Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu TBMM’de Basın Toplantısı düzenledi.
Gergerlioğlu, organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’nın AKP ve MHP tarafından korunduğunu dile getirdi.
Ömer Faruk Gergerlioğlu, İnsan hakları ihlallerinin yaşandığı ülkede bir mafya babasının korunmasının utanç verici olduğunu dile getirdi.
2020 yılında insan hakları ihlalleri artmaya devam etti
2020 yılında Türkiye’de insan hakları ihlalleri maalesef artmaya devam etti. Covid salgını Türkiye’de doğru bir şekilde yönetilemedi. 2020’nin en önemli insan hakları ihlali, Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’nın süreci doğru, şeffaf bir şekilde yönetmemesi ve bu yüzden halkın can ve mal kaybının artmasıdır.
“Bazı fabrika ve depolarda, koronavirüs vakaları ile ilgili işçilere bilgi verilmiyor”
AVM’lerdeki kafe ve restoranlar kapanmakla birlikte internet satışları için yürütülen çalışmalar, kimi iş yerlerinde yeterli önlem alınmadan sürdürülüyor. Birçok şirket çalışanı ücretsiz ya da yıllık izin kullanmaya zorluyor. İstanbul İşçi Sendikaları Platformu’nun araştırmasına göre bu durum özellikle AVM ve mağazalarda yaygındır.
Beyaz sandalyedeki ölüm raporu açıklanmadı
Gümüşhane Cezaevi’nde skandal bir ölüm yaşandı. Plastik “beyaz sandalyede” ölüm, Türkiye’de konuşulduğu kadar tüm dünyada da yankılandı. Covid nedeniyle güya hastaneye götürülecekti, götürüldü mü, götürülmedi mi, o da belli değil. 3.5 ay oldu raporu dahi açıklanmadı. Karantina hücresine alınması ve orada bakımsızlık, ilgisizlik içinde hayatını kaybetmesi Türkiye ve dünya kamuoyunun vicdanını sızlattı. Yıllardır söylediğimiz hasta mahpusların uğradığı ihlaller sonrasında kral çıplak dedirten bir fotoğraftır Mustafa Kabakçıoğlu’nun fotoğrafı. Adalet Bakanlığı halen herhangi bir araştırma raporu açıklamış değil.
SEGBİS savunma hakkı gasbıdır
Madde 6, Adil Yargılanma Hakkı açısından da çok ağır ihlaller var. Adil yargılanma hakkı ihlalini insan hakları ihlallerinin en önemlisi olarak görüyoruz çünkü adil bir yargılama olmadığı taktirde çok önemli hak kayıpları olmakta. Yüz yüze duruşma yerine mahkemeler SEGBİS kullanarak savunma hakkını gasp ediyor. Savunmayı kısıtlayan bu kötü koşullarda çoğu kez SEGBİS sistemleri de bozuluyor. İstisnai bir hal olması gereken SEGBİS artık yargılamalarda ana unsur oldu. “Sanık olmazsa yargılama olmaz” ilkesi uyarınca duruşmada hazır bulunması gerekirken teknik anlamda birçok sorun yaşanan SEGBİS kullanılıyor.
Tutuklu yargılama esas oldu
Yine “tutuksuz yargılama esastır” denir, resmi yetkililer hep bu lafı tekrarlar ama öyle değildir maalesef tutuklu yargılama esas olmuştur ama tutukluluk bir cezalandırmaya dönüşmüştür. CMK 100’e göre tutukluluk istisnai bir hal olmasına rağmen ne yazık ki pek çok yargılama tutukluluk ile sürdürülmektedir. Özellikle de anne-baba tutukluluklar nesli mahvetmektedir. Salgın döneminde cezaevleri boşaltılması gerekirken, tutuklu yargılamalar ile cezaevleri Korona’nın yayılması için uygun ortamlara dönüşmüştür. Bunu bu yılın Mart-Nisan aylarında yoğun bir şekilde söyledik. İnfaz İndirim Yasası görüşülürken, “cezaevleri çok dolu, Covid salgını geliyor, doğru dürüst ve adil bir indirim yasası çıkarın, şu cezaevlerini boşaltın” dedik ama dinlenmedi. Sonuçta cezaevlerinde onlarca ölüm, binlerce vaka yaşandı. Net sayıyı Adalet Bakanlığı ısrarla açıklamıyor çünkü utancını açıklamak istemiyor. Bu yüzden bir belirsizlik var ama çok vakanın olduğunu biliyoruz, hamile kadınlar çocuklu anneler büyük bir sıkıntı yaşıyor. Hemen her gün çocuklu annelerin sıkıntılarını dile getiriyorum. Çok büyük sıkıntılar, neredeyse 10 ay boyunca anne ile çocuğun ayrıldığı yerler var, bunları çok iyi biliyoruz. Özellikle terör suçlaması içerikli dosyalarda getirilen kısıtlılık kararları dikkat çekiyor. Terör davalarında suçlamaları içerik dosyalarda gizlilik kararları adil yargılanmalarını etkiliyor. Özellikle iktidarın arkasında durduğu dosyalarda anında gizlilik kararları getiriliyor ve sanık avukatları dahil dosyaya kimse erişemiyor.
