‘Bizim Çerkesler’… Herkese benzemez

YOK OLMA RİSKİYLE YÜZ YÜZE OLAN DİL ve KÜLTÜRLER (6)

Adnan Genç

Türkiye’de aslında en örgütlü topluluklardan biridir. Köklerine, geldikleri yere, kültürlerinin görünür görünmez bütün varlıklarına sahip çıkma konusunda hayli duyarlı olan Çerkesler; tarihleri boyunca çok badire atlatmış ve bugün de bunca zorluk, hatta asimilasyon ve kimi toptancı görünür kılma çabalarının engellenmesine karşın; yukarıda da belirttiğim gibi en organize topluluklardan biridir. Hatta yok olma riskiyle karşı karşıya olan toplulukların görece en şanslılarından biridir…

Niye böyle özel bir giriş yaptığıma gelince; söz konusu yazı dizisine başladığımda; elbette ki, öncelikle yakın dostlarımdan başlayarak, böyle bir şey yapmayı düşündüm, yardım ve bilgilerinize gereksinim duyuyorum, dedim. Herkes birkaç gün içinde yazıları ve bilgileri önüme yığdı. Toparladım ve eksiklerim için tekrar geri dönecek vakit bulup, bunları bir yazı dizisi kalıbı içinde sizlere sunabildim. Gene yakın dostlarım olan Çerkes arkadaşlarıma başvurdum, ben değil de filanca daha donanımlıdır, size yardımcı olur dediler. O kişiyi de tanıyordum. Aradım, son tarih bilgisini verip yazı dizisini sizlerle bitireceğim, dedim. Makul süre sonrasında aradım; birkaç arkadaşla görev bölüşümü yaptık, en erken iki gün içinde dediler, ben de en geç iki gün olsun, dedim. Hepi topu birkaç soru ve kendi halinde bir röportaj; hele onların günlük meşgale konusu buysa, sorun olmazdı. Sanki doktora ödevi hazırlıyorlar. İki haftadır yazı gelmedi. Ben de sosyal medyaya ve bildiklerime başvurdum, bu yazıyı sizlere sunabilecek hale getirdim. Kaynağım çok çeşitli sosyal medya bilgisi (emoji.com.tr) ve kimi dostlarım. Umarım bir kenara koyacak bir metin önünüze gelebilecek… Başlayalım…

Kadim Kafkas halklarından, Çerkesler…

“Kendi içinde pek çok farklı etnik çeşitliliğe sahip olan ve şu an dünyanın farklı noktalarında yaşayan Çerkesler, Batı Kafkasya’nın yerli halklarından biridir. Atalarının M.Ö. 1000 yılında yaşayan Sindler ve Meotlar olduğu tahmin edilen Çerkeslerin, erken Ortaçağ’daki Zihler ve Kasoglar’la bağlantısı bulunmaktadır. Çerkes destanı Nartlarda ‘Cırt’, ‘Çıt’, ‘Çınt’ biçiminde geçen yer ve topluluk adlarıyla anılan halkların Sind ve Meotlar olduğu sanılmaktadır.

Çerkeslerin Batı Kafkasya’da başlayan tarihi pek çok işgalle devam etmiştir. 4. yüzyılda Hunlar, 6. yüzyılda Avarlar, 7. yüzyılda Hazarlar, 10. yüzyılda Rus Tmutarakan Prensliği tarafından işgal edilen Çerkesler tarihleri boyunca hep boyunduruk altında yaşamak zorunda kaldılar. Ancak Çerkesler için asıl yıkıcı olan 13. yüzyılda gerçekleşen Moğol istilası ve 14. yüzyılda yaşanan Timur istilası oldu.

Bu dönemlerde ağır şartlarla karşılaşan, pek çok sürgünle karşılaşan Çerkesler, 16. yüzyılda Rusların bölgeye gelmesiyle başlayan süreç ile tamamen bağımsızlıklarını kaybetmişlerdir. Bu dönem yaşananları 1814’de gerçekleşen Çerkes Soykırımı başlığı altında detaylandıracağız.

Çerkez Değil Çerkes!

