İktisatçı Mustafa Sönmez, özellikle dış yatırımcıların gözünde güvenirliğini ölçen Türkiye CDS’i (ülke risk primi) açık ara riskli ülke görünümünde olduğuna dikkat çekti.
Sönmez, “Düşük faizli krediler ekonomiyi ısıtıyor. Bu enflasyonu tırmandıracak, cari açığı büyütecek, döviz fiyatlarını yukarı çekme riskini barındırıyor” tespitini yaptı.
HABER MERKEZİ – TMMOB Makina Mühendisleri Odası, her ay iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez’in katkısıyla hazırladığı sanayinin sorunları bülteninin 56’ncısını, “ekonomide güven sorununun aşılamaması ve dövizde tırmanma” riskine ayırdı.
TÜİK, Merkez Bankası, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Türkiye Bankalar Birliği, IMF verileri kullanılarak yapılan analizde, ekonomide Merkez Bankası’na müdahale edilerek faizlerin düşürülmesi ve döviz kurunun baskılanmasıyla sağlanmak istenen canlanmaya rağmen güvenin geri gelmediği vurgulandı.
Ekonomi Güven Endeksi’nin krizin başladığı döneme ancak geri döndürülebildiği, kriz öncesi dönemin ise çok altında olduğunun hatırlatıldığı analizde, yaşanabilecek türbülanslara da işaret edildi.
Kredi hacminin kamu bankaları eliyle zorlanarak artırılmasının ve döviz kurlarını baskılamanın hem enflasyonu hem de cari açığı büyüterek yeni bir krize kapı aralayacağına dikkat çekildi. İşsizlikte hissedilir bir iyileşmeye dair ipuçlarının olmadığının vurgulandığı MMO analizinde şu noktalara vurgu yapıldı:
- Tüketici ve girişimcilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirme, beklenti ve eğilimlerini ifade eden “Ekonomik Güven Endeksi”nin 100’ün altında seyretmesi, genel ekonomik duruma ilişkin endişelerin korunduğunu yansıtıyor.
- Ekonomik Güven Endeksi, 2018 Ocak ayında 106 dolayındaydı. Temmuz 2018’de başlayan döviz türbülansı ile 97’ye kadar indi. İzleyen aylarda iniş sürdü ve Mayıs 2019’da 82’ye yaklaşarak dibe vurdu ve sonra biraz toparlanmaya başladı. 2020 Ocak ayı Ekonomi Güven Endeksi 97 olarak ölçüldü. Bu, 2018 başındaki değerin hâlâ 9 puan gerisinde ama inişin başladığı Temmuz 2019’a da ancak geri dönüş anlamına geldiği söylenebilir.
- Güvensizlik TL’den uzak durma ile sürüyor. AKP’nin yükseliş zamanlarında yabancı parada tutulan mevduat toplamın yüzde 30 dolayında seyrederken, Şubat 2020’de yabancı paradaki mevduat, toplam mevduatın yüzde 52’sini buldu.
- AKP rejiminin özellikle dış yatırımcıların gözünde güvenirliğini ölçen Türkiye CDS’i (ülke risk primi) 256’ya inse de Türkiye açık ara riskli ülke görünümünde. Türkiye’ye en yakın risk primi olan Güney Afrika’nın CDS’i 169 ve Türkiye’nin riskinin yüzde 66’sından ibaret. Risk primi Brezilya için 99, Endonezya için 63 seviyelerinde bulunuyor.
- Dışarıdan hissedilen güvensizlik, kredi derecelendirme kuruluşlarının kredi notlarından da okunabiliyor. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının en önemlileri, S&P, Moody’s ve Fitch, Türkiye’nin notunu 2019 ortalarında hep birlikte indirip kredi verilemez seviyesine çektiler ve bu notu düzeltme konusunda henüz bir eğilimleri bulunmuyor.
- İçeride siyaseti ve ekonomiyi yönetmekte güçlük çeken AKP rejimi ekonomik küçülmeyi durdursa da sadece cılız bir büyüme elde edebilmiş durumda. Bu da gerilemiş güveni henüz geri getirmeye yetmiyor. 2 Mart’ta TÜİK tarafından yapılacak açıklamada, 2019 Dördüncü Çeyrek GSYH’nın yüzde 5 dolayında büyüdüğü görülebilir. 2019 yılının tamamı için GSYH verisi ise muhtemelen yüzde 0,5 dolayında büyüme olacak.
- Düşürülen faizler ve kontrole alınan döviz kuru ile birlikte, sanayi üretimi 2019’un son çeyreğinde kısmen toparlandı. Bu toparlanışta, görece artan iç talep ve fiyat kırarak hızlandırılan ihracat etkili oldu denilebilir. Yine de yılın tamamında sanayi üretimi yüzde 0,6 düşüş gösterdi.
- Merkez Bankası’nı iyice kontrole alarak düşük faizli kredi musluklarını açmak, ekonomide bir ısınma başlatmış görünüyor. Buna, Merkez Bankası rezervlerinin kamu bankaları üstünden piyasa sürülmesiyle, döviz kurunun kontrol altında tutulması çabası da eşlik ediyor. Ne var ki, bu ekonomiyi zorla ısıtma çabaları, güveni geri getirmeye yetmediği gibi, kısa sürede enflasyonu tırmandırma, cari açığı büyütme ve döviz fiyatlarını yukarı çekme riskini içinde barındırıyor.
- Otoriter siyasi yapılanmanın hem içeride tüketici ve girişimciye hem de dışarıda özellikle finansörlere güven vermemesi, 2020’ye girerken de en önemli sorun olarak varlığını koruyor.