HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, iktidarın halktan korktuğunu o nedenle sokağa çıkan, itiraz eden herkesi boğmak için elinden gelen her şeyi yaptığını belirterek, “Biz buna rağmen yürüdük.” dedi.
İktidarın kendilerine itiraz eden herkesi susturmak istediğini açık açık söylediğini belirten Sancar, Baroların da kendilerine dayatılan demir kafesi reddetmek için yürüdüğünü belirtti.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin TBMM Grup Toplantısında konuştu. Partilerinin Edirne ve Hakkari’den Ankara’ya yaptığı “Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşü”ne değinen Sancar, yürüyüşün uzun soluklu bir yürüyüşün ilk etabı olduğunu söyledi.
‘Yürüyüşümüz nefes alamayan bütün toplum kesimleri içindi’
Mezopotamya Haber Ajansı’nın geçtiği bilgilere göre; İrade gasbının bir darbe fiili olduğunu belirten Sancar, “Bütün darbecilerin ilk yaptığı iş halkın iradesine el koymak, o iradeyi yok saymaktır. O iradenin yerine kendi emirlerini ve kendi demirlerini geçirmektir. O nedenle bu yürüyüşe darbeye karşı demokrasi yürüyüşü adını verdik. Bu yürüyüş nefes alamayan bütün toplum kesimleri içindi. Gençler içindi, kadınlar içindi, emekçiler içindi yoksullar içindi.” dedi.
‘Bilmiyorlar ki buluşma sadece fiziksel temas ile olmaz’
Yürüyüş boyunca iktidarın her türlü engellemesine maruz kaldıklarına işaret eden Sancar, “Kuşatmalara çemberlere alındık, hapsedilmek istendik. Bazen yolda araçlarımızdan fazla güvenlik ekibi aracı vardı. Gittiğimiz her yerde halk ile buluşmamızın engellenmesi için her şey yapıldı. Ama bilmiyorlar ki buluşma sadece fiziksel temas ile olmaz.” diye konuştu.
‘Barolar haysiyet mücadelesindeki yerlerini aldı’
İktidarın halktan korktuğunu ifade eden Sancar, “O nedenle sokağa çıkan, itiraz eden herkesi boğmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Biz buna rağmen yürüdük.” dedi. Baroların da kendilerine dayatılan demir kafesi reddetmek için yürüdüğünü söyleyen Sancar, şunları kaydetti:
“Eğer bir iktidar çeşitli toplum kesimlerini iradesini yok etmek istiyorsa bu iktidar darbecidir. İşte barolara karşı hazırlanan düzenlemeler tam da iktidarın bu darbeci anlayışının yansımasıdır. Hoş iktidar sözcüleri bunu zaten saklamıyorlar. Kendilerine itiraz eden herkesi susturmak istediklerini açık açık söylüyorlar. Onlar bu kadar açık söylüyorsa bizlerin de en az o kadar cesur olması gerekiyor. Herkesin, iradesine göz dikilen, haysiyeti hedef alınan, herkesin açıkça bu cesareti göstermesi gerekiyor. İşte barolar da bu cesareti gösterdi. Haysiyet mücadelesindeki yerlerini sağlam bir şekilde aldılar.”
‘Yargı muhalefeti tasfiye etmek için sopaya dönüşmüş durumda’
Hakimler ve savcıların iktidarın kontrolü altında olduğunu belirten Sancar, “Yargı iktidarın muhalefeti tasfiye etmek için kullandığı bir sopaya dönüşmüş durumda. Geriye tek ayak kalmış. Savunma. Savunma bu mücadeleyi yürütürken, yargının diğer iki ayağındaki insanların da haysiyeti için mücadele ediyor. Çünkü bu kadar ezilmiş, bu kadar kontrol altına almış bir yargıda görev almak herkes için sorgulanması gereken bir haysiyet meselesidir.” dedi.
‘Mesele sadece HDP’nin değildir’
Demokrasi ittifak çağrısını yineleyen Sancar, “Bütün bunlar ancak birlikte mücadeleyle durdurulabilir. Biz gene direniriz, biz yine yürürüz. Ama artık herkes görmeli ki bu mesele sadece HDP’nin meselesi değildir. Kürt halkı iradesini ve inancını savunmak ve korumak adına her şeyi yapmış olan bir halktır. Bunu herkes biliyor ama bu mesele sadece Kürt halkını meselesi değildir.” şeklinde konuştu.
Belediyelerine yönelik kayyım uygulamalarını hatırlatan Sancar, bu uygulamaları da “Bu iktidar darbeci zihniyete sahiptir dediğimizde en çarpıcı örnek kayyım uygulamasıdır. Kayyım uygulamasından daha açık bir darbeci pratik olabilir mi?” dedi.
‘Bütün darbecilerin kurduğu mahkemelerde yapılan yargılamaları geçersiz saymalısınız’
İktidar ortaklarının 27 Mayıs kararlarını yok sayan bir kanun teklifini hazırlayarak Meclis’e sunduklarını belirten Sancar, konuşmasına şöyle devam etti:
“Çok iyi yaptılar. Evet darbecilerin kurduğu mahkemelerde yapılan yargılamalar geçersizdir. O nedenle 27 Mayıs’tan sonra kurulan Yüksek Adalet Divanı’nın kararları ile idam edilen Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun idamları bu ülkenin tarihindeki en kara sayfalardandır. Ancak inandırıcı olabilmeniz için bütün darbecilerin kurduğu mahkemelerde yapılan yargılamaları geçersiz saymalısınız. Darbeler arasında ayrım yaparsanız darbeciler kadar kötü bir şey yapmış olursunuz. 12 Mart da 12 Eylül de darbeydi. O mahkemelerin verdiği kararlarla idam edilen Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in ölümleri bir sorun bir yara değil midir? 18 yaşından küçük olduğu halde idam edilen sevgili Erdal Eren’i hatırlatmak yetmez mi? Erdal Eren’i idam sehpasına götüren o mahkemeler meşru mu? Adalet isteğinde ayrımcılık en büyük adaletsizliktir.”
Suriye’de çok sayıda Kürt partisinin diyalog sonucunda önemli adımlar attıklarına işaret eden Sancar, şunları kaydetti:
“Niye yaptılar bunu? Çünkü varlıklarına yönelen bir tehdit var, saldırı var. Varlıklarını kimliklerini haysiyetlerini korumak için bir araya geldiler. Haksızlığa, adaletsizliğe uğrayan herkes bundan ilham almalıdır. Kürtler bir araya gelemezmiş, gelseler suç işlerlermiş gibi sözler sarf ediyorlar. Söz sarf etmekle kalmıyorlar. Bu birlik iradesine gölge düşürmek, korku salmak için bombalar yağdırıyorlar. Ama ben inanıyorum ki Kürt halkının temsilcileri varlık, hak ve kimlik mücadelesinde çok daha büyük adımlar atacaklar. Biz inandıklarımızın ve hakikatin peşindeyiz. Bizim öykümüz öyle karmaşık değil, sadedir.”