Şu an dünyanın farklı kıtalarında bulunan Çerkeslerin adının kökeni hakkında çok farklı bilgiler mevcut.

En yaygın olan görüşlerden biri, Antik Çağ’da Yunanlıların bugünkü Novorossiysk (Tsemez) ve Gelencik arasında yaşayan yerel bir kabileye verdikleri ‘Kerket’ adından geldiği yönünde.

Bir başka görüşse Çerkes adını Çerkeslere kazandıran Ortaçağ’daki Türkler olmuş.

Çerkes kelimesinin etimolojik kökeni ise tüm bu görüşlerden farklılaşıyor. Asker kişi anlamına gelen çeri, kazan anlamına gelen cer kelimesinin Çerkes kelimesine kökenlik ettiğini de dair yaygın görüşler bulunuyor. Kafkasya coğrafyasında ise bu zengin kültür Çerkeslik olarak kendine yer edinmiştir.

Almanca’da Tscherkessen, İngilizce’de Circassian ve Fransızca’da  Circassien olarak adlandırılmaktadırlar. Çerkeslerin komşu halklarından Abazalar, Çerkesleri Azıhua, Osetler de Kaşgon/Kasgon olarak adlandırır. Çerkesler ise kendilerine Adığe adını verirler.

Çerkeslerin yoğun olarak yaşadığı Rusya’da ise Sovyetler Birliği döneminde Çerkesler yaşadıkları bölgelere göre farklı şekillerde isimlendirildiler. Bu isimlendirme günümüzde hala daha Rusya’da varlığını sürdürmeye devam ediyor. Çerkes kelimesi sadece etnik bir tanımlama olarak değil, aynı zamanda Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’ndeki yerleşimi belirten coğrafi bir tanım olarak da kullanılıyor. Bu durum Rusya’da farklı eleştirilerin doğmasına da neden olmuş durumda.

Çerkes Soykırımı

1814 yılında yaşanan bu kıyım dünya tarihinin en büyük soykırımlarından biri olarak bilinir.

Bilindiği üzere Çerkes tarihi işgallerle doludur. Ancak hiç bir işgal ve iktidar 1800’lerde yaşanan kadar Çerkes halkı için yıpratıcı olmamıştır. O dönem uygulanan sert ve acımasız Çarlık politikaları ve 300 yılı aşkın süren Kafkas-Rus savaşları 21 Mayıs 1814’de Kuzey Kafkas halklarını sürgüne yollanmasıyla yeni bir boyut kazanmıştır. O tarihte tamamen Rusya tarafından ele geçirilen Çerkesya, bölgede yaşayan halklar için bir sürgün hikâyesinin başlangıcı oldu. Savaşın bitmesinin ardından anavatanlarından sürgün edilen Çerkesler, zorla Osmanlı topraklarına gönderildi. Tarihi kayıtlara göre o dönemde 1.5 milyona yakın Çerkes ve bölge halkı Osmanlı’ya sürgün edildi. Büyük bir kısmı deniz yoluyla Osmanlı’ya gönderilen Çerkesler için bu oldukça zorlu bir süreçti. Ağırlıklı olarak Anadolu ve Rumeli topraklarına sürülen Çerkesler, daha sonra Suriye ve Ürdün gibi bölgelere göç etti.

Nüfuslarının yaklaşık % 75’i sürgün edilen Çerkesler’in bir kısmı sürgün sırasında hayatını kaybetti. Çerkesler sürgüne tabi tutulurken yol şartları, salgın hastalıklar, açlık gibi nedenlerden dolayı 400 bin ila 500 bin kişinin hayatını kaybettiği biliniyor.

Sürgün sırasında pek çok Çerkes, deniz kazalarında hayatını kaybetti. Kapasitenin üzerinde yolcu alan gemiler, pek çok deniz kazasının yaşanmasına neden oldu. Hatta bu nedenle geçmişte Çerkesler’in oldukça uzun süre Karadeniz’den çıkan balıkları yemedikleri biliniyor.

Döneme ait resmi evraklara göre sürgün sırasında Çerkes halkının yaklaşık 4’de 1’nin hayatını kaybettiği biliniyor.

