kalmayıp bir açıklama yapmalı. Çin’den tarım ürünleri ithal ediyoruz. Dünyada her ülke kendine özgü tedbirler alıyor ve çalışmalar yürütüyor peki Türkiye?
Örneğin ayçekirdeği, pirinç, konserve domates, ceviz, zencefil, dondurulmuş kalamar, sarımsak vs…
Koronavirüs riskine karşı ithal edilen ürünlerle ilgili rutin dışı analizler yapılıyor mu ya da yapılacak mı?
Dünya gündemi koronavirüs salgını…
Çin’de ortaya çıkan ve dünyanın farklı ülkelerinde görülmeye başlanan salgın hastalık nedeniyle her ülke, süreci yakından takip ediyor ve kendine has önlemler alıyor.
Dünya kamuoyu gelişmeleri endişe ile takip ediyor.
Ülkelerin aldığı koruyucu sağlık önlemleri kadar Çin ile gerçekleştirilen her türlü ticaret de yakın mercek altına alınıyor.
Bunların en başında da akla tarım ve gıda ürünleri ticareti geliyor.
Türkiye, Çin’den tarım ve gıda ürünleri ithal ediyor mu?
Ediyorsa hangi ürünler ön plana çıkıyor?
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) dış ticaret verilerine göre Türkiye, 2019 yılının tamamında Çin’den yaklaşık 329 milyon dolarlık tarım ve gıda ürünleri ile hammadde ve türevleri ithalatı gerçekleştirdi.
Toplam tarımsal ithalatın içinde bu rakam az gözükebilir ama mevcut şartlarda konuya ekonomik açıdan bakmıyoruz.
1 dolarlık ithalat dahi olsa bunun Türkiye açısından yaratabileceği sağlık riskleri her yönüyle düşünülmek zorunda.
Çin’den ithal ettiğimiz ürünlere miktar bazında baktığımızda en çok ithal edilen ürün olarak karşımıza 74 bin ton ile çerezlik ayçiçeği çıkıyor.
Çin’den ithal ettiğimiz bir diğer gıda ürünü ise pirinç…
Çin’den 2019 yılında 48 bin ton pirinç ithalatımız söz konusu.
7 bin 300 ton konserve domates, 7 bin 200 ton glikoz şurubu ve türevleri, 6 bin 600 ton tütün ve türevleri, 4 bin 700 ton kabuklu ve kabuksuz ceviz ile 2 bin 400 ton dondurulmuş kalamar ve mürekkep balığı yine Çin’den ithal ettiğimiz ürünler arasında yer alıyor.
2 bin 600 ton ezilmiş/ezilmemiş/öğütülmüş zencefil, bin 800 ton sarımsak, bin 600 ton kabuklu/kabuksuz yer fıstığı, bin 600 ton kuru biber ile bin ton soya fasulyesi, yağı ve sosu da Çin’den ithal ettiğimiz ürünlerden bazıları.
Hayvancılık sektörünün en önemli girdisi konumundaki yem tarafında da karma yem hammaddesinde yüzde 45 oranında ithalata bağımlı olduğumuzu bizim daha önceki yazılarımızı okuyanlar bilir.
Bu açıdan Çin’den 22 bin ton karma yem ithalatımız söz konusu.
Tabi ki Çin’den ithal ettiğimiz tarım ve gıda ürünleri bunlarla sınırlı değil.
Sadece sizlere fikir vermesi açısından ithalattaki çeşitliliği özetlemeye çalıştık.
Çin’den farklı formlarda ve türevleriyle hem bitkisel hem hayvansal gıda ve tarım ürünleri ithal ediyoruz.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi burada ithal edilen ürünlerin ekonomik değeri ve miktarı koronavirüs kaygılarından dolayı çok da önemli değil.
Zira karşımızda tüm dünyayı tehdit eden ve henüz aşısı geliştirilememiş salgın bir virüsten bahsediyoruz.
Şimdi merak edilen soru şu: Çin ile gerçekleşen ticaretin, koronavirüs salgınının Türkiye’ye ulaşma ihtimalinde yarattığı riskler neler?
İthal edilen ürünlerle ilgili rutin dışı analizler yapılıyor mu ya da bundan sonra yapılacak mı?
Tıpkı insanlarda olduğu gibi ithal edilen ürünler için de karantina söz konusu olacak mı?
Bu konuda yetkililer nasıl bir yol izlemeyi düşünüyor?
Zira son günlerde çevremizdeki insanlar bize bu konuda sıkça sorular soruyor.
Bir çoğu menşei Çin olan ürünleri tüketmek ya da kullanmak istemediğini söylüyor.
Çin’den ithal edilen tarım ve gıda ürünlerinin koronavirüs riski taşıyıp taşımadığı, risklerin ne olduğu yönünde akıllardaki sorulara yanıtlar aranıyor.
O yüzden özellikle kamu tarafında konunun yetkili muhatapları, doğru iletişim kanalları üzerinden kamuoyunun aklındaki soru işaretlerini giderecek açıklamalar yapmalı diye düşünüyoruz.
Endonezya ithalat kısıtlamasını gözden geçiriyor
Yukarıdaki yazıyı yazarken bir haber gözümüze çarptı.
Endonezya, yaşanan koronavirüs endişeleri nedeniyle en büyük ticaret ortağı konumundaki Çin’den gerçekleştirdiği ithalata dair kısıtlamaları gözden geçiriyor.
Endonezya Ticaret Bakanlığı, koronavirüsün ülkelerinde yayılmasını önlemek için Çin’den gelen mallara ithalat kısıtlamaları getirilip getirilmeyeceği konusunda Sağlık Bakanlığı ile koordinasyon halinde.
Endonezya Tarım Bakanı Syahrul Yasin Limpo, bakanlığının, kontrol prosedürlerini sıkılaştırarak ithal ürünlere yönelik kapılardaki biyogüvenlik denetimini güçlendirdiğini söylüyor.
FAO: Salgınların en büyük nedeni canlı hayvan ticareti
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) yetkilileri, koronavirüs ile birlikte dünya canlı hayvan ticaretine dair de önemli açıklamalar yaptı.
Geçen hafta sonu uluslararası medyada bu konuda önemli veriler ve bilgiler paylaşıldı.
Canlı hayvan ticaretinin salgın hastalıkların yayılmasını hızlandıracağı belirtilen açıklamalarda, salgın hastalık endişelerine rağmen, küresel canlı hayvan ticaretinin son 50 yılda 4 kat artmış olduğuna dikkat çekiliyor.
Her yıl 2 milyar hayvan (domuz, tavuk, sığır, koyun ve keçi, vs.) tır, kamyon veya gemilere yüklenerek farklı ülkelere doğru haftalarca sürecek yolculuklara çıkıyor.
Küresel ticareti en fazla yapılan canlı hayvan, tavuk.
Söz konusu yolculukların süresi birkaç saat ile 6-8 haftaya kadar uzayabiliyor.
Yani her gün en az 5 milyon hayvan bir ülkeden bir başka ülkeye taşınıyor.
Talep arttıkça ticaret hacmi de artıyor.
1988’de tüm canlı hayvanların küresel ticareti 716 milyon dolar değerinde iken 2017 yılında 21 milyar dolara yükseldi.
Sadece son 10 yılda dünya genelinde canlı hayvan ticareti yüzde 30 oranında artmış durumda.
Bu oranın önümüzdeki yıllarda daha da artması bekleniyor.
Deli dana, Nipah Virüsü, SARS, Afrika domuz ateşi derken şimdi de koronavirüs salgını…
Biyogüvenlik meselesi artık tüm dünya için çok daha hassas ve kritik bir konu.