HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, iktidarın çözüm ve demokrasinin konuşulduğu Dolmabahçe’de kurulan masayı devirdiğini belirterek, “Hangi masayı kurdu? Susurluk’un devamı olan masayı kurdu. Yeni Susurluk masasını kurdu.” diye belirtti.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin TBMM Grup Toplantısında konuştu. Geçtiğimiz hafta Hakkari’ye gerçekleştirdiği ziyarete değinen Sancar, “Hakkari’ye gitmemizin elbette ki bir sebebi vardı. Derecik’te bir çoban ve arkadaşı koyun otlatırken, askerlerin açtığı ateş sonucu yaralandı. Hakkari’de son 5 yılda 3’ü çocuk olmak üzere 15 sivil kolluk güçlerinin hedef gözeterek açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti. 17 sivil yaralandı. Bizde halkımızın sahipsiz olmadığını, adalet mücadelesinin dimdik ayakta olduğunu ve halkımızla buluşmak için Hakkari’ye gittik.” dedi.
Hakkari’den bir kez daha haykırdıklarını belirten Sancar, “Kürt halkı sahipsiz değildir, Kürt halkı bu kurşunları, bu zorbalığı, bu baskıyı alt edecek kararlılığa da birikime de sahiptir.” şeklinde konuştu.
‘Cinayetlerin failleri belli, akıbetleri belirsiz’
Sancar, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun işkence ve faili meçhul cinayetlerin olmadığına dair açıklamalarına değinerek, şunları ifade etti:
“Doğrusu şu; kendi dönemindeki cinayetler faili meçhul değil. Failler apaçık belli. Ama bunlar yargılanmıyor, ama bunlardan yargı önünde hesap sorulmuyor, burada cinayetlerin failleri belli, akıbetleri belirsiz. Hak örgütlerinin raporlarına bakarsanız, işkencenin nasıl rutin ve polisiye bir işlem olduğunu görürsünüz. Van’da helikopterde yapılan işkence sonucu hayatını kaybeden Servet Turgut işkencenin en vahşisine maruz kaldı. Ve hayatı sona erdi, katledildi. Bunun faili de bellidir. Burada faili meçhul herhangi bir durum söz konusu değildir. Bu cinayetin de faili bellidir. Bu cinayetlerin, bu işkencelerin hepsinin failleri iktidar ve yargı tarafından korunmakta kollanmaktadır.”
‘Umut Kitabevi bu iktidar döneminde bombalanmıştı’
Hakkari’nin Şemdinli İlçesi’nde Umut Kitabevini ziyaret ettiklerini belirten Sancar,
“Bu iktidar döneminde 2005’te ‘iyi çocuklar’ tarafından bombalanmıştı Umut Kitapevi. Failler ve sorumlular nerede, yargı süreci adım adım beraata gidiyor. Bunu oradaki kardeşlerimizden de dinledik. Erdoğan dönemin Başbakanı iken Şemdinli’den gelen bir heyete, ‘benden yol isteyin, su isteyin ama bu olayı çözmemi istemeyin’ demişti. Evet bunları unutmadık. Kürt halkı da Türkiye halkları da unutmaz.” dedi.
‘Güvenlik mekanizmaları kimse hesap soramaz diye düşünüyor’
Sırtını iktidara dayayan güvenlik mekanizmalarının “bu bölge nasıl olsa gözlerden uzak, istediklerimizi yaparız, sivilleri vururuz, sindiririz. Kimse de sesini çıkaramaz, hesap soramaz” diye düşündüğünü belirten Sancar, “Halkımızı yalnız ve sahipsiz sanıyorlar. Halkımız kendi iradesine sahip çıkacak güce sahiptir.” şeklinde konuştu.
‘Kaçakçılık yoksul halkın ekmek kavgasıdır’
Şemdinli’de ve Hakkari’nin diğer bölgelerinde sivilleri hedef alan saldırılar sonrası yapılan resmi açıklamalara işaret eden Sancar, “Kaçakçılık gerekçesinin arkasına saklanıyorlar çoğu zaman. Oysa katledilenlerin epeyce bir kısmı sınırda değil, şehrin merkezindeler. Yüksekova’da katledilen 4 genci hatırlayın. Yine de madem kaçakçılık gerekçesinin arkasına saklanıyorlar biz de bunu biraz açalım. Bakalım kaçakçılık neymiş, kim işliyor bu suçları. Kürtler mi, Kürt halkı mı? Yoksa yoksa bu iktidarın kendisi ve kolladığı çeteler ve mafya mıdır? Kaçaklık dediği nedir halkımız için. Bunlar yoksul halkın ekmek kavgasından başka bir şey değil.” diye ifade etti.
