Diyarbakır’ın Sosyolog Ciğerci Yasemin’i yaptığı işi o kadar güzel tarif ediyor ki: “Sosyolog oldum ama iş bulamadım. İnsanların hayatına dokunamıyorsun madem midesine dokun, dedim. O da bir hayat neticede…”
“Yavaş yavaş eşimi tezgâhın arkasına atmaya başladım. Müşteri kitlem değişmeye başladı. Genç kızlar, çocuklu aileler gelmeye başladı. Bir kadının tezgâhta olması güven verdi insanlara” diyor sosyolog Ciğerci Yasemin…
Diyarbakır denince akla ilk gelen yiyecek olan ciğer artık el değiştirmişe benziyor. Yıllardır erkeklerin elinden yemeğe alıştığımız bu tat bir kadının zorlu hayat hikayesinin bir sonucu. Üniversite okumuş ancak iş bulamamış bir kadının yaşama tutunma çabası kentin gözde sokak ciğercisini yaratmış bir bakıma. Pandemi ve soğuk dolayısıyla Diyarbakır’ın Yenişehir semtinde bir dükkana kendi deyimiyle ‘sığınmış’ olsa da tezgahının başına dönmek için sabırsızlanıyor Yasemin Ayverdi Gülseren, namı diğer Ciğerci Yasemin.
Tezgâhı bin TL ile kurdu
Ciğer kebabı erkeklerin elinden nasıl aldığını şöyle anlatıyor Ciğerci Yasemin:
“Bundan birkaç yıl önce mutfağa girip ciğeri sotelemeyi bile beceremeyen biriydim. Dışarda yerdim ama evde mutfakta pişirdiğim söylenemez. Uzun bir dönem işsiz kaldım. Filografi eğitimi aldım. Çeşitli kurslara gittim. 2016 yılına kadar bir anaokulunda çalıştım.
Arkadaşımla birlikte mikro kredi çekmiştik. Kokulu taş işine girdik. Ama hiçbir şey bilmiyoruz tabi. Elimize yüzümüze bulaştırdık, batırdık haliyle. Bin TL’miz kalmıştı. Onu nasıl ziyan etmeyiz diye tezgâh kuracağım yere yakın bir caddeden geçerken bir de ne göreyim. Köfteci var, kokoreççi var ama ciğerci yok. İşte o an, ‘Aa benim yerim boş,’ dedim.” Caddede tezgâh açmaya karar verdikten sonra eşinin ve dostlarının desteğiyle elinde kalan bin TL ile işe koyulmuş Ciğerci Yasemin.
İkinci el üç tekerlekli tezgâh, küvet, tabure, kap kacak, eşinin garson olarak çalıştığı yerden kendisine verilen şişlerle gece 24.00 dedi mi işin başına geçer. Bu süreci “Toplama tezgâh oldu aslında. Elbirliği ile açtık,” diye anlatıyor Ciğerci Yasemin ve şöyle sürdürüyor konuşmasını:
Müşteri kitlesini değiştirdim
“İlk birkaç gün eşim tezgâhın başında durdu. Gelen kişi eşimi muhatap alıyordu. ‘Abi bir şiş, iki şiş ver, ayranın var mı?’ diye soruyorlardı. Ben daha çok paketleme işi yapıyordum arkada. Yavaş yavaş eşimi tezgâhın arkasına atmaya başladım. Müşteri kitlem değişmeye başladı. Genç kızlar gelmeye başladı, çocuklu aileler gelmeye başladı. Bir kadının tezgâhta olması güven verdi insanlara.”
Caddede tezgâhı açtığında yadırganacağını düşünmesine rağmen destek aldıklarını görmüş.
“Yasemin gece gidiyorsun ya kötü bir şey olursa dedim. Bir gece bir grup gencin bana doğru geldiğini gördüm. ‘Yasemin sen bittin kızım’ dedim. ‘Buraya kadarmış her şey bitti,’ dedim. Bir baktım tezgâhı tuttu gençler. ‘Biz buradayken, sen niye tezgâhı sürüyorsun’ dediler. Sağ olsunlar çok güzel yanılttılar beni. Sonra ciğeri kendileri hazırlayıp yediler. Bir de güzel bahşiş bıraktılar.”
Çocuk doğuruyorum ciğer mi pişiremeyeceğim
Bir taraftan inşaat işçisi Yunus’un sabah ciğerini hazırlayan Ciğerci Yasemin bir yandan konuşmasına devam ediyor hararetle:
“Çocuk doğuruyorum ciğer mi yapamayacağım’ dedim kendi kendime. Kadının piyasanın her tarafında olması gerektiğini düşünüyorum. Kadının yapamayacağı hiçbir şey yok. Bir arkadaşım oto sanayide çalışıyor. Mis gibi de yapıyor işini. Boyacıda çalışan arkadaşım var. Biz de bu kadının işi bu da erkeğin işi. Kadın doğursun, çocuğunu büyütsün, memur olsun, öğretmen olsun, doktor olsun. Erkek de ağırlık kaldırsın, ciğer yapsın, paçacı olsun. Yok öyle bir dünya aslında.”
Hayallerimi paketledim ciğere odaklandım
Çocukken arkeolog olmak isteyen Ciğerci Yasemin daha sonra Sosyoloji bölümünü bitiriyor. Ancak müzik aletlerine olan ilgisi bir başka. Gözleri parlayarak anlatıyor.
“Ben bu ciğercilik işine girerken hayalleri bir kutuya koydum üzerini bantladım. Bu işe odaklandım. Ama 70 yaşıma da gelsem o konservatuvarı okuyacağım,” diyor inatla:
“Konservatuara gidemedim. İnsanların hayatına dokunmak istiyordum. Sosyoloji okudum. Ama atanamadım. Hiçbir şey olmadı yani. Hayatına dokunamıyorsun madem midesine dokun dedim. O da bir hayat neticede. Acısını o yaşasın sen sofrasını kur. Güzel bir acı biber koy önüne, sosunu koy, domatesini doğra. Acısını tatlıya çevir. Buradan yürüdüm. Ciğercilikte hedefim hep insan oldu benim. Önemli olan insanın hayatına dokunmak ya benim için de bir ciğerci Yasemin vardı, o geçti dünyadan desinler, istiyorum.”
Bugünlerde açtığı dükkânında dokuz aydır işsizlikle boğuşan eşi ve çocuklarının desteğiyle sürdürüyor işini Ciğerci Yasemin. Pandemi biter bitmez tezgâhına koşmanın hayallerini kuruyor:
“Buranın damı, duvarı var ama o küçük tezgâha hayatımı sığdırdım ben. Şimdi bu dükkâna sığamıyorum.”