Ömer Kutlu Mavi Darabalı Atölyesi’nde eski eşyalara ruhlarını kazandırıyor, hayatla olan bağlarına can vererek onlara bir nevi iade-i itibarda bulunup ait oldukları köşelerdeki yerlerine yerleştiriyor titizlikle.
Bir sırlar evini andıran atölyede karşınıza her an zamane beyefendileri ve hanımefendileri çıkabilir. Buyurun…
Diyarbakırlı resim öğretmeni Ömer Kutlu’nun bir atölye açıp eski eşyaları dönüşüme kazandırma hayali annesinin zılgıtıyla başlamış. Nasıl mı? Gülerek anlatıyor Ömer Kutlu:
“Evde resim yaparken ayağımdaki terlikle yağlıboyaya basıp tüm evi dolaşmışım. Annelerimizin hassasiyetini bilirsiniz. Annem o gün bana ‘Bitti. Artık evde resim yapman imkânsız,’ dedi. Hikâyemiz aslında böyle doğdu.”
Ömer Kutlu ve arkadaşlarının Kayapınar’da bulunan Mavi Darabalı Atölyesi’nde kedilerin üzerlerinde uyuduğu zamanının modern, şimdilerin moda ismiyle nostaljik oymalı sehpaları, işlemeli sandalyeleri, aslan ayaklı masaları yeni bir hikâyenin başlayacağı ümidiyle kendilerinden vazgeçen eski sahiplerini bekliyor gururla.
Eski hatıraların, özlemlerin, hayal kırıklıklarının, bekleyişin ve kavuşmanın nişanesi mobilyalar birbirleriyle hasbıhal eder gibi köşelerinde ama sevgi dolu bir evde gibiler. Öyle ki, zamane hanımefendisi elinde bir şamdan, içeri girebilir, bıyıklarını buran beyefendi eski koltuklarından birinde elinde kahvesi ve gazetesiyle karşınızda belirebilir her an. Ömer Kutlu ve arkadaşlarının tutkuyla yaptıkları, mobilyaların hikâyeleriyle yakından ilgilendikleri bir sırlar evi gibi burası.
Mobilyaların hikayesiyle ilgileniyoruz
Hemen köşede duran büyükçe bir Gümüşlüğün hikâyesini paylaşıyor bizimle Kutlu:
“Bu gümüşlüğü tamamen kırık, bir başına bırakılmış halde bulduk, ki muhtemelen yakılacaktı. Gümüşlüğümüze kimi eklemeler yaptık. Form değişimi oldu, ortaya o kadar inanılmaz bir parça çıkardık ki. Zaten misafirlerimizin ilk dikkatini çeken ürünümüz gümüşlüğümüz oluyor. İlk yeniden dönüşüm ürünümüz bu gümüşlükle oldu. Kimseye vermiyoruz onu,” diye anlatıyor Kutlu gülerek.
Yine bir zamanlar kadınların evlerinin en güzide köşesinde yer verdikleri bir vitrinden bahsediyor Kutlu. Bir insanı anlatır gibi anlatıyor vitrini Kutlu:
“Bir vitrinimiz var. 50 yıllık bir geçmişi var. Ona dokunacağım zaman şunu düşünüyorum. Kimlere ev sahipliği yaptı, içinde neler barındırdı, kaç ev değiştirdi ve ona nasıl saygı duyabilirim? Sahibi neler yaşadı ve neden vitrinini bırakmak zorunda kaldı? diye düşünmek ayrı bir duygu olsa gerek. Manevi yönümüz aslında çok daha kuvvetli.”
Eskicilerle başladı, farkındalık arttı
Kutlu, işe ilk koyulduklarında kendilerine eski mobilya tedarik eden eskicilerle çalıştıklarını ancak zaman ilerledikçe farkındalığı artan insanların eski mobilyalarını ya kendi imkanlarıyla yenilediklerini ya da kendilerinden yardım aldıklarını söylüyor. Kutlu, “Bu hususta özellikle bölgemizde iyi bir adım attığımızı düşünüyoruz. Özellikle geri dönüşüm bizim için çok büyük bir imza oldu. İnsanların ‘bundan hiçbir şey çıkmaz’ dediği ürünler vardı. Onlara dokununca gerçekten eskisinden çok daha farklı bir hale getirebileceğimizi gördük. Bu hususta çok büyük destek de aldık. İçeriye ilk adım atan herkesin istisnasız kurduğu ilk cümle ‘Aman Allah’ım Diyarbakır’da böyle bir yer var mıymış? oluyor,” diyor.
Sanatla iç içe olmasının eski mobilyalara ruh vermesinde kendisine pek çok imkan tanıdığını söyleyen Kutlu, “Aksi takdirde sadece bir ahşap kesici olursunuz. Yaptığım işte resmin ve onun bana kazandırdığı estetik düşüncenin çok büyük bir etkisi var,” diyor. Kutlu eski mobilyaları yenilemenin dışında Terek gibi, ahşap mobilya gibi eskiye ait mobilyalar tasarladıklarını da sözlerine ekliyor.
Mavi Darabalı Atölye’de isterseniz kendiniz de mobilyanın yeniden üretilmesi sürecine katılabiliyorsunuz. Daha da güzeli özel eğitime muhtaç çocukların atölyede beklentisiz bir şekilde bir işin ucundan tutmaları, atölyelerin kedileri ve içinde barındırdığı hayatın bir parçası olmaları.
Biz atölyede sohbet ederken bir bey geliyor, yüzünde tebessüm yeniden canlanan televizyon dolabının kamyonete yüklenişini izliyor.