Günümüzde Türkiye’de yaşayan Çerkes sayısı, Kafkasya topraklarında yaşayan Çerkes sayısından fazladır.

1864 yılındaki Çerkes Sürgününden 65 yıl sonra, 1929 yılında Adigey’e bilimsel çalışma üzerine giden Gürcü tarihçi Simon Canaşia’ya Şapsığların bölgesi Cubga’da karşılaştığı 91 yaşında bir ihtiyarın soykırım günlerini şu sözlerle anlattığını aktarmaktadır.

“…Deniz kenarında yedi yıl boyunca atılmış insan kemikleri vardı. Kargalar erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuvalarını kurarlardı. Deniz yedi yıl boyunca karpuz gibi insan kafataslarını atıyordu. Benim orada gördüklerimi düşmanımın bile görmesini istemem…”

Türkiye’de Çerkesler

Türkiye etnik çeşitliliğin oldukça yoğun olduğu bir ülke olarak pek çok Çerkes’e de ev sahipliği yapıyor. Ancak Türkiye’de yaşayan Çerkesler’le ilgili yanlış bilinen bazı noktalar var. Çerkesler dışında Anadolu’da Kafkas göçmeni olarak Abaza, Oset, Çeçen, Karaçay, Dağıstanlı Avar-Lezgi halkları da yaşamakta. Bu halklar sıklıkla birbirleriyle karıştırılıyor ve genel olarak hepsine Çerkes denilebiliyor.

Yaşanan soykırım sonrasında, yaklaşık 150 yıl önce Osmanlı topraklarına gelen Kuzey Kafkasyalı göçmenlerin büyük çoğunluğunun Çerkes olması ve gelen halkların birbirlerine pek çok noktada (kıyafet, kültür, yemek ve fiziksel görünüş) benziyor olması nedeniyle bu karışıklık yaşanmaktadır. Ancak Cumhuriyet’in kurulmasının ardından bu karışıklık zamanla çözülmeye başlanmıştır.

Yerleşim

Çarlık Rusyası’nın 1800’lerin başından itibaren bölgeyi işgali ve uyguladığı zorunlu göç ve soykırım  sonrasında Çerkesya’nın etnik haritası da değişmiştir. 1864’te savaşın bitmesi ve Çerkeslerin Osmanlı topraklarına sürgün edilmesiyle ülkenin büyük bölümünde Çerkes yerleşimlerinin varlığı sona ermiştir.

Çerkesler bugün Kafkasya’da, 1920’lerde Sovyetler Birliği’yle birlikte kurulan ve tarihi Çerkesya’nın küçük bir bölümünü kaplayan üç idari birimde (Adıgey, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes cumhuriyetleri) yaşıyorlar. Ayrıca Krasnodar Krayı’nda (Lazarevsk ve Tuapse) ve Kuzey Osetya sınırları içindeki Mozdok’ta az sayıda Çerkes bulunuyor.

Türkiye’de ise 600 civarında Çerkes yerleşimi bulunmaktadır. Trakya, Doğu ve Güneydoğu bölgeleri hariç bütün Anadolu’ya dağılan Çerkeslerin, en yoğun yaşadığı iller arasında Sinop, Samsun, Çorum, Amasya, Tokat, Yozgat, Sivas, Kayseri, K.Maraş, Adana hattı ile orta batı Anadolu’da ve Eskişehir, Bilecik, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Yalova, Sakarya ve Düzce bulunur.

Günümüzde Balkanlar’da Çerkes yerleşimi bulunmamaktadır. Kosova’da kalan son Çerkes topluluğu da 1998 yılında Kafkasya’ya dönmüştür. Türkiye dışında, eski Osmanlı toprakları olan Suriye, Ürdün ve İsrail’de de Çerkesler yaşamaktadır.