‘Kaçakçılık için Kolombiya’ya, Venezüella’ya bakın’
“Kaçakçılık mı arıyorsunuz, uyuşturucu ticareti mi arıyorsunuz? Silah ticareti, petrol ticareti mi arıyorsunuz?” diye soran Sancar, “O zaman Kürt halkının ekmek kavgası için geçim derdi için getirdiği basit eşyalara bakmayın. Nereye bakın? Venezüella’ya, Kolombiya’ya bakın, Suriye’ye gönderdiğiniz tırlara bakın, tırlarınıza uçak filolarınıza bakın.” dedi.
‘Susurluk Meclis Araştırma Komisyonu belge ve bilgilerle dolu’
Susurluk Meclis Araştırma Komisyonu’nun yüzlerce belge ve bilgi ile dolu olduğuna vurgu yapan Sancar, şöyle devam etti:
“Binlerce belge, tanıklık, ifşaa, itiraf var ortada. Yine de bir tanesini sembol olarak seçeyim. Dönemin MHP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahnici 2000 yılında MHP’nin koalisyonda olduğu dönemde, Radikal’e verdiği röportajda, ‘Türkiye’nin bir ucundan çıkıyor değil mi uyuşturucu?’ sorusuna şu cevabı veriyor: ‘Tabi polis yol verir, tırlar yürür, önde polis arabaları gider arkada bilmem neler eskort yapar. Bu uyuşturucu bu şekilde 25 senedir, 50 senedir gider. Hala da gidiyor’ Şimdi diyorlar ya bir organize suç örgütü lideri çıktı ifşaatlarda bulundu, bunlara mı inanacaksınız? Bunlar ilk defa söylenmiyor, ilk defa kendisi tarafından söylenmiyor. Yüzlerce bilgi belge var, itiraflar var. Ona inanmıyorsanız MHP Genel Başkan Yardımcısının iktidar ortağıyken söylediği bu sözlere inanın. İnanın ya da buna itiraz edin. Edemezler çünkü bu işler böyle devam ediyor. Çeteler, mafyalar uyuşturucu kaçakçılığı, iktidarın bilgisi, kontrol ve dahli olmadan işleyemez. Peki nedir bunların kaynağı? Neden buna ihtiyaç duyuyorlar?”
‘Kürt sorunundaki çözümsüzlük böyle çürütüyor bütün ülkeyi’
Esas olarak bu kirli ağların ve ilişkilerin temelinin Kürt sorunundaki çözümsüzlük, inkar, imha politikaları olduğunu ifade eden Sancar, “Bu politikalarla Kürt sorununa yaklaşan iktidarlar bu politikaları finanse etmek için bütçenin açık ya da örtülü kaynakları ile yetinemiyorlar. Yetinemiyorlar, başka kaynaklara ihtiyaç duyuyorlar. Hukuk dışına çıktıklarında devletin nizamigeçlerle bunları yapamıyorlar, gerektiğinde bunların sorumluluğundan kaçmak için çeteleri, mafyayı, paramiliter güçleri devreye sokuyorlar. İşte Kürt sorununda çözümsüzlük, imha, inkar böyle çürütüyor bütün ülkeyi. Hukuk yok ediliyor, kirli işler yaratılıyor. Olan halka oluyor.” şeklinde konuştu.
‘Çözüm Kürt sorununda barışa giden yolu açmak’
Çözüm en başta Kürt sorununda demokratik siyaset yoluyla barışa giden yolu açmak olduğuna vurgu yapan Sancar, “Çözümün yolu demokratik siyasettedir. Çare demokrasi ve barıştır. İşte burada anlaştığımızda ahtapotun diğer kolları daha etkisiz hale getiririz. Mutlaka bunu başarırız. 90’larda böyle oldu. Bu sistem böyle işledi. 93 konsepti diye adlandırdığımız şey ne? Faili belli cinayetler. Binlerce, 17 bin diye kayıtlara geçti, yakılan binlerce köy, yerinden zorla göç ettirilen binlerce insan, yargısız infazlar. Ve bütün bunları finanse etmek için de devasa bir kirli ekonomi. Hukukun askıya alındığı demokrasinin rafa kaldırıldığı bir sistem.” dedi.
