YEP yeni YEP de ekonomik krizi inkar ediyor

Önceki YEP’te de tutmayan işsizlik oranı ve istihdam tahminleri Yeni YEP’te de tutmayacaktır. AKP iktidarının politikaları işsizlik üretmeye devam edecektir.

Bir “yasa” olan bütçenin ihlal edildiği bir yerde bir “metin” olan YEP’in hiçbir bağlayıcılığı yoktur. Gelecek haftadan itibaren raflarda bir metin olacaktır.

Hükümetin Yeni YEP’te dolar kur hedefi 7 TL olarak yer alırken, metnin açıkladığı gün dolar 7,85 bandında dolanıyordu.

Berat Albayrak

Sinan Ok

Türkiye ekonomisi 2016’da başlayan OHAL, 2018’de başlayan Türk Tipi Başkanlık Sistemi (TTBS), 2018’de başlayan kur şokları ve 2015 yılından buyana yurtta ve cihanda sürdürülen militarist politikaların sonucu derin bir ekonomik krizin içindedir. Bu kriz COVİD-19 salgını nedeniyle daha da derinleşmiştir.

Bugün Hazine ve Maliye Bakanı’nın açıkladığı “Yeni” Yeni Ekonomi Programı (Yeni YEP) ise kriz olgusuna bir reddiye ile başlıyor. Ülke ekonomisinde işsizliğin, enflasyonun, faiz hadlerinin dünya ortalamasının çok üzerinde olması, ülke parasının en hızlı değersizleşen paralar arasında olması, bütçe kanununun iptal edilmiş gibi uygulanması bugün açıklanan metne yansımış değildir.

Metinde belirtilmeyenleri listelesek bu bir yazının sınırlarını aşar. O nedenle Yeni YEP’te bulunanlara dair değerlendirmeleri siz kıymetli yeni1mecra okurlarının idrak ve izanına havale ediyorum. 60 sayfalık Yeni YEP’teki yanlışları sadece listeleyelim dersek bir kitap çıkar aslında ama biz yine özetlemeye çalışalım.

  • Yeni YEP; 2018 yılında başlayan spekülatif kur şoklarının 2019 yılı sonu itibariyle etkisiz hale getirildiğini iddia ediyor. Halbuki sadece son 1 ay içerisinde dolar kuru 0,5 liranın üzerinde artmış, Euro 9 TL’nin üzerine sterlin 10 TL’nin üzerine yükselmiştir.
  • Cari işlemler dengesinde yaşanan fazlalık bir dengelenme olarak ifade ediliyor. Halbuki bu durum bir dengelenmenin değil ekonomik daralmanın işaretidir. Son 40 yılda üretimi ve tüketimi dışa bağımlı olan Türkiye ekonomisi ne zaman daralmışsa, cari açığı azalmıştır.
  • Dövize endeksli borçluluk durumunun kamu ve özel sektörü derinden etkilediği bu dönemde, borç servis oranlarının yüzde 200’lerin üzerinde gerçekleştiği bilinmesine rağmen kamu borcu yönetiminin övülmesi bir garabettir.
  • Covid 19 ile bağlantılı ifade edilen “gelişmekte olan ülkelerden yabancı sermaye çıkışı” Türkiye için sadece Covid 19 ile ilgili olmayıp önceki yıllarda AKP politikalarının sonucu başlayıp halen devam eden bir süreçtir.
  • 2019 yılı son ve 2020 yılının ilk çeyreğinde ekonomik aktivitedeki “iyileşmeye” bağlı açıklanan büyüme oranındaki artışın baz etkisi ifade edilmemiştir. Brunson krizinin önceki yılın son çeyreğinden başlayarak ülkeyi derin bir ekonomik krize sürüklediği ve etkilerinin halen devam ettiği ifade edilmelidir. Bazı sektörlerdeki daralma sürekli devam ederken, istihdam ve sigortalı sayısındaki azalış krizin devam ettiğini gösteriyor.
  • 2020 yılının son periyotları için V tipi olarak ifade edilen “toparlanma”; suni, her sektörde karşılığı olmayan, istihdam ve refah üretmeyen, tam aksine yoksullaştıran bir büyüme modelinin sonucudur. Gerçekte halk için salgının olumsuz etkileri devam etmektedir. Toparlanma değil günü kurtarma sorunu yaşanmaktadır. Yıl boyunca büyümenin sıfır civarında gerçekleşecek olması, kişi başına düşen gelirin bu yıl için de düşeceğini itiraf etmektedir.
  • Önceki YEP’te de tutmayan işsizlik oranı ve istihdam tahminleri Yeni YEP’te de tutmayacaktır. AKP iktidarının politikaları işsizlik üretmeye devam edecektir. Yıllardır zaten uygulanan ama istihdam odaklı olmayan politikalara milyarlarca fon aktarılması planı Bakan Albayrak tarafından yeniden ifade edilmiştir.
  • Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin ödeneği YEP’in ifade ettiği gibi işsizliği azaltan değil erteleyen uygulamalardır. Firmaların ertelenen borç, prim ve vergilerinin ödenmeye başlanacağı 2020 yılında istihdamda zaten var olan daralmanın daha da artması ile sonuçlanacaktır.
  • Enflasyon hedefleri ile gerçekleşmeler arasında 15 yıldır devam eden uyumsuzluk 2020 yılı için de aynı şekilde gerçekleşecektir. İlginç bir şekilde YEP’te TL için 2019 yılında “TL için sağlanan istikrarlı görünümün” ifade edilebilmesidir. İfade edilen dönemde ve sonrasında yüzde 30-40 bandında değer yitiren TL dünyada en değer kaybeden para birimlerinden biridir. Satın alma gücündeki reel azalışa, dışa bağımlı maliyetlerdeki yükselmeye rağmen enflasyonun YEP’te hedeflenen düzeyde gerçekleşmesi mümkün değildir. 2020 yılı için belirtilen 10,5 enflasyon oranı muhtemel kur şokları etkisiyle daha yüksek gerçekleşecektir. Ayrıca sonraki iki yıl için ifade edilen yüzde 8 ve yüzde 6 oranlarının bugünden öngörülmesi ve düşüş yönünde öngörülmesi mümkün değildir. Kur için son bir yılda yaşanan eğilimler gelecek yıl içerisinde de gerçekleşirse enflasyon düşmek yerine artacaktır.
  • Cari işlemler dengesi için öngörülen yüzde 3,5, yüzde 1,9 ve yüzde 0,7’lik açık beklentisi de büyüme beklentileri ile çelişkilidir. Her ne kadar akaryakıt fiyatlarında ciddi bir düşüş yaşanmışsa da hem turizm gelirlerinde hedeflenen hızlı artışın olmama ihtimali hem de büyüme olacaksa dışa bağımlılık durumu bu verileri temelsizleştirmektedir. Cari işlemler açığında TL’nin değersizleşmesi dışında “olumlu” bir faktör yoktur. Bunun da genel sonuçlarının çok olumsuz olduğu bilinmelidir. An itibariyle 15 milyara yakın yıllık açığı azaltacak herhangi bir gelişme yoktur.
  • Kamu maliyesinde bütçe disiplini yama tedbirlerle sağlanmıştır. İmar affı, İşsizlik Fonu yağmalanması, TCMB yedek akçeleri, Bedelli askerlik gibi palyatif uygulamalarla önceki yıllarda tutturulmaya çalışılan bütçe hedefleri bu yıl için hiçbir şekilde tutulacak gibi değildir. Coronavirüs gerekçe gösterilerek terk edilen bütçe disiplini Ağustos sonu itibariyle 111 milyar TL’lik açıkla sonuçlanmıştır. Kamu giderlerinde yolsuzluk ve şeffaf olmayan uygulamalar gittikçe artarken, gelirlerde de ciddi bir düşüş yaşanmaktadır. Sadece vergi gelirleri değil sosyal güvenlik prim gelirleri de gelecek dönemde reel azalış gösterecektir. 2020 yılı için öngörülen yüzde 4,9’luk bütçe açığının milli gelire oranı fahiş bir orandır. Sonraki yıllar için öngörülen 4,3 ve 3,9 oranlarında azalış trendini destekleyecek herhangi bir veri yoktur. 2021 yılında kamu gelirlerinde artışı sağlayacak herhangi bir iktisadi iyileşme olmayacaktır. Sonraki yıllardaki durum ise belirsizdir. 2021 için ifade edilen 5,8’lik büyümenin hangi dinamiklerle sağlanacağı ifade edilmemiştir.