Nüfus

Merkezi devlet yapıları olmadığı için Çerkeslerin 1800’lerden önceki nüfuslarına dair veri yoktur. Tahmini verilere göre Çerkes nüfusu 500 bin ile 2 milyon arasında değişmektedir. 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı topraklarına yerleşen Kafkasyalıların nüfusu, birçok araştırmacı tarafından 1-1.5 milyon olarak verilmektedir. 20. yüzyılın başında Anadolu’da nüfusları 500 bine inmiştir. Bu bilgilere dayanarak bugün Türkiye’deki Çerkes nüfusunun 2 ile 3 milyon arasında olduğu tahmin edilebilir.

Ortadoğu’daki Çerkes nüfusu hakkındaki güvenilir veriler ise 1935’te Fransız ve İngiliz manda yönetimlerinin yaptığı sayımın sonuçlarıdır. Bu rakamlara göre o tarihte Çerkes nüfusu Suriye’de 25.000, Ürdün’de 9.000 ve bugün İsrail sınırları içinde kalan Filistin topraklarında ise 900 kişidir. Bugün Suriye’de 50-60 bin, Ürdün’de 30-40 bin nüfusları olduğu tahmin edilmektedir. İsrail’de de 3000 civarında Çerkes yaşamaktadır.

Çerkesler ve Sosyal Hayatları

Oldukça zengin bir kültüre sahip olan Çerkesler, kültürel zenginlikleri sayesinde tüm işgallere rağmen varlıklarını sürdürmeyi başarmışlardır.

Çerkes toplumunda gelenek ve göreneklerden oluşan, habze adı verilen yazılı olmayan sözlü örfi hukuk kuralları geçerlidir. Çerkesler soy toplulukları olarak yaşarlar. Ortak bir atadan geldiğine inanan ve aynı soyadını taşıyan aileler tlepk adı verilen soy topluluklarını yani sülaleleri oluşturur. Aynı tlepk’ten olan herkes birbirinin yakın akrabası sayılır. Tlepk içerisinde evlilik kesinlikle yasaktır.

Her tlepkin kendine ait bir damgası vardır. Bu damgalar ailelerin soy ağacını temsil eder. Ayrıca dünya tarihinde soyadı uygulamasına sahip olan en eski halklardan biri de bu halktır.

Hem tlepk içinde, hem de tlepkler arasında saygı en önemli kavramdır. Hem insanlara karşı, hem de doğaya karşı saygılı olan bu halkın gelenekleri de bu değer etrafında şekillenmiştir.

1.Sosyal Adalet Kavramı

Habze adı verilen, yazılı olmayan kurallarla düzenlenen Çerkes kültüründe adalet kavramı oldukça güçlüdür. Sosyal hayatı etkileyen ve kurallara aykırı olarak davranılan kişilere verilen en sert ceza toplum hayatından dışlanmalarıdır. Suç işleyen kişi, suçuna bağlı olarak dereceli bir şekilde cezalandırılır. Bazı durumlarda suç işleyen kişinin ailesi de toplumdan dışlanabilir.

Hapishane kavramına sahip olmayan bu halk için bu cezalandırma biçimi oldukça sarsıcıdır. Suç işleyen kişi eğer bekâr ise hayatı boyunca evlenemez, çocuk sahibi olamaz.

2.Çerkesler ve Aile Hayatı

Onların kültüründe katı bir ataerkil yapısından bahsetmek mümkün değil. Ancak kadının da söz sahibi olduğu aile içerisinde aile reisliğini baba üstlenmiştir. Üstelik erkeğin yaşı ilerledikçe, söz daha kıymetli olmaya başlar. Geçmişte bir arada yaşayan Çerkes aileler, günümüzde çekirdek aile formunda yaşamaktadır.

Çerkes ailelerinde görücü usulü, kız isteme gibi gelenekler bulunmamaktadır. Kız çocukları kendi eşlerini seçmekte özgürdürler. Ancak evlilikler öncesinde ailelerin rızası şarttır. Çünkü aile büyüklerine büyük bir saygı duyulur ve onların istekleri dışında hareket edilmemeye özen gösterilir.

3.Aile Büyükleri Çok Değerlidir

Çerkes kültüründe aile büyüklerinin sözü kanun yerine geçer.

