HDP Milletvekili Temel, Türkiye’de 39 dilin konuşulduğunu, Türkçeden sonra en fazla konuşulan dilin Kürtçe olduğuna dikkat çekti.
Temel, Meclis’te bile ‘bilinmeyen dil’ olarak kayıtlara geçen Kürtçe üzerindeki baskıların son bulması için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Meclis Araştırması açılmasını istedi.
HDP Van Milletvekili Tayip Temel, “21 Şubat Anadili Günü” nedeniyle verdiği önerge ile, Kürtçenin kamusal alanda maruz kaldığı baskıların ortaya çıkartılması, bu baskılar nedeniyle yaşanan mağduriyetlerin tespit edilmesi ve giderilmesi, anadilinde eğitimin önündeki engellerin araştırılması ve ortaya çıkarılması için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Meclis Araştırması açılmasını istedi.
‘Dil toplumun kimliğinin kaydıdır’
Temel, önergenin gerekçesinde dilin, kendi yasaları olan, yaşayan, gelişen, zaman zaman da yok olabilen bir simgeler sistemi olduğunu belirtti. Temel, “Dil bir iletişim aracı olmaktan çok daha fazla şeyi ifade eder. Her dil, o dili konuşan toplumun tarihinin ve kültürünün taşıyıcısı, kimliğinin kaydıdır. Herkes için kendi anadili, duygu ve düşüncelerini ifade etmek için en uygun evrendir.” dedi.
‘Türkiye’de 39 dil konuşuluyor’
Temel, “Ethnologue” adlı internet sitesine göre Türkiye’de hali hazırda konuşulmakta olan dil sayısının 39 olduğunu ifade etti. Temel, bu dillerden birinin de dünyadaki toplam nüfusu 40 ila 50 milyon, Türkiye’deki nüfusu ise 25 milyonu aşkın Kürtlerin anadili olan Kürtçe olduğuna işaret etti.
‘Milyonların konuştuğu dil ‘bilinmeyen’ olarak kayıtlara geçiyor’
Temel, milyonların konuştuğu Kürtçenin Meclis kayıtlarına hala “Bilinmeyen dil” olarak geçtiğini hatırlattı. Kürtçenin bu şekilde tanımlanmasının tarihsel bir arka planı olduğuna işaret eden Temel, “Cumhuriyetin ilanından sonra girişilen ulus-devlet inşası süreci ile ülkenin çok kimlikli/kültürlü yapısını zedeleyecek politik müdahaleler gerçekleştirilmiştir.” dedi.
1930’lardan itibaren Türkiye’de yalnızca Türklerin yaşadığı görüşünün yaygınlaşmaya başladığını belirten Temel, bu görüşün 1990’lara kadar resmi söylemde geçerli olduğunu kaydetti.
‘Türkçe’den sonra en fazla konuşulan dil Kürtçedir’
Bu dönemden itibaren ‘‘Türkçe konuş çok konuş’’ söylemiyle kamusal alandan Türkçe dışındaki dillerin yasaklandığını ifade eden Temel, şunları kaydetti:
“Bu nedenle, Türkiye’de konuşulan 39 dil arasından 3’ünün tamamen yok olması ve 15’inin de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalması şaşırtıcı değildir. Nitekim, Türkiye’de bugün Türkçeden sonra en fazla konuşulan dil olan Kürtçe de resmi ideoloji tarafında bir tehdit olarak görülmüş ve baskı altına alınmıştır. Bu nedenle dilsel asimilasyon diğer dillere yönelik olarak uygulanmış olsa da asimilasyon politikasının en önemli hedefi Kürtçe olmuştur.”
‘Kürtçe kamusal alanda yok sayılıyor’
Temel, Kürtçenin kamusal alanda yok sayılmasıyla Kürtlerin linç kültürünün hedefi haline getirildiğine dikkat çekti. Temel, “Kürtler hala anadillerinde konuştukları için toplu taşıma araçlarında, şantiyelerde, çarşı merkezlerinde, yaşadıkları mahallelerde mevsimlik olarak çalıştıkları tarlalarda ve kamu kuruluşlarında saldırının hedefindedirler.” dedi.
‘Kayyımların ilk işi sokak adlarını Türkçeleştirmek oldu’
Temel, DBP’li belediyelere atanan kayyımların ilk olarak da sokak adlarının Türkçeleştirmek, Kürtçe tabelaları indirmek ve Kürtçe hizmet veren tüm kurumları kapatmak olduğuna işaret etti. Temel, şunları ifade etti: “OHAL ile birlikte ise Kürtçe yayın yapan televizyon ve gazeteler, Kürt dilinin korunup geliştirilmesi amacıyla faaliyet yürüten kültür merkezleri, dernekler ve okullar ile DBP’li belediyelerin bünyesinde faaliyet yürüten İçerisinde Kürtçenin de bulunduğu çok dilli kreşler kapatılmıştır. Zaten anayasal bir güvenceye alınmamış olan Kürtçenin, bu pratiklerle de kamusal alandaki görünürlüğü yok edilmektedir.”
‘Kürtlerin anadilinde eğitim talebi bir haktır’
Anadilinde eğitim görmenin bir hak olduğunu, demokrasinin gereklerinden olduğunu belirten Temel, “Kürtlerin anadilinde eğitim talepleri bireysel hakların yanı sıra Kürtlerin bir halk olarak kolektif haklarının tanınmaması ve gasp edilmiş olması ile de ilişkilendirilerek okunmalıdır. Bu nedenle toplumsal barışın sağlanması Kürtçenin kamusal alanda özgürce yaşayabilmesinden yani yasal bir statüye kavuşmasından da geçmektedir.” diye ifade etti.