Uluslararası PEN Kulüpleri Federasyonu’nun Norveç Şubesi, Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü ile adil yargılanma hakkına odaklandığı “Türkiye İddianame Projesi 2020” projesinin sonucunu açıkladı.
Norveç PEN tarafından organize edilen ve tek tek dosyalar üzerinden Türkiye’deki yargısal sürecin ele alındığı raporlarda, iddianamelerin iç ve uluslararası hukuka uygun olmadığı ve sürecin bir bütün olarak sorunlu olduğuna vurgu yapıldı.
Uluslararası PEN Kulüpleri Federasyonu’nun Norveç Şubesi, Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü ile adil yargılanma hakkına odaklandığı “Türkiye İddianame Projesi 2020” projesinin sonucunu açıkladı. 204 sayfalık final raporunda Nedim Türfent, Berzan Güneş, Gezi Parkı, Pelin Ünker, Deniz Yücel, MİT Mensubu Haberleri, Büyükada, Cumhuriyet Gazetesi, Şebnem Korur Fincancı- Erol Önderoğlu- Ali Nesin, Osman Kavala, Henri Barkey, Ahmet Altan, Reyhan Çapan- Hüseyin Aykol ve Eren Keskin yargılamalarını başlatan iddianamelerin farklı ülkelerden hukukçular tarafından incelenmesiyle kaleme alınan raporlar yer alıyor.
2020 yılında inceleme ekibi içerisinde Norveç’te yargıç olan Heidi Hedgall‘in yanı sıra, İngiltereli hukukçular Kevin Dent ve Aska Fujita, Avusturyalı hukukçular Clarissa Fondi ve Hannah Beck ile Türkiye’den insan hakları hukukçusu Şerife Ceren Uysal bulunuyor. Aynı zamanda final raporu Türkiye’de yargısal alanın durumu, yargı sisteminin tarihi, baro düzenlemeleri gibi konularda Orhan Gazi Ertekin, Kasım Akbaş, Berna Akkızal gibi isimlerin kaleme aldığı makaleleri içeriyor. Yine final raporunda Türkiye’deki temyiz ve istinaf sistemi infografiklerle açıklanıyor.
Birçok dava gözlemlendi
Proje yürütücüsü Caroline Stockford, raporun giriş bölümünde çalışmayı şöyle tanıtıyor: “PEN Norveç olarak, 30 yıldır Türkiye’deki davaları gözlemliyoruz. Bu konudaki sorumluluğumuz 2016’daki darbe girişiminden ve onu takip eden olağanüstü hal durumundan sonra giderek arttı. Bu süreçte 185 basın kuruluşu Kanun Hükmünde Kararnameler sonucu kapatıldı ve sayısız gazeteci tutuklanarak haklarında dava açıldı. PEN Norveç, Çağlayan Adliye Sarayı’nda ve Silivri Cezaevinde kurulu mahkeme salonunda birçok dava gözlemledi. Ve bu çalışmalarımıza dayanarak, PEN Norveç tarafından İddianame Projesi tasarlandı. Proje, gazetecilik, basın ve sivil toplum alanlarından meslektaşlarımızın karşılaştığı aleni adaletsizlikleri pratik bir yöntemle kayıt altına alarak, adil yargılanma haklarını desteklemeyi amaçlıyor.”
‘Cezalandırma’
Final raporun sunuş bölümünü kaleme alan Columbia Üniversitesi Hukuk Fakültesi İnsan Hakları Kliniği & Enstitüsü’nde akademisyen ve TrialWatch projesinin yürütücülüğünü gerçekleştiren Sarah Mehta, “PEN Norveç’in raporlarında incelediği davalarda (bizim TrialWatch ile izlediğimiz davalar gibi), mahkeme süreçlerine ilişkin sorunları açığa çıkarmanın yanı sıra, aynı zamanda bu davalardaki iddiaların daha en baştan ifade özgürlüğü hakkının meşru kullanımını cezalandırmayı amaçladığını da göstermektedir” sözleri ile Türkiye’deki yargı sürecinin bir bütün olarak sorunlu işleyen bir yapısı olduğuna dikkati çekiyor.
‘Eylem ve suç arasında bir bağlantı yok’
PEN Norveç tarafından düzenlenen webinar ile duyurusu yapılan final raporunda özellikle iddianamelerin karışık ve anlaşılmaz bir dil yapısı içermesi, çoğunlukla hukuki bir argümandan öte savcıların politik görüşlerine dair argümanların iddianamelere şekil vermesi, şüphelilerin lehine delillerin hemen hemen hiç toplanmaması, yine şüphelilerin eylemleri ile şüphelilere yüklenen suç arasında bir bağlantı kurulmaması gibi tespitlere yer veriliyor. İddianamelerin genellikle ifade özgürlüğüne müdahale niteliği taşıdığı ve ilk andan başlayarak savunma hakkı ve adil yargılanma hakkının ihlaline yol açtığına vurgu yapıyor.