4.Çerkes Kadınları

Çerkes kadınları diğer topluluklarla kıyaslandığında çok daha fazla değer görmektedir. Hem aile yaşamında, hem de sosyal hayatta söz sahibi olan kadınlar, erkeklerle eşit haklara sahiptirler. Bunun en net örneği günümüzde pek çok ülkede kadınların hukuki mücadele verdiği soyadı meselesinde görülebilir. Çerkes kadınları evlendikten sonra da kendi soyadlarını kullanmaya devam ederler.

Kadına şiddet Çerkes kültüründe oldukça sert bir şekilde cezalandırılır.

5.Evlilik Gelenekleri

Eğer bir Çerkes düğününe denk gelirseniz kaçırmamanızı tavsiye ederiz. Oldukça zengin bir kültürü olan Çerkeslerin hem evlilik öncesi, hem de evlilik sırasında gerçekleştirilen renkli gelenekleri vardır.

Kaşenlik

Kaşenlik, habze kuralları çerçevesinde, nişanlı olmayan bekar kız ve erkeklerin arasındaki arkadaşlık ilişkisine verilen isimdir. Bir nevi sevgililik olarak düşünülebilir bu ilişki. Bu ilişkinin kurulabilmesi için ilk şart iki tarafın kesinlikle aynı tlepkden olmamalarıdır. Eskiden genç kız ve erkeğin aynı köyden olması yasaktı. Günümüzde ise hoş karşılanmamakla beraber bu duruma  izin verilir.

Bu ilişkinin temelinde saygı vardır. Kaşenler topluluk dışarısında görüşemezler. Tanışma sırasında genç erkeğin ayağa kalkması ve “toplum müsaade ederse ….. Hanıma kaşenlik teklif ediyorum” demesi geleneklerin bir parçasıdır. Genç kız bu teklife ayağa kalkarak cevap verir eğer ortamda akraba bir büyüğü varsa ona vekâlet verir.

Ardından kaşen olan bu genç kadınlar ve erkekler çeşitli muhabbet ortamlarında, düğünlerde bir araya gelebilirler. Sorumluluğu ‘thamate’ adı verilen bir kişide olan bu toplantılar en yaygın olarak köylerde görülür. Bu tür toplantılarda genellikle birkaç köyün gençleri bir araya gelir. Sabahlara kadar süren sohbetler, oyunlar ve eğlenceler yapılır.

Bu toplantılar aynı zamanda Çerkes kültürünün gençlere öğretildiği bir sosyalleşme alanı olarak da görülür. Her Çerkes gencinin belli bir yaştan sonra kaşeni olur, ancak bu o kişiyle evlenmek zorunda olduğu anlamına gelmez. Çerkez kızlarının ve erkeklerinin evlenmeden önce birden fazla kaşenleri olabilir.

Kaşenlikte baş başa kalmak kesinlikle hoş karşılanmaz, kaşenler tüm görüşmelerini topluluk içerisinde yapmak zorundadır.

Günümüzde değişen toplum yapısı ve dağılan Çerkes aileleri nedeniyle bu gelenek devam ettirilememektedir. Ancak küçük Çerkes köylerinde halen daha kaşenlik geleneğinin yaşatılmaya çalışıldığı bilinmektedir.

Evlilik Kararı

Eğer kaşenler evlenme kararı alırsa yeni bir süreç başlar. İlk olarak euç adı verilen bir hediye verilir. Bu bir çeşit söz niteliği taşır. Bu hediyeyi erkek kadından ister. Çoğunlukla euç boyun bağı, mendil, bilezik gibi sembolik hediyeler olur. Erkek de kadına bir yüzük vermekle yükümlüdür. Ardından aileler ve akrabalar birbirlerine hediyeler sunarlar. Evliliğe kadar kaşenler baş başa kalamazlar.

Boşanma

Çerkeslerde boşanma çok sık görülen bir durum değildir. Tarafların anlaşarak evlenmesi ve Çerkes toplumunda boşanmanın hoş karşılanmaması boşanma oranlarının düşük olmasında etkilidir.

