Cumartesi Anneleri, Güçlükonak Katliamının aydınlatılmasını istedi

Cumartesi Anneleri, 25 yıl önce Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinde gözaltında tutulan 11 köylünün öldürüldükten sonra bir minibüs içerisinde yakıldığı Güçlükonak Katliamının aydınlatılmasını istedi.

Cumartesi Annelerinin adalet arayışı 824’üncü haftasında. Her hafta Cumartesi günü saat 12.00’de Galatarasay Meydanı yasak olduğu için İHD İstanbul Şubesi önünde bir araya gelen Cumartesi Anneleri, salgın nedeniyle kayıplarının akıbetlerini sosyal medya üzerinden canlı yayınla sormaya devam ediyor.

Cumartesi Anneleri, bu hafta 15 Ocak 1996 tarihinde Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinde bir minibüs içerisinde kurşunlanarak daha sonra yakılan 11 köylünün failleri soruldu.

Emine Kaya: Nereye kadar bu zulüm sürecek?

Katliamda babası Ahmet Kaya’yı kaybeden Emine Kaya, yıllardır babasının akıbetini sorduklarını, faillerin yargılanması için mücadele ettiklerini söyledi. Kaya, şunları ifade etti:

“Babamı katletmelerine rağmen hala barış istiyoruz. Kimsenin ölmesini istemiyoruz. Yıllardır zulüm altında yaşıyoruz. Nereye kadar bu zulüm sürecek? Artık yeter diyoruz.”

Hatice Kaya: Cenazelerimiz bize verilmedi

Katliamda yaşamını yitiren Halit Kaya’nın kızı Hatice Kaya, olayda babası ve amcasıyla birlikte 11 kişinin infaz edildiğini, kendilerine verilmeyen cenazelerinin askerler tarafından gömüldüğünü hatırlattı. Adalet istediklerini söyleyen Kaya, “Sağ olana kadar akıbetlerini sormaya devam edeceğiz” dedi.  

Mence Kaya: Kimsenin bu zulmü yaşamasını istemiyorum

Halit Kaya’nın eşi Mence Kaya da, 25 yıldır eşinin akıbetini sorduğunu belirterek, şunları ifade etti:

“Hakkımızdan ve mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Kimsenin bu zulmü yaşamasını istemiyorum. Sağ olana kadar mücadele etmeye devam edeceğim. Biz bu zulmü yaşadık, kimsenin yaşamasını istemiyorum.”

‘11 köylü ağır işkence sonucu öldürüldü’

Bu haftaki açıklamayı ise Cumartesi Anneleri adına Gülay Bakışkan okudu. Güçlükonak Katliamının 25’nci yılını geride bıraktığını söyleyen Bakışkan, olayla ilgili savcılıklar, olağanüstü hâl bölge valiliği ve Genelkurmay kayıtlarına da geçen “Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu”nun hazırladığı raporu hatırlattı.

Bakışkan, şu bilgileri aktardı: “1996 yılının 10- 12 Ocak tarihleri arasında askerler, Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptı. Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç’u gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar Taşkonak Jandarma Taburu’na götürüldü. Köylüler burada ağır işkence sonucunda öldürüldü.”

‘Jandarma gözaltındakiler için minibüs istedi’

Jandarma’nın 15 Ocak 1996 tarihinde de Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner’i aradığını belirten Bakışkan, “Jandarma, gözaltındakileri serbest bırakacaklarını, onları almak için tabura bir minibüs göndermelerini istedi. Durumdan şüphelenen Öner, sürücüyü yalnız göndermek istemedi. Korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir’i de yanına alarak Ramazan Nas’ın kullandığı 56 AH 320 plakalı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburu’na gitti.” dedi. 

‘6 köylü ile 10 kişinin cansız bedenleri minibüs koltuklarına bağlandı’

Taburda bulunanların korucuların gelmesini beklemediğini ifade eden Bakışkan, gelen korucuların da öldürüldüğünü ve daha önce öldürülen 6 köylü ile birlikte 10 kişinin cansız bedenlerinin minibüsün koltuklarına bağlandığını, başlarına da çuval geçirildiğini aktardı.

‘Minibüs önce silahla tarandı’

Bakışkan, şunları kaydetti: “Ramazan Nas’ın kullandığı minibüs jandarmanın kontrolünde yola çıktı. Yol askerler tarafından trafiğe kapatıldı. Minibüs bir noktaya gelince aracın içindeki jandarmalar inerek uzaklaştı, ardından minibüs önce silahla tarandı. Atılan roketler sonucu minibüsün içindeki 10 kişinin bedeni kömür haline geldi.”

‘Kül olmuş bedenler toplu halde gömüldü’

Kaçmaya çalışan sürücünün de taranarak öldürüldüğünü aktaran Bakışkan, “Adeta kül olmuş bedenler, ailelere teslim edilmedi. Üzerinde kimlik çalışması yapılmadan, dini vecibeler yerine getirilmeden güvenlik güçlerince toplu halde gömüldü.” diye kaydetti.

‘Gazetecilerin köylülerle konuşmasına izin verilmedi’

Genelkurmay Başkanlığı’nın, 16 Ocak 1996 günü Ankara’dan yerli ve yabancı gazetecileri helikopterle Güçlükonak’a getirdiğini ifade eden Bakışkan, şöyle devam etti:

“Gazetecilere açıklama yapan Albay Oğuz Kalelioğlu ‘Katliamı PKK’nin gerçekleştirdiğini’ açıkladı. Olay yerinde yalnızca 20 dakika tutulan ve köylülerle konuşmalarına izin verilmeyen gazetecilerden bazıları resmi açıklamaları kuşku verici bularak bu kuşkularını İHD ve Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu ile paylaştı. Bu paylaşım üzerine Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu bir heyetle olay yerine gitti. Heyetin ulaştığı bilgi ve tanıklıklar resmi açıklamalar ile tümüyle çelişiyordu.”

‘Yapılan tüm girişimler sonuçsuz kaldı’

Heyetin ulaştığı bütün bilgi, bulgu ve belgeler ışığında kamuoyuna “Bu katliamı devlet güçleri yapmıştır” açıklamasında bulunduğunu belirten Bakışkan, heyetin daha sonra raporlarıyla birlikte Diyarbakır DGM, Olağanüstü Hâl Bölge Valiliği ve Genelkurmay’a başvurduğunu hatırlattı. Defalarca savcılıklara suç duyurusunda bulunduğunu ancak bir sonuç alınamadığına işaret eden Bakışkan, “Yapılan tüm girişimler sonuçsuz kaldı.” dedi.

‘AİHM Türkiye’yi mahkum etti’

Bakışkan, AİHM’e taşınan davada ise Türkiye’nin, etkin soruşturma yükümlülüğünü ve ailelerin ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle mahkum edildiğini söyledi.

‘Dönemin Bakanı Ekmen katliamı JİTEM’in yaptığını söyledi’

Bakışkan, katliamdan 13 yıl sonra 2009 yılında dönemin bakanlarından Adnan Ekmen’in katliamın JİTEM tarafından yapıldığını ve işin içinde devletin olmasından kaynaklı söyleyemediklerini belirttiğini aktardı.

Taleplerinin açık ve net olduğuna işaret eden Bakışkan, yargı makamlarının etkin soruşturma ve kovuşturma yapmasını istedi. Bakışkan, Güçlükonak katliamının aydınlatılmasını isteyerek, unutturmayacaklarını yineledi. 

MA – İSTANBUL