İşgücü dışına çıkan 2 milyon 120 bin kişiye ilave olarak KÇÖ alan 2 milyon 590 bin kişi koronanın en az 4 milyon 710 bin kişinin iş yaşamını etkilediğini göstermektedir.
Korona nedeniyle ilave işsizlik riski altında olan nüfus 4 milyon ile 5,3 milyon kişi arasındadır. Mevcut 4,3 milyon işsiz ile birlikte ortaya sonuçları ağır bir tablo çıkıyor.
Sinan Ok
Korona virüsün sağlığa ilişkin test, tanı, yaşam yitimi verilerinin birçok ülkede zirve yaptığı ve iyileşme/“normalleşme” yönünde bir söyleme geçildiği gözlemlenmektedir. Ancak ortalama 2 aydır kapalı olan işletmelerin sabit giderleri, personel giderleri, ertelenen borçları ve ödemeleri, ertelenemeyen/borçları ve ödemeleri, birçok başlıktaki talep daralması özellikle zaten kriz içerisinde olan Türkiye ekonomisi için normalleşmenin bir sonraki bahar da bile olmayacağına işaret ediyor.
10 Mayıs günü açıklanan TÜİK Hanehalkı işgücü Şubat verilerine göre; Türkiye’de koronakrizinin etkisi Mart ayı itibariyle görülmeye başlanmıştır. Ocak dönemi verilerine göre hem işgücünün (562 bin) hem de istihdamın (495 bin) azaldığı görülmektedir. Genç işsizlikte artışın hızlandığı bu dönemde en önemli ve uzun vadeli sonuç işgücüne katılma oranında (İKO) görülen dramatik düşüştür. Türkiye’nin yapısal sorunlarından biri olan işgücüne katılma oranlarının düşüklüğü hem genel için hem de özellikle kadın işgücü için zaten düşük bir düzeydedir. Türkiye İKO’su AB ve OECD içerisinde neredeyse her zaman en düşük 3 ülke arasındadır.
Virüs etkisi ile istihdamdan kopanların iş arama faaliyeti içerisinde olmadığı görülüyor. Bu nedenle geçen yılın aynı dönemine göre “İşgücüne Dahil Olmayan Nüfusta” 2 Milyon 120 bin kişilik bir artış yaşanmıştır. Aşağıdaki grafikte son 5 yıl içerisinde işgücüne dahil olmayan nüfusun önceki yıl aynı döneme göre değişimi (Mavi Çizgi) gösterilmiştir. 62 dönem verisini içeren eğilim 2018 Rahip Bronson krizi etkisiyle zaten Kasım 2018’den itibaren artan bir eğilime sahipti. Ancak korona verilerinin yansımaya başladığı 2020 dönemlerinde artışlar bir milyonu geçmiş ve ifade edildiği gibi son dönemde 2 milyon 120 bin kişi olmuştur.
Aşağıdaki grafikte kırmızı renk ile gösterilen eğilim ise “İş Aramayıp Çalışmaya Hazır Nüfusun” önceki yıl aynı döneme göre değişimini göstermektedir. İşgücüne dahil olmayan nüfus ile benzer bir eğilim gösteren bu veri de aslında işsizliğin geniş tanımına dahil edilmektedir. Bu ilave artışa bakıldığında sadece Şubat Döneminde 832 bin kişinin bu kapsamda arttığı görülmektedir.
Grafik 1: KORONA ETKİSİYLE İŞGÜCÜ DIŞINA ÇIKAN NÜFUS
Şubat dönemi mevsimsel etkiden arındırılmış verilerine göre Türkiye’de istihdam 2017 yılı Ocak düzeyine düşmüştür. Bu azalış bile gelecek dönem için ciddi bir üretim kaybının işaretidir. Ancak korona virüsünün açığa çıkardığı işsizlik Mart-Nisan dönemi açıklandığında daha dramatik veriler içerecektir. TÜİK verilerinde bu ay itibariyle kısmı bir şekilde yansıyan Koronavirüs etkisini tam olarak 10 Haziran’da açıklanacak Mart Dönemi verilerinde ve 10 Temmuzda açıklanacak olan Nisan Dönemi verilerinde ölçebileceğiz. Çünkü bir bütün nisan-mayıs aylarını kapalı geçiren işletmelerin ve işte olmayan istihdamın verilerini maalesef bu tarihlerden önce TÜİK paylaşmıyor.
İŞKUR’a işsizler de işverenler de başvurmadı
Türkiye’de Nisan 2020 ayında açığa çıkan işsizliği ve istihdam kaybını gösteren diğer bir veri de İŞKUR Aylık istatistik bülteni ve İşsizlik Sigortası bültenidir. Nisan İstatistik Bültenine göre işverenlerin işçi talebi olarak ifade edilen Açık İşler geçen yıl aynı aya göre yüzde 74 azalış göstermiştir. Ocak-Nisan döneminde bu azalışı yüzde 20 iken nisanda azalışın yüzde 74’e çıkması Koronavirüs etkisidir. Diğer bir veri de İŞKUR işe yerleştirme verisidir. Nisan 2020’de İŞKUR işe yerleştirme verisi yüzde 75 azalmıştır. Ocak-Nisan dönemi toplamı için bu azalış yüzde 34’tür. Azalışın tümünün özel sektörde ve son iki ayda gerçekleştiği görülmektedir.