Evlilik Yaşı

Çerkezler’de erken yaşta evlilik görülmemektedir. Hatta bu konuyla ilgili bir atasözü de bulunmaktadır: “Köpek niteliklerini üç yaşında, at dokuz yaşında, erkek otuz yaşında gösterir”

Evlenme yaşı erkek için 25 – 35 arasıdır; zira aile sorumluluğunun bilineceği yaş olarak o yaşlar görülür. Ailedeki evlilik sıralaması ise büyük kardeşten, küçük kardeşe doğrudur.

Kızlar evlenene kadar baba ya da erkek kardeşlerinin evinde yaşarlar. Baba evinde oldukça rahat yaşayan genç kızların, evlendikten sonra özgürlüklerinin bir miktarda olsa kısıtlandığı bilinir: “Çerkesin kızı Türkün gelini/Çerkese kız Türk’e gelin olacaksın”

Kız Kaçırma Geleneği

Çerkesler’de kız kaçırma yaygın bir gelenektir. Ancak kız kaçırma, genç kızın rızası alınarak yapılır. Kızı erkeğin arkadaşları kaçırır ve bir aileye teslim ederler ve o aile kız evi rolünü üstlenir.

6.Zehes Buluşması

Zehes, kaşenlerinde bir araya geldiği toplantılara verilen isimdir. Misafirlerin hoş vakit geçirmesi için düzenlenen bu geceler bir aile büyüğünün nezaretinde gerçekleşir. Zeheslerde gerçekleştirilen pek çok aktivite vardır. Bunlardan en yaygını el vurma oyunudur.

7.Thamate Kavramı

Zehesler thamate adı verilen bir büyüğün nezaretinde gerçekleşir. Çerkeslerde thamatelik erkeklerin yerine getirdiği bir görevdir. Toplantıda olan ve olacak olan bütün olayların sorumluluğu thamateye aittir.

Thamatelerin belli bir bilgiye sahip olması, Çerkes adetlerine hakim olması gerekmektedir.

8.Çerkesler ve Kıyafet Kültürü

Günümüzde Çerkesler bu kıyafetleri sadece özel günlerde ve törenlerde kullanmaktalar.

9.Dans ve Çerkesler

Bilindiği üzere Kafkasya kültürleri zengin bir dans geleneğine sahiptirler. Çerkesler’de bu kültürün bir parçası olarak danslarıyla ön plana çıkmaktadırlar. Türkiye’deki Çerkesler arasında en yaygın edilen danslar wuic, kafe, tleperıfe ve şeşendir.

Wuic oldukça yavaş bir danstır.

Kafe’nin pek çok çeşidi bulunur. Orta yavaşlıktadır

Tleprerife, parmak uçlarında yapılan hızlı bir danstır. Daha çok Abzah, Şapsığ ile Ubıh ve Abazalar arasında yaygındır.

Şeşen ise hızlı danslardan biridir. Türkiye’de oldukça popüler olan bu dans bir kız ve erkek tarafından değişik melodiler eşliğinde gerçekleştirilir.. Esas olarak Çeçen ve Adığe danslarında görülen hareketlerin bir karışımıdır.

10.Çerkes Yemekleri

Şimdi derin bir nefes alın, çünkü Çerkes yemeklerine göz atmadan önce buna ihtiyacınız olacak.

Çerkes mutfağı oldukça zengin bir mutfak. Çerkes yemekleri daha çok et ve süt ürünlerine dayanır, sebzeye çok fazla yer verilmez. Çerkeslerde yemeğe başlamadan, sofra büyüğünün bir konuşma (dua) yapması adettir.

Yemeklerinde hem Türk, hem de Rus etkisi görülen bu zengin mutfağın en çok dikkat çeken yemeklerinden bazılarını sizin için bir araya getirdik.

*Çerkes Tavuğu

Hepimizin bildiği bu lezzetli yemekten bahsederek başlamak en doğrusu olacaktır. İnce ince didiklenen tavuk, acuka ve cevizin bir havanda uzun uzun dövülmesiyle yapılan Çerkes tavuğu, bu mutfaktan Anadolu mutfağına hızlıca giriş yapmış bir lezzet.

