TTB, iktidara uyarıda bulunarak pandemide yanlış sağlık politikalarında ısrar etmekten vazgeçmesini isteyerek, topluma da sağlık hakkı taleplerini yükseltme çağrısında bulundu.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Fincancı, Sağlık Bakanlığı’na yaptıkları çağrı ve açıklamalardan oluşan 50 metrelik belgeleri paylaşarak, “Bunlar toplumu yok saymanın belgesidir.” dedi.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), “İktidara uyarımız topluma çağrımızdır” başlıklı basın toplantısını TTB Genel Merkezi’nde yaptı. Toplantıda ilk konuşan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı Paul B. Preciado’nun Michel Foucault’dan esinlenerek sarf ettiği “Yaşadığın toplumun nasıl bir siyasi hükümranlık biçimi kurduğunu söyle, karşılaşacağın salgınların alacağı biçimi ve onlarla nasıl mücadele edileceğini söyleyeyim” cümlesiyle sözlerine başladı.
‘Bunlar toplumu yok saymanın belgesidir’
TTB’nin bir yıldır hem topluma hem de Sağlık Bakanlığı’na yaptığı çağrı ve açıklamalardan oluşan 50 metre uzunluğundaki belgeleri paylaşan Korur Fincancı, “İktidar bu uyarılarımızı asla hayata geçirmedi. Bunlar toplumu yok saymanın belgesidir.” dedi.
‘Öngörülen her şey önlenebilirdi’
Korur Fincancı’nın konuşmasının ardından basın açıklamasını TTB II. Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten ve TTB Merkez Konseyi üyesi Doç. Dr. Deniz Erdoğdu okudu. İktidarın yeni “Kontrollü Normalleşme Kararları”nı açıklayıp uygulanmaya başlamasından bugüne 38 gün geçtiğine vurgu yapılan açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Bu adımlar atılmadan önce COVID-19 hastalığında resmi sayılara göre günlük vaka sayısı 8 binlerin ve hastalığa bağlı ölüm sayısı 65’lerin altındaydı. TTB olarak o zaman da ‘normalleşme’ başlığı altında atılacak adımların bilimsel olmadığı konusunda uyarmıştık; ama ne yazık ki uyarılarımız yine dinlenmedi. Hatırlatıyoruz öngörülen her şey önlenebilirdi.”
Açıklamada, salgının boyutunun ne yazık ki yürütülen sağlık politikalarının ne kadar kötü olduğunu açıkça somutlaştırdığı belirtildi.
‘Hastane doluluk oranları alarm vermekte’
Salgınla mücadelede koruyucu sağlık hizmetlerini görmezden gelen iktidar nedeniyle ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinin de kapasitesinin aşılmak üzere olduğuna işaret edilen açıklamada, “Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Samsun gibi illerimizde hastane doluluk oranları alarm vermektedir.” denildi.
‘Bilimsel filyasyon hiç yapılmadı’
Sağlık Bakanlığı verilerine göre 420 binin üstünde yurttaşın COVID-19 hastası olduğunun kaydedildiği açıklamada, “Üstelik bu sayılar henüz bilimsel standartlara dahi uydurulamamış filyasyon verileridir.” diye belirtildi. Türkiye’de bilimsel anlamda filyasyonun hiç yapılmadığına vurgu yapılan açıklamada, “Hasta ve temaslı takibinde de her gün çok ciddi aksaklıklar iletilmektedir.” denildi.
Açıklamada, pandemiyle mücadelenin başarısız olmasının asıl nedeninin topluma karşı görevlerini terk etmiş, sorumluluklarından çoktan vazgeçmiş yönetim tarzı olduğuna dikkat çekildi.
‘Fazladan kaybettiğimiz her canımızın sorumlusu bu kararları alanlardır’
İktidarın önlemleri göstermelik aldığını virüsle adeta randevulaşacak kadar ileriye taşıdığının belirtildiği açıklamada, “1 Mart’a açılma randevusu verip ‘Ramazan ayına kadar herhangi bir önlem almayacağım’ demek, bilimsel değil algısal bir tutumdur. Beklediğimiz sürede fazladan kaybettiğimiz her canımızın sorumlusu bu kararı alanlardır. Bu tutum kendi yaşam biçimlerinin topluma dayatılmasıdır.” diye belirtildi.
‘İki doz aşı olanlar toplumun yüzde 10’una dahi ulaşmamıştır’
14 Ocak’tan bu yana 11 hafta geçtiğinin hatırlatıldığı açıklamada, “İki doz aşı olanlar toplumun yüzde10’una dahi ulaşmamıştır. İki doz aşı olanların 8 milyona ulaşmayan sayısı ile bilimsel olarak Türkiye’de bağışıklama sağlanabilmesi için 6 ayda 120 milyon doz aşı gerekliliğinin yanından bile geçilememektedir ve halen bir aşı programı açıklanamamıştır.” denildi.
