Türkiye Komünist Partililerin öncülük ettiği ve hak gaspına uğrayan işçilerin kurduğu Patronların Ensesindeyiz Ağı, yaklaşık 1.5 yıldır patronları rahatsız eden çalışmalar yürütüyor.
İrfan Uçar
Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde sendikaların üyeleriyle dayanışması, yürüttüğü fiili ve hukuki mücadele çalışanların ve ailelerinin hayata tutunmasında büyük rol oynuyor. Ancak 1980’lerden bu yana sendikaların örgütlenmesinin önünde pek çok fiili, idari ve hukuki engel konuldu. Ve bu durum örgütlü çalışanların sayısını her geçen yıl azalttı.
Bugün için kayıt dışı çalışan işçiler dahil toplam 16 milyon 254 bin işçinin sadece 1 milyon 859 bini sendika üyesi. Toplam işçilerin yüzde 90’ına karşılık gelen 14 milyon 395 bin işçi ise herhangi bir sendikaya üye değil.
Dolayısıyla 2018’de patlak veren ve halen süren büyük ekonomik krizde çalışanların çok büyük bir bölümü örgütsüz ve patronların insafına kalmış durumda. Ücret artışı bir yana mevcut ücretini alamama, sağlıksız ve ağır şartlarda çalıştırılma, işten çıkarılma gibi uygulamalar işçilerin hayatını altüst ediyor. Haklı olduğu halde hakkını alamamak, çaresizlik ve yalnızlık “ekonomik iş cinayetleri” olarak da adlandırılabilecek intiharların en önemli nedeni olarak sayılıyor.
İşte bit ve pirelerin içindeki barakalarda yaşam mücadelesi verirken isyan eden İstanbul 3. Havaalanı işçilerinin, Cargil, Flormar işçilerinin direnişinin olduğu Ekim 2018’de Patronların Ensesindeyiz (PE) Ağı oluştu. Bizzat direnişteki işçilerin katıldığı bir basın toplantısıyla kendisini kamuoyuna duyuran PE Ağı, bir yandan hak gaspına uğrayan işçilerle hukuki, fiili bir dayanışma gösteriyor, diğer yandan patronları rahatsız ediyor.
Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) öncülük ettiği ama esas olarak da hak gaspına uğrayan işçilerin oluşturduğu “PE Dayanışma, Haberleşme ve Mücadele Ağı”ndan Ali Ufuk Arıkan ile görüştük. Arıkan, PE Ağı’nın doğuşunu ekonomik krizin tepe noktasında, işçi direnişlerinin olduğu Ekim 2018’de işçilerin dayanışabilecekleri ve seslerine ses katabilecekleri bir kanala ihtiyaç olduğu bir dönemde ortaya çıktığını söylüyor.
‘Sendikaların olmadığı alanlar var’
“Bu asıl sendikaların işi değil mi?” sorusuna Arıkan, “Sendikaların örgütlülük durumları ortada. Güçlü olan sendikaların hükümet destekli olduğu, hükümet desteğiyle güçlendiği bir ortamda PE Ağı gibi örgütlülüklere ihtiyaç duyulduğuna” işaret ediyor ve ekliyor: “İşçi sınıfı içinde sendikaların neredeyse kurum olarak yer almadığı öbekler var. Mesela özel okullardaki eğitim emekçileri.”
Arıkan buna ilişkin küçük bir örnek veriyor. “Ankara ve İzmir’de özel okul öğretmenlerinin indirimli ulaşımdan yararlanma hakları dahi yok. PE Ağı üzerinden büyükşehir belediyelerine bu hakkın tanınması için dilekçelerle başvuru yaptı” diyor ve bu konuda önümüzdeki günlerde sonuç alacaklarına inandığını ifade ediyor.
‘Türkiye’de işçi sınıfı örgütsüz’
Arıkan şöyle devam ediyor: “Türkiye’de işçi sınıfı örgütsüz. Ve kriz ortamında çok daha büyük bir yıkım hali var. Haksızlığa uğradığında ben bununla tek başına mücadele edemem diyerek sineye çekiyor. Çok ihtiyacı olan içerideki hakkının üstüne soğuk su içmek zorunda kalıyor. Biz burada bir kanal yaratmak amacındayız.”
Ali Ufuk Arıkan, Zara, Bershka gibi pek çok ünlü markaya üretim yapan ve aylarca ücretlerini alamayan Simo Tekstil işçilerinden söz ediyor. PE Ağı’na başvuran işçilerin birlikte direniş kararı aldıklarını belirtiyor. Direnişten sonra işçilerin bir kısım haklarını aldığını, hukuki destekle de içerideki yüklü miktardaki haklarını da garantiye alındığını söylüyor.
‘İnsanlar çaresizlik içinde intihara sürükleniyor’
Ataması yapılmayan yüzbinlerce öğretmenin durumuna işaret ederek bunun özel okullarda nasıl bir sömürü mekanizmasına dönüştüğünü anlatıyor:
“Özel okullarda öğretmenler kölelik koşullarında çalıştırılıyor. Toplumda öğretmenlerin gördüğü bir saygı vardır. Ama buralarda böyle bir şey yok. Dükkan işletmecisi gibi düşünün. İnsanlar mutsuzluk ve çaresizlik içinde intihara sürükleniyorlar.
Örneğin İstanbul’da Özgür Boza okulları var. Burada öğretmenlere aylarca maaş verilmedi. PE Ağı’nda buluştular. Patron bizi Bakanlığa şikayet etti. Bunlar okulları batırmaya çalışıyorlar, dedi. Velileri kışkırttı. Ama sonunda velilerden bir sonraki yılın paralarını toplayıp kapısını kapattı. Paraları vermedi. Bir hukuki süreç başlatıldı.”
