‘Kapısında 65 yaş ve üzeri giremez tabelası asılan dükkanın önünde kaldınız mı hiç?’

65 yaş üstü yurttaşlar, internet üzerinden kurdukları sosyal medya grubunda, kendi yaş gruplarına ilişkin alınan kısıtlama kararını eleştirerek bir metin hazırladılar.

Arşiv

Gazete Duvar tarafından aktarılan habere göre yurttaşlar, hazırladıkları metinde “Aylarca en mahrem ihtiyaçlarınızı karşılamak için bile kolluk kuvvetlerine muhtaç bırakılmak; pazardan sebze- meyvenizi, fırından ekmeğinizi almanızın yasaklanması nasıl bir şey biliyor musunuz?” ifadelerine ter verildi.

Açıklama metninde şu ifadeler yer aldı:

“Ne kadar süreceği kestirilemeyen salgına karşı sürdürülebilir, herkese eşit, bilimsel ve akılcı tedbirler istiyoruz.

Hemen şimdi! ‘Normalleşme’ dediniz, salgın yeniden ve tehlikeli bir boyutta yaygınlaşıyor. 65 yaş üstü yurttaşlar hâlâ çağdışı ne işe yaradığı belirsiz yasaklar, polis ve ceza tehdidi altında yaşıyor.

“Tedbir” dediğiniz bu ayrımcı uygulamalar, toplumu yaşlılar ve gençler olarak ikiye böldü, yaşlılara nefreti derinleştirdi, 7,5 milyon insanın eşit yurttaş olarak yaşama hakkını ve insan haklarını çiğnedi.

Virüsün bulaşma nedeninin yaş almış insanlar olduğu algısını yarattı, bizi yaşamdan soyutladı ve tarifi imkânsız rencide etti.

Bu kararları alanlara (ki, kendileri de çoğunlukla yaş almış kişiler) ve ülkede demokrasi mücadelesi verdiğini iddia edenler dahil, bu kararlar karşısında susanlara soruyoruz:

Aylarca en mahrem ihtiyaçlarınızı karşılamak için bile kolluk kuvvetlerine muhtaç bırakılmak; pazardan sebze- meyvenizi, fırından ekmeğinizi almanızın yasaklanması nasıl bir şey biliyor musunuz?

Hapsedildiğiniz daracık evde yürüyememekten kaslarınızın erimesini seyrettiniz mi, kalp krizi, felç ve daha birçok hastalık tehdidi altında bitmeyen günleri saydınız mı hiç?

‘Kapısında 65 yaş ve üzeri giremez tabelası asılan dükkanın önünde kaldınız mı hiç?’

Kapısında 65 yaş üzeri giremez tabelası asılan dükkânların önünde kalmak, çay bahçelerine sokulmamak, sabah ve akşam serinliğinde bir yürüyüş yapamamak, yemek yediği restorandan saatiniz geçti diye polis zoruyla kaldırılmak, binmek istediği taşıttan zorla indirilmek, saati ve kolluk güçlerini kollayarak yaşamak; üstelik bütün bunları salgın bulaşmasın endişesinin yanı sıra yaşamak reva mıdır? Reva mıdır, nasıl yaşayacağımızı valilerin keyfiyetine bırakmak, hangi şehirde hangi yasağa tabi olduğumuzu bile kestirememek, herkese tatil kredileri dağıtılırken atacağımız her adımda izine tabi olmak?

Evet, salgında en çok biz ölüyoruz, başka hastalıklarda da en çok biz ölüyoruz. Çünkü yoksulluk gibi, hastalık gibi, yaşlanmak da bağışıklık sistemini zayıflatır.

Hem bu salgında hem de başka hastalıklarda yaş almış kişilerin gençlere göre daha fazla ölmesi doğaldır. Herkes bunu bilir.

Ama yaşarken ölü muamelesi görmek istemiyoruz. Medeni haklarımızı kullanma yetisine sahip değilmişiz gibi vesayet altında tutulmaya hayır diyoruz. Bu “dostlar alışverişte görsün” politikasından derhal vazgeçin!

Salgına etkin önlem alın!

Bulaşmanın tüm dünyada yüzde seksen oranında evlerde, kapalı ve kalabalık ortamlarda olduğunu artık herkes biliyor. Acilen tedbirleri buna yönelik almaya; düğün, nişan, taziye, mevlit, dua benzeri toplanmaları kısıtlamaya ve daha sıkı denetlemeye çağırıyoruz.

İşyerlerinde maske, hijyen ve mesafe kurallarını daha sıkı denetlemeye, işe gidiş ve dönüş saatlerinde taşıtlardaki yoğunluğu önleyecek girişimlerde bulunmaya çağırıyoruz.

Kaynak: Gazete Duvar