İktidara son durumda acil adım atması uyarısı
“TTB olarak iktidarı bir kere daha uyarıyoruz: Geç kaldınız, önlenebilir ölümleri önlemediniz! Her gün yüzlerce insanımızı kaybettiğimiz son durumda acil adımlar atılmalıdır.” denilen açıklamada, şu öneri ve talepler sıralandı:
- Mevcut sağlık politikalarının başarısız olduğu artık kabul edilmeli; sağlığa bütüncül bakan toplum ve sağlık örgütlerinin katılımıyla dayanışma içerisinde yeni bir sağlık sistemi kurulmalıdır.
‘Bireyler hastalanmadan gerekli adımlar atılmalı”
- Pandemi ile mücadele, derhal geniş katılımlı yerel pandemi kurullarına devredilmelidir. Bu kurullara yerel yönetimler, sağlık emek ve meslek örgütleri ve toplum dahil edilmelidir.
- Bilimsel kriterlere uygun filyasyon çalışmalarına hızla başlanıp salgının ilk kaynağına ulaşılmalı, bireyler hastalanmadan veya hastaneye gelmeden gerekli adımlar atılmalıdır.
‘AVM, fabrika, lokanta, atölye gibi kalabalık alanlar derhal kapatılmalı’
- Çalışanlar sosyal ve ekonomik hiçbir kayba uğratılmadan; AVM, fabrika, lokanta, atölye, şantiye gibi kalabalık ve kapalı alanlar derhal kapatılmalıdır. En az 14 gün tercihen 28 gün zorunlu üretim alanları dışında çalışanlar hiçbir şekilde mağdur edilmeden çarklar durdurulmalıdır. Zorunlu üretim alanlarında çalışanlar için işyerine ulaşmada ve iş yerlerinde fiziksel önlemler alınmalı, dönüşümlü çalışma modelleri ile çalışma ortamlarında bulunan sayısı azaltılmalıdır.
- Uluslararası dolaşım en aza indirgenmeli ve yalnızca çok gerekli şartlarda olmalı, yurtdışı seyahatlerinde 14 gün karantina uygulanmalıdır.
- Aşı temini ile ilgili süreç şeffaf bir biçimde kamuoyu ile paylaşılmalı, toplumun önüne net bir aşı takvimi konulmalıdır.
- COVID-19’un meslek hastalığı kabul edilmesi gibi basit bir adımın bile atılmaması halen bir ayıp olarak ortada durmaktadır. Halen atanmayı bekleyen ve KHK ile gerekçe gösterilmeden ihraç edilmiş tüm sağlık çalışanları hızla salgınla mücadelede yerlerini almalıdır. Sağlık çalışanları artık dinlenebilmelidir.
- Aşıda patenti ortadan kaldıracak uluslararası adımlar atılmalıdır. Küresel sorunda çözümün de küresel olduğu kabul edilmelidir. Kimseyi geride ve yalnız bırakmayan uluslararası koordinasyon acilen kurulmalıdır.
Bilim insanlarına çağrı
Açıklamada, bilim insanlarına da çağrı yapılarak, “Sınırlı sayıda da olsa eldeki mevcut verileri ile ülkenin, bölgelerin, risk gruplarının özgün durumlarının gösterilmesi gerekir. Bilim insanları yayın üretme konusunda Bakanlığın çizdiği çerçevenin dışına çıkmalıdır; TTB bilimsel sorumluluğu almaya hazırdır.” denildi.
Topluma hak taleplerini yükseltme çağrısı
Topluma da çağrının yapıldığı açıklamada, “Ekonomik çıkarlar için sağlığımızı hiçe atarak çalıştırıldığımız işyeri ortamlarına gitmemeyi talep etmek en doğal sağlık hakkı talebimizdir. Hareketliliği azaltıp bulaşı önlememiz için ekonomik destek, zamanında aşılanma, şeffaf bilgi edinme yurttaşlık haklarımızdır.” denildi.
Hak taleplerini yükseltmenin, yaşam hakkını daha güçlü savunmanın en gerekli olduğu zamanlarda olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Toplumun yaşam hakkının dahi elinden alındığı bu dönemde, tüm demokratik kitle örgütlerine, siyasi partilere, toplum temsilcilerine bu talebi birlikte yükseltelim çağrısında bulunuyoruz.” diye belirtildi.
Uyarılarına rağmen yanlış sağlık politikalarında ısrar edilmesinin sosyal cinayet olduğuna vurgu yapılan açıklamada, “Toplumun ve sağlık çalışanlarının canını ve sağlığını riske atan vurdumduymazlığına daha fazla tahammülümüz kalmamıştır. Siyasi ve ekonomik çıkarları değil insanı önceleyin!” diye kaydedildi.
Yeni1Mecra