Üstelik bu yemek Çerkesler için oldukça özel bir yere sahip. Bu yemeğe o kadar önem veriliyordu ki Çerkesya’daki geleneklere göre tavuğun hangi kısmının kimin tarafından yeneceğine dair bir hiyerarşik düzen bile mevcut. Misafirler ve yaşlılar en lezzetli kısımları yerken, çocuklar genelde kanat etiyle baş başa bırakılıyordu.

*Şıpsi Pasta, Şıpsibaste…

Çerkes yemekleriyle ilgili bilmeniz gereken ilk şeylerden biri adlarının yöresine göre ufak değişiklikler gösteriyor olması.

Buna örnek olarak şıpsibasteyi göstermek mümkün. Tavuk veya etle yapılan bu yemek, mısır veya buğday unu kullanılarak yapılan bir çeşit lapadır.

Kimi yörelerde yapılan keşkekle oldukça benzerdir.

*Velibah

Gözlemeyle aynı tarife sahip olan velibah, saçta hazırlanır. Çerkes esintili bir kahvaltı için vazgeçilmezdir.

Evde hazırladığımız gözlemelerin sacta hazırlanmış halidir velibah. Üzerinde tereyağ eritebilir, dilediğiniz reçelle yiyebilirsiniz.

*Abista, Mamursa..

Hem ana yemek, hem de atıştırmalık olarak servis edilen abista Çerkes peyniriyle birlikte yenilir. Özellikle sıcak yaz günlerinde yoğurt, ayran gibi içeceklerle oldukça lezzetli bir seçenektir.

*Çerkes Mantısı: Haluj, Hıngel, Hınkal

Pek çok farklı ismi olan bu yemek tam olarak mantı formundadır. Patates, kıyma ya da peynirle hazırlanabilir.

*Minik Börekçikler: Metez

Buğday unundan hazırlanan hamurun içine yerleştirilen Çerkes peyniri, suda pişirilir ve ortaya metez çıkar. Mantıyı hatırlatan metez Çerkesler arasından çok sevilir.

*Şubate

Açmayı andıran bu lezzet üçgen şeklinde hazırlanır. Arasına tahin, üzerine pekmez sürülerek yenen şubate kaçırılmaması gereken bir lezzettir.

*Çerkes Lokması: Ape Yeşek

Ape yeseki bildiğimiz lokmadan farklı kılan şerbetine koyulan bal.:)

Kendisini lokma gibi düşünebilirsiniz. Kızartılan hamurların üzerine dökülen şerbetle çıkan sesi tarif edemiyoruz. Bunun yanı sıra şerbete eklenen bal da tatlıyı bal gibi yapıyor bal.

*Çerkes Peyniri

Eskiden ve hala daha nadirde olsa Çerkes köylerinde yapılan bu peynirin beyaz peynir ve lor peyniri arasında bir tadı ve görünümü vardır. Kaynamış inek sütünden üretilen peyniri taze taze tüketmenin tadının bir başka olduğu söylense de, peyniri bir iki ay kuru bir yerde bekleterek tüketmek de mümkündür. Çerkes peynirini nereden bulabilirim diyorsanız, maalesef size net bir cevap veremeyiz.

*Ne İçerler?

Alkollü içecekler arasında şarap Çerkes kültüründe en çok tüketilen içeceklerin başında gelir. Düğün veya şenlik gibi eğlencelerde sofraya konan şarap konuklar tarafından tek kaseden sırayla içilir.

Darı, mısır ve baldan yapılan az alkollü baksime de Çerkes içecekleri arasında yer alır.

Çerkes çayı olarak bilinen ve Kafkasya’da geleneksel olarak Kafkas ormangülü adı verilen bir ormangülü türünden yapılan çay da bu halkın sıklıkla tükettiği içeceklerden biridir.

11.Atlar ve Çerkesler

Çerkesler oldukça güçlü bir atçılık kültürüne sahiptir. Geçmişte temel binek aracı olarak kullanılan atlar bir çeşit statü temsilcisiydi. Eskiden bey ailelerinin kendi adlarıyla anılan at ırkları vardı.

