HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin Urfa İl Örgütü’nün 3’üncü Olağan Kongresine katılarak gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.
HDP Urfa İl Örgütü, ‘Umut ve Cesaret İle Örgütlenelim Faşizmi Yenelim’ sloganıyla 3. Kongresini gerçekleştirdi. Kongreye HDP Eş Başkanı Sezai Temelli katıldı. Temelli konuşmasına, kongreye başarılar dileyerek, geçtiğimiz yıl Erbil’de kalp krizi sonucu yaşamını yitiren HDP Urfa Milletvekili İbrahim Ayhan’ı anarak başladı.
İktidarın barış ve çözüme yönelik tavrını eleştiren Temelli, “Urfa’da barış yok, bölgede barış yok, Suriye’de barış yok. Toplumsal barışı yok eden, dinamitleyen bir iktidar var çünkü. Halkların bir arada yaşama iradesini yok sayan, bırakın yok saymayı bizatihi halkları birbirine düşürme peşinde olan ve Kürt düşmanlığından beslenen, Kürt’e yaşam hakkı tanımayan bir iktidar var. Bu iktidar bilsin ki bu topraklara ektikleri kötülük hiçbir zaman yeşermeyecek. Bu topraklarda yine o bir arada yaşama iradesi, barış iradesi, Demokratik Cumhuriyet iradesi yeşerecek ve büyüyecek. Bizler HDP olarak bu topraklardan bu kötülüğü söküp atacağız. Bu adaletsizliğe bu zulme mutlaka son vereceğiz” diye konuştu.
1920 meclisinde 72 Kürt vekil olduğunu hatırlatan Temelli, “Arap vekil, Ermeni vekil vardı. Lazistan vekilleri vardı, Kürdistan vekilleri vardı. Güçlü bir ülkeyi ortak bir iradeyi var etmek için bir araya geldiler. İttihatçı akla karşı belki de Demokratik Cumhuriyetin ilk adımlarının atıldığı bir meclisti. Bu iradeyi yok sayanlar, tekçiler; geride bıraktığımız 100 yıla yakın süredir o tekçiliği dayatarak, 1920 iradesini yok sayarak o ittihatçı aklı, o zulmü büyüterek geldiler. Son 5 yıla baktığımızda o zulmün katmerlendiğini görüyoruz. O zulmün Saray olduğunu görüyoruz, zalimlik abidesi olduğunu görüyoruz. Ama and olsun ki o abideyi hep birlikte yıkacağız” dedi.
PKK Lideri Öcalan’ın 5 yıldır tecritte olduğunu söyleyen Temelli, “5 yıldır adalet yok. Bir ülkede tecrit varsa, tecrit hukuku varsa o ülkede adalet olmaz. Ne yargı, ne yargı bağımsızlığı kaldı. Talimatlarla çalışan yargı tüm ülkeyi cezaevine çevirdi. Her gün gözaltı, her gün soruşturma, her gün adaletsizlik. Bu, her yerde tecrit olduğunun göstergesidir. Mutlak tecrit kalkmalı, bu tecrit yıkılmalı. Hukuk ve adalet adına adım atılmalı. Bunun ilk adımı da Sayın Öcalan’a uygulanan mutlak tecritin sonlandırılmasıdır. Eğer tecritte ısrar ederseniz bu ülkede adalet çöktüğü gibi bu ülke de çökecek” dedi.
Üçüncü yolu hep birlikte açmalıyız
İktidarın tükenmiş bir iktidar olduğunu vurgulayan Temelli,
yeni bir seçenek yaratılması gerektiğini dile getirdi.
Temelli şöyle devam etti: “Bir seçenek yaratmalıyız. O seçenek demokratik
çözümü, demokratik anayasayı, bir arada yaşama iradesini barındırmalı. O
seçenek bir üçüncü yolu açmalı. Özgür siyasetle bir arada yaşama iradesiyle
üçüncü yolu hep beraber açacağız. Bu iktidardan kurtulacağız, faşizmi
yıkacağız. Bu ülkeyi mutlaka ama mutlaka demokratikleştireceğiz.
Bu ülkenin demokratikleşmesi Ortadoğu’nun demokratikleşmesidir. Bu ülkede
toplumsal barışı inşa etmek Ortadoğu’nun demokratikleşmesidir. Bakın bugün
iktidar bir Washington’a, bir Moskova’ya gidiyor. Nereye gideceğini şaşırmış
durumda. Neden? Sırf Kürtlerle barışmamak için ama artık yolun sonuna geldiler.
