Kobanê Davası üzerinden muhalefete gözdağı verilmeye çalışıldığını belirten EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, “Grevi yasaklanan işçinin, hayatını kaybeden madencinin davalarıyla bu dava birbirinden bağımsız değil” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobanê Davası’nın ilk duruşması, Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü. Kobanê Davası’nı takip etmeye gelenler arasında Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz de vardı.
EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Kobanê eylemleri sürecinde çok ciddi bir provokasyonlar yapıldığını söyleyerek, “6-8 Ekim’de yaşamını yitiren insanların arasında çok sayıda HDP’liler de vardı. Bu konunun araştırılması için Meclis’te çok sayıda araştırma önergesi verildi. Ama bunlar her defasında reddedildi. Eğer bu olaylar açığa çıkarılmak isteniyorsa o zaman kabul edilirdi ve Meclis bu konunun takipçisi olurdu. Buradan baktığımızda bunun daha çok siyasi bir dava olduğu anlaşılıyor” dedi.
‘Taraflı manzara oluşturuldu’
Duruşmanın ilk gününde, mahkemede ciddiyetsizlik olduğunu söyleyen Akdeniz, “Bin 200 avukat müdahillik talebinde bulunmuş ama o avukatları alacak bir alan oluşturamamışsınız. Bunun üstüne çocuk azarlar gibi avukat azarlamak, sanık azarlamak taraflı bir manzara oluşturdu içeride. Avukatlar da haklı olarak savunma yapmadı ve dışarıya çıktı. Sanıklar da ifade vermediler. Yargıç ve mahkeme heyetinin yanlı tutumu nedeniyle reddi hakim talebinde bulunuldu. Avukatlara bu şans da verilmedi. Buna rağmen iddianamenin okunmasına geçildi. Bütün bunlar bir an önce bu yargılama bitsin, cezaları verelim ve akşam ana akım medyasına böyle bir olay oluyor diye haber yetiştirelim gibi olayı marjinalleştiren ve kriminalize eden bir manzarayla karşı karşıyaydık” diye belirtti.
İktidarın Kobanê Davası ile yolsuzluk, yoksulluk ve halkın gerçek gündemini dağıtmaya çalıştığını dile getiren Akdeniz, “Halkın gündemi, işsizlik, yolsuzluk, yoksulluk, buhar olan paralar. Bu gündemi dağıtmaya çalışıyorlar. Ve bunun yanında da HDP üzerinden toplumsal muhalefete gözdağı verip dizayn etmeye çalışılan bir dava olduğu anlaşılıyor. Bu tür yargılamalar geçmiş tarihte de çok görüldü. Sonucunu hep beraber göreceğiz” ifadesinde bulundu.
Talepler aynı
Kürt seçilmişlerin yargılanmasının aynı zamanda bir halka demokratik siyaset kanalının kapatılması anlamını taşıdığını dile getiren Akdeniz, şöyle devam etti: “Anadolu’da hakların bir arada eşit ve kardeşçe yaşayabilmesi için demokratik siyaset kanallarının açık olması lazım. O açıdan biz bu davayı hem Kürtlerin demokratik siyaset yapabilmeleri hem demokrasi mücadelesinin bir parçası olarak görüyoruz. Demek istediğim grevi yasaklanan işçilerle ve hayatını kaybeden madencilerin davalarıyla buradaki dava birbirinden bağımsız değil. Boğaziçi Üniversitesi’nde akademisyenlerin ve öğrencilerin özerklik talebiyle buradaki talepler birbirinden farksız değil.”
‘Özgürce siyaset yapılabilmeli’
Demokratik bir Türkiye istediklerini belirten Akdeniz, “Demokratik bir Türkiye’yi sağlamak için Kürt sorununun demokratik ve eşitlikçi temelde çözülmesi gerekiyor. Bunun için de Kürt siyasetçilerin özgürce siyaset yapabilmeleri gerekiyor. Bu yargılamada eğer siyaseten bir karar verirlerse ki daha önce de verildi, her verilen kararın doğru olduğunu göstermez. Bu karar uluslararası normlar ve hukuki açıdan ne kadar geçerli olacaktır? AİHM kararlarını ve kendi AYM kararlarını reddetti Türkiye. Dolayısıyla ben kamuoyunun vicdanında haklı bir yer bulabileceğini düşünemiyorum. Zaten soruşturmanın bu kadar uzaması ve iddianamenin geç çıkması, HDP’li yöneticilerin bu kadar uzun süre ve haksız yere cezaevlerinde kalmaları da davaya çoktan gölge düşürdü” ifadelerini kullandı.