Yüz yıldan fazla süren yıkıcı Rus-Kafkas Savaşı ve sürgün, at cinslerinin çoğunun yok olmasına yol açmıştır. 20-30 Çerkes atı ırkından bugün sadece Şağdiy kalmış olup dünya atçılık literatüründe ‘Kabardin’ olarak bilinir ve en iyi dağ atlarından biri kabul edilir.

Çerkeslerin sosyal hayatlarını şekillendiren habze kuralları, at kültüründe de etkilidir. Bu kültürde bir kadının veya yaşlının önünden atla geçmek veya at üzerinden onlarla konuşmak büyük ayıptır. Bir kadınla veya büyükle atın üzerinde oturarak konuşmak ayıptır.

At Hırsızı Çerkesler

Böyle söyleyince kulağa pek hoş gelmediğinin farkındayım. Ancak bilin ki Çerkes kültüründe birine at hırsızı demek onun cesur olduğu manasına gelir. Atlara olan düşkünlükleri onların at hırsızı olarak tanınmasına neden olmuştur. At çalmak onlar için bir çeşit cesaret göstergesidir.

At çalmayı bir hırsızlık olarak değerlendirmez ve at çalmamış bir gence kolay kolay kız vermezlerdi.

Çerkeslerin at düşkünlüğü Türk edebiyatında da farklı kalemler tarafından yazıya dökülmüştü: Oturdu yol ağzındaki Ulupınar yalağının taşına, derin düşüncelere daldı. ’’Düşmanlarımız, evet, evet düşmanlarımız Çerkes’in adını at hırsızına çıkarmışlar. Çerkes’in at çaldığı yalan, tövbe yalan… at çalmaz da, ya atını çaldırır mı? Vay başıma!… Hangi kahpe dölü çaldı atımı… At değil küheylan… Akıtma’sına kurban olduğum… Tek ayağı sekili yanık al atım!… Çerkes Apti atını çaldırmış, derler de tefe-kor çalarlar. Ulan Çerkes kısmı atını çaldırır mı hey eşek Apti, hey Avanak Apti… Ulan, sen Çerkeslerin de adını batırdın. Nedir başıma gelen!… Ulan, at çalar diye yalan yere Çerkes’in adını çıkarmışlar, düşmanın gözü kör olsun… Şimdi de bu Çerkesler bir ata sahip olamıyor diye-kabilemizi rezil ettik… Çerkes Apti ağlayacak gibi oldu, başını iki avucumun arasına almış, dirseklerini dizlerine dayamış acı acı düşünüyordu. (Aziz Nesin)

2014 Soçi Kış Olimpiyatları ve Çerkes Soykırımı

2014 Kış Olimpiyatları’nın bir Çerkes şehri olan Soçi yapılacak olması o dönem büyük tartışmalara ve gösterilere neden olmuştu.

Çerkes halklarının yüzyıllar boyunca yaşadığı ve bugün de başkent kabul ettiği Soçi kentinde 1864 yılında Çarlık orduları tarafından gerçekleştirilen katliamın 150. yılında düzenlenecek olan olimpiyatlar için Türkiye’de yaşayan Çerkesler konsolosluk önünde gösteriler düzenlemişti.

Çerkes Dernekleri Federasyonu

Türkiye’de pek çok farklı ölçekte Çerkes derneği bulunmaktadır. Çerkes Dernekleri Federasyonu ise bu derneklerin üstünde kurulmuştur. Federasyonun amacı Çerkes Soykırımı’nın resmi olarak bir soykırım olarak tanınmasını sağlamaktır. Aynı zamanda federasyon yürüttüğü pek çok çalışmayla kültürleri ve dillerinin korunması ve gelecek nesillere aktarılmasını sağlamaya çalışıyor. Çerkesler arasındaki iletişimin sağlıklı bir şekilde sürmesini sağlayan federasyon, Türkiye’de yaşayan halklarının haklarını güvence altında tutmak için çalışmalar yürütmektedir.

Çerkes Müzisyenler

Kabardey kökenli Azmi Toğuzata’nın Çerkes Ezgileri isimli albümüne şöyle bir kulak kabartırsanız Çerkes müziği hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.

Müziklerini daha iyi tanımak için dinleyebileceğiniz bir diğer isimse Kuşha Doğan.