Yukarı Viçe’den Yerevan’a…

Gurbetçilik, yüz yılı aşkın bir zamandır bu ülkenin; Karadenizli’nin ve bu söyleşi bağlamında Hemşin halkının neredeyse kaderi olmuştur. Hemşin’in kültürel coğrafyası hep ama hep göç vermiştir.

Yerevan – Fotoğraf: brittannica.com

Adnan Genç

Sadece ekmek kapısı olarak görülmemiştir; başka kentler ve ülkeler; aynı zamanda, ‘yeni yurt’ edinilmiştir. Sadece ekmek kapısı da değil; aslında yüz yıldan önceki zamanlarda da Ordu’dan Hopa’ya değin dağlarda yaşayan Hemşin halkı, düze inip öncelikle doğuya, yakın tarihte ise batıya yönelerek, gurbetçilik, maişet motorunu çevirebilme kaygısı ve ne yazık ki, çok eskilerde kalmış da olsa yaşamsal var olma mücadelesi nedeniyle, gurbet ellere göç etmiştir.

Hatta bazı meslektaş dostlarla kimi araştırmalarımızdan söz temeliyim… Gazeteci dostum İsmail Kayhan, Avustralya’ya çağrı yaptı ama bir kişi dışında kimseyi bulamadık. Onun da konuşmaya pek hevesi yoktu…

Latin Amerika için de gazeteci, yazar dostum Metin Yeğin’den rica ettim. Bilirsiniz, bölgeyi defalarca gezmiş, üzerlerine kitap yazmış biridir. O da bakındı ama bizim Hemşinliler galiba sadece kendi işlerine bakıyorlardı koca kıtada. Bugünün gurbetçi Hemşinlileri’ne dönelim.

Yüz yıl kadar önce Batum üzerinden Moskova içlerine ve Bakü’ye kadar uzanan Hemşinlilik; o günlerde ve oralarda öğrendiği fırıncılık ve pastacılık işlerini zamanla Türkiye’ye taşımışlar.

Bu konuda sevgili meslektaşım ve hemşerim Uğur Biryol’ın İletişim’den çıkan ‘Gurbet Pastası’ adlı kitabı, unutulmazdır ve sahici bilgiler içermektedir. Şimdilerde ise dünyanın dört bir noktasına giden dostlarımızla konuşmamızı sürdüreceğiz. Bugün de Yerevan’da yaşayan iş insanı dostumuz Emin Garo Şimşiroğlu ile görüşüyoruz…

Yurttaşı olarak Yerevan’da yaşamak…

Merhabalar. Adım Emin Garo Şimşiroğlu… Çamlıhemşinliyim ve Ankara’da yüksek eğitimimi tamamladım. Dönemin siyasal kaosu beni de alt üst etmeden; önce Ankara’dan ayrıldım, sonra da ülkemden…

Biliyorsunuzdur muhtemelen, Türkiye’den her türlü tüketim maddesi ‘Türk Malı’ diye Ermenistan’a alınmadığı için; TIR’ların zaten geldikleri yol üstünde olan Gürcistan’in değişik kentlerinde işlem görüp, Ermenistan’a giriş yapılıyor.

Yani Gürcü mali gibi ve bu rakamlara vurulduğunda yıllık, ortalama 20 bin TIR kadar yapıyor. Gelmeyen mal ve hizmet yok. Hatta klima takanlar ve asansör bağlayanların teknik elemanları düzenli bakıma bile geliyor…

Özellikle dil bilen Hopa ve Kemalpaşalı Hemşinli şoförler buraya çok sık geliyor. Bazen bir süre kalıyor ve tam olarak bir yerleşik düzen kurabilmiş olmasalar da; yerelden dost ve arkadaşlar edinebiliyorlar. Arkaik bir Ermeni dili olan, hatta uzmanların belirttiğine göre en eski Ermenice olan Hemşincemiz, çok tabii olarak burada pek revaçta oluyor.

Dünyayı taşıyan Hemşin’li şoförler

Ben de önce gezmeye geldim. Aklımdaki kalınabilecek koşullar yaratabilir miyim; burada yaşarsam nasıl geçinebilirim sorularıydı.

Her geldikçe kısa süreli kalıp kiraladığım evlerden birinde daha uzun bir süre için kaldım ve cebimdeki kısıtlı parayla burada ne yapabilirim diye, düşünmeye başladım. Hopalı şoför ve tüccar arkadaşlarımın gittiği ofislerden birinde, ithalat yapan şirketin sahibinin büyük kızıyla tanıştım.

Ofise daha sık gelip gitmeye başladığım gibi kamyonculuk ticaretine ben de başladım… Zamanla ‘patronun kızı ile’ daha yakınlaştık; beraber vakit geçirmelerimiz arttı ve ben bu arada dilimi geliştirdim…

Çok uzatmadan babasından bizzat ben istedim ve evlendik. 20 yıla yakın bir süredir burada evliyim, yaşıyorum ve iki de dünya güzeli kızım var… İthalat yapan bir şirket kurdum ve kendi ofisimi açtım.

Eşim de hem babasına hem de bana yardımcı olmaya başladı. Ben, özellikle Akdeniz bölgesinden çok sayıda yaş sebze ve meyve getirmeye başladım.  Öyle ki birkaç yıl önce, Ermenistan en büyük 10 ithalatçısından biri olmuştum.

Burada gelip giden bütün Hemşinlilerle olduğu gibi, kültürel ve sosyal proje yapmaya gelen Türkiyeli STK gönüllüleri ve uzmanlarla hep birlikte olduk ve yardımcı olmaya çalıştık.

Resmen Ermenistan yurttaşı oldum ve adımı Emin Garo Şimşiryan olarak değiştirdim. Türkiye ve Gürcistan ziyaretlerim çok sık oluyor. Memleketim olan Çamlıhemşin’e ve yaylalarımıza kadar çıkıyorum.

Hayatımdan son derece memnunum ve bir gün bir saniye için ayrımcılık görmedim, buralarda… Tam tersi, medeni cesaretim nedeniyle hem kamu kesimlerinden hem de yerel halktan dostlarımdan hep sevgi ve saygı gördüm… Elbette ki anadilimin Hemşince olması önümü çok açtı…

Çok özel sayıldım ve yerel basından da ilgi gören biri oldum. Kızlarım başarıyla okuyorlar ve müzikle profesyonelce uğraşmaya çalışıyorlar.

Hemen bir not ekleyeyim, burası benim yeni vatanım da olsa; doğduğum ve yetiştiğim topraklar, yani güzelim memleketim aklımdan çıkmıyor tabii; kokusu, havası ve doğası ile.

Ama burada kimi kültür merkezlerinde tulum ve kemençe eşliğinde; hatta bazen sadece Hemşin kavalı eşliğinde horon vurabiliyoruz.

Karadeniz mutfağına özgü restoranlar olduğu gibi, Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen ‘kılıç artığı’ Ermeni dostlarımız, Anadolu mutfağını burada yaşatıyorlar. Hepinize kalpten sevgi ve selamlar…

Not: Arkadaşımızın özgün bir çekincesi ve kısıtı olmadığı halde, her iki ülkede de kullandığı isimleri, tarafımızdan dönüştürülmüştür…