Nereye giderlerse gitsinler tükenmişliklerini ifşa ediyorlar.
S-400 aldılar, F35 anlaşması yaptılar. Afrin’e girdiler yetmedi, geldiler şimdi
yeni bir cep oluşturacaklar. Kimin toprağını kimden alıyorsunuz? Kimin
toprağında demografik değişim yapıyorsunuz. Bu uluslararası mahkemelerce de
suçtur. Siz 400 bine yakın insanı yerinden yurdundan ettiniz. Neden? Kürt
düşmanlığı. Kürt düşmanlığı üzerinden bir iktidar inşa ettikleri için, savaş
politikalarından beslendikleri için Suriye’nin en huzurlu bölgelerini bile
kıyamet alanına çevirdiler. Peşlerine
taktıkları IŞİD artıkları ile, ÖSO artıkları ile Suriye’de ne huzur ne barış
bıraktılar. Oysa Afrin, Rojava halkların bir arada, huzur içinde yaşadığı bir coğrafyaydı.
Tam da o coğrafyada ortaya çıkmış olan iradeyi desteklemek yerine, o coğrafyada
ortaya çıkmış demokrasi vahasını desteklemek yerine, orayı kıyamete çevirmek
aslında Suriye’de siyasi çözümün önünü tıkamaktan başka bir şey değildir. Bu
iktidarın derdi çözüm değildir, çözümün önünü tıkamaktır. Harekatlarla övünmek
yerine, yok barış pınarı, yok pençe, yok zeytin dalı harekatı; bunlarla övünmek
yerine ‘buradan nasıl çıkarız’ı düşünme zamanıdır.
Kürt’e mermi Türk’e siyanür düştü
Gelin savaşa karşı çıkalım. Çıkmazsak savaş bütün kapıları çalar, çaldı. Fatih’te çaldı, Antalya’da çaldı. Kürt’e mermi Türk’e siyanür düştü. Ölüm her yerde, acı her yerde, zulüm her yerde. Savaş herkese eşit ölüm getirir. O yüzden ölüme karşı yaşamı savunmalıyız. O yüzden herkese sesleniyoruz, emekçilere, kadınlara sesleniyoruz. Ne yaşamınızdan ne mücadelenizden vazgeçin. Hakkınızı elinizden alanlara karşı mücadele edin. İntihar çözüm değil. İntiharı düşünmeyin. Yaşamınızdan vazgeçmeyin. Mücadelenizi yükseltin. Bu iktidardan mutlaka kurtulacağız. Yaşamlarımıza sahip çıkacağız. Her eve aş da girecek iş de girecek. Biz mermi istemiyoruz; top, tüfek, savaş istemiyoruz. Biz bir arada eşit yurttaşlar olarak yaşayacak bir ülke istiyoruz. O ülkeyi de hep birlikte var edeceğiz.
Bu bütçe saraya kaynak, halka yoksulluk demek
Bütçe görüşmelerine değinen Temelli, “Bir bütçe yapmış meclise göndermiş. Oysa meclisler bütçe yapmak için vardır. İlk insanlık tarihinden bugüne kadar aslolan budur. Yan yana gelir; yarın nasıl yaşayacağız diye, ortak yaşam nasıl olacak diye müzakere ederiz. Meclis budur. O müzakereler bir bütçedir. Bütçe halkın bütçesidir, halkın kaynaklarıyla var olur. Siz bugünkü bütçeye halkın bütçesi diyebilir misiniz? Hayır. Bu bütçe Saray’ın bütçesidir. Kendi hesabına ne uygunsa onu yazmış. Müteahhitleri için ne makbulse onu yazmış. Silah tüccarları için ne gerekiyorsa onu yazmış. Damadı için, oğlu için ne gerekiyorsa onu yazmış. Halka bütçe yok, yıllardır yok ama 2020 bütçesi yine bir zulüm bütçesi. Savaşa kaynak, betona kaynak, Saraya kaynak; halka yoksulluk, işsizlik. İşsizlik parlamentoya çağrı yapıyor. Bugün komisyonlarda bütçe görüşmeleri var. HDP vekilleri halkın ihtiyaçlarını, halkın gerçek bütçesini o komisyonlarda savunmaya devam ediyorlar. Çözüm önergeleriyle savunmaya devam ediyorlar. Tüm