Susurluk’un bu sistemin patladığı yer olduğunu ancak patladığı yerde teşhisi koyamadıklarını söyleyen Sancar, şunları ifade etti:
“Kendi adımıza söylemiyorum. Biz bunları o zaman partilerimiz ve insanlarımız da söyledi ama geniş bir mutabakata varamadık. Türkiye’de bu geniş mutabakat Susurluk’ta sağlanabilseydi, bugün Peker olayı yaşanmayacaktı. Sağlamadığı için savaş makinası temizlendi, yağlandı, yıkanda ve ilk fırsatta devreye konuldu hem de baya büyük bir çapta. Üstüne bir de sınır dışı askeri planlar sokuldu devreye. Suriye de iç savaşa müdahale edildi. Kürtlerin kazanım elde etmesini engellemek için.”
‘Susurluk’ta göstermelik yargılama oldu’
Susurluk’ta birkaç tane göstermelik yargılama olduğunu belirten Sancar, “Ama bunlardan, faili meçhul davalarından, JİTEM davalarından ve sayısız benzer insanlık suçunun işlendiği soruşturmalardan doğru dürüst bir sonuç çıkmadı. Çıkmayınca da o dönem kendinde bunları yapma haklarını görenler ihtiyaç duyduğumuzda yeniden yaparız cesaretini alıyorlar.” dedi.
‘Geçmişle yüzleşme ve hesaplaşma gereklidir’
Geçmişle yüzleşme, hesaplaşma ve hesap sormanın gerekli olduğuna vurgu yapan Sancar, “Niye gereklidir? Her şeyden önce ‘bir daha asla’ diyebilmek için gereklidir. Bunu başaramazsak o failler tersini söyleyecekler. Gerekirse şimdi güçlü bir sesle ‘bir daha asla’ diye bağırmak zorundayız.” şeklinde konuştu.
‘Susurluk’un devamı olan masayı kurdu’
Çözüm sürecinde masanın AKP tarafından devrildiğini söyleyen Sancar, şöyle devam etti:
“İktidar, çözüm ve demokrasinin konuşulduğu o süreçte Dolmabahçe’de kurulan masaya tekmeyi vurdu. Hangi masayı kurdu? Susurluk’un devamı olan masayı kurdu. Yeni Susurluk masasını kurdu. AKP yeni ortaklar edindi. Bunları birleştiren tek ortak nokta var; Kürt düşmanlığı. Bu iktidarın temel harcı Kürt düşmanlığıdır. Kürt düşmanlığı üzerinden işleyen bu sistem bütün halka ve bu ülkeye düşmanlıktan başka bir şey üretmez. Bunu bir kez daha şimdi ortaya saçılan ifşaatlarla, bilgilerle ve açıklamalarla görüyoruz.
Kürt halkına ve siyasetine çöktürme planını devreye soktular ve arkası geldi. Devletin bütün kurumlarını, yargı sistemini, siyaseti ve medyayı savaş politikalarına göre yeniden biçimlendirdiler. Çözüme ve barışa değil, cinayet, soygun, talan ve mafya düzenine yol verdiler. Bugün konuşmakta olduğunuz tüm bu kirlenme, çöküş ve kara para trafiği işte aynı zihniyetin güncellenmiş şeklinin sonuçlarıdır.”
‘Soylu’nun ifşaatları itirafa dönüştü’
“Yeni diye inşa ettikleri sistem de Susurluk koalisyonunun yeniden siyaset merkezli, devlet merkezli örgütlenmesi ve Saray eliyle yönetilmesi” olduğunu ifade eden Sancar, “Bir mafya liderini ifşaatlarına bakmamıza gerek yok. Elbette yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Peki bu bilgilerin yeniliği ya da etkisi önemi nedir diye sorarsanız; sadece kendisi konuşsa suçladığı itham ettiği kişiler sussa belki etkisi bu kadar olmayacaktır. Ama mesela Süleyman Soylu, çıkıp konuştuğunda o ifşaatların hepsini itirafa dönüştürdü. Kendini temize çıkaracak hiçbir argüman öne süremedi.” şeklinde konuştu.