‘Fiili adımlar atılmalı’
PEN Norveç tarafından dün düzenlenen ve gazeteci Banu Güven’in moderatörlüğü ile gerçekleştirilen webinarda Türkiye’deki ifade özgürlüğü ve yargısal duruma değinildi. Açılış konuşmasını yapan PEN Norveç Başkanı Kjersti Loken Stavrum, Türkiye’deki meslektaşlarının durumlarını takip etmeyi sürdüreceklerini belirtti. İlk oturumda konuşmacı olan Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor ile Türkiye- AB Karma Parlamento Komisyonu Başkanı Avrupa Parlamento Üyesi Sergey Lagodinsky, Türkiye’nin yapısal bir dönüşüm geçirmesi gerektiğini vurguladı. Nacho Sanchez Amor, Türkiye’nin AB üyeliğine aday olduğunun altını çizerek, bu adaylık sürecinin yüklediği yükümlülüklere dikkati çekti. Her iki parlamenter de Türkiye’nin artık yazılı bir takım düzenlemeler değil, fiili adımlar atması gerektiğini belirterek, Demirtaş, Kavala ve HDP iddianamesine vurgu yaptı.
‘Savcılar mesleki bir eğitimden geçirilmeli’
Ardından söz alan proje yürütücüsü Caroline Stockfold final raporunda yer alan iddianamelerin çarpıcı eksikliklerine işaret etti. Proje kapsamında iddianamelerin bir özel kasıt olmaksızın seçilmesine rağmen, tek bir iddianamenin dahi gerek iç hukuk gerekse uluslararası standartlara uygun olmadığını belirten Stockfold, bu durumun çok vahim olduğunu söyledi. Nedim Türfent’in Bin 500 günü aşkın bir süredir tutuklu olduğunu hatırlatan Stockfold, savcıların mutlak olarak mesleki bir eğitimden geçirilmesi gerektiğini, bu eğitimin insan haklarına ilişkin temel eğitimi de içermesi gerektiğini ifade etti.
‘Siyasi yargısal süreçlere müdahale’
Ardından söz alan proje kapsamındaki raporların süpervizörlüğünü yürüten Şerife Ceren Uysal, temelde iki soruya yanıt vermeyi hedeflediklerini söyledi. İddianamelerin iç hukuka ve uluslararası hukuka uygunluğunu ölçmeye çalışmanın yanı sıra, iddianamelerin nasıl nitelikli ve hak ihlali oluşturmayacak şekilde yazılabileceğine ilişkin somut önerilerde bulunmayı hedeflediklerini de belirtti. Projenin önerilerini özetleyen Uysal, öneriler arasında bir iddianame şablonu belirlenmesi, iddianame dilinin sadeleştirilmesi, savcıların eğitimi gibi başlıkların yanı sıra artık siyasilerin yargısal süreçlere müdahale etmek anlamına gelen açıklamalarına son vermeleri gerektiğini aktardı.
‘Basit bir şüphenin dayanağı yok’
Rapor yazanlardan Norveçli yargıç Hedgall, incelediği iddianamelerin hiçbirinin bir neden-sonuç ilişkisine dayanmadığını, kendisinin basit bir şüphenin dayanağını dahi bu metinlerde bulamadığını, görüşüne göre incelediği iddianamelerin hiçbirinin yazılmaması gerektiğini vurguladı. Oturumun son konuşmacısı olan insan hakları hukukçusu Ayşe Bingöl Demir ise, proje kapsamında oluşan final raporunun Türkiye’de yargının işlemediğinin analitik ve bilimsel bir belgesi olarak kabul edilmesi gerektiğini vurguladı. Projenin 2021 yılında da süreceğini belirten Stockfold, uzman ekiplerine İtalya’dan Hollanda’dan yeni hukukçuların da eklendiğini belirterek, 2021 yılında Can Dündar & Erdem Gül, Bülent Şık, Ertuğrul Mavioğlu & Çağan Demirel gibi isimlerin iddianamelerini de incelemeye karar verdiklerini belirtti.
Raporun tamamına şu linkten ulaşılabilir: https://norskpen.no/wp-content/uploads/2021/06/PEN-Norvec.pdf
MA / ADANA