halkları, vekillerimize kulak vermeye davet ediyorum. Dinleyin ve herkese bu hakikatin sesini yaygınlaştırın. Görün, halkın bütçesi, halkın kaynakları nasıl talan ediliyor, nasıl gasp ediliyor. Bu soygunu görün. O bütçeden müteahhitlere ayrılan paylara bakın. Urfa bunu çok iyi biliyor çünkü o bütçeden Urfa’ya pay yok. Urfalı çiftçiye pay yok. Türkiyeli çiftçiye pay yok. Urfa’da Şehir Hastanesi’ne var. O şehir hastanesine ulaşmanız zaten mümkün değil. Hala Şehir Hastanesi yapılacak. Yapılsa da oraya vatandaş olarak değil müşteri olarak gideceksiniz. Tıpkı Bursa’da olduğu gibi, diğer kentlerde olduğu gibi. Hastane kentlerden uzak, hastaneye gidene kadar insanlar yolda vefat ediyor. Gitseniz de zaten paranız yetmiyor. Sosyal güvence yok, sağlığı ticarileştirmeye devam ediyorlar. Neden? Betoncu müteahhitlere para kazansın diye. İşte bütün bunlara son verebiliriz. “Ne yapmalıyız”ı, her gün her saat dillendirmeye devam ediyoruz, bunu yapmaya devam edeceğiz.
Kayyım Kürt halkının iradesini yok sayıyor, kabul etmiyoruz
Evet her yerdeyiz. Her yerde haklı olduğumuzu haklılığımızı dile getirmeye devam edeceğiz. Herkesle konuşacağız, herkese ulaşacağız. Kayyımı kabul etmiyoruz, çünkü kayyım Kürt halkının iradesini yok saymaktadır. İrademizi teslim etmeyeceğiz. Kayyım, talandır, gasptır. Halkın kaynaklarını üzerine çöreklenmektir. Hakkımızın gasp edilmesini kabul etmeyeceğiz. Kayyım şiddettir, zulümdür. Bu şiddete demokratik siyasetle demokratik mücadele ile mutlaka karşı çıkacağız.
En yakın zamanda kayyumlarla birlikte iktidarı da süpürüp atacağız
31 Mart’ta dedik ki “Kayyımları süpürüp atacağız”, süpürüp attık. Bu yüzsüzler bu utanmazlar hala kayyım atıyorlar. Buradan diyorum ki, en yakın zamanda, kaçamazsınız o seçimde bu kayyımlarla birlikte bu sefer bu iktidarı da süpür atacağız. O yüzden yan yanayız. O yüzden daha güçlü bir örgütlenmeye daha güçlü bir mücadeleye ihtiyacımız var. İşte şimdi 3’ünü Olağan Kongremizde Urfa’da yan yana geldik. Birçok kentimizde kongrelerimizi yapıyoruz. Büyük konferans ve kongremizi de ocak ve şubat aylarında gerçekleştireceğiz. Önümüzdeki döneme çok daha güçlü ve çok daha kararlı gireceğiz.
Eş başkanlık bizim mor çizgimizdir: Bundan geri adım atmayız, vazgeçmeyiz
Üreten biziz, yöneten de biz olacağız. İşte buna tahammül edemedikleri için, yönetemedikleri için, yerel demokrasiden nasiplerini almadıkları için kayyım atıyorlar. Kayyım ile ayakta durmaya çalıyorlar. Biz kadın partisiyiz. Tüm kadınlar HDP’ye. HDP Kadın partisidir. Eşit temsiliyetle hareket eder. Kadın mücadelesi aslında toplumsal özgürlük mücadelesidir. Eş başkanlık bizim mor çizgimizdir. Buradan asla geri adım atmayız. Eş başkanlığı suç olarak anlatıyorlar. Kadın düşmanı bir parti olduğu için AKP, onun bakanları kalkmışlar eş başkanlığı bir suçmuş gibi anlatıyor. Radikal demokrasi anlayışıdır. Kadınları yok sayanlara karşı, kadınları yaşamdan, çalışma hayatından sosyal hayattan dışlayanlara karşı bir mücadelenin adıdır. O yüzden de bu mor çizgimizden taviz vermeyiz, geri adım atmayız. (HABER MERKEZİ)