Türkiye ekonomisinin ikinci çeyrek verileri yarın açıklanıyor. Prof. Dr. Mustafa Durmuş yüzde 10 daralma öngördüğünü söyledi.
2020’nin kaybedilmiş bir yıl olduğunu vurgulayan Durmuş, finans krizinin kapıda olduğunu devletin de mali kriz yaşadığını kaydetti.
17 milyon işsiz var diyen Prof. Dr. Mustafa Durmuş, ekonomik krizle beraber bir sosyal krizin de Türkiye’de var olduğunu söyledi.
Türkiye ekonomisinin Nisan-Mayıs- Haziran dönenimi kapsayan ikinci çeyrek verileri yarın açıklanacak. Türkiye ekonomisinde daralma beklentisi var.
Birgün Gazetesi’ne konuşan Yeni1mecra yazarlarından Prof. Dr. Mustafa Durmuş, devlet mali krizi yaşandığını vurgulayarak “Bu kamunun yarattığı bir kriz değil bizzat devletin ve devleti yönetenlerin yarattığı bir kriz” dedi.
Yüzde 10 daralma öngörüyorum
İkinci çeyrek verileri ile ilgili ön görülerini paylaşan Durmuş, TÜİK’in açıkladığı verilerin halk nezdinde güvenilirliğinin olmadığını söyledi. Durmuş, “TÜİK’in açıklayacağı verilere bu kuşku ile bakmak gerektiğini düşünüyorum. Buna rağmen Türkiye ekonomisinin ikinci çeyrekte yüzde 10 civarında daralacağını ön görüyorum. Covid-19’un tüm dünyada ciddi etkileri oldu. Çin dışında dünyanın hiçbir ekonomisi ikinci çeyrekte pozitif büyümedi” dedi.
Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarına dikkat çeken Durmuş, “Şöyle 2017’ye kadar gidersek kredi büyümesiyle, sanal bir büyüme yakalamıştık yüzde 7 civarında. 2018’de tam bir kriz yılı yaşadık, 2019’da düzeltilmiş, manipüle edilmiş verilerle sanki hafif yukarı doğru binde 5 gibi pozitif büyüme gösterirken ekonomi 2020’de net bir şekilde Covid-19’a yakalandık” dedi.
Hem arz hem de talep yönlü ciddi şoklarla karşı karşıya kalındığını belirten Durmuş, özellikle hizmetler sektöründe ciddi daralmalar yaşandığını belirterek “Kredi artışına rağmen özel tüketim harcamalarındaki düşüş çok fazla” diye konuştu.
2020 kaybedilmiş bir yıl
Durmuş, ekonominin bu çeyrekte çok ciddi bir çakılma yaşayacağını vurguladı ve ekonomideki çakılmayı şu sözlerle anlattı:
“Türkiye’nin yabancı kaynak sorunu hala devam ediyor. Sadece 7 Ağustos itibariyle 12 milyar dolarlık yurtdışına bir sermaye çıkışı söz konusu oldu. Dolarizasyon ve enflasyon çok yüksek. Böyle bir dönemde siyasal iktidar güven de vermiyor. Bu nedenden dolayı yeni yatırımların olabileceği buradan doğru da Türkiye ekonomisinin toparlanabileceği gibi bir şey söylemek pek mümkün değil. Bu yıl tamamen kaybedilmiş bir yıl ve bu yıl ekonominin tarihinde gördüğü en derin kayıpların yaşandığı bir yıl olacaktır. 2021 yılında da ekonominin büyüme yönünde olabileceğini de düşünmüyorum.”
Ekonomi konuşulduğunda makro verilerden bahsedildiğine dikkat çeken Durmuş, Türkiye’nin çok yönlü bir kriz yaşadığının altını çizdi:
“Türkiye ekonomisi çoklu krizler yaşıyor. İşsizlik başlı başına bir kriz göstergesi, DİSK-AR’ın araştırması göre 17 milyon işsiz olduğunu ortaya koydu. Yoksulluk son derece ciddi boyutlarda. Ekonomi konuşulduğunda makro şeyler konuşuluyor ama insana değen kısımları, emeğe, emekçiye ve ekolojiye değen kısımları konuşulmuyor. Mesela kadınların bundan nasıl etkilendiği konuşulmuyor. Tüm bunların hepsi ekonomik krizle beraber bir sosyal krizin de Türkiye’de var olduğunu ortaya çıkarıyor.”
Finans krizi kapıda
2001 yılında yaşanan finans krizinin bir benzerinin kapıda olduğunu belirten Durmuş “Bankaların karlılıkları düşmüş durumda. Merkez Bankası’nın rezervleri yok. Merkez Bankası yarını göremiyor. Bir de tahsil edilemeyen borçlar var resmi olarak yüzde 7’lerde. Bunlar çok ciddi kriz belirtileri. Belki 2001’deki gibi küçük bankaların batması veya devletleştirilmesi çok sıcak bir gündem olmaz ama bu potansiyel her zaman var” ifadelerini kullandı.
Devlet mali krizi yaşanıyor
‘Devletin mali krizi’ tanımını kullanan Durmuş, bu kavramı özellikle tercih ettiğini şöyle anlatıyor:
“Devletin mali krizi derken tabii ki bir kamu maliyesi krizinden bahsediyorum ama kamu daha çok olumlu bir anlam içerdiği için kamu ve devleti birbirinden ayırıyorum. Bu kamunun mali krizi değil, yani halkın neden olduğu bir mali kriz değil, bizzat devlet ve devleti yönetenlerin yarattığı bir kriz. Bu da kendisini çok yüksek bir bütçe açığı, faiz dışı açığın çok fazla artması bunun paralelinde hazine nakit açığının ön görülemez bir şekilde artması ve devletin borç içinde yüzmesi olarak gösteriyor.”
Bütçeden halka bir şey kalmıyor
‘Bu kadar çok borç olunca nasıl kapatılır?’ sorusunu yanıtlayan Durmuş, iki yöntemin altını çizdi. Vergi ve fiyatlandırmadan bahseden Durmuş, “Bu vergi tabii sermayeden yüksek gelir grubundan değil ÖTV ve KDV olacaktır. Halk daha yüksek bedel ödeyecek. Bütçeden halka bir şey kalmayacak. Zaten bütçenin son verilerine baktığınız zaman bir şey kalmadığını da görüyorsunuz” dedi.
Kaynaklar otoriterleşmeye ayrılmış durumda
Kamu harcamalarının azaldığına dikkat çeken Durmuş, “Kaynaklar iç ve dış güvenlik adı altında savunma ya da savaş harcamalarına otoriterleşmeye ayrılmış durumda. Örneğin Covid-19 gibi inanılmaz sorunlar varken yeni bir Saray daha açıldı. Bütün bunlar halka dönük kamu harcamalarının ortadan kalkacağının da göstergesi. Bu manada devlet mali krizinin faturası halkın sırtına yüklenecek” ifadelerini kullandı.