‘Hukuki ve fiili mücadele birlikte yürümeli’
900 işçinin çalıştığı ve pek çok şehirde şubesinin bulunduğu teknoloji şirketi Bimeks’in 4-5 yıl önce kapandığını anlatıyor Ali Ufuk Arıkan. “Bir Bimeks işçisi PE Ağı’na başvurdu. Biz Bimeks’in hikayesini yazdık” diyen Arıkan, şöyle devam ediyor:
“Bu işçi ‘Ben bu mücadeleyi yürütmek istiyorum, birlikte yapabiliriz’ diye çağrı yaptı. Bir gün sonrasında onlarca Bimeks işçisi telefonla, maille bize ulaştı. İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Bursa’da, Kayseri’de işçiler bir araya geldi.
Türkiye’de patronlar, nasıl iflas edildiğinin hukukunu çok iyi biliyorlar. Şirketin bütün mallarını boşaltmışlar. Kocaman teknoloji şirketinden bahsediyoruz. Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) da girmiş. Hatta şirketin sahibinin abisi o dönem SPK başkanı.
İşçinin alacağı var, mahkeme bunu tescil etmiş ama alacağını tahsil edemiyor. Bu örnek şunu gösteriyor. İşçi sınıfı hukuki olarak kazansa bile sonuç alamadığını gösteriyor. Fiili bir mücadeleyi birlikte örgütlenmezse sonuç alınamıyor.”
‘Kimi patronlar dava açıyor, kimi işçi düşmanı olmadığını söylüyor’
Ali Ufuk Arıkan, Patronların Ensesindeyiz Ağı’nın işçilerin arkasında değil yanında duran bir ağ olduğuna işaret ediyor ve yaptıklarını şöyle özetliyor:
“Haksızlığa uğrayan işçi için biz onlarca avukat ile hukuki olarak elimizden geleni yapıyoruz. Kamuoyu oluşturma, basın ve yayınlarda işleme konusunda çalışmalar yürütüyoruz. Aslında PE Ağı bir tür örgütlenme ağı işlevi de görüyor. Örneğin Ankara Doğa Koleji Eğitim Emekçileri PE Ağı gibi.
Patronu ifşa ettiğimizde onları zorlamış oluyoruz. Patronların Ensesindeyiz Ağı patronları rahatsız eden bir tarafı var. Mesela şöyle şeyler oluyor. Arayan patron ben sol ve emek düşmanı değilim, benim üzerime gelmeyin diyor. Kimisi ticari itibarımı zedeliyorsunuz diye dava açıyor. Tabi işçinin hakkını ödeyeceğiz diyenler de oluyor. İşçiler haklarını aldığında bu diğer işçilerin haklarını aramasına da vesile oluyor.”
‘Patronun özeli devleti fark etmiyor’
DSİ’nin kreşlerinde yıllarca çalışan eğitim emekçilerinin durumunu anlatan Ali Ufuk Arıkan, “Hükümet taşeronları kadroya alırken kamudaki sosyal tesislerde çalışanları almamıştı. Kreşlerde çalışanları öğretmen değil çocuk bakıcısı pozisyonunda çalıştırılıyor. Aldıkları ücret asgari ücret + yüzde 30 iken, ekonomik kriz gerekçe gösterilerek ücretleri sadece asgari ücret seviyesine indirmek istiyorlar. Kabul ediyorsanız edin, etmiyorsanız kapı orada çekin gidin diyorlar. 10-15 yıl kadar çalışanlar vardı. Patronların Ensesindeyiz Ağı’na başvurdular. Birlikte nasıl bir mücadele yürütebileceğimiz konuştuk, konuyu haberle gündeme de getirdik PE ağı üzerinden. Kazanılmış haklarını garantiye alan emekçiler daha sonra kurumdan ayrıldılar. Çünkü mobinge daha fazla dayanamadılar.
Patronun özeli veya devleti fark etmiyor. Velilere öğretmeni kötülüyorlar. Daha fazla para istedikleri için ayrıldığını söylüyorlar.”
‘Tüm başvuruları değerlendiriyoruz’
PE Ağı’ndan Ali Ufuk Arıkan, yapılan çalışmanın gönüllü bir çalışma olduğunu TKP’lilerin PE başvurularını takip ettiğini belirtiyor ve ekliyor: “PE Ağı’nı işçilerin kendi örgütlenmesi olarak görüyoruz.”
Arıkan, PE web sitesi üzerinden veya telefonla yapılan tüm başvuruları değerlendirdiklerini anlatıyor:
“Eskiden işçi daha fazla maaş talep ederdi. Gelen ihbarlara baktığımızda sözleşme ile garanti altına alınan maaşların ödenmemesi durumu var. En temel hakkı gasp ediliyor.
Gelen tüm ihbarlarla birebir ilgileniyoruz. İşçinin ne yapmak istediğini görüşüyoruz. Tek bir işçi mi, başka işçi de aynı durumda mı? Toplu bir direniş mi olacak tüm bunları konuşuyoruz. İşçinin ortaya koyduğu kararlılığa göre biz de elimizden geleni ardımıza koymuyoruz. İhtiyaç duyulan hukuki destek ise onlarca avukat var. Gönüllü gerekiyorsa yine onlarca gönüllü destek veriyor. Hangi ilde ise o ildeki PE Ağı konuyla ilgileniyor.”