“Sağlık Bakanlığı yalan söylüyormuş!”
Halkın şeffaf bilgi alma hakkı engellendi. 30 Eylül’de düzenlenen basın toplantısında Fahrettin Koca sadece semptom gösteren pozitif vakaların açıklandığını belirtmişti. Bu açıklama Türkiye’deki salgının gerçek boyutunu göstermediği gerekçesiyle tepkiyle karşılanmıştı. Vaka ve hasta ayrımı yapılmıştı, hani “2000-3000 hasta var” diye açıklamalar yapılıyordu meğerse bunlar ancak semptom gösteren, yani belirti gösteren hastalarmış, Semptom göstermeyen hastaları Bakanlık bize bildirmiyormuş, yalan atıyormuş yani açıkçası. Zaten biz de bunu bu yılın en önemli hak ihlalleri olarak değerlendirdik, halkın bilgi edinme hakkının gaspı önemli can kayıplarına yol açtı. Yalan attılar, yalandan dolayı vakalar arttı, daha çok insan öldü veya resüsite edilmek zorunda kalındı. Bunlar çok ağır insan hakları ihlalleridir.
Eşini, çocuğunun yanında öldürtene AKP-MHP sahip çıkmıştır
İnsan Hakları gününde birkaç hususa daha değinelim. Çok önemli bir cezasızlık uygulaması yaşandı. Alaattin Çakıcı gibi bir mafya babası esip, gürledi. Ana muhalefet partisi genel başkanına demediğini bırakmadı. Her tür hakaret, küfür, tehdide karşın Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı tarafından tamamen sahiplendi. Utanç verici bir hadise yaşandı ve halen de yaşanıyor. İnanamıyoruz, kulaklarımıza inanamıyoruz. Eşini, çocuğunun yanında öldürten bir insanı bu ülkenin iki partisi, AK Parti ve MHP sahiplendi, Cumhur İttifakı sahiplendi. İzlemişsinizdir MHP Grup Başkanvekili cansiperane bir şekilde Alaattin Çakıcı’yı savunuyor ve yüceltiyordu. Onun ne kadar “Milliyetçi, vatansever” olduğunu söylüyordu.
Bakanlıklar ve İnsan Hakları Komisyonu topluma ihanet ediyor
Yine mahpus kadınlara yönelik çok önemli ihlaller oldu. Şuna da özel bir vurgu yapalım; kamu yetkilileri bu kadar insan hakları ihlallerine karşı inanılmaz bir duyarsızlık, kabullenme, üstünü örtme ve yüceltme tavrına girdi. İşte bu yılın en önemli insan hakkı ihlali tavırlarından birisi de buydu. Kamu yetkilileri düşünün, Adalet Bakanlığı’na 2000’e yakın soru önergesi verdim, tek bir ihlal kararı çıkmadı. Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na 3000’den fazla dilekçe verdim, Türkiye’deki binlerce ihlal hakkında tek bir ihlal kararı çıkmadı. Kollektif bir şekilde insan hakkı ihlalleri örtülüyor. Bakanlıklar, Meclis İnsan Hakları Komisyonu üyeleri ihlallere suç ortaklığı yapıyor. Başka bir şey değil. Bu topluma ihanet ediyorlar, başka bir şey değil çünkü bu yapılan gerçekten korkunçtur. Bu kadar ağır insan hakları ihlallerini bu denli kollektif bir şekilde sümenaltı etmek inanılmaz büyük bir günahtır, vebaldir.
yeni1mecra