Resmi SGK verileri uzun süre açıklanmadı. ‘Toplu açıklanan’ aylık istatistiklere göre 48 ilde SGK’lı sayısı 590 bin kişi azaldığı belirlendi.
Sigortalı sayısındaki bu radikal azalışla birlikte ‘istihdam teşvikleri’, ‘istihdam seferberlikleri’ adıyla yapılan harcamaların işsizliğe çare olmadığı ortaya çıktı.
İŞKUR bünyesinde 2018 yılında harcanan bütçe 25 milyar TL oldu, ama 2018 yılında işsiz sayısı önceki yıla göre 1 milyondan fazla arttı.
2008 krizi ile başlayan ‘mesleki eğitim, teşvik ve esnekleşme politikası’ on yılda ülkenin iş gücünü yoksullaştırdı, sosyal güvenlik sistemini felç etti.
Türkiye 2016 darbe “girişinden” sonra hukuki, siyasi ve sosyal bir krize girmiş ve başkanlık tartışmaları ile birlikte bu kriz ekonomik alana da sıçramıştır. Son bir yıl içerisindeki kur atakları, dolarizasyon artışı, enflasyon-işsizlik ve faizdeki “kalıcı olarak iki haneli olma durumu” ve konkordato tartışmaları bu krizin bazı boyutlarını göstermektedir. Ancak daha uzun dönemli kalıcı risk sosyal güvenlik sistemi ile ilgili olarak açığa çıkmaktadır. Hem bütçe açıklarının önemli bir bölümünün SGK üzerinden açığa çıkması hem de işsizlik fonunun reel olarak azalması ile sonuçlanan bu risk zorunlu sigortalı sayısındaki düşüştür. SGK verilerine göre 2019 Ağustos ayında önceki yılın aynı dönemine göre;
- 48 ilde SGK’li sayısında 590 bin kişilik azalış yaşanırken; 33 ilde SGK’li sayısında 244 bin kişilik artış yaşanmıştır. Buradan hareketle sosyal güvenlik kapsamındaki net azalış 346 bin kişilik olmuştur.
- Sigortalı “aktif çalışan” sayısındaki azalış daha da yüksek olup bu kapsamda 455.236 kişilik bir azalış yaşanmıştır. 4/a’lılar 413.254 kişi ve 4/b’liler 86.442 kişi azalırken 4/c’liler de ise 44.370 artış yaşanmıştır.
- Çalışan sayısı azalırken aylık alan kişi sayısının artması SGK açığını büyütecektir. Yukarıda ifade edilen azalışa rağmen son 1 yılda aylık alan kişi sayısına 419.988 kişi daha eklenmiştir.
- İşini kaybedenlerin yakınları da sosyal güvenlik haklarını yitirmektedir. Bu nedenle yararlanıcı sayısı 311.305 kişi azalmıştır.
- Aktif Sigortalı sayısındaki azalışın bir sonucu da Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamındaki kişi sayısının artması olmuştur. Son 1 yıl içerisinde GSS kapsamına giren kişi sayısı; 1 milyon 250 bin kişi artmıştır. Bu kişilerin yüzde 41’i (511.974 kişi) genel sağlık sigortası primini ödeyemeyecek durumda olduğu için primleri genel bütçe kapsamında devletçe karşılanmıştır.
- Zorunlu sigortalı çalıştıran işyerleri sayısı 30.181 azalmıştır. Kapanan işyerlerinin 18.499’u 10 kişiden daha az kişinin istihdam edildiği küçük işyerleridir. 10-49 arası kişi istihdam eden 11.232 işyeri ve 50-99 kişi istihdam eden 735 işyeri kapanmıştır. 100 ve daha fazla kişi istihdam eden işyeri sayısı ise artış (285 işyeri) göstermiştir. Yaşanan ekonomik krizin küçük işyerlerini daha çok etkilediği ifade edilebilir.
- Sektörel olarak bakıldığında ise krizin hizmetler dışındaki tüm alanlarda yaşandığı görülmektedir. Önceki yıl Ağustos ayına göre Türkiye genelinde sanayi sektöründe sadece 267 kişilik bir sigortalı sayısı (4/a) artmış görünüyor. Krizin ana sektörü olan inşaatta 580 binden fazla sigortalı azalışı (4/a) varken tarım alanında da 9.305 kişilik bir azalış yaşanmıştır. Özellikle kamusal hizmetler ve turizm etkisiyle hizmetler sektöründeki 226.352 kişilik sigortalı artışı toplam azalışın 362.988 kişi ile sınırlı olmasını sağlamıştır.
Şimdi asıl sorun SGK sigortalı sayısındaki bu radikal azalışta değil, artık sıradanlaşan “istihdam teşvikleri, İstihdam seferberlikleri” ve benzeri söylemlerdedir. İŞKUR bünyesinde 2018 yılında harcanan bütçe 25 milyar TL olmuş ama 2018 yılında işsiz sayısı önceki yıla göre bir milyondan fazla artmıştır. 2019 yılında da istihdam seferberliğinin! devam ettiği ifade edilmekte ve bu kapsamda çok büyük bütçeler harcanmaktadır. Söz konusu bütçeler istihdam için harcanıyorsa sigortalı sayısı neden azalıyor? Acaba teşvik edilen işyeri veya sektörlerin seçiminde mi yoksa çok daha büyük bir alandan bakarsak “ulusal istihdam politikasında mı” sorun var? İşin ilginç tarafı işsizliğin aynı politikalarda ısrar edilerek azalacağının iddia edilebilmesidir.
2008 krizi ile başlayan mesleki eğitim, teşvik ve esnekleşme politikası on yılda ülkenin işgücünü yoksullaştırmış, sosyal güvenlik sistemini ise felç etmiştir. Bugün sosyal güvenlik siteminin sinir uçları olan “EYT’liler sorunu, aktif/pasif oranı sorunu, genç-uzun süreli-diplomalı işsizlik sorunu ve bütçe açığı sorunu son 10 yılda uygulanan “yanlı-ş” eğitim, istihdam ve sosyal güvenlik politikalarının sonucudur. Sorun şu ki siyasal iktidar yanlışlarında ısrar ederek, politikalarıyla ortaya çıkardığı sorunları çözeceğini iddia ediyor. 2008 krizi ile başlayan mesleki eğitim, teşvik ve esnekleşme politikası on yılda ülkenin işgücünü yoksullaştırmış, sosyal güvenlik sistemini ise felç etmiştir. Bugün sosyal güvenlik siteminin sinir uçları olan “EYT’liler sorunu, aktif/pasif oranı sorunu, genç-uzun süreli-diplomalı işsizlik sorunu ve bütçe açığı sorunu son 10 yılda uygulanan “yanlı-ş” eğitim, istihdam ve sosyal güvenlik politikalarının sonucudur.