Türkiye’de işsizlerin çok önemli bir bölümü İŞKUR’a iş bulmak amacıyla başvurmuyor. Kümülatif bir idari kayıt olmasına rağmen İŞKUR işsiz sayılarının TÜİK işsiz sayılarının altında kalmasının nedeni İŞKUR’un iş bulmadaki yetersizliğidir. Özellikle son yıllardaki liyakatsiz idarecilerin İŞKUR’u olması gereken yere gelmesi önünde engel olduğu ve yaşanan krizde İŞKUR’un müdahalede yetersiz kalacağı bir kere daha ifade edilmelidir.
İşsizlik sigortası kapsamında işini kaybeden işçilere; koşulları (işten “çıkarılmak”, son 3 yılda 600 gün toplam prim günü olmak ve son 120 gün kesintisiz çalışmak şartlarının tümü bir arada olmalı) yerine getirmesi kaydıyla işsizlere işsizlik ödeneği verilmektedir. Korona döneminde “işten çıkarılmak” “yasaklandığı” için işsizlik ödeneğine başvuru koşulları gerçekleşmemiştir. Bu nedenle aşağıda tablo 1’de de görüleceği üzere 2020 yılı başından nisan sonuna kadar işsizlik ödeneği alan kişi sayısında artış yaşanmamıştır. Ancak Türkiye’de hem TÜİK hem de İŞKUR verilerine göre 4 milyondan fazla işsiz varken ödenek alan sayısının yüzde 15’i geçmediği de görülmektedir. Bu veride de Rahip Bronson krizinin etkisi Kasım 2018 itibariyle yansımıştır. (Ayrıca son 120 gün ile ilgili değişiklikte hak eden sayısında kısmi artışa yol açmıştır.) Korona krizinin işsizlik ödeneğine etkileri; hem işten çıkarmaların “yasaklanmış” olması hem de kısa çalışma ödeneğinden (KÇÖ) yararlanmak isteyen işverenlerin bu şekilde işçi çıkarmayı “ertelemiş” olması sonucunda henüz bu başlıktaki ödeneklere yansımamıştır. Bu veriye yansımasını KÇÖ süresi olan 3 ay bitiminde (Eğer Cumhurbaşkanı 6 aya uzatmaz ise) göreceğiz. Kısa çalışma ödeneği işçinin peşin alınan işsizlik ödeneği olacaktır. Eğer işten çıkarılırlarsa bu ödemeler işsizlik ödeneklerinden düşürülecektir.
TABLO 1: İŞSİZLİK ÖDENEĞİ VERİLERİ
Koronakrizinin işgücüne etkisini gösteren en somut veri 2,6 milyon çalışanın Kısa Çalışma Ödeneği almasıdır. Kayıtdışı çalışan yaklaşık 9,5 milyon kişi ve 4,5 milyon kamu emekçisi hariç tutulduğunda geriye kalan 14 milyon sigortalı/çalışanın yaklaşık yüzde 18 ila 27’sinin KÇÖ için başvurduğu görülüyor. İlgili Bakanın 27 Nisan tarihi itibariyle yaklaşık 300 bin işletme için açıkladığı 3 milyon 200 bin KÇÖ başvurusu henüz İŞKUR istatistiklerine yansımış değil.
Rahip Bronson krizi ile bu krizin arasındaki farkın büyüklüğü aşağıdaki tabloda da görülmektedir. 2019 yılı boyunca KÇÖ ödemelerinin işsizlik fonuna maliyeti 193 milyonun altında gerçekleşmişken sadece Nisan 2020 ayında 4 milyar 95 milyon fon KÇÖ kapsamında korona krizi nedeniyle ödenmiştir.
TABLO 2: KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ VERİLERİ
İşgücü dışına çıkan 2 milyon 120 bin kişiye ilave olarak KÇÖ alan 2 milyon 590 bin kişi koronanın en az 4 milyon 710 bin kişinin iş yaşamını etkilediğini göstermektedir. KÇÖ sayısının, Bakanın açıkladığı 3,2’ye yükselmesi durumunda sayı daha da yükselmiş olacaktır. Hangi ölçüyle ele alırsak alalım korona nedeniyle ilave işsizlik riski altında olan nüfus 4 milyon ile 5,3 milyon kişi arasındadır şimdilik. Mevcut 4,3 milyon işsiz ile birlikte ele alındığında ortaya korkunç sonuçları olacak bir tablo çıkıyor.
Koronakrizi ile mücadelenin bu riskler göz önünde bulundurularak kararlar alınması gerekir. 14 Mayıs itibariyle henüz açıklanmayan (Neden açıklanmıyor kısmı da önemli!) SGK mart ve nisan bültenleri de Koronakrizinin sosyal güvenlik sistemine etkilerini ölçmemiz için bazı veriler sunacaktır. Ancak asıl etki “ertelenen krizin vadesi dolduğunda”, prim, borç ve vergilerin vadesi geldiğinde yani haziran-temmuzdan sonra açığa çıkacaktır.
Korona krizinin ekonomiye etkisi sadece işsizlik oranları artışı şeklinde olmayacaktır. Gelecek dönemde üretim azalışı, daha önce hiç görülmemiş boyutlarda yeni bir konkordato dalgası ve borç çevrim krizi yaşanacaktır. Makro düzeyde bütçe açıkları, dış ticaret hacminin daralması, borçlanma artışı muhtemel gelişmeler olarak yaşanacaktır. Kişi başına düşen gelirin 7.000-8.000 dolar bandına düşebileceği bu süreçte mikro ve “kişisel” krizler hakkındaki haberleri de maalesef daha sık duyacağımız bir döneme giriyoruz.
İLGİLİ VİDEO SÖYLEŞİ