Kaş, Limyra, Arykanda, Patara

Patara Tiyatro

Metin Gülbay

Kaş’ta belediyenin hayvan barınağında bayram günleri de hayvanları beslemek için çalışan işçilere mesai verilmiyor. Başkan reddetmiş mesai verilmesini.

Yazıya böyle başladığım için üzgünüm ama beni kızdırdı bu durum. Yani her türlü eksik falan olabilir ve biz de eleştirebiliriz ama milletin bu durum için kullandığı deyimle “kul hakkı yemek en büyük günahtır”. Belediyeye hiç uğramadan maaş alan biri var mı diye sorsam çok mu ayıp olur? Nasıl olsa belediye hiçbir soruya yanıt verme tenezzülünü göstermiyor bunu da sormuş olayım bari.

Kaş eski hastane yolu

Yeni hastaneye kadar olan yolun aydınlatıldığından söz etmiştim önceki yazımda. Ancak aydınlatma direkleri o kadar sık dikilmiş ki bu büyük eleştiri konusu oluyor. “Bir hayır yaptılar ama…” diyor millet. Söz ettikleri şey belki bunun yarısı kadar direğin yeterli olduğu ama iki kat direk dikerek yine birilerinin memnun edilmesi. Bir komşum üşenmemiş iki direk arasını ölçmüş, 20 metre diyordu. Gerçekten de hiçbir yapının olmadığı bir yolu aydınlatmak için niçin 20 metrede bir  direk dikilir? Üstelik döşenen tretuvar taşları yerine tam oturtulmadığı için çarpık çurpuk duruyor.

Hastane demişken dört aydır tomografi cihazının bozuk olduğundan söz etmeliyim. Tam da salgında en gerekli olan cihazlardan biriydi. Kimse tomografi çektiremedi. Doktorlar da kollarını kavuşturup beklemek zorunda kaldı. En yakın tomografiye ulaşmak için Finike’ye gitmek gerekiyor yani bir saatlik yola. Bunu göze alsanız dahi o hastanenin pandemi hastanesi olduğunu öğrendiğinizde duraklıyorsunuz. Ne olur ne olmaz!

Kaş’ta kazı başlıyor sevinci

Kaş muhteşem bir antik kent üzerinde oturuyor, biliyor muydunuz? Bilmeseniz bile tahmin etmişsinizdir. Likya dilinde Habesos veya Habesa adıyla anılan kent daha sonra Antiphellos adını almış. “Kayalıklı yerin karşısındaki yer”, “Phellos’un karşısında”anlamına geliyor bu sözcük. Zaten anti sözcüğünden anlamışsınızdır. Tüm kenti kazmak gerekir ama bunun pratikte olanağı yok, bu yüzden kentin içindeki eski hastane arazisi üzerinde bir kurtarma kazısı başlatılacağına ilişkin bir haber aldım. Ama resmen doğrulatamadım. Çünkü kimse telefona çıkmıyor. Bu arada belediyede bu yönde bir karar alındığını biliyorum. Tabii kazı kararını belediye alamıyor ama onların da bunu desteklediğinin bir işareti sanki bu kazı işi. Hatta Demre’deki Likya Uygarlıkları Müzesi’ni bir belediye heyeti ziyaret etti bu günlerde. Bunun için miydi bilmiyorum ama insanlar heyecanlandı “bu iş olacak” diye. Kaş’ın bir müzesi bile yok, bu ayıp da bize yeter zaten.

Patara Meclis binası

Finike’deki Limyra ve Arykanda antik kentleri

Paylaştığım görsellere bakarsanız ne muhteşem bir güzellik olduğunu göreceksiniz. Orası Limyra antik kenti. Finike’ye altı kilometre uzaklıkta. Evlerin arasındaki antik kentte kazılar sürüyormuş. Birkaç kez gezdik. Bir defasında sudan bir poşet bira kutusu, pet şişe ve naylon atık topladım. Küçük bir kısmından. Götürüp çöpe attık. İçeride bir tane bile bekçi yok. Biraz araştırdım bu konuyu, aslında bekçisi varmış hem de 1986’dan beri. Ama evinden çıkmıyormuş. 35 yıldır bekçilik yapıyor. Hiç emekli olmak gelmiyor mu bu adamın aklına diye düşünebilirsiniz. Hayır gelmiyormuş, aldığım bilgiye göre gitmediği bir işten her ay maaş alıyor bundan iyi iş mi olur. Devlet niye bunun hesabını sormuyor diye düşünebilirsiniz değil mi? Efendim söylentiye göre bir milletvekili bu bekçiyi koruyormuş. Ne sıfatla bunu yapıyor bilemiyorum, söylenti böyle. Umarım Turizm Bakanlığı bir araştırma yapar bu konuda. 

Size bir de yeni öğrendiğim bir deyimi aktarayım: Ellik gavuru. Efendim Finike’de yüzyıllar önce Türkleşmiş Rumlar varmış ki hiç şaşırmadım. Bu ülkenin halkı böyle oluşmuş zaten. Yani kimi Türkleşmiş, kimi dinini gönüllü olarak değiştirerek Müslüman olmuş, kimi evlilik yoluyla etnik kimliğini eritmiş, kimileri de zorla müslüman yapılarak böyle bir halk oluşturulmuş. Benim ilgimi çeken şey yüzyıllar sonra bile Türkmenlerin hâlâ bu aileleri unutmamış olmaları. Bu duyguya ne dersiniz bilemem ama benim için olumlu bir şey ifade etmediği kesin. 

Arykanda

Arykanda sizlere emanet

Bir de aynı yol üzerinde (Finike Elmalı yolu) ama Finike’ye 30 kilometre uzakta Arykanda (ary-ka-wanda) antik kenti var. Sözcüğün anlamı Likya dilinde “yüksek kayalığın yanındaki yer” demekmiş. Gerçekte de kent yalçın bir kayalığın dibinde kurulmuş. İlginç olan şey bu antik kente elinizi kolunuzu sallayarak girebiliyorsunuz, şu an kimseler yok. Bedava olmasına sevinebilirsiniz ama bir de işin kötü yanını düşünün. Oraya girecek kişilerin arabalarının bagajına oymalı ve yazılı taşların birkaçını koyup gittiklerini düşünün. Kim engel olacak onlara, hiç kimse…

Patara muhteşem bir kentmiş

Buralarda gezdiğim en güzel antik kent bana göre Patara. Likya Birliği’nin başkenti olan bu kent bir meclise de sahip. Başkent ya, tabii ki meclisi olacak. Bu meclis günümüze dek ayakta kalan dünyadaki tek meclis. Patara’da 1988’den beri kazılar sürüyor. Caretta carettaların yumurtalarını bıraktığı harika bir kumsalı var. Sonra Noel Baba yani Aziz Nicholaus Pataralı imiş. Anadolu’dan Roma’ya tahılların gönderildiği yer de Patara limanıymış. Hıristiyanlar için çok önemli bir merkez aynı zamanda. Aziz Paul Roma’ya gitmek için Patara’dan gemiye binmiş.

Çok da güzel donatılmış antik kent. Yani günümüzde yürüyüş yolları özel olarak yapılmış, büyük bir maketi de yapılmış ayrıca kentin. Aydınlatmalar falan gerçekten çok hoş. Deniz fenerini yeniden yapıyorlar bu arada. Ama son gittiğimde bakımsız gördüm Patara’yı. Birkaç kare çektim size de göstermek için. Böyle para harcanmış bir antik kent sürekli bakım altında tutulmalı bence. Patara ilgi bekliyor.