‘Suriye’de kara para trafiğine ilişkin ciddi iddialar var’
Kuzey ve Doğu Suriye’ye girdiklerinde de aynı psikolojik savaş yöntemlerinin kullanıldığını belirten Sancar, şu ifadeleri kullandı:
“Maalesef o dönem muhalefet de tezkereleri imzalamıştı. O kadar anlattık, yapmayın etmeyin, burada söz konusu olan vatan millet falan değil. Burada kirli savaş politikaları var, halkların geleceğini gasp etmeye yönelik talan, çetelerin organizasyonu var dedik. Ve haklı çıkıyoruz. Keşke bunlar yaşanmasaydı ve keşke biz de haklı çıkmasaydık. Bu kara para trafiği Suriye savaşında ihtiyaç duydukları büyük paraların finansmanına kullandıklarına dair çok ciddi iddialar var. Bu iddiaların takipçisi olmaya devam edeceğiz. Ve hakikati öyle ya da böyle ortaya çıkaracağız. Bu uyuşturucu parası ile kimler kimler beslendi? Evet, El Nusra, IŞİD çeteleri. Sedat Peker de açıklıyor. ‘Terörist gruplara silah gitti’ diyor SADAT üzerinden. Erdoğan’ın kurduğu Saray rejiminin büyüttüğü ve beslediği yapı söylüyor. Başkaları da söylemişti daha önce.”
‘Ortaya çıkan suçlarla ilgili savcıların harekete geçmesini engelleyen kim?
Sedat Peker’in arkasında dış güçler olduğu açıklamalarına değinen Sancar, şu soruları sordu: “Beşli çeteye ülkeyi talan ettiren dış güçler kimler? Halkı susturmak, itiraz etmesin diye kandırmak için mafya çetelerine mitingler yaptırıp oluk oluk kan akıtacağız diyen düş güçler kimler? Ortaya çıkan suçlarla ilgili savcıların harekete geçmesini engelleyen dış güçler kim? Kendi şirketinden kendi bakanlığına yüksek fiyattan dezenfektan satarak nitelikli dolandırıcılık yaptığına dair bu kadar bilgi ve belge olan bakanı yargılamayarak koruyan dış güçler kimler? Demokratik siyaseti engellemeye yönelik her türlü operasyonu yapan ve yapacağını da açıkça söyleyen iktidara bunları dayatan dış güçler kimler? HES’ler ve maden ocakları için bu ülkenin doğasını talan eden dış güçler kimler?”
‘Birlikte mücadele edersek bu karanlığı yırtarız’
Bu kararların hepsini verenin iktidarın kendisi olduğunu söyleyen Sancar, “Hiç öyle vatan millet milliyetçilik hamasetleriyle bunların üzerini örteceğinizi sanmayın. O devir geçti. Bu karanlık dönemden çıkış mümkün müdür? Mümkündür güçlerimizi birleştirirsek, hep birlikte mücadele edersek bu karanlığı yırtarız.” dedi.
‘Parlamentoyu, yargıyı harekete geçirmeye çalışacağız’
HDP olarak üzerlerine düşeni, ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini ve göstermeye devam edeceklerini söyleyen Sancar, “Buradan çıkışı ancak birlikte öreceğimiz demokrasi ve barış mücadelesi mümkün kılacaktır. Bunu her adımda somut önerilerle yeniden ve yeniden herkesle paylaşacağız. Parlamentoya harekete geçirmeye çalışacağız ama iktidar engelliyor. Bunun için güçlü bir toplumsal mücadele gerekiyor. Aynı şekilde yargıyı da harekete geçirmek için uğraşacağız ama bunun çok kolay olmadığını biliyoruz. Elbette vicdanlı savcılar, adalete bağlılığını sürdüren hukukçular var bu ülkede.” diye konuştu.
‘Çözüm erken seçimi dayatmaktır’
Sadece bir bakanın ya da adı geçen üç beş kişinin istifa etmesinin bütün çabaların oraya odaklanmasının bu sistemin yeniden üretilmesini kolaylaştıracağını söyleyen Sancar, sözlerini şöyle tamamladı:
“O zaman sistemin kalbine giremezsin sadece bir kaç semptomu, arızaya gidermiş olursunuz. Daha etkili çözüm saydığım başlıklarla birlikte erken seçimi dayatmaktır. Nasıl dayatacağız toplumun çok büyük çoğunluğunun bütün bu demokrasi güçlerinin kuvvetli bir şekilde erken seçim talebini sahiplenmeleri ile sağlayacağız. Ancak bu şekilde toptan istifa ettirebiliriz. Ve hesap sormanın yolu da elbette açılacaktır. Çözüm demokratik Cumhuriyet, çözüm Kürt sorununda barış ve demokratik çözümdür.”
MA – ANKARA