Sonuç olarak YEP’teki hedefler neden tutmayacak diye sorulabilir. Öncelikle yazının kısıtları nedeniyle çok ayrıntıya giremediğimizden; önceki YEP’ler ve kalkınma planlarının hedefleri ne kadar tutturuldu ki bu da tutsun diye yanıt verilebilir. 2011-12 yılında ifade edilen 2023 hedeflerinin esamesi okunmuyor bu YEP’te. 10. Beş Yıllık Kalkınma Planı ve 11. Kalkınma planları kağıt üzerinde kalmış kadük metinlerdir. Türk Tipi Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçildikten sonra açıklanan 100 günlük programlar da 2. Yüzden sonra açıklanması terk edilmiştir. YEP’ler bütçe süreci ile ilgili olduğundan zorunlu nedenlerle açıklanıyor. Ancak “bir yasa” olan bütçenin ihlal edildiği bir yerde “bir metin” olan YEP’in hiçbir bağlayıcılığı yoktur. İktidarın açıkladığı bu metin gelecek haftadan itibaren raflarda bir metin olacaktır. Çünkü dolar kur hedefini 7 TL olarak açıklayan bu metnin açıklandığı gün dolar 7,85 bandında dolanıyordu.

Asgari ücret 300 doların altına düşmüşken iktidarın yoksulluğa dair tek cümle kurmadığı bir programı var. 60 sayfalık metinde “yoksul” “yoksulluk” kelimelerine bir kere dahi yer verilmemiştir. Bu eksiklik YEP’in felsefesinin bir sonucudur. AKP yoksulluğu istismar eden bir partidir. Gelecek 3 yılın planında yoksullara dair bir öngörü yok. Gerçeklikten bağı kopmuş, günü kurtarma çabasında olan ve halkın hiçbir derdine derman sunmayan iktidarın artık kabak tadı veren ve incelenmesi bile vakit kaybı olan bu metinleri hakkında mecburen konuşmak ve yazmak zorunda kalıyoruz işte… Özetle iktidarın ekonomiyi düzeltecek bir planı